• iki aşık arasındaki aracı gibi bi anlamı var sanırım. küçük bi çocuğun aşık olduğu büyük kızın kötü emellerine alet olmasını anlatıyordu kitabı yanlış hatırlamıyorsam.
    günümüz ingilizcesinde kullanılmayan bazı kelimeler vardı kitabında.
  • l.p. hartleynin yazmış olduğu, the past is a foreign country, they do things differently there cümlesiyle başlayan roman.
  • vanquish fiilini akıldan çıkmayacak şekilde belleten, hazırlık döneminde (15 yıl evvel) zevkle okuduğumuz, güzel bir roman.
  • 1970'lerin aristokrat ingiliz aile yaşamını, çatışmalarını, ilişkilerini bir çocuğun gözünden gayet iyi anlatsa da, sanırım çekildiği yılların tekniğinden dolayı sıkıldığım çok sahne oldu.
  • (bkz: arabulucu)
  • 1971'in altın palmiye'sini kazanmış filmdir.

    29. uluslararası istanbul film festivali'nde 'arabulucu' adıyla gösterilmişti.
  • çocukluğumda trt'de izlediğim ve iki yetişkinin ilişkisine arabulucu olan küçük bir çocuğun öyküsünü çocuğun gözlerinden anlatan klasik film. ailecek izliyorduk ve samanlık sahnesi o yıllar için cesur bir sahneydi, aileyi şoke ederken benim ufkumu açmıştı.
  • 1800'lerin sonunda geçen yasak bir aşka arabuluculuk eden 13 yaşındaki bir çocuğun ve evlerine misafir olduğu ailenin başından geçenleri anlatan 1971 yılında çekilmiş ve l. p. hartley'in yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan film. imdb'de 7.3 puan almış ve çoktan klasikler arasında yerini almıştır.

    --- spoiler ---

    her şey 13 yaşındaki leo colston'un yaz tatili için arkadaşının malikanesine gelmesiyle başlıyor. yaz tatilini zengin bir ailenin yanında ve muazzam kır manzarasına sahip bir konakta geçirecek olan leo, arkadaşının aristokrat ailesine uyum sağlamaya çalışırken evin genç kızı ve leo'nun arkadaşının ablası marian (julie christie) ile de kısa sürede yakınlık kuruyor. marian'a platonik ve gizli hisler besleyen leo, bir yandan çevredeki kır ve bayirlari gezerken ted burgess (alan bates) adlı komşu çiftliğin sahibi ile de tanışıyor. varlıklı olmasına karşın şehvete düşkünlüğü nedeniyle adı baştan çıkarana çıkmış ted, aynı sebepten dolayı bekar bir hayat sürüyorken marian'a aşk mektupları gönderebilmek için leo'yu kullanıyor. marian ve ted arasında gidip gelen ve kendisine 'postacı' lakabı takılan leo, bu sırrı saklamak için elinden geleni yaparken yetişkinler arasındaki cinsel ve toplumsal ilişkileri kavramaya çalışıyor. nihayetinde marian ve ted arasındaki ilişki, marian'in annesinin (o da bildiğin firdevs yoreoglu misali olan bitenin başından beri farkında) ikisini samanlıkta basmasiyla ortaya çıkarken ört bas edilen bu ayıbı yıllar sonra leo, marian'ın torununa olduğu gibi açıklamaya gitmesiyle son buluyor.
    --- spoiler ---

    öncelikle o nasıl güzel kır manzarasıdır; ayakkabını çıkarıp koşma isteği uyandıran cimenlikler, ulu ağaçların olduğu bayirlar, dereler, her bir karede muhteşem bir peyzaj oluşturmuş. filmi durdur durdur izle, karelerinin resmini yap, hayran kaldım. çok kıskandım, çok imrendim, nefret ediyorum sizden aristokratlar. filmin çekildiği melton constable hall hem iç hem dış mekanları ile büyülüyor.

    film, foreshadowing konusunda aşmış diyebilirim. gerek cinselligi sorgulayan leo'ya atlardan örnek vererek anlatmaya çabalayan ted'in samanlıkta (at gibi) sevisirken yakalanması, gerekse ted'in temizlediği tüfeğin adeta çehov'un tüfeğine dönüşmüş olması (ah be, ah) kurgunun ne kadar iyi, ilmek ilmek işlendiğinin bir kanıtı. cinsellik ve toplum kuralları ikilemini henüz çözememiş çocuk yaştaki leo'nun kendini bu yetişkinlerin zorlu dünyasına konumlandirmaya çalışırken de benzer sembolik anlatımlar kullanılmış ve müthiş bir iş çıkarılmış. bir tarafta insanın hayvansal istekleri ve cinsel dürtüleri mevcut iken diğer tarafta bu istekleri olabildiğince bastıran viktoryen dönem ahlakçılığı çatışmasında leo, çocuksu ve basit bir bakış açısıyla sevgiyi merkeze oturtuyor ama büyüklerin dünyasında bu pek mümkün değil çünkü marian gibi soylu aile kızına layık olamayacak kabalikta birinin onunla evlenmesi toplumun aşağılayıp kinayacagi bir durum olurdu. leo, marian'e ted ile beraber olmasını istediğinde marian bunun farkında olup bunu bir çocuğa aciklayamamasi da bu açıdan düşündürücüydü.

    okült tema da filme oldukça mistik bir hava katmış. leo, aslan burcunun ingilizce'deki karşılığı ve kendisinin de ayın 27'sinde (muhtemelen aslan burcunun kapsadığı 27 temmuz) doğmuş olması ilginç detaylardan yalnızca biri. leo'nun nasıl bir aileden gelmiş olduğu açıklanmıyor ama zodyak sembollerinin olduğu defterinde lanetlerin yapılışinin yazılı olması, leo'nun ölüm lanetini ted üstünde kullanıp kullanmadığı konusunda sorgulatiyor çünkü filmin sonunda ted'in torununun da "kendimi bir tür lanet etkisinde hissediyorum" demesi sanki leo'nun bu laneti uyguladığı ve nesilden nesile geçtiği fakat en sonunda kendisinin laneti bozmak için geri gelmiş olması ihtimalini düşündürüyor. daha sembolik bir anlatıma başvurursak; yaz mevsimi, kuzey yarım kürede yaşamış antik medeniyetler için en dramatik aşk hikayesinin geçtiği mevsimdir. kökeni sumerlere dayanan bu mite göre aşk tanrıçası inanna ve ekin ve cobanlarin tanrısı tammuz birbirine aşıktır fakat tammuz, ekinlerin sarardıgi yaz mevsiminde bir yaban domuzu tarafından öldürülür. ted'in de temmuz'da ölmesi ve aşkın son bulması, ayrıca leo'ya merkür (haberci tanrı hermes'in romadaki adı) lakabı takılması filmin uyarlandigi kitabın yazarınin mitolojiye ve pagan dinlere (okult, astroloji) olan ilgisini de gösteriyor. eskiden beri anlatilagelen inanna-tammuz, adonis-afrodit, selene-endymion mitleri gibi sonu hüsranla biten aşk hikayelerinin 19. yy'daki versiyonunu bu filmde üzülerek izliyoruz. çocuk leo'nun gözünde ilah ve ilahe olan, haberciliğini yaptığı iki karakter kavuşamadan ölüyor ve bu çok derin bir anlatımla filmde işleniyor.

    filmi tekrar izlemek ister miyim bilmiyorum ama kitabı kesinlikle okuyacağım. pek çok sembolik unsuru bir arada işleyerek ve bunu mitolojik referanslar göstererek anlatan yazarın diğer kitaplarını da oldukça merak ediyorum. filmi izleyin, izlettirin.
  • lise ikide okuduğum ve epeyce de etkisinde kaldığım kitaptır. tey tey... ingilizcesinden okuduğum için elimde sözlükle satır satır incelemişliğim var. kendisi aynı zamanda sınav kitaplarımızdan olduğundan tam mahalle dedikodusu işine dönmüştü gerçi. velakin, kitabı okumamızı sağlayan hocalarımızın kitap zevki karşısında saygıyla eğilip, şapka çıkarıyorum.
hesabın var mı? giriş yap