• "şiirler yazarım
    basılmaz
    basılacaklar ama"*

    bilinir ki nazım hikmet'in şiirlerinin basılması ve yayınlanması, kendisi hayattayken, meseleydi. hatta belli kişilerce ezberlenerek vs. hayatta tutulmaya çalışılmış şiirleri de vardı. durum böyle olunca, şairin de oturup şiirlerini dosyalayıp, masanın üstüne koyup "lan bu kitaba ne adı versem ki?" diye kafa kaşımasına da pek yer kalmıyor.

    "yeni şiirler" de nazım hikmet'in 1951-1959 yılları arasındaki şiirlerinden oluşan, yky tarafından yayınlanmış kitabın adı. ayrıca, kendisinin en sevdiğim şiirlerini içerir.

    bunlardan sonra, şunları da göz önünde bulundurmak lâzım:
    (bkz: #2189069)
    (bkz: #10488805)

    bir aralar adam yayınları vardı. nazım hikmet eserlerini basardı, imla kılavuzuna karşı yazım kılavuzu basardı. şimdi pek ortalarda yoklar.
  • oktay rıfat'ın 1973 tarihli şiir kitabı. yeni dergi’nin mart 1970-aralık 1971 arasındaki 66-87. sayılarında yayımladığı bu şiirleri, “onun şiir çizgisinde bir zirve olarak kabul edilmektedir.” özellikle “dağın orda” başlığını taşıyan bölümdeki soneleri, görkemli parçalardır.
  • diğer adıyla şiirler 6, nazım'ın 1951-1959 yılında yazdığı şiirlerinin toplandığı kitabı.

    bu sıralar, kitaplarını baştan sona okuyor, hiç rastlamadığım ya da görece az aşina olduklarımı öğrenmeye çalışıyorum.

    iyi bir şiire kulak dolgunluğumun dahi olmayışını kabul edemem zira.

    son otobüs bunlardan biri.
    kitaptaki sıralaması, ceviz ağacı ile iyimserlik şiirlerinin tam ortasında.

    ve sanırım okumaya dayanamadığım benim oğlan fotoğraflarda büyüyor ve memed'e son mektubumdur şiirleri hariç, kitabın en sevdiğim üç şiiri bu arka arkaya gelen üç şiir.

    son otobüs'ün bir yerinde şöyle diyor:

    “kederlendirmiyor artık beni hâtıraların dâveti.
    hâtıralardan şikâyetçi değilim.
    hiçbir şeyden şikâyetim yok zaten,
    yüreğimin durup dinlenmeden
    kocaman bir diş gibi ağrımasından bile.”

    ölümün kendisine iyice yaklaştığını sezdiğini ve bu hâlinin ondan olduğunu yazıyor sonra aynı şiirde.

    “bir tren penceresiydim,
    bir istasyonum şimdi.
    evin içerisiydim,
    şimdi kapısıyım kilitsiz.”

    türk vatandaşlığından çıkarılışı, bu şiirden altı yıl önceye, ölümü de şiirden yine tam altı yıl sonraya tesadüf ediyor.

    şikayetsizliğinin mecburiyeti, kalbimi öyle kırıyor ki.

    “kar her zamankinden temiz.” diye bitiriyor şiiri nazım.
    bense şimdi yağacak karı beklerken teras penceresinde, hiçbir şeyden şikayete hakkım olmadığını düşünüyorum, güçlüyüm, onun sayesinde bu an bu dakika daha da. ve kalbim de güçlü, kırıklarıyla.
hesabın var mı? giriş yap