*

14 entry daha
  • konuyla ilgili yazılan/çizilen/çekilenleri yeterince inceleyen birinin düzmece olmama ihtimalinden daha yüksek bulacağı varsayım.

    ama, zaman ayıracaksınız, sabırla izleyeceksiniz, anlamaya çalışacaksınız. hala düzmece olduğu savlarının düzmece oldukları kanaatine varırsanız, ne diyeyim ben size ki?

    şuradan başlayın...:

    (bkz: dylan avery/#9989114)
  • hakkındaki görüşlerimi boğaziçili türkçesiyle ifade etmeye hazırlandığım bunch of ihtimallerin singularize edilmiş halidir. bu lisanı seçmemin nedeni, 11 eylül saldırılarıyla ilgili bilgilenme ihtiyacını amerikan main stream medyasından karşılayan arkadaşlarımızın ani kültür şokuna uğramalarına mani olma arzusudur (bir nevi basınç odası uygulaması kabul ediniz).

    önce, main stream medya nedir, gündemi bunlara lock olup izlemenin mahzurları nelerdir, kısaca örnekleyelim:

    (bkz: hurriyet/#10004034)
    (bkz: aksam/#10004056)
    (bkz: ucuz olsun dönemi bitiyor mu)
    (bkz: önce kat sonra yat)

    ikinci olarak, bu konuyla ilgili materyalin internet’te mebzül miktarda bulunduğunu, konunun bir entry içinde incelenip, sonuçlandırılmasına imkan olmadığını, fikir edinmek isteyenlerin ciddi mesai harcamaları ve –maalesef- ingilizce bilmeleri gerektiğini belirteyim. gerçekte ne olduğunu merak ediyorsanız, iyi bir başlangıç noktası olarak şu nadide çalışmamı adres gösterebilirim: (bkz: dylan avery/#9989114). daha da derine inmek isteyenler, o entry’den yola çıkarak seyredecekleri filmler ve gidecekleri web sitelerindeki linkleri takip etsinler.

    1) pentagon’a ne oldu? ne olduğunu söylemek zor. ya bir füze atıldı ya da bir bomba patlatıldı. kesin olan tek şey, oraya bir boeing’in düşmediği: boeing’in gövdesinin sığamayacağı ufak bir delik hariç (http://www.popularmechanics.com/…artment of defense), binada ne kanatların yapmış olması gereken hasar var, ne de kuyruğun üzerindeki adını bilemediğim stabilizasyon sağlayan çıkıntının. görünürde boeing’in jet motorundan çok daha ufak bir motor parçası hariç herhangi bir uçak kalıntısı yok (ne ikinci bir motor, ne kanat, ne kuyruk, ne de gövde). bunu ben söylemiyorum, kafayı yemiş bir komplo teorisyeni söylemiyor. muvazzaflığı sırasında görevi uydu fotoğraflarından sovyet ekipmanlarının ebatlarını tespit etmek olan emekli bir subay söylüyor: “o deliğe bir uçak sığmaz kardeşim. pentagon’a ne oldu?” (bkz: one nation under siege/#9938904).

    yukarıda linki verilen fotoğrafın altyazısındaki "deliği uçağın iniş takımı açtı" (=bir ok attım kebap oldu) açıklamasına inanıp, inanmamakta serbestsiniz. inanmayıp, "kedi buysa, ciğer nerede? ciğer buysa, kedi nerede eşşoğlueşek?" derseniz de kimse sizi suçlayamaz.

    bu arada, bilmeyenler için söyleyelim, pentagon’a giren “uçak”la ilgili hiçbir hareketli görüntü yok. yani, akan bir görüntü olsa da zımbırtıyı yakalayamamış olsa, öpüp başımıza koyabiliriz. böyle birşey yok, sadece pentagon’un yayınladığı 5 kare fotoğraf var. bunların hiçbirinde de uçan bir cisim falan görünmüyor. sadece alevler var.

