• erkek/kadin farketmeksizin, ilişkinin her zaman diliminde yaşanabilen tipik konuşmaların genel içeriği.
  • nazin kibarcasi.
    kaprissel yaptirim.
    ultimatom maksatli davrani$lar obegi*.

    ayrica(bkz: sevgiliyi sitem)(bkz: sevgiliyi siten)
  • sevgiliye sitem sana bisey olmasin seklindeki teselli cumlesinin kisa versiyonu.
  • türk edebiyatında sıkça rastlanan bir hadise
  • sözden çok bir iç çekiştir, içinde koca göller biriktirmektir...
  • alışamıyorum sensizliğe... tıpkı... tıpkı... seninleliğe doyamadığım gibi.

    tam sen giriyorsun varsayımlarımdan içeri. birden bir ay ışığı kamaştırıyor gözlerimi.

    ateş böcekleri uçuyor önümüzden. camların buğusuna gizlediğim buseler kuruyor. saçlarımı

    at kuyruk yapıyorsun, sıkıca sarılıyorum. gözlerimi kapayıp zamanı söndürmek istiyorum

    gözlerinde. zaman yürüyor. yetişemiyorum. her şey yarım kalıyor. düşlerim bile…

    sanki yıllar öncesinden kalmış gibi sesin. eski bir şarap gibi buruk dudakların

    dudaklarıma değdikçe daha da büyüyor sarhoşluğum.

    tarlaları yeniden sürülmüş bizim köyün.

    somali’yi bombalamışlar.

    rusya’da prestroyka.

    berlin duvarı yıkılmış.

    otobanda üç yaralı.

    jandarma operasyonları iki sütuna manşet...

    bana ne...

    orta karadeniz’de yağmur,

    trakya’ da çöl sıcakları varmış.

    bana ne...

    eller, güler oynarlarmış ve sevgililer el ele gezerlermiş yağmurda.

    bana ne!

    komşu bahçede bir acem borusu, çam ağacına sarılmış; genel ahlaka mugayir.

    akasya kuruları kar gibi kaplamış bahçeli’nin bahçesiz sokaklarını.

    bana ne!

    bugün ayın ilk haftası imiş, bankada emekli kuyrukları...

    petrol zammı, işçi grevi ve günlerden çarşamba ya da ayların sekizincisi...

    ben akşamcı kahvelerinde seni ıskalarmışım.

    sana ne!

    bir ud taksimi, hicaz faslından hafifçe geçiyor. iki notada bir sana uğruyor. ben

    “es”lerde takılıyorum.

    seni “nakarat” bellemişim.

    kemanlar son perdeden eski bir macar havası çalıyor. içimdeki şarkıların hepsi sana akortlu.

    hadi koy dede efendi’yi. masamızda iki kadeh. sigarının iyisini alamıyorum. içkinin
    ucuzunda sensizlik...

    yine utanmadan küfrediyorum sensizliğe ana avrat. meyhanecinin yüzü kızarıyor.

    masamızda iki kadeh var. biri senin. seni sevmiyorum.

    şimdi bırak macar rapsodili muhabbetleri.

    tut ki! hiç doğmamışsın.

    ve hiç bahar gelmemiş bizim kente.

    çamlıbel’de kar sularına bırakmamışız yarım kalan şişemizi.

    tut ki hiç bahar gelmemiş.

    sana gelincik çiçekleriyle günaydın dememişim. kirazdan küpe yapmamışım . söğüt
    dalından yaptığın düdüğü hiç çalmamışım...

    tut ki, sen hiç gelmemişsin.

    tut ki hiç seni uğurlamamışım.

    tut ki hiç çağırmamışsın beni ve hiç gelmemişim.

    sümela manastırı’nda sisten kaybolmamış gökyüzümüz.

    dünyayı seyretmemişiz ya da ishak paşa sarayı’nın taş avlularında sevişmemişiz kartal kanatlarında.

    tut ki hiç paylaşmamışız aşımızı ve aynı kadehten yudumlamamışız kaderimizi.

    tut ki, hiç tren kalkmamış bizim kentten ve karanlık tünellerde bırakmamışız sevdamızı…

    hiç deniz görmemişim ve ben hiçbir limanda seni beklememişim.

    tut ki, hiç güller açmamış ve sen hiç gelmemişsin.

    sonra yüreğimi otobüs duraklarında bırakıp geri dönmemişim.

    tut ki hiç yazmamışsın sevdanı.

    camlar arkasından bakıp ağlamamışım.

    tut ki yeniden sürülmemiş tarlalar dün.

    tut ki liseli aşıklar gibi kapında beklememişim günlerce.

    kırık telli bir gitarla besteler yapmamışsın yaşanmışlıklarımıza…

    söyler misin; yaşamaya değer miydi bu dünya?

    tut ki bugün hiç olmamış.

    yarın olmayacak mıydı sanki?
  • gördüğüm her rüyadan sonra hayra yorduğum sen değildin.

    gece aniden irkilip kalktığımda boğazımdan geçen bir damla suyun serinliğini vermedin hiç bana.

    incecik çoraplar giydiğinde üşümesin diye ayacıklarını sarmadım hiç koltuk altıma.

    ellerin üşüdüğünde içimi titretmek pahasına götürmedim hiç en sıcağıma.

    yağmur altında şemsiyesiz, damlacıklar kirpiklerimde buz tutmadı hiç;

    seni evine kadar sarmalayıp götürdükten sonra.

    çamaşır suyu kokan ellerini öperek çekmedim hiç içime.

    en keyifli içkimde sana şiirler okumadım hiç, sen yokken.

    sırf varlığına şükretmedim hiç, en sarhoş zamanımda.

    kaldığın derse üzülüp ağladığında gözyaşlarını öpen ben değildim.

    ben değildim sevgili..

    seni uğultulu yorgunluğunla başbaşa bıraktım hep.

    senin mavi gökyüzüne perde çektim hep.

    eski sokağıma geldiğinde yüz çevirdim sana.

    en pırıltılı gülüşlerin benim kinimde son buldu hep.

    üzgünüm,

    sana kucak dolusu, kusarcasına içine doldurduğun bir aşk veremedim.

    gafil avlandın.

    gidişin öyle güzeldi ki;

    bir gelişin beni böyle mutlu etti,

    bir de gidişin...
  • sahibi tarafından kırılmış bir kalpten dökülen üzüntü damlalarıdır.
    bazı vakalarda mağdurun içine damlar, birikip göl olur, denizlere dökülür.
    bazı vakalarda ise o denizler taşar, belki de hiç şiir yazmamış bir elden mısralara dökülür:

    iki dudağına değdim lal oldum,
    iki gözünün karasına vuruldum,
    yumuk avucuna kalbimi koydum,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    sevgimi verdim yabana attın,
    öne bakmadın, geçmişi kattın,
    ben hoşgördüm, sen başıma kaktın,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    çarpıldım yüzündeki bir tebessüme,
    sen gül diye şakıdım bülbülcesine,
    her bir sözüm de seni övercesine,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    kıskançlıktan döndü durdu gözün,
    güvenmedin hiç, gülmedi yüzün,
    böyle giderse sonumuz hüzün,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    fizana gitsen ardından gelirdim,
    çölü aşardım, dağı devirirdim,
    yarim duramaz, çok özler bilirdim,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    kıskançlık yapılır bir yere kadar,
    kalp kırmak sadece bir söze bakar,
    güvendiğim dağlara yağdırdın kar,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    değişmem dünyayı saçının teline,
    diğer kadınlar cehennemin dibine,
    sarsaydın ya beni o gaddar tenine,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    evlenmeden olmaz dedin tuttum,
    inan artık yerini unuttum,
    fedadır dedim nankörlük buldum,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    insan sevdiğine hiç doymak bilir mi?
    darılsa da bazen, sevgisi biter mi?
    koynunda da yatsa ateşi söner mi?
    yar sen beni hiç anlamadın.

    üç dediysem beş zannettin,
    beş dediysem üç zannettin,
    dinlemedin, berbat ettin,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    hep susarsan derdini nereden bileyim,
    iste, dünyayı tepsiye koyup vereyim,
    hata ettimse söyle telafi edeyim,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    anlat deyince sustun,
    dinle dedim, konuştun,
    işi yokuşa koştun,
    yar sen beni hiç anlamadın.

    yarim sana diyeceğim bu kadar,
    sanmam ki duyunca içerin yanar,
    sevenin halinden sevenler anlar,
    yar sen beni hiç anlamadın.
  • off yaa ya sen gittiğinde bana cevap vermediğinde, kendi dünyana döndüğünde ben hangi cehennemi yaşıyorum farkında mısın?

    beni tek serinleten sensin, hem ateşim hem suyumsun. hem tarlam hem harmanımsın hem içkim hem sarhoşluğumsun.
hesabın var mı? giriş yap