hesabın var mı? giriş yap

  • burcu inanmıyorum...

    23 nisan'da doğmuşsun!! çocuk bayramı resmen ya... eminim senin doğumgünlerin çifte bayram olarak kutlanıyordur, değil mi? beni soracak olursan, deliye her gün bayram hehehe:)... (kendime deli dediğime bakma, aslında zeki olarak bilinirim çevremde. üniversite sınavında epey netim vardı, buluştuğumuzda ösym sonuç kağıdımı getirebilirim, mesele oysa).

    geçmiş doğumgünün kutlu olsun diye yazdım, gerçi 3 ay geçmiş ama olsun, kanuni olarak 4 aya kadar vakti var (hehehe, bu tür bomba esprilere hazırlıklı olmalısın:)

    kendine iyi bakıyorsun...

    mustafa

  • - şimdi tabii benim de şartlarım var.
    - tabii kavun bey, sizi dinliyorum.
    - öncelikle, ben uyurken şirinliğime kapılıp beni uyandırırsanız anlaşmamız biter, çeker giderim. bu konuda anlaştık mı?
    - hmm zor olacak ancak şartlarınıza uymaya çalışacağız tabii.
    - pekala, ondan sonra, haftada en az bir gün balık, bir gün taze ciğer çıkacak.
    - hmm masraflı oluyor, ama elimizden geleni yapacağız.
    - genel hatlar bunlar, geri kalan detayları çalışma sürecimiz boyunca halledebileceğimize inanıyorum.
    - peki kavun bey, o zaman, sizi biraz sevebilir miyim?
    - tabii ne demek, geleyim kucağınıza?
    - buyrun.

  • 51 km.

    gidiş dönüş toplam 102 km.

    muhtemelen anadolunun bağrından istanbul'a bakan adam bize "g e r i z e k a l ı s ı n ı z" diyordur.

    edit: en beğenilenlerimde yukarılara doğru yükseldikçe üzerime alınıyorum ama :( arkadaş en son honda activa motosikletlere baktım; ne kadar yakıyor, işe bununla gitsem kurtarır mıyım diye... yok anasını satayım! şuncacık motorla bile şirketin verdiği yol parasının iki katı benzin tüketiyor olurum ayda. o derece uzak yani...

    temmuz 2016 editi: hehe!! işyerim taşındı, artık 41+41= 82 km. şimdi, "20 km için mi seviniyon yarraam?" diyecekler olabilir; evet yarraam 20 km için seviniyom. çünkü eskiden 6'da çıkıp 8:30'da evde olurken, şimdi 5'te çıkıp 6:30'da evde oluyorum.

    ağustos 2016 editi: ben de taşındım; artık 21+21=42 km. ıs ıs ıs ıs.

    gördüğünüz gibi mesafe giderek kısalıyor! umarım ilerleyen zamanlarda işyerimle ortak bir noktada buluşup sonra ters yönde tekrar uzaklaşmaya başlamayız.

    nisan 2020 editi: çokça soran oluyor son durum nedir diye; 2020 mart itibariyle ankara'ya taşındım, ev ile iş arası mesafe 8 km, araba ile ulaşım 7 dakika, toplu taşıma ile 25 dakika :)

    ankara rocks biçassss!!!
    viva la başkent!!

    ocak 2022 editi: yine taşındım! 2021 ağustosta kavaklıdere’den çayyolu’na geçtik. mesafe 15 km’ye çıktı ama sürede kayda değer değişiklik yok. arabayla 15-20 dakika, toplu taşımayla yarım saat. ben niye sürekli taşınıyorum aq?

    ankara hala rocks biçalar!!!

  • devletin kaynaklarının temelini ne oluşturuyor biliyor musunuz? ülkede fakir zengin tüm vatandaşlardan, hemen hemen her vesileyle (telefon konuşması, ekmek almak vb.) toplanan vergiler.

    ne diyordu bu hükümet? kaynaklarımız kısıtlı, devletin malını çarçur edemeyiz, tasarruf etmemiz gerekli demiyor muydu? bu sebeple bir çok kamu kurumunda insanların maaşları donduruldu. hükümet kaynak sağlayabilmek için bir çok önemli kamu kurumunu, kit'leri satışa çıkardı. hatta satmaması gereken şeyleri bile (telekom gibi). gerekçe ne? kaynaklarımız kısıtlı.

    bu ülkede hastaların hatta kanser hastalarının bile ilaç masraflarının devlet tarafından karşılanmadığının haberlerini izledik tv'lerde. devlet kendisine düzenli prim ödeyen vergi mükelleflerine üç kuruşluk ilacı bile alırken kurban pazarlığına girmiyor mu? sebebi ne? devletin kaynakları kısıtlı.

    ülkemiz gelişmekte olan bir ülke, yani tam anlamıyla müreffeh değil. tam olarak batılı toplumların ulaştığı refah seviyesine ulaşamadık. batılı bir ülkede öğrenciye, hastaya, muhtaç durumda olanlara harcanan para miktarı ülkemizde harcanamıyor. bunun sebebi ne? ülkemizin yeterince zengin olmaması. arkadaşlar ülkenin kaynakları çok kısıtlı.

    hükümet zaten kaynak kısıtlılığından bir çok tedbir almadı mı? belli kesimlerden (özellikle ücretlilerden) alması gerekenin çok üzerinde vergi almıyor mu (gelir vergisi + dolaylı vergiler) ? bunun sebebi kaynakların kısıtlı olması.

    şimdi tüm bu kısıtlar altında iken ve ülke olarak maddi durumumuz kötü iken hiç de ihtiyaç olmayan böyle şaşaalı bir yapının inşa edilmesi hükümetin ve rte'nin samimiyetine gölge düşürmez mi?

    ak-saray'ın yapımı bana aylık geliri 3000 bin tl olan 5 çocuklu orta halli bir ailenin babasının sırf keyif için altındaki kendisine her halükarda yetecek olan arabasını (örneğin linea) satıp yerine yığınla kredi borcuna girerek yepyeni üst orta sınıf bir araba (audi a4 veya passat gibi) almasına benziyor. şimdi babaya böyle bir harcamayı neden yaptığını sorduklarında "aileyi daha iyi temsil etmem lazım, ben bu arabaya binerek ailenin itibarını koruyacağım" derse ne kadar aptalca ve bencilce bir açıklama olduğu anlaşılır. bu adama aklı başında her insan "yahu arkadaş senin daha küçücük bir sürü çocuğun (genç nüfus) var. sen halihazırda bunların eğitim, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını sağlayamıyorsun. bu arabayı alarak onlara harcayabileceğin ve onların hakkı olan büyük bir miktar parayı kendi keyfin dışında hiçbir anlam ifade etmeyen bir şeye yatırmaya hakkın yok". diye sormaz mı?

    aklım almıyor vallahi aklım almıyor. bencilliklerini, kıroca-çocukça heveslerini bile ülkeye hizmet diye yutturmaya çalışıyorlar ya bir şey diyemiyorum.

    allah aşkına çankaya'nın ne problemi vardı da milyar dolarlık yeri yapma ihtiyacı hissettiler.

    bu ülkede kanuna, hukuka, mahkeme kararlarına en çok uyması gereken hükümet değil mi? neden mahkemenin durdurma kararına rağmen hukuk sistemini ayaklar altına alırcasına, göstere göstere mahkeme kararlarına uymadı? başbakanın, hükümetin mahkeme kararlarını uygulamama gibi bir hakkı var mı? yok kesinlikle ama kesinlikle yok. burası bir hukuk ülkesi olsa adamı öttürürlerdi. inşaatın sahibi olan şahıs da çıkıp tv'den çatır çatır özür dilerdi. ama maalsef ne ülkemiz ülke ne de halkımız halk.

    not: belki anlatım basitçe ve örnekler biraz aptala anlatır gibi oldu ama kusura bakmayın. aklıma geldiği gibi hışımla yazdım.

    edit: muaviye yeni yaptırdığı sarayı nasıl bulduğunu ebu zerr'e sormuş. ebu zerr: eğer kendi paranla yaptırdıysan israf, devletin parasını kullandıysan haramdır demiş. rte çok dindar ya, hep dinden referans alıyor ya burada da muaviyeyi örnek almış anlaşılan.

    edit2: imla

  • bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya güzel bir örnek olan başlık. istifa eden 900 hekim sanki covidle mücadaleden kaçıyormuş algısı yaratılmaya çalışılıyor. istifa edenlerin arasında tıpta uzmanlık sınavına çalışmak için istifa eden yüzlerce hekim olduğu gibi özel sektörde ya da muayenehanesinde çalışabilmek için istifa eden bir sürü hekim var.

    yılan gibisiniz. sizi tedavi eden elleri sokuyorsunuz.

  • suç ve ceza'nın (bkz: prestupleniye i nakazaniye) ana karakteri raskolnikov'un (bkz: rodion romanoviç raskolnikov) kitapta üzerinde sıkça bahsedilen ve suç üzerine, şahsen, uzun süre düşünmeme neden olan makalesidir.

    bu makalede raskolnikov insanları ikiye ayırır: ''sıradan olanlar'' ve ''olağanüstüler''. raskolnikov'a göre sıradan insanlar uysal, söz dinler kişiler olarak yaşarlar ve yasaları çiğneme hakları yoktur, çünkü onlar, adları üstünde, sıradan insanlardır.

    aşağılar'ın (sıradanlar) biricik görevleri, kendileri gibi olanların çoğalmalarını sağlamak, bu işin aracı olmaktır. bunlar doğaları gereği tutucudurlar, uysaldırlar, boyun eğerek yaşarlar ve boyun eğmeyi severler. raskolnikov'a göre onlar böyle olmak zorundadırlar ve bunda aşağılanacak bir şey yoktur.

    olağanüstü'ler ise sürekli olarak yasaları çiğnerler, yıkıcıdırlar ya da yeteneklerine bağlı olarak yıkıcılığa yatkındırlar. bu insanların büyük çoğunluğu daha iyi şeyler adına şimdinin yıkılmasını isterler. bunların ülkülerini gerçekleştirmeleri için, cesetlerin, kan göllerinin üzerinden atlamaları gerekse kendilerine bu izni vicdan rahatlığıyla verebilirler. bu olağanüstü insanların kendilerine tanıdıkları hakkı, yığın onlara hiçbir zaman tanımamıştır. onları en ağır biçimde cezalandırmış, boyunlarını vurmuştur. bunu yaparak da kendi görevlerini yerine getirmişlerdir. bununla birlikte sonraki kuşaklarda aynı yığın, başları vurulan bu insanların heykellerini dikmiş ve onlara tapınmıştır.

    olağanüstü insanlar yasa koyuculardır diyerek newton'ı örnek verir: ''eğer newton'ın buluşlarının kendi çıkarları için yayılmasına engel olan bir, on, yüz ya da daha çok kişinin hayatları feda edilmeden bu buluşları yayılmayacaktı diyelim. bu durumda newton'ın, buluşları insanlığa yayılsın diye, bu kişileri ortadan kaldırma hakkı vardı ve hatta bu onun için bir zorunluluktu.'' der raskolnikov ve örnekleri daha da çoğaltır: ''likurg, solon, muhammed, napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular. hatta çok ilginçtir: bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu insanların çoğu büyük birer kan dökücüdür.''

    bu nedenden dolayı raskolnikov şu sonuca varır: ''büyükler bir yana, toplum içinde birazcık sivrilen, yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar, birer suçlu olmak zorundadırlar. tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur; öte yandan sürünün içinde kalmayı da yine doğaları gereği kabul edemezler, ki bence de kabul etmemek zorundadırlar.''

    sıradanlar hep bugünün, olağanüstüler hep yarının efendileridirler. vive la guerre eternelle!

  • geçmiş zaman tam hatırlamıyorum, emniyete gitmiştim. artık pasaport işi miydi, uyuşturucu mu kaçırmıştım bilmiyorum. bahçede duruken bankta oturan bi genç gördüm, herif kardeşmin aynısı neredeyse. gizlice fotosunu çekip yolladım kardeşime.

    -napıyosun lan emniyette? yabancılar şubesine mi getirdiler hehehehe.

    şööle bi cevap geldi...

    +abi insan bi selam verir.

  • eğitim sırasında öğrenciye verilecek çeşitli desteklere verilen genel ad. örneğin tahtaya işlem çözmek bir scaffolding'dir. ya da öğrencinin belirli bir problemi çözebilmesi için sahip olması gereken bakış açısını öğrenciye kazandırmak da bir scaffolding'dir.

  • finansal olarak en berbat tercihlerden biri.

    niye? kredi çekerek başka şeyler yapmaktan ne farkı var:

    1. kredi çekip ev, arsa alırsanız... bunlar zaman içinde değerlenen varlıklardır. ödediğiniz faiz, sermaye ve rant getirisi ile beraber düşünüldüğünde önemsiz kalır.

    2. kredi çekip iş kurarsanız... benzer şekilde, işin getirisi ile faiz karşılanabilir.

    ama... yurtdışı gezisi, iphone 8slx veya dodge viper almak için kredi çekerseniz; bunlar finansta "değer kaybeden" varlıklardır ve ödediğiniz faiz bu değer kaybıyla birleşerek mali refahınızı rencide eder.

    özet: çook elzem değilse, araba veya diğer tüketim mallarını krediyle almayın. biriktirin, kendi paranızla alın.

    edit: 2021 sonrası "hiperenflasyon hedeflemesi" sebebiyle bu mantık geçersiz hale gelmiştir. kur zıplamasının öncesini yakalarsanız krediyle araba almak mantıklıdır.

  • seçmen temelini anlayamayan siyaset yapmasın bence.

    çevremdeki 8-9 kişi ile birlikte ilk tur sinan ikinci tur kemal diyoruz.

    koyun olmadığımızı görsünler.