    2) uçağı kaçıranlar onca yıl sessiz kalabilirler tabii, çünkü aralarında las vegas’a gidip alem yaptıkları, gidiş-dönüş bilet aldıkları, uçuş kursundan kovuldukları sabit adamlar var. neden sessiz kalmasınlar ki, olayla bir ilgileri yok! çok mu uçtum? evet, ben bile uçtum, ama bu adamlardan bazıları o gün uçmadılar. saldırıları düzenleyenler olarak lanse edilen şu 19 arkadaşın (http://www.danzfamily.com/…pictures02/hijackers.jpg ) neredeyse yarısının olaydan sonra çeşitli ülkelerde sağ ve esen olarak ortaya çıktıklarını biliyor musunuz?

    3) fbi, cia, mossad, afganistan ve hatırlayamadığım diğer gizli servislerden gelen ve o gün bir olay olacağını bildiren mesajları atlayan, uçaklar kaçırıldıktan sonra uzun müddet uyuyan arkadaşlardan hiçbirinin görevi ihmalden suçlanmadığını, cezalandırılmak bir yana, terfi ettirildiklerini biliyor musunuz?

    4) “o uçaklar yolcu uçağı değilse, içindeki yolcular nerede?” diye sorgulama hakkınız olması için, önce şunu ve altındaki orijinal metni okumanız lazım: (operation northwoods/#6428866, #7475009). orada, sonradan küba’nın tepesine binmek için, içinde fbi ajanları olan bir askeri uçağın sivil süsü verilerek nasıl düşürüleceği detaylı olarak anlatılıyor. bu, amerikan devleti'nin, üzerinden yeterince zaman geçtiği için gizliliği kaldırılmış resmi dökümanıdır.

    5) 1 miyon dolara karısını satan adamın filminin çekildiği ülkede, tropik bir adada ömür boyu ekmek elden, su gölden yaşamak için ailesini siktir edecebilecek insanların olabileceğini düşünmek çok mu uçuk geliyor hepinize?

    6) ölenlerin arasında yahudi var. ölmeyen de bolca var. “nyq33 yaz, wingdings’e çevir, kuleye giren uçak çıkıyor” teorisyenlerinden başka aksini iddia eden yok.

    gelelim en can alıcı noktaya: “amerika, hem de 3000 adet, masum kendi insanına kıyar mı?” mı dediniz? ilahi siz! kadın, çocuk, ihtiyar, hastaneye giden ambülans, kamyona sebze yükleyen çiftçinin tepesine bombayı sallayan, misket bombası atan, kimyasal silah kullanan, dünyanın gözünün içine baka baka yalan söyleyen adamların nezdinde, 270 milyonun âli menfaatleri için 3000 kişi feda edilmesinin lafı mı olur yahu? manyağa sebep sor, özür türetsin: “o 3000 kişiyi o gün feda etmeseydik, savaş alanında daha çok kişi ölecekti.” ne dediniz? lübnan’a bombaları atan israil miydi? siz buna sahiden inanıyorsunuz, değil mi?

    dedim ya, bu konuya eğilmek için, maalesef ingilizce bilmek gerekiyor. ama, birçoğumuzun etrafında lisan bilen bulunuyor, onlardan rica edin, size yardımcı olsunlar, hep beraber neocon’ların şeyhi zbigniew brzezinski’yi analım.

    the grand chessboard (1997) adlı “eser”inden:

    - "the attitude of the american public toward the external projection of american power has been much more ambivalent. the public supported america's engagement in world war ii largely because of the shock effect of the japanese attack on pearl harbor. (pp 24-5)

    şimdi de şuraya bir göz atıyoruz (bkz: project for the new american century/#2616880) ve bize gerekli olan cümleyi cımbızlıyoruz*:

    - "the process of transformation, even if it brings revolutionary change, is likely to be a long one, absent some catastrophic and catalyzing event- like a new pearl harbor."

    bu, aralarında jeb bush, dick cheney, donald rumsfeld, dan quayle, francis fukuyama, zalmay khalilzad gibi parlak arkadaşların imzaladığı, 2000 tarihli bir think tank raporu.

