• dişçi koltuğunda oturan bir zavallının tutunabileceği son kaledir..

    ilk "tükürün lütfen" komutundan sonra ele alınır ve ağız içindeki hengame bitene kadar zinhar bırakılmaz.. o küçücük peçeteye sımsıkı yapışılır.. sanki o dişçi, ağzınızdaki tüm çirkinliği, her türlü salya ve pisliği, kan ve çürükleri görmüş biri değilmiş gibi, ağzınızı çalkaladığınızda kenarda kalabilecek bir damla su veya tükürüğü onunla silmeye çalışmak tuhaf bir eğilimdir..

    o büyük pislik ve çaresizlik içinde dudağın kenarını silmek gibi minnacık bir karizmayı kurtarma çabası gülünç gibi görünse de, insan denen varlığın hallerini, her gün otomatik olarak gerçekleştirdiğimiz pek çok tuhaflığı düşünmek için büyük bir fırsattır aslında.. kendi yalan dünyalarımız içinde, pek önemsediğimiz benliğimize kökünden bağlı çirkinlikleri hiç görmeden bu peçeteye tutunduğumuz gibi umutla ve inançla yapıştığımız ama nihai sonucu asla değiştirmeyen nice önemsiz şey var..

    dişçi koltuğunun kenarındaki varlığı sayesinde açtığı bu kıymetli pencere için şahsen kendisine teşekkür borçlu olduğum bir peçetedir..

    çok yaşasındır, varolsundur..
  • çok değerlidir.

    nedense hep tek tek verilir. yağdırsana kardeşim peçeteyi görmüyon mu çırpınıyoruz.
  • uyuşturulmuş ağzından, kan ya da diş atıklarını tükürmeye çalıştığında oluşan, tükürülen yer ile ağız arasında oluşan o salyaya çaresizce bakarken , hz. ibrahim’e gökten inen koç gibi, aniden belirir asistanın ellerinde. güven ve huzur verir.
hesabın var mı? giriş yap