• $ımarıklık tatmin merkezi'nde rahatça yapılır bundan..
    hem de bol bol..
  • yapılabilen bir şeydir lakin illa ki yapılmaması istenir.
    "-çocuğum, bi şımarıklık yapmadan dur be ya!"
  • sırnaşık sarmaşıkların huyudur, kurumasın.
  • şımarıklık, genel kanının aksine en alakasız yerlerde ilgi odağı olmaya yönelik hareketlerde bulunup konuşmalar yapmak, benmerkezcil düşünce yapısını alabildiğine dışarı yansıtmak, başkasını küçük görmek değildir sadece. daha sinsi bir huydur. bilinçaltının derinliklerinde gizlenir. bir insan evladı şımarıklığını kendisine şımarık denmesin diye görünmez hale getirme çabasında olsa da şımarıklık kokan hareketleri dikkatli gözlerden kaçamaz. bu hareketlerin yoğunluğu çoğu zaman şuur seviyesi ile ters orantılıdır. şuur ise belli zamanlarda dibe iner. bu zamanlar, önemli bir olay öncesi, esnası ve sonrası, herhangi bir "başarı" sonrası, moralin aşırı yüksek olduğu zamanlar(ağzı kulaklarına varıyor hali), gibi örneklendirilebilir. işte bu gibi ruh hallerinde kişi kendini kaybeder ve şımarıklık ipuçlarını gizleyemez hale gelir. kendisine kendisiyle uzaktan yakından alakası olmayan herhangi bir şeyden bahsedildiğinde içinde "ben" geçen bir cümleyle karşılık verir. çünkü "ben" düşüncesi bilinçaltını domine etmiştir. o özeldir. dolayısıyla karşıdaki de mutlaka onu merak ediyor olmalıdır. aslına bakılırsa verdiği karşılığın kendine söylenen şeyle alakalı olması bile bir lütuf gibidir, çünkü en azından dinlediğini gösterir. bazen zihindeki bu "ben" düşüncesi o kadar soyut ve yalnız kalır ki artık kişi kendiyle alakalı herhangi bir şeyi değil yalnızca "kendini" düşünür hale gelir. (buradaki düşünme bilinçaltındaki bir düşünmedir, genel anlamda kullandığımız değil.) kısacası artık bilinçaltında yalnızca "ben" vardır. yaptığı hareketler ona şımarıklık gibi gelmez, zaten bilecek olsa kaçınır o hareketlerden. onu şımarık hareketler yapmaktan alıkoyan şuuru, beynindeki "ben"e yenik düşmüştür. bu ruh hali altında farklı bir insan olmuştur artık. herkes kendisini seviyor olmalıdır, saygı duyuyor olmalıdır, güveniyor olmalıdır. ne de olsa başrolde o vardır, çünkü o olmalıdır. bu duyguları belli etmemek mümkün değildir. eğer toplum içinde ise halden hale girer, herkes onu izliyormuş gibi davranır. onlara mütemadiyen kendinin bir özelliğini yahut bir fikrini anlatır. daha ince örnekler vermek gerekirse: topluca şarkı/türkü söyleniyorsa assolist triplerine girer. maçlarda kendini takımın kaptanı ilan eder. bir düğüne gitse çevresindeki tüm karşı cinsten kişiler sanki onu görmeye gelmiş gibi hisseder ve ona göre davranır. en ilginç ve göze batanlardan birisi de şudur: bulunduğu ortamda bir şey söylendiğinde ya da sorulduğunda ilk anda kendisine sorulmuş zannedip boş bulunup atladığı sıklıkla görülür. evet sevgili okur, birçoğumuzun başına gelen bu durum da çoğu zaman bilinçaltının bir taraflarındaki şımarıklığa delalettir. (açıklama aşağıda gelecek.)

    bilinçaltında gizlenmiş şımarıklığın böyle gelip geçici, şuursuzluk anında gelen hareketlerin yanısıra, huylaşmış ipuçları da vardır. bu huylar da zamanla edinilmiş, görünüşte fazla dikkat çekmeyen ama temelinde bilinçaltının balta girmemiş ormanlarındaki şımarıklık duygusu vardır. bunlara genel bir örnek ortak kullanım alanlarını kendi babasının malıymış gibi kullanmaktır. mesela diyelim ki bir evde üç dört kişi beraber kalıyor olsun. salonun, mutfağın, banyonun ve tuvaletin kullanım alışkanlıkları sürüyle ipucu içerir. mesela evde bulunan tek banyoya kişisel eşyalarını bırakma, tuvalete başkasından sonra girildiğinde zaten yeni boşalmış sifonu bir daha çekme ve kokudan rahatsız olduğunu belli etme tripleri, vb.

    bütün bunlar şöyle dursun, şımarıklık bir suç olarak görülmemelidir. (eğer suçsa bile kişinin kendisinden çok onu büyüten kişilerin, yani annesi ve babasının suçudur.) zaten şımarıklık ile kardeş sayısı da ters orantılıdır. hatta eğer ailenin tek erkek evladı ise abla sayısı ile de bir doğru orantı söz konusudur. zira abla sayısı arttıkça hem vaktiyle onun için ne kadar çok uğraşıldığı ve istendiği ortaya çıkar hem de onu şımartacak insan sayısı artar. işin güzel tarafı yukarıda saydığım bilinçaltından kopup gelen hareket ve huylar incelendiğinde çocukluk yılları ile muazzam alakaları olduğu görülür. mesela herkesin kendisiyle ilgilendiği düşüncesi bariz bir biçimde çocuklukta anne babanın her daim çocukla aşırı derecede ilgilenmiş olduğu gerçeği ile bire bir alakalıdır. gerçekten de anne baba hep onu izlemiş gözetlemiş, bir arzusu olup olmadığını sormuş, isteklerini yerine getirmiş, ona şarkı/türkü söylettirip dinlemişlerdir. karşı cins ile arasının nasıl olduğunu merak etmiş hatta bir ortamdan çıktıktan sonra "falanca oğlan/kız gözünü senden ayırmadı, dikkat ettin mi?" gibi yorumlar yapmışlardır. evde yapılan hitapların çoğu ona yönelik olmuştur. evet, işte bir ortamda bir şey söylendiğinde ilk anda ona söylendiğini sanmasının dibinde yatan etken tam da budur! huylar için de aynı durum geçerlidir, hatta daha barizdir. mesela ortak yerleri "babasının malı gibi" kullanma huyunu açıklamama gerek bile yoktur herhalde. sifon çekme olayını da açıklamak kolay: çocukluğunda ondan tiksinilmemiştir, yani diğer kişilerin ondan tiksinmesi şaşılacak bir durumdur ama o herkesten tiksinebilir.

    şımarıklık yalnızca bir huy değil, tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. toplumla olan ilişkileri zedeleyebileceği gibi ciddi ruhsal bozukluklara da yol açabilir.
  • acayip bir denge aletidir. azı insanı sevimli bile yapar. bir yanı hep çocuk kalan bir oyuncaktır. istemediğiniz bir gezmeye zorla götürülürken kandırıldığınız cinsten. ama öbür yanı hoyratlıktır. kendinizi bir şey zannetmektir. birşey olmadığınızı hayat size söyleyene kadar buna inanmaktır. ince bir ayardır tutturursanız ne ala.
  • nezih bir alışveriş merkezinin bayanlar tuvaletinde ellerini yıkadıktan sonra elleri pislenmesin diye musluğa değmemek için musluğu açık bırakmaktır. "o pis, iğrenç, vıgır vıgır mikrop kaynadığını düşündüğün musluklar kovalasın seni terbiyesiz, görmemiş, özenti gerizekalı insan müsfettesi!!!" diyesim geliyor.

    (bkz: sinirden boyun kaslarının gerilmesi)
  • elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi sürekli mızıklanmak..
  • bir insanın karakterinin temelini oluşturuyorsa yapılabilecek bir şey yoktur. bir çok insan fırsatını buldumu şımarır bazıları toplar. hastalıklı bir karakter her zaman kendini ele verecektir. çok güvendiğim bir psikoloğun söylediği gibi bir insanın, toplumu rahatsız eden veya karşılıklı ilişkilerini aksatan davranışsal bir aşırılık içinde olmasının psikolojik nedenleri geçmişinden kaynaklanıyorsa geçmişini değiştirmesi mümkün olmayacağından ancak bunun farkına varmak, zararlarını görmek sorumluluğunu üstlenmek ve kontrol etmek, başladığında aşırı boyutlara gitmesini engellemek gibi engelleyici faaliyetlerde bulunabillir.

    bir çok davranışsal aşırılık bir insanın aynı anda iki kişi olmaya çalışmasından kaynaklanır. şımarıklıkta budur. ya hayatta dürüst olacak gerçekten istediğini yapacaksın, kendim olamıyorum yedirdiğime yuttururum demeyeceksin. şımarıklığın davranış bozukluğuna ulaşan hali de bu şekilde açıklanabilir.
  • erkekli kadınlı fazlası ve davranış biçimi haline getirileni karakter bozukluğudur.
    bu karakter bozukluğuna fazla ilgi ve alaka, bir dediğini iki etmeme gibi küçüklükten verilen yanlış eğitme gibi nedenler neden olabilir.
    insanları rahatsız ettiği ve yanlış olduğu ortada iken kendinde bunu yapma görme hakkı veren herşey, şımarıklığı oluşturur.
hesabın var mı? giriş yap