    şimdi: bütün bu anlattıklarımdan içinize biraz kurt düştüyse, o zaman bu makalenin başına dönüp, verilen linkten bu dünyaya dalacaksınız.

    alternatif olarak, “bana ne lan, anlasam n’olur, anlamasam n’olur? ben amerika’da oy kullanmıyorum, olaylara ne etkim olabilir?” de diyebilirsiniz. işte o zaman fena halde yanılır, mehmetçiğin lübnan’da ne işi olduğuna, kel alaka somali’ye bile giderken gösterilmeyen tepkinin, eskiden topraklarımız olan lübnan söz konusu olunca, niye bu kadar canhıraş bir şekilde gösterildiğine bir türlü anlam veremezsiniz.

    evet, gösterilen tepkinin içinde, "burada pkk dururken niye başkasının derdiyle uğraşıyoruz?" da var. ama, esas olayımız o değil. bizim ordumuz aynı anda o sikindirik pkk gibi on tanesiyle savaşır, aradan iki tane de lübnan çıkarır. ama, bu lübnan davasında amerika/israil ikilisinin ekmeğine yağ sürerken, aynı zamanda kendi ayağımıza da kurşun sıkmış oluyoruz. neden diye merak ediyorsanız, biraz bu bağlantıları anlamaya çalışmalısınız. yoksa, bir dahaki seçimde, yine kalkıp “oy verecek adam yok“ diye sandığa gitmezsiniz.

    işte o zaman sizi ben bile kurtaramam.
  • konuyla çok yakından ilgili olarak,

    (bkz: 9/11 olayı ve reichstag yangını benzerliği)

    ... ve adolf hitler'in mein kampf'ından bir pasaj:

    türkçe bilenler için meali:****

    "bir yalan ne kadar büyük olursa, inandırıcılığı da o kadar artar. çünkü, insanların kendileri de küçük yalanlar söylerler ve büyük bir yalanın ne kadar utanç verici olacağını bilirler. bu yüzden, o derece büyük bir yalan söylenebileceğine ihtimal vermezler."

    konuyla ilgili özlü sözümüz: "kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş"

    ingilizce bilenler için metnin ingilizce tercümesi:

    "all this was inspired by the principle - which is quite true in itself - that in the big lie there is always a certain force of credibility; because the broad masses of a nation are always more easily corrupted in the deeper strata of their emotional nature than consciously or voluntarily; and thus in the primitive simplicity of their minds they more readily fall victims to the big lie than the small lie, since they themselves often tell small lies in little matters but would be ashamed to resort to large-scale falsehoods. it would never come into their heads to fabricate colossal untruths, and they would not believe that others could have the impudence to distort the truth so infamously. even though the facts which prove this to be so may be brought clearly to their minds, they will still doubt and waver and will continue to think that there may be some other explanation. for the grossly impudent lie always leaves traces behind it, even after it has been nailed down, a fact which is known to all expert liars in this world and to all who conspire together in the art of lying. these people know only too well how to use falsehood for the basest purposes."

    almanca bilenler için orijinal metin:

    "man ging dabei von dem sehr richtigen grundsatze aus, daß in der größe der lüge immer ein gewisser faktor des geglaubtwerdens liegt, da die breite masse eines volkes im tiefsten grunde ihres herzens leichter verdorben als bewußt und absichtlich schlecht sein wird, mithin bei der primitiven einfalt ihres gemütes einer großen lüge leichter zum opfer fällt als einer kleinen, da sie selber ja wohl manchmal im kleinen lügt, jedoch vor zu großen lügen sich doch zu sehr schämen würde. eine solche unwahrheit wird ihr gar nicht in den kopf kommen, und sie wird an die möglichkeit einer so ungeheuren frechheit der infamsten verdrehung auch bei anderen nicht glauben können, ja selbst bei aufklärung darüber noch lange zweifeln und schwanken und wenigstens irgendeine ursache doch noch als wahr annehmen; daher denn auch von der frechsten lügenvereine dieser welt nur zu genau kennen und deshalb auch niederträchtig zur anwendung bringen."
  • insanın "buraya saatlerimizi gömüp, oku, anla diye entryler düzüyoruz. niye bir tanesini bile okumadan fikir beyan ediyorsun?" demesi gelen kimilerinin tamamen ihtimal dışı gördükleri şey.
  • 11 eylül saldırılarının düzmece olmama ihtimalinden geri kalandır.

    1) bilgisayarınızın sesini kapatın, -etkilenmemek için- yazılarını okumayacağınıza kendinize söz verin ve şu videoyu seyredin: http://video.google.com/…431596301&q=john f kennedy

    2) filmde defalarca gösterilen sekansta, alnının sağ ön tarafından birşeyler fışkıran ve geriye doğru savrulan adamın kurşunu önden mi, arkadan mı yemiş olabileceği hakkında kararınızı verin.

    3) beyaz saray resmi sitesinde kennedy ile ilgili sayfaya (http://www.whitehouse.gov/…ory/presidents/jk35.html) girin ve şu satırları not edin: "john fitzgerald kennedy was killed by an assassin's bullets as his motorcade wound through dallas, texas." (=john fitzgerald kennedy, konvoyu dallas texas'ta ilerlediği esnada bir suikastçının kurşunlarıyla öldü.)

    4) söz konusu "suikastçi", lee harvey oswald'dı. kennedy, filmde görülen ve beynini patlatan ikinci kurşunu yediğinde, konvoy onun önünden çoktan geçmişti.

    aradan geçen 43 yıldan sonra, lee harvey oswald, resmi tezde, hala kennedy'nin katili olarak lanse ediliyor. yani, katilin oswald olduğundan eminiz de, bir eksiğimiz, kennedy'i neden öldürdüğünü bilmiyor olmamız.

    konumuza dönelim: kennedy'nin beynini patlatan ikinci kurşunu arkadan yemiş olma ihtimali neyse, 11 eylül saldırılarının afganistan dağlarında kovuğuna saklanmış, baldırı çıplak usame bin ladin'in işi olma ihtimali de odur.

    aradan geçen zaman içinde teknoloji gelişti, 11 eylül saldırıları sonrasında, vicdan sahiplerinin elinde, kennedy suikastinin aksine, titrek bir filmden fazlası var. olayı kaydetmiş onlarca kamera, ses kayıtları, uydu görüntüleri, balkonlara saçılmış enkaz parçaları var. bunlara ek olarak, zapt-ı rapta gelmez internet denen olgu var. giderek yükselen sesler, derinlemesine incelenmeseler bile, büyük medyaya en azından haber olmaya başladı. oradan bu iddiaların varlığından haberdar olanların, en azından kendi imkanlarıyla fazlasını öğrenme imkanları var. kişilere düşen, bu iddiaları kaynağından araştırıp, kendi fikrini oluşturmak. bunları inceleyip de, 11 eylül'ün hala el kaide'nin işi olduğunu savunan varsa, saygı duyarım.

    ama, bu kadar yazılan çizilenden sonra, hiçbirini okumaya zahmet etmeyip, sanki iddialar her nasılsa kulağına çalınmış "o gün orada yahudi ölmedi" savından ibaretmiş gibi, "atmayın lan, benim saldırıda ölen yahudi tanıdığım var" veya "yahu koskoca amerika kendi insanını öldürür mü? demokrasi var orada, adamın kıçından kan alırlar valla" diye, öne sürülen hiçbir iddiayı cevaplamayan argümanları işkembeden sallamak en hafifinden ayıptır. iddiaları hafifletmez, araştırmadan fikir beyan edeni hafifletir.
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap