• franz kafka tasarımı bir yaratık.
  • (bkz: ortadirek)
  • ornegin proust, bir sabah uyandiginda farketmisti odradek'in sinsice odasinda dolanip durdugunu. uykuyla uyanmanin arasinda algi mekanizmasinin henuz yarim yamalak calistigi ic sikici surecte bulundugundan, daha sonralari o sabahi dusundugunde, odradek'in, odasindaki yetersiz isik sebebiyle yarattigi bir yanilsama olduguna karar vermisti.

    ne var ki bu tuzaga dusen yalnizca proust degildi:

    unlu gunluk yazari antoine roquentin, bir gun printania otelinde odradek'le goz goze gelir. antoine bu siradan olayi kavramaya bile calismadan yoluna devam eder. ama odradek asla hosgorulu degildir. en iyisi bu olayi, antoine'in kendi kaleminden okumak:

    "anlatayim: bu sabah kitapliga gitmek icin, sekizi ceyrek gece printania otelinden cikarken yerde suruklenen bir kagidi almak istedim, ama beceremedim. hepsi bu kadar, bir olay bile sayilmaz. ama dogrusunu soylemek gerekirse bu olay ta icime isledi. artik ozgur olmadigimi dusundum. kitaplikta bu dusunceyi basimdan savmak icin bosuna ugrastim. mably kahvesine gidip onun elinden kurtulmak istedim. isigi gorunce ortadan kaybolur diye umutlandim. oysa yerinden kipirdamadi, icime kursun gibi cokup canimi acitti."*

    bu iki olay disinda, odradek'in varligi tartismasi soz konusu oldugunda aklima direk james ensor vakasi gelir. james ensor vakasi, odradek'in daha uysal donemlerine, anlatilan olaylardan yaklasik elli sene oncelerine dayanir. sevgilisinin maskeci dukkaninda ona yardimci olan james, gunler boyu yuzlerce maskenin arasinda portreler calismaktadir. bas dondurucu bu ortamda calismaktan yorulan gozleri, en sonunda nelerin maske nelerin gercek oldugunu ayirt etmede gucluk cekmeye baslar. ve iste bu noktada odradek boy gosterir. ensor'un otuzlu yaslarinda ortaya cikan maskeli adamlar temasi hastaligi, ilk defa bu dukkanda karsilastigi odradek hissine dayanmaktadir. zaten bu eserlerde gokyuzunu dikkatlice incelerseniz, ince firca darbeleriyle resmedilmis ensor'un odradek'le karsilastigi anki yuz ifadesini gorebilirsiniz.

    james ensor gercegini ilk defa new york modern sanatlar muzesini gezen aldous huxley ortaya cikarmistir. muzeyi gezerken ensor'un tablosuna saatlerce bakip dusuncelere dalmisti. huxley'in tablonun sirrini anlamasindaki en onemli etken ise kuskusuz o aralar her gun proust ile bulusup saatlerce geyik yapmasiydi. muzede, birden ensor'un tablosu uzerine proust'un uyandigi sabahki betimlemeleri -iste huxley, proust ile ensor arasindaki parcalanamaz psikolojik butunlugu kavramisti! sade kahvesini alip hizla eve dondu. yazi masasina oturdu ve onundeki bos sayfaya artik tek amaci olan kitabin basligini atti: "alginin kapilari"

    daha da gunumuze gelelim. odradek'in gucunun doruklarina ulastigi yillar. ama bu sefer karsisindaki isim pek polyannavari: paul auster. binlerce yerde karsilasir auster odradek ile. ama cok ilginc bir inanca yatkinlik ozelligi nedeniyle, pek kolay bir sekilde kafasindan siliverir odradek'i. odradek, onun icin bir hikaye yazma araci, bir nevi besin kaynagidir. evet, paul auster da new york modern sanatlar muzesini yuzlerce kez ziyaret etmisti. ama muze gorevlileri, auster'in karisi ve cocuklariyla beraber daha cok roy lichtenstein'in eserleriyle ilgilendiklerini bildirdiler.

    (bkz: bir koy hekimi)
    (bkz: 6 45 yayinlari)
  • an itibariyle 9. nesil çaylak olan yüce bir insanın ve bana görünmesini istediğim gizemli bir yaratığın ortak adı.
  • franz kafka'nın evin beyinin tasası adlı öyküsünde de anlatılmış karakter.

    " kimileri odradek'in anlamının slavca'dan geldiğini söylüyor, dolayısıyla sözcüğün anlamını bu yönden açıklamaya çalışıyor. başkaları da bunun almanca'dan çıktığı, slavca'dan sadece etkilendiği görüşünde. her iki çözümleyişte de bir kesinlik bulunmadığından, hiçbirinin de doğru olmadığı sonucuna varmak herhalde haksızlık olmaz; kaldı ki, bu açıklamalardan hiçbirinin de sözcüğe bir anlam kazandırdığı yok.

    tabii odradek adında bir varlık gerçekten olmasa, kimse kalkıp da bu türlü araştırmalarla uğraşmazdı. ilkin sanılır ki, yıldız şeklinde düz bir iplik makarasıdır. ve gerçekten de üzerine iplik sarılmış gibi; ne var ki bunlar, çeşitli cins ve renkte, kopuk, eski düğümlerle tutturulmuş, ama bir kısmı da arapsaçı gibi dolaşık iplik parçaları olabilir ancak. ama sadece bir makara değil; yıldızın orta yerinden bir çapraz çubukçuk çıkmakta ve sonra bir dik açıyla bir ikincisi buna eklenmektedir.

    bir tarafta bu son çubukçuk, öbür tarafta yıldızın köşelerinden biri yardımıyla, makara sanki iki ayak üzerinde dikilebiliyor. hani sanılabilirdi ki, bu nesne eskiden uygun bir biçim taşıyormuş da şimdi kırılıp parçalanmış; ama hiç de öyle görünmüyor, en azından bunun için bir işaret yok ortada, bunu gösterecek bir parçalanmışlık ya da bir kırık yeri bir yerinde fark edilmiyor; tümüyle saçma bir şeymiş gibi görünüyor, ama kendine özgü bir bütünlüğü var. olağanüstü bir çeviklikte olup yakalanamadığı için bu konuda daha fazla birşey söylemek imkansız.

    bazen tavan arasında, bazen merdivenlerde, bazen koridorlarda, bazen de sofada oyalanıyor. kimi zaman da aylarca görünmüyor ortalıkta; ama bu ara herhalde başka evlere taşınmış oluyor; ama derken mutlaka yine dönüyor bizim eve. ara sıra kapıdan çıkıp da onu aşağıda merdiven korkuluğuna yaslanmış görünce, onunla konuşmak hevesine kapılıyor insan. tabii güç sorular yöneltilmiyor ona, tersine -küçücüklüğü buna sevk ediyor insanı- bir çocuk gibi davranılıyor: "adın ne bakalım?" diye soruluyor. "odradek" diye cevap veriyor. "peki nerede oturuyorsun?" "belli bir yerim yok" diyor ve gülmeye başlıyor; ama sanki ciğerlerden gelmeyen bir gülüş bu sadece; hani dökülmüş yapraklardaki hışırtıyı andırıyor. böylece yarenlik bitmiş oluyor çok vakit.hem bu cevapları olsun insan her vakit alamıyor; çokluk, görünümündeki tahta yapılışına uyan bir suskunluk içinde uzun bir süre kalıyor öyle.

    sonu ne olacak diye boş yere soruyorum kendime. ölebilir mi hani? ölen her şeyin daha önceden bir çeşit amacı, bir çeşit etkinliği olmuş, bunlara sürtüne sürtüne yıpranmıştır, ama odradek'te yok böyle birşey. yani ilerde bir gün çocuklarımın ve torunlarımın ayaklarının önü sıra, ardından iplikleri sürükleyerek, teker teker merdivenlerden yuvarlanacak mı aşağı? şüphesiz kimseye bir zararı yok; ama bir de beni gömebileceği aklıma geldi mi adeta fena oluyorum."

    die sorges des hausvaters

    tahmini ama kestirilemez görüntüsü için:

    http://letturalenta.net/wp-images/blog/odradek.jpg
  • nihâyet, en sonunda, oh be! aramıza katılan dokuzuncu nesil yazar. hoşgeldin, en sevdiğim rengi lâkap olarak almış insan!
  • mars'taki bir bakteri rahatsız olacak diye dünyada öksürmeyi reddeden naif şahıs.
hesabın var mı? giriş yap