hesabın var mı? giriş yap

  • küçüklüğümü hatırlatan durum.

    annem küçükken aşure dağıttırırdı, asosyal bir çocuk olarak zille basmadan geri döner "anne evde yoklarmış" derdim.

    aynı.

  • şu an evli olmamı sağlayan 7 sene önceki davranış. tabii yüz yüze cesaret edemediğimden sms yolu ile
    hatırladığım kadarıyla;

    - uzun süredir beni bu kadar heyecanlandıran kimse olmamıştı, sence bunun adı ne? cilekli sut
    yaklaşık 2-2,5 saat ses seda çıkmaz? ben sms attığıma bin pişman, aklımdan bir sürü şey geçerken
    - nasıl inanacağım sizin olduğunuza? tatile nereye gitmiştiniz? (çok garanticidir de kocam, inanmaz ben olduğuma, müdürünün onu sevindirmek için attığı bir sms sanır)
    - erdek (bu ne biçim adam ya, şaka mı?)
    - beni de uzun zamandır kimse bu kadar heyecanlandırmamıştı, bu mesajın gerçek olduğuna ancak yarın servise bindiğinde göz göze geldiğimiz zaman inanacağım.

    hala hayatta yaptığım en doğru şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. sürekli gelen mesajlar üzerine edit: kimilerine bir cesaret örneği oldu bu entry, kimileri imrendiğini ama olumsuz geri dönüşten korktuğunu söyledi kimileri de inanamadı bu duruna nedense. 3 gün önce 12. evlilik yıldönümümüzdü, eşim ve kızımızla birlikte kutladık.tabii ki her şey her zaman güllük gülistanlık olmuyor, tartışmalar, kırgınlıklar, küslükler... ama bütüne baktığımda sevgi her şeyin üstünde. siz de kalbinizin sesini dinleyin gençler..

  • bir paketin içerisine saçma sapan şeyler koyup, 100 yıl sonra açılması için bir yere teslim etmek. norveç'te yapıyorlar bunu mesela.

  • - sayın başbakanım rica ederim yabancı devlet başkanlarıyla olan toplantılarınızda masaya cüzdan, araba anahtarı ve sigara paketi koymaktan vazgeçin ve şu beyaz çizgili yeşil adidas eşofman altını giymeyin artık...

    - şimdi kardeşine bunlar yakışmıyor mu diyorsun baboli?

    - yakışmadığından değil başbakanım, çok yakışıyor aslında.... (içses: valla sıçtık, işimiz var...)

  • abi onüç yaş büyüktür. kızkardeş dört yaşlarındadır.
    baba ölür. ağabey küçük kızın gözünde dev gibi kocaman görünmektedir.
    küçük kız
    -abiiii
    -he güzelim
    -abiiiiiiiiiiiiiii
    -he bir tanem
    -babam öldü ya , ben artık sana baba desem olur dimiii ?
    -olmaz ben senin abinim bana baba diyemezsin..

    küçük kız gider arka odada saatlerce ağlar. babasız kaldığını o anda anlamıştır çünkü.
    yıllar sonra öğrenir ki ağabey de tuvalete gidip gizli gizli ağlamıştır.
    birbirlerine o günü anlattıkları zaman herşey yeniden yaşanır. o zaman yapmaları gereken şeyi bu kez yaparlar. birbirlerine sarılıp ağlarlar...

  • manşinel, florida, karayipler ve orta ve güney amerika bölgelerine özgü yaprak dökmeyen bir ağaçtır. yaprakları ve meyveleri bir elmaya benzer ve bazen “plaj elması” olarak da bilinir. ispanyolca adı manzanilla de la muerte (“küçük ölüm elması”) bu bitkinin tehlikeli özelliklerini daha iyi yansıtır. bitki çok sayıda toksin içeriyor ve meyvelerini yemek sizi muhtemelen öldürebilir. ağız ve yemek borusunda kabarcıklar çıkarır. yaprakları ve gövde kabuğu güçlü bir alerjik cilt reaksiyonu oluşturan, forbol denilen tahriş edici bir kimyasal içerir. ağaca düşen yağmur damlaları, forbol toplayabilir ve altında duran bir insanı yakabilir. ağaca dokunmak bile derinin kabarmasına neden olabilir. yerli halklar uzun yıllar boyunca bu bitkinin dallarını oklarında kullandılar. ünlü kâşif juan ponce de león'un florida'ya yaptığı ikinci gezi sırasında muhtemelen böyle bir ok ile öldürüldüğü düşünülüyor.

  • john coltrane’in bilinen ve 1957’de long play’e, blue note tarafından kaydedilen ilk albümüdür.
    albümün bu ilk kaydında bu müzik dehasının "blue train", "moment's notice", "locomotion", "i'm old fashioned", "lazy bird" olarak bilinen 5 parçası yer almıştır. bu albüm (1997'deki coverinde ise) bulunan master kayıtlarında yer alan, ilk kayıttaki iki parçanın farklı yorumları da ilave edilerek "blue train (alternate take)" ve "lazy bird (alternate take)" ile birlikte yayınlanmıştır.

  • "komşusu açken tok yatan bizden değildir"den, "yeter ki belli bir zümre daha çok kazansın gerekirse sadakayla yaşatırız işçiyi, hem bonus sevapta alırız fena mı"ya doğru gelinen nokta.

    bunların aç bıraktıklarından en çok oyu alıyorlar olmaları da ayrı bir komedi.

  • aile dostu olan bir öğretim görevlisinin odasına gitmiştim biraz muhabbet biraz dertleşme amaçlı. kapıyı çalıp içeri girdiğimde hocam okey oynuyordu bilgisayardan. beni kendine çok yakın gördüğü için "ooo hoşgeldin freewave" deyip bir yandan oyununa devam etti. sonra bir iki havadan sudan nasılsın, iyi misin, muhabbetinden sonra hocamın yanına oturup müsabakayı izlemeye başladım.

    ben arada "hocam şu taşı atan bence ben takip ettim ara taş çıktı." filan diye akıl veriyordum. lan birden bir şey dikkatimi çekti. masadaki diğer kişilerin adlarına bir bütün olarak bakınca böyle baya tanıdık geliyordu. sonra içimden lan yoksa deyip "hocam kimle oynuyorsunuz?" diye sordum. karşılık olarak da "hee onlar mı dekan, prof x hoca, prof y hoca."

    oha lan biz de ilim irfan yuvası diyoruz. adamlar üniversitede okeye dönüyor.

  • nasa'nın uzay çalışmaları için kullandığı teknoloji bugün günlük hayatımızda kullandığımız birçok şeyin hayatımıza girmesine neden olmuştur.

    nasa icatları sayesinde hayatımıza giren bazı şeyler:

    1) cep telefonu kamerası:

    telefonunuzla selfie çekerken nasa'nın jet propulsion laboratuvarı'na* teşekkür etmelisiniz. cep telefonları, nasa araştırmacılarının daha küçük ve daha hafif hale getirdiği, daha net fotoğraflar çekebilmemizi sağlayan bir metal oksit yarı iletken görüntü sensörü kullanırlar. nasa bu sensörün boyutunu küçültmese bugün instagram ve benzeri platformların bu kadar popüler olabilmesi mümkün olmazdır. cep telefonu kavramı da ilk olarak 1960'larda jet propulsion laboratuvarı'nda düşünülmüştür.

    2) hafızalı köpük* (temper foam)

    ames araştırma merkezi'nde* geliştirilen, hafızalı köpük olarak da bilinen temper köpüğü; yastıklar, şilteler, (tempur yatak ve yastıklar mesela) güvenlik ekipmanları, uçak koltukları ve daha fazlası dahil olmak üzere çok sayıda kullanım alanına sahiptir. nasa'nın çarpışma korumasını iyileştirmek için daha iyi bir dolgu ihtiyacından ortaya çıkmıştır.

    3) kablosuz (şarjlı) elektrikli süpürge:

    bugün neredeyse evinde bulunan robot süpürgelerden, dikey süpürgelere ve çok daha öncesinde evlerimizde kullanılan el süpürgesine kadar nasa'ya borçluyuz.

    apollo programı sırasında black & decker, ay'da çekirdek numuneleri çıkarmak için kullanılacak taşınabilir bir matkap için bir motor geliştirmekle görevlendirilmiştir. ortaya çıkan teknoloji kablosuz elektrikli süpürgelere ve diğer küçük ev aletlerine yol açmıştır.

    4) kızılötesi (lazerli) kulak termometresi:

    diatek corporation, nasa'nın teknoloji ortakları programının desteğiyle gökbilimcilerin yıldızların ve gezegenlerin sıcaklığını ölçmek için kullanacakları teknolojiyi geliştirmiştir. aynı teknoloji kulak zarı tarafından yayılan enerji miktarını ölçen termometrelerde kullanılmıştır.

    5) oluklu (yol) döşeme:

    üzerinde kesikler (oluklar) bulunan yol kaplaması nasa bilim adamlarının uzay mekiklerinin inişleri sırasında kızaklamaması için üzerinde çokça düşündüğü bir yöntemdir. yöntemin, suyun hızla tahliyesine yardımcı olduğunu bulmaları sonrasında bu yöntem havalimanları ve otoyollarda da kullanılmaya başlanmıştır.

    6) acil durum battaniyesi:

    acil durum kitlerinin olmazsa olmazı yansıtıcı battaniyeler nasa tarafından 1964'te geliştirilmiştir. hafif folyo levhalar insanları sıcak tutmakta çok etkilidir ve vücut sıcaklığındaki büyük değişiklikleri önlemek için uzun mesafe koşucuları tarafından yaygın olarak kullanılır.

    kaynak: britannica

  • neden erkek atacak ki illa?

    yeri gelir atar. atmaz demiyorum ama adamın ağzına sıçıyosunuz sonra.

    neden insanlar ilgilerini saklıyor zaten bunu da anlamış değilim?

    herkes açık açık konuşsa bunların hiç biri olmayacak.

    hoşlanan hoşlandığını söylesin. ilgi duymayanda boşuna oyalamasın.

    edit: hoşlanılan erkeğin diye okumuşum ama buna da uydu yazdıklarım.

    özet olarak: ağzımıza sıçıyosunuz sonra.