hesabın var mı? giriş yap

  • ben de son dönemlerdenim sanırım.

    malatya'da okuduğumdan havacı bir albay gelirdi, 1.85-1.90 boyu vardı, fit vücut, hafif kırlaşmış saçlar. dışarıdan görseniz “ne donuk ruhsuz adam” dersiniz, it gibi de korkuyorduk zaten.

    ilk birkaç hafta geçti, alıştık. zaman zaman anekdotlar anlatıp, arada da espriler yapar oldu. o donuk bakışlı adam yeri geliyor gülümsüyor, yeri geliyor yunan'ın megalo idea'sını anlatırken kaşlarını çatıp 12 mil çerçevesinde yapılan icraatları anlatıyor. kıbrıs barış harekatına henüz bir teğmenken katıldığından anısı çok. pür dikkat dinliyorum dersleri, tarihe özellikle de savaş tarihine ilgim var. ders çıkışlarında arada sorular soruyorum, 5-10 dk sohbet ediyoruz. o sıralar 11 eylül olayları, afganistan'ın bombalanması, öcalan'ın yakalanması ve mahkeme süreci derken konu çok.

    bir ders sonrası, fazla merakımı görmüş olacak, beni hava üssü'ne davet etti, annen babanla konuş, cumartesi 9.30'da kapıda ol, dedi.

    müthiş bir heyecanla gittim, annemler tabii ki ses çıkarmadı zira sefil bir öğrenciyim ve ilk defa ilgi duyduğum bir alan var. öss'ye 2 sene kalmış bende pek tık yok.

    gittim, nizamiyede bir 5-10 dakika kayıt, komutanın aranması derken nizamiyeye willys imitasyonu tuzla jeeplerden biri geldi. şöförü uzun dönem bir er, yanlış hatırlamıyorsam nereden tanıyorsun komutanı falan gibi sorular sormuştu. ben de ortama ilk defa girdiğimden çekinerek cevap vermiştim.

    bağırış çağırış tekmille odaya girdi, ben de arkasından girdim. “gel bakalım” dedi, oturdum. önce bir çay içtik, çayı şekersiz içemeyen biri olarak gıkım çıkmadı, şekersiz şekersiz içtim. sonra uzun gün başladı, üssü, hangarları ve heyecanımın zirve yaptığı jetleri gezdirdi. bir f4'ün pilot koltuğuna oturdum. o yaş için pahabiçilemez bir deneyimdi. ardından içine giremesek de komuta merkezini ve radar kulelerini gösterdi. tabii sayısız hikaye ile, önceden diyarbakır üssünden kalkıp nasıl gabar'da keşif yaptığını, suriye hava sahasına girip nokta operasyonlarını, middilli açıklarındaki it dalaşını… hepsini o sıralar kavrayamasam da, gözümde gitgide efsaneleşti albay.

    gün sonu eve dönünce gördüklerimi yaşadıklarımı yazmıştım, ama annem sağolsun bazı günlük defterlerimi atmış.

    neyse, albayımla iletişimim sürekli devam etti, bayramlarda aradım, bir sonraki sene başka birini derse gönderdiler, göremedim ta ki öss'ye kadar. bu dersler ve iletişim sonrası hava harp okuluna girmeyi ve pilot olmayı iyiden iyiye kafaya koymuştum. puanım da yeterliydi. öncesinde biraz konuştuk, bana sürekli zorluklarından bahsetti, alternatif mühendislik vb alanları önerdi. ama ben o heyecanla tüm aşamaları geçtim ve girdim.

    çok uzatmayayım, 2005'te mezun oldum, devam eden eğitimlerle 2010'da sayısız sorti, zorlu bir fiziksel sınanma sonrası f16 pilotu oldum. bu dönemde yaşadığım yıldırmalar, güç odaklarının mobbingleri çok yıpratsa da artık her şey geride kaldı diye düşünüyordum.

    kazın ayağı öyle değilmiş, tüm detayları veremem ama yaşadığım bazı olaylar hayatın daha kıymetli olduğunu gösterdi ve istifa ettim tüm tazminatları ödeyerek. 2014'te ticari tarafa geçip bir havayolunda pilotluk yapmaya başladım, halen de böyle devam ediyorum. ama gıpta ile bakmıyor değilim f16'lara, ne zaman malatya'ya gitsem o f16 sesi ile anılara dalıyorum.

    komutanıma gelecek olursak, ben pilot olmadan o emekli oldu. kurmay değildi zaten. albaylık son durak. ancak maalesef balyoz-ergenekon kapsamında haince tutuklandı emeklilik hayatı sürerken, sürekli iletişimde kaldık, her fırsatta hasdal'da ziyaretine gittim. sonradan öğrendime göre genelkurmay istihbarat'ta görev yapmış bize ders vermeden önce ve icraatları göze batmış. albayım 2021'de covid'den vefat etti, memleketindeki cenazesine katıldım, helallik alamadım ama ne hakkım varsa helal ettim.

    güzel bir ders, güzel bir uygulamaydı milli güvenlik dersi ve bir askerden dinlemek konuları. müfredatta artık olmaması çok acı.

  • sevdicekle barışma entry'si olarak sihirli annem çilek denen bir kızın regl olması ile ilgili entry giren yazarla tanışmamıza vesile olmuştur. böyle böyle küsüyorsunuz işte olm. hem çilek'ten kipa'da volvo'ya alışveriş torbası yüklemeye nerden geldin amk.

    bu adamdan sayko ışığı aldım. yıldızın parlasın.

  • toplamda 310 saat dinlemeye ulaştığım platform. bilen bilir benim gibi konsantrasyon sorunu olanlar için bu bir mucize. bu vesileyle tecrübelerimi ve tavsiyelerimi paylaşmak istedim;

    doğrusunu söylemek gerekirse, sesli kitaba bu derece bağlanmadan önce seslendirenin bu kadar etkili olabileceğini düşünmüyordum. hiç ilgilenmediğim alanlardaki kitapları saatlerce dinleten, en sevdiğim kitapları ise ilk 5 dakikada kapattıran seslendirmeler var. kötü seslendirmeler için belki isim vermem gerekiyor ama saatlerce uğraşan seslendiriciye * bu emeği karşılığı kötü bir şey yazmak içimden gelmiyor. bazı ünlü isimler ise tamamen hayal kırıklığı yarattı bende. ilk denemelerinde bırakanlara tavsiyem farklı seslendirmeleri de denesinler ve mümkünse yüksek puan alan seslendirmelerden başlasınlar. ben şuraya favori seslendiricileri iliştireyim.

    şerif erol : bu beyefendi ağzından çıkan her kelimeyi dinletiyor. ben; tutunamayanları, don kişot'u, 1984'ü, suç ve ceza'yı ve hayvan çiftliği'ni bitirdim. tutunamayanlar'da özellikle selim'in günlükleri bölümü mükemmel.

    tolga korkut : yine muhteşem bir okuyucu ancak benim asıl dikkat ettiğim karakterleri o anki duygu durumlarına göre tiyatral bir şekilde seslendiriyor ve bunu koca koca kitaplarda bile tek bir sefer olsun atlamadan yapıyor. dinlenen diğer kalın kitaplarla kıyaslandığında bunun ne kadar zor olduğunu fark ediyor insan. ben millenium serisini dinledim yaklaşık olarak 35-40 saat arası falan. kitap zaten güzel okuyucu da iyi olunca storytel boş zaman aktivitesi olmaktan çıktı tabi. işte, evde, yemek yerken. her an dinlemeye başlandı,

    canan çiftel : anna karenina'yı başarılı bir şekilde seslendirmiş. 2 haftada bitirmiştim 33 saatlik kitabı.

    zeynep aşkın: bu hanfendi storytel'de yok ama seslendirme üstadlarