1328 entry daha
  • ps oynuyordum muhtemelen. hatırlamakta zorluk çekilen günler.
  • osman ve ben ahh. münevver ablanın pamuk yorgan yıkaması mı desem, kabakçık denilen o çiçeklerden yiyip zehirlendiğimizi ve korkumuzdan bir otoparka saklanıp akşama kadar kustuğumuzu mu? komiser şaşırmıştı bizi bulduklarında. bir mazda'nın arkasındaydık sağımız solumuz kusmuk. "evladım gerizekalı mısınız siz, suç da işlememişsiniz neden kaçtınız" gibi laflarla azarladı. ailem katı korktum diyemedim. kabakçık yemek yasaktı bana 10 yaşında da zehirlenmiştim. nur içinde yatsın dedem, "amcığa benziyor bu besmelemiz kaçar" demiş, bizimkiler de önem verirdi bunlara. bunları idrak ediyordum din min. korkum ondandı. o gün aslın yine de yemezdik ama, münevver abla kısa beyaz şort giymişti. içinde siyah külodu vardı. su savaşı yapmışlardı bakkalla. bir şey sızladı benim altta ama bilmiyorum da o an bu işin ne olduğunu. kabakçık yiyince de rahatlardım ondan yedim. 10 yaşında da tülay abla kurban derisi asıyordu damda salça yaparken. trafo tam evin ortasından geçerdi, oraya çıkardı hep. bizim evin az ilerisinde baz istasyonunda korkardı, trafo onun dinlenme yeriydi. bazen dalar giderdi. şakir bunu çok dövüyor derdi annem. babam da, "bu karı dövülür mü bee" derdi, mesnetsiz ve entelektüel açıdan zayıf kavgalar ederlerdi. hey koca deli çağlarım, yumak çıkartmalı yarısını hastalığından kağıt yiyen kuzenimin yediği haritam, hey gidi walkman'im ve 8 adet tabanca masada. kaçak silah satardı o ara babam, susurluk patlayınca bıraktı da, şükür nar işine girdik. yoksa korkardık eskiden. dizerdi içip içip şişeleri, atış talimi yaptırırdı kız kardeşimle bana. kazananı döverdi hayatta pişmemiz için. sabah da dondurmalar, pastalar alırdı. bir de kitik diye bir tohum verirdi ödül. kitik eker sevinirdik kiremitten yaptığımız ocaklarda. fakir mahallesiydik yani, her ev bizim gibi dertlere sahipti. o zamanlar ben neden öyle oluyor anlamazdım. tülay abla da mini etekle asarken tesadüf yemiştim ilk olarak. ilk yediğimde, bahçenin yarısını yemişim, ölecem diye çok korkmuştu ailem. yani boşa da korkmadım o gün aslında. yine kabakçık yedin değil mi diye tokatı yedim annemden. beni utandıran komiserin önünde tokat yemem değil, herkesin bana cüzzamlı gibi, kabakçık bağımlısıymışım bakması, alaycı gözleriydi. lily of the valley bu arada yediğimin ingilizce adı. breaking bad'de görünce nasıl şaşırmıştım hey gidi bee. zaman akıyor gençler. ben büyüdüm, kabakçık yemeden büyüyen nesiller geldi üstümüze, şimdi yer misin diye sorsanız...bilmiyorum zor soru. belki yemem. yok o eski tatlar artık. ilaçlı-boyalı hepsi. bir fatih kısaparmak türküsüne ortradan girmek gibi bir his. ölüme benziyor ama ölüm değil. makine ile tüm kaşları kazımak gibi bir his. gıdıklıyor insanı. yaşımız kalmamış.
  • kolumu kırmıştım ben o yaz. bütün yazım piç olmuştu. ameliyat olmak zorunda kalmıştım. o gün o saatlerde yeni kaynamış bileğimi ısındırmak için (bkz: atari) oynuyordum evde.
  • mahallenin halı sahasını işleten eleman gündüzleri beleş oynamamıza izin veriyordu ve biz güneşin altında saatlerce maç yapıyorduk. delilik.
  • insanların geçmişe ne kadar çok özlem duyduğunu gösteren başlık. bir gün geçse unuturum, hafızam silinir sadece deneyimlerim kalır, önüme bakarım. geçmişe takılıp kalırsanız ilerleyemezsiniz dostlar, siktiredin.
  • hiç unutamadığım senelerden birisiydi, o yıl ekonomimiz iyiydi harika bir tatil yapıyordum o sırada. ayrıca gezi olayları devam ediyordu.
  • yeni yeni arabayı kaçırmaya başlamışım. fazla uzağa gidemiyorum ama benzinliğe yıkamaya gidiyorum. hortum suyuyla foşur foşur yıkıyorum renoyu.

    araba her zaman olmuyor tabi. genelde bisikletimle orman işletmesine gidip arkadaşlarla takılıyorum. sıcak tepemizde salıncağa biniyoruz falan.

    acıkınca bisikletlere atlayıp en yakın bostanlara dalıp salatalık, domates topluyoruz. fırından da ekmek kola alıp gölgelik bi yerde boğuyoruz.

    sonra bi kaza oluyor...
    herşey değişiyor...
  • muhtemelen denizdeyiz akşama idman var akşam yemeği ve aqalarla çay bahçesinde buluşmaca dert yok tasa yok ahhh mk ne güzel günlerdi 96 yazı
  • adana'nın alevli günlerinde abimin ayakkabı imalatı dükkanında, üstüm başım bali olmuş bir şekilde çalışıyordum. muhtemelen de terliydim. hatta tepterliydim.
  • hayatımın en mutlu zamanı. ondan sonra düzen tutmadı, tat vermedi.
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap