*

  • hüsnü emmi vardı ben çocukken oruç pınarı köyünde. 7-8 metrekare büyüklüğündeki bakkalı, köyün tek dükkanıydı. zaten köy bakkallarının böyle bir kaderi vardır. köy bakkalı köyün ilçeyle, kentle kurulan iki bağından biridr. öteki ise köy dolmuşu. iğneden ipliğe, züccaciyeden yiyeceğe, kıyafetten tuhafiyeye (elbet ahalinin ihtiyacı doğrultusunda) ne ararsan bulunacak cinsten bir donanıma sahip olmak durumundadır. yalnızdır, bir başınadır. "yok" lafı en çok onun ağzından acıtır. telafisi mümkünsüzdür. "gidip bir de diğerine bakayım" beyhude bir cümledir, bir diğerinin varlığının söz konusu olmadığı şey hayal kırklığı yaratır. köy bakkalında "yok" demek biraz zaman alır. o kadar kalabalık mal varlığı içinde bir şeyin olmadığını farketmek acıklı bir fiyaskodur. mecburdur o her bir şeyi küçücük dükkanında bulundurmaya olmadı ikamesini bir yerlerden çıkarmaya. misal el kremi yerine pembe kutulu bir vazelin çıkarmak köy bakkalına has bir yaratıcılıktır. o köy yoksulluğunu en iyi anlayandır. ordan çıkınca aranan şeyin bulunmayacağını sizin kadar iyi bilen, bir "yok" luğa sizin kadar üzülebilen.
  • bu dükkanlarda inanilmaz seyler bulabiliyorsunuz.. ve genelde sehirde bir zamanlar deli gibi tükettiginiz, ama sonra ortadan kaybolan mükemmel seylerden bulunuyor ki her köy bakkali birden masumiyet müzesine, nostalji curcunasina falan dönüşüyor..

    mesela geçenlerde rc kola gibi leblebi tozu gibi futbolcu kartlari gibi şeyler satan bir tane köy bakkalina girip karton kutuda 150 gramlik omo deterjan ile, findikli tombi aldim ve ülker probis aldim..

    ne garip iş yahu.. 89 yilinda dükkani açarken bir stok yaptin, hala ondan mi yiyorsun anlamiyorum ki arkadaş ben.. hala nasil satilir bu ürünler?
  • genelde kapalı duran bakkal türü. bundan 15-16 sene önce ilk ve son kez gittiğim dedemin balıkesirdeki köyünün bakkalı hep kapalı dururdu, sadece çağırılırsa açardı dükkanı. zaten kim niye gitsindi ki bakkala, ekmek evde yapılır, süt evde sağılır, yoğurt peynir evde yapılır. kırk yılda bir şehirli misafir gelince çikolata almak için gidilirdi. şimdi nasıldır hiç bir fikrim yok, belki onlar da, istanbul köyleri gibi yoğurdu ekmeği bakkladan almaya başlamışlardır, kim bilir.
  • küçüklüğümde eti puf, köyümüzdeki iki bakkalda da en güzel, en görünür yerde ikamet ederdi. ama şimdi bizim köye malesef market geldi ve artık eti puflar, köy bakkalarındaki gibi güzel yerde değiller.
  • ülkemizdeki en yaygın tofaş yedek parça bayisi oldukları rivayet olunur.

    (bkz: tofaş parçası köy bakkalında bile bulunur)
  • bunlarda genellikle her urunun sadece bir cesiti olur .
    misal; yarim litrelik sutas sutu almak icin gittiniz, sut vardir ama istediginizden yoktur, mecburen bir litrelik eker sut alirsiniz.
    koydeki her boku da bilirler.
    fiyatlari yaglidir, malum alternatifi yok.
    iki cuval olsa butun urunlerini doldurup, surukleyerek tasiyabilirsiniz; makarna haric.
  • bu bakkallar ile ilgili genellenebilecek bir diger husus ise raf duzenidir. urunlerin tuketim ve stok devir hizi oldukca dusuk oldugundan raf derinligi kullanilmaz. her rafin sadece ilk sirasina dizilir urunler. hal boyle olunca o urunlerin arkasina denk gelen bolum tozlanir, pis gorunur. koy bakallari disinda tasra bakallari ve varos bakallarinda da gorulebilen bu durum sebebiyle bu dukkanlar asla satafatli gozukmezler, diger profesyonel marketler gibi bir albenisi olmaz. gene bu sebepten bu dukkanlara girdiginiz zaman "dur sundan da alayim" demezsiniz. cunku "sundan" diger yerlerde ki gibi gozunuze girmez, kasanin kenarinda durmaz, kampanyasi hic olmaz. ihtiyaciniz kadar alisveris yapilan bakkallardir.
  • hiç köyde yaşamamış bir yurdum insanı olarak, ısparta'nın bir köyünde "köy bakkalı" tipine şahit oldum. markalar tanınmamış, ürünlerin üzerinde çeşitli toz ve tuhaf parçalar gördükten sonra kaçındım. ancak, çok hoş teyzeler, çocuklar gelip şiveli şiveli lolipop, ekmek, sana yağı istemelerine gıpta ettim. bizim avmlerde çemkire çemkire diyalog kurduğumuz gerçeğine bakınca, köy bakkalındaki alışılagelmiş iletişim belki de hala bazı değerlerimizin yaşamasına sevindiren ticari tekke.
  • çocukluğu köyde geçmiş olanlar için ömür boyu hafızadan silinmeyecek bir koku ve yüzde beliren bir tebessüm vesilesidir bu bakkallar.

    öyle ne şimdiki gibi envai çeşit atıştırmalıklar, çikolatalar, şekerler, ne de 87 çeşitli dondurmalar bulunurdu buralarda. yoktu o zamanlar bu kadar çeşit azizim. hem olsa da köylük yerde ne arasındı? ha bayatladı ha bayatlayacak tadelleler, üstü bi karış toz çokokremler, ambalajı buruşmuş püsküütler, bir de tipi tip sakızdan ibaretti bizim menümüz. ama hiç şikayetimiz yoktu, o zamanlar dünyanın en güzel yeriydi o bakkal bizim için. zaten gözümüz de yükseklerde olmazdı hiç. dedemizden, babaannemizden aldığımız harçlıkla giderdik galip bakkala, alırdık o bayat tadellelerden ve ağzımızda erite erite yerdik çabuk bitmesin diye... ama çok mutluyduk be... ah ne güzel çocuklardık.
  • beyaz leblebi , mum , ispirto ve gazyağını çağrıştırır . lamba camı ve fitili de olmazsa olmazlarıdır.
hesabın var mı? giriş yap