hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de "komşum indirmiş", "kuzenim yazmış" kanunen suç teşkil eden bir eylem için kesinlikle bahane olmuyor. savcılar, hakimler bu açıklamayı zerre kale almıyor. başka birisi itiraf etmedikçe abone her daim sorumlu. haliyle wifi paylaşmak, paylaşımını övmek türkiye sınırları içerisinde felakete davet çıkartmak. aslında bu zaafiyeti kullanarak zarar vermek istediğin birinin hesabından bu tarz paylaşımlarda bulunmak bir saldırı yöntemi olarak bile uygulanabilir.

    o yüzden türkiye'de wifi paylaşımı tavsiye etmeyin. bu önerilen savuşturma yollarını uygulayın. immanuel'i dinlemeyin. o ne dediğini bilmiyor.

  • bununla dalga geçen ülkü ocağı kaçkınları hayatları boyunca bir kişinin karşısına tek başına çıkamamıştır.

  • ruşen çakır'la olan polemiğinde, zıvanadan çıkmış yönetmen.

    ruşen beyin tüm yayınlarını izliyorum, flu tv'de ise oöst ve boş modern sohbetleri izliyorum.

    bugün ruşen bey'in dile getirdiği eleştiriler zaten günlerdir söylenen şeylerdi, içeriğinizde bariz bir hata var bunu kaldırın. üslup olarak da sert bir yayın değildi, biz olsak yanlış bilgi bulunan bu videomuzun yayılmasına izin vermezdik gibi yaklaşımı var.
    (flu tv videonun altına not düşmüş, burada söylenen çözüm (tuzlu gargara) geçerli değildir diye.)

    ilker canikligil'in buna savunması sansür ve otoriterlik üzerine. sansür ve otorite konusunda laf söylenecek en son kişi sanırım ruşen çakır'dır. adamın yaptığı iki yayından birisi sansür ve erdoğan'ın otoriterliği üzerine.

    ama iş bir anda ilker canıklıgil'in "ne oldum" delirmesine dönüşmüş. ne ruşen çakır'ın adam olmadığı kalmış, ne yaptığı yayınların az izlenmesi.

    her şeye tamamım da, senin zaten yaptığın iş, az izlenmenden belli oluyor gibi zavallıca bir yaklaşım ve savunma nedir arkadaş ya? elinde oytun'un başka videoları da varmış da onları da koysa milyon izlenirmiş de.

    ilker bey size tavsiyem, yalın alpay'la modern insan yönelimleri, tüketim toplumu, vasat insan ve ortalamayı aramak gibi konularda bir kaç program yapın. ama kurguları bırakın başkası yapsın siz son çıkan ürünü, öğrenmek ve anlamak isteyen bir insan olarak izleyin. belki o zaman "aa sen 30 bin izleniyorsun, seni ezik youtuber" gibi sığ yorumlar yapmaktan sıyrılırsınız.

    hozoma not: şu arkadaşınız iyice sefahate düşkün katoliğe dönüşmüş, biraz kendisine çekidüzen verseniz de bogomil ahlakına geri dönse.

  • işlek caddede büfe değil benimki. "badanacılık".

    oysa ne heveslerim vardı benim, ne heveslerim. türkiye derecelerim mi yoktu, olimpiyatlara mı katılmamıştım, daha lise sıralarında herkes tarafından geleceğin akademisyeni gözüyle mi bakılmıyordu bana... sonra okula geldim. okuldan kaynaklı da değil aslında ya, bölüm diyeyim. bilenler var, psikoloji okuyorum. ama bezdim. ben ne kadar hayat dolu ne kadar yerinde duramayan bir insandım da deliler gibi istediğim bölüme gelince delilendim?

    nasıl oldu anlamadım. ama kafama girdi.

    badanacı olmak istiyordum lan. cidden. bunu istiyordum ben.

    internetten boya kartelalarına, fırça modellerine, badana tekniklerine bakmaya bir türlü doyamıyordum.

    zonguldak'ta bi' evimiz var bizim. babaannemlerin evi işte. ne yaptım ettim ikna ettim dedemi bu yaz. aldım fırçalarımı. ince iş fırçam en incelerindendi, korniş kenarlarını rahat rahat boyayabilmek için. önce mutfağın tavan boyasını yaptım. o rulo fırçayı kullanmak konusunda çok acemiydim, yüzüme patpatpat diye tavandaki boya dökülüyordu, ben mutluluktan neredeyse kahkaha atıyordum. sonra mutfağı "istanbul pembesi" denilen bir renge boyadım. sen hiç boya kartelası inceledin mi? şiir gibidirler. roma sarısı vardır mesela, bizans kırmızısı vardır. mutfağın boyası bittiğinde oruç halimle hışırım çıkmıştı ama nasıl da mutluydum lan. aradan 3 hafta geçmiş ama şimdi düşününce bile çok özledim. sonra ver elini salon. aman o pervazların ince işi, aman o priz kenarları, ahh. nerede o akademik kariyer isteyen silverleaf, nerede? nerede o kitapların arasından zorla alınan kız?

    ben değil miyim tavandaki boşluklar badanayı kötü gösteriyor diye önce onlar için alçı hazırlayıp, onunla kapatıp sonra üzerine çift kat boya çeken? eski karpuz lambaları çıkarıp avize delikleri açıp yeni lambaları takan, elektrik bağlantısını yapan kimdi?

    ben bir inşaat ustası olmalıydım ve görünen o ki psikolog olacağım. derdini alıp gelenlere "al bu malayı bütün yaralarını alçıyla kapa" mı diyeceğim ben, ne yapacağım lan?

    bir gün bir ev alacağım ama.

    ev bomboşken içinin komple badanasını yapacağım. bir günde bitmez elbet. ama acelem de yok. bir gün biter. akşam ev bomboş. bir iskemleyi balkonuma çekeceğim. evimin ilk eşyası da teleskop. bu da benim hayalim. teleskopu yerine kuracağım, radyoyu açıp termostan bayat çay içeceğim. bir gecem böyle geçsin başka bir şey istemem.

    akademik kariyermiş.

  • başlık: 22 yaşındayım böyle bi şey görmedim

    1. böyle birşey görmedim daha.

    2. demek göbeği erittin.

  • off hangi birini anlatsam bilemedim... anadolu lisesi hazirliktayim... kasim sonu falan, kabanim yok incecik bir hirka ile gidip geliyorum okula. o zamanlarda benim askeriyede pilot olan kuzenim bizim memlekette calisiyo. bize gelicekmis yemege (annem babam ayri, ben annemle yasiyorum, o da yemege gelirdi arada bize ). otobusten indim, yagmur yagiyo, eve yuruyorum. bi araba durdu, sen napiyosun bu yagmurda dedi, eve gidiyorum dedim, kaskati olmusum soguktan. bin arabaya cabuk dedi. bana cok guzel bi kaban almisti, ortaligi ayaga kaldirmisti. bu cocugun nasil kabani olmaz bana nasil soylemezsiniz diye. 1-2 yil sonra diyarbakir’da sehit oldu, bana hayatimin en buyuk travmalarindan birini yasatti orasi ayri. keske gorebilseydi bugunlerimi.

  • sol framede görene kadar önemsemediğim sesdi. sanki üst komşu yerin 3 cm kadar yukarısından misket bırakmış gibi tak... tak tak tak diye bir ses duyardım ara sıra. şu ana kadar pek önem vermemiştim. sadece bizim evde oluyor sanırdım :) üst katımızda 65 yaşlarında bir çift oturuyor. galiba üst komşu bir şeyler düşürdü yine derdim.
    bu kadar yaygın olduğunu görünce merak etmeye başladım. ayrıca bir arkadaşın da dediği gibi ses hep aynı.
    ne olabilir ki bu? mantıklı bir açıklamasının bulunması gereken sesdir.
    sesi taklit edebilmek için evde misket aradım 5 6 tane vardı eminim ama hiç bulamadım.
    yabancılarda da aynı olay varmış ve birisi misketlerini kaybediyorsun yazmış. lan?!
    http://answers.yahoo.com/…qid=20120612184111aa7vlro

    edit: şimdiye kadar yapılan en mantıklı açıklama water hammer denilen su tesisatı sesi olduğu. ama tesisat sesinde tak tak tak sesinin frekansı önce hızlı sonra yavaşlar şekilde ve çıkan sesin şiddeti de aynı. yukarıdaki entrilerde bir arkadaş youtube bağlantısını paylaşmış. misket düşme sesinde ise önce yavaş sonra da hızlanan ama şiddeti azalan bir ses çıkıyor.

  • rowling'in bilge yönü. bir karaktere bütün serinin bilgeliğini yüklemek ne kadar adil tartışılır tabi ama. albus'un diyaloglarının hiçbiri sıradan olmamıştır. zaten dördüncü kitaptan sonra konuşacağı her an heyecan yarattı seri ile büyüyen nesilde. na burada dursun diye özlü sözlerinin bir kısmını yazacağım. lazım oldukça bakmalık.

    -----e haliyle spoiler-----

    "kayıtsızlık ve ihmal, düpedüz sevmemekten daha fazla hasar yaratır çoğu kez. "

    "gençler, yaşlıların ne düşündüğünü ve hissettiğini bilemezler. ama ihtiyar adamlar genç olmanın nasıl
    bir şey olduğunu unutmuşlarsa suçludurlar."

    "yaptıklarımızın sonuçları her zaman öyle karmaşık öyle değişkendir ki, geleceği tahmin etmek gerçekten
    çok zor bir iştir. "

    "bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir."

    "öldürmek hiç de masumların sandığı kadar kolay değildir."

    "yaşlıların gençliği hafife alması, aptallık ve unutkanlıktır."

    "ölüme ve karanlığa baktığımızda korktuğumuz şey, bilinmezliktir başka bir şey değil."

    "haydi, gel, geceye adım atalım ve macera denilen o kaprisli, baştan çıkarıcı hanımın peşine düşelim."

    "çoğu kişiden epey zeki olduğum için hatalarımda o derece muazzam oluyor."

    "her şeyin gerçek adını söyle. bir şeyin adından korkarsan kendisinden daha çok korkmaya başlarsın."

    "türlü türlü cesaret vardır. düşmanlarımıza karşı koymak yürek ister, ama dostlarımıza karşı koymak da yürek ister."

    dustiyatrosu hatırlattı bir de şu var: “ölülere acıma, harry. yaşayanlara acı, her şeyden çok da, sevgisiz yaşayanlara.”

    -----e haliyle spoiler-----