• birkaç zamandan beri hakkında bir şeyler yazmayı düşündüğüm ‘şey’.. ne tam bir kavram, ne de kavramların tamamını kapsayan bir anahtar.. bir düzlem evet.. gilles deleuze ve félix guattari tarafından yaratılmış ve neredeyse ikilinin bütün söylediklerini üzerine konumlandırdıkları bir düzlem. bu düzlem iyice anlaşılmadan, deleuze ve guattari hakkında bir şeyler söylenemez ama yine de söylenmiş bulunulursa da, eksik kalacaktır çünkü deleuze ve guattari’nin felsefelerinin zemini (düzlemi) içkinlik düzlemidir. “qu’est-ce que la philosophie” adlı kitapta enine ve boyuna detaylandırılmış bulunan bir düzlemdir içkinlik düzlemi. qu’est-ce que la philosophie’de giriş bâbında şöyle açıklanmıştır:

    “felsefece kavramlar birbirlerine uymayan parçalanmış bütünlerdir, zira kenarları çakışmaz. bir puzzle oluşturmaktan çok, zar atımlarından doğarlar. yine de tınıları vardır, ve onları yaratan felsefe, ucu açık kalsa bile, parçalanmamış, güçlü bir bütün sunar her zaman: bir-sınırsız bütün, o kavramların hepsini bir tek ve aynı düzlem üzerinde kavrayan omnitudo. bir masa, bir yayla, bir kesittir bu. bir tutarlılık düzlemidir, ya da daha doğru bir iradeyle kavramların içkinlik düzlemi, planomenadır. kavramlar ve düzlem sıkı sıkıya birebirlerinin tamamlayıcısıdırlar, ama o ölçüde de birbirlerine karıştırılmamaları gerekir. içkinlik düzlemi bir kavram değildir, bütün kavramların kavramı da değildir. eğer onları birbirine karıştırsaydık, hiçbir şey kavramların bir’e dönüşmesine, ya da tümeller haline gelip tekilliklerini kaybetmelerine, aynı şekilde düzlemin de açıklığını kaybetmesine engel olmayacaktı.

    felsefe bir konstrüktivizmdir ve konstrüktivizmin de tümüyle farklı yapıda iki tamamlayıcı yüzü vardır: kavramlar yaratmak ve bir düzlem çizmek. kavramlar tıpkı yükselip alçalan sayısız dalgalar gibidir, ama içkinlik düzlemi onları katlayıp açan yegâne dalgadır. düzlem, onu bir uçtan ötekine kat edip geri dönen sonsuz devinimleri sarmalar, ama kavramlar her seferinde yalnızca kendi öz bileştiricilerini kat eden sonlu devinimlerin sonsuz hızlarıdır. epikuros’tan spinoza’ya (olağanüstü v. kitap...), spinoza’dan michaux’ya, düşüncenin sorunu sonsuz hızdır, ama bu hızın kendi kendisinde sonsuzcasına devinecek bir ortama, düzleme, boşluğa, ufuğa gereksinimi vardır. kavramın esnekliği kadar ortamın akışkanlığı da gereklidir . “yavaş varlıklar” olan bizleri ortaya çıkarmak için ikisi birden gerekir.
  • “qu’est-ce que la philosophie” adlı eserde, deleuze & guattari bu düzlemi açıklamaya şöyle devam ediyorlar:

    kavramlar takımadalar ya da kemik yapısıdır, kafatasından çok bir bel kemiğidir, oysaki düzlem bu tek başınalıkları dolaşan nefestir. kavramlar, eğri büğrü ve parçalanmış, mutlak yüzeyler ya da oylumlardır, oysaki düzlem, şekilsiz, yüzeyi de oylumu da olmayan, ama her zaman parçalanabilir olan, mutlak sınırsızdır, kavramlar bir makinenin tasarlanışları olarak somut düzenlemelerdir, ama düzlem, düzenlemelerin parçalarım oluşturduğu soyut makinedir.

    kavramlar olaylardır, ama düzlem olayların ufku, özbeöz kavramsal olayların yedeği ya da deposudur: bir sınırmış gibi iş gören, bir gözlemciyle birlikte değişen ve şeylerin gözlenebilir durumlarını kuşatan göreceli ufuk değil; ama tüm gözlemcilerden bağımsız ve olayı, geçekleştiği yerde, şeylerin görünür bir durumundan bağımsız kavram haline getiren mutlak ufuk . kavramlar, parça parça düzlemi döşerler, işgal ederler veya doldururlar, oysaki düzlemin kendisi kavramların, bütünlüğünü, sürekliliğini kırmaksızın aralarında paylaştıkları bölünemez ortamdır: saymaksızın işgal eder kavramlar (kavramın sayısı bir rakam değildir), ya da bölmeksizin bölüşürler. düzlem tıpkı kavramların onu bölmeksizin kalabalıklaştırdıkları bir çöl gibidir. düzlemin bölgeleri yalnızca kavramların kendileridir, ama kavramların yegâne vekilharcı da düzlemdir. düzlemin onu kalabalıklaştıran ve orada yer değiştiren aşiretlerinkinden başkaca bölgeleri yoktur. durmadan büyüyen kesişmelerle, kavramların birbirine bağlanmasını sağlayan düzlemdir ve durmadan yenilenmiş, durmadan değişen bir eğriliğin üzerinde, düzlemin kalabalıklaşmasını sağlayanlar da kavramlardır.
  • “qu’est-ce que la philosophie” adlı eserde, deleuze & guattari tarafından yaratılan içkinlik düzleminin mimarisi de ortaya çıkmaya başlar aşağıda, kitapta geçen satırlarda:

    içkinlik düzlemi düşünülmüş ya da düşünülebilir bir kavram değil, ama düşüncenin imgesidir; düşünmenin, düşünceyi kullanmanın, düşünce içinde yol almanın ne anlama geldiğine ilişkin olarak düşüncenin kendine verdiği bir imge... bu bir yöntem değildir, zira her yöntem muhtemelen kavramları ilgilendirir ve böylesi bir imgeyi öngörür. beyin veya beynin işleyişiyle ilgili bir bilgi durumu da değildir, zira kullanılışı ve yol alışı ne olursa olsun, burada düşünce, yalnızca gerçekleşmekle yetindiği bilimsel olarak belirlenebilir şeylerin durumunda olduğu gibi, beynin yavaş işleyen kısmına da gönderilmiş değildir. düşünce; düşüncenin biçimleri, şu ya da bu andaki hedefleri ve olanakları konusunda edinilen görüş de değildir. düşüncenin imgesi, kendiliğinden olanla hakkı olan arasında katı bir paylaşımı içerir düşünce olarak düşüncenin payına düşen, beyne gönderme yapan kazalardan, veya tarihsel görüşlerden ayrılmak zorundadır. “quid juris?”. örneğin, belleğini kaybetmek, ya da deli olmak; bunlar düşünce olarak düşünceye ait olabilirler mi, yoksa yalnızca basit olgular olarak düşünülmesi gereken beyinsel kazalar mıdır? ya da temaşa etmek, düşünümlemek, iletişimde bulunmak; falan zamanda ve falanca uygarlıkta, düşünce konusunda edinilmiş görüşlerden başka bir şey midir? düşüncenin imgesi, sadece düşüncenin hak olarak talep edebileceği şeyi tutar. düşünce “yalnızca” sonsuza götürülebilecek olan devinimi talep eder. düşüncenin hak olarak talep ettiği şey, seçtiği şey, sonsuz devinim ya da sonsuzun devinimidir. düşüncenin imgesini kuran odur.
  • kökleri için (bkz: spinoza). içkinlik düzlemi, michael hardt ve antonio negri 'ye de ilham vermiştir. ortak yapıtları "empire"ın (imparatorluk) ikinci bölümü "egemenlik yolları"nın ilk alt başlığı "devrimci içkinlik düzlemi"dir. hatta ernesto laclau, kitabın spinoza, negri'nin spinoza yorumu ve deleuze/guattari'den mülhem bu içkinlik vurgusunu eleştiren bir yazı yazmıştır: "can immanence explain social struggles?" ("içkinlik toplumsal mücadeleleri açıklayabilir mi?") diye (bkz. diacritics - volume 31, number 4, winter 2001, pp. 3-10). yazı "metapolitik" bir anlatı olarak empire'ı ve dayandığı deleuze'yan etiği eleştirir.

    edit: “qu’est-ce que la philosophie”de deleuze ve guattari aynı zamanda içkinlik düzleminin "felsefe öncesi" olduğundan bahsederek şöyle yazar: "(...) henüz kavramlarla iş görmez, bir tür el yordamıyla ilerleyen deneylemeyi içerir ve izlediği yolda pek itiraf edilemeyen fazla akılcı ve akla yatkın olmayan araçlara başvurur. (...) içkinlik düzlemi kaosun bir kesiti gibidir." (türkçe baskı, s. 44-45).
  • en önemli özelliğinin kavramların birbirine karıştırılmaması gerektiği bilinmesi gereken görüş. buna rağmen aynı öğeler, düzlemde ve kavramda, iki kez ortaya çıkabilirler ve de aynı fiiller kendilerini dile getirseler bile aynı belirticiler altında olmazlar.
  • deleuze , içkinlik düzlemi derken, düşünülebilen veya düşünceyle ulaşılabilen bir yeri değil ama düşüncenin kendisine yönelik atfettiği bir imge olarak anlaşıması gerektiğini söyler.
hesabın var mı? giriş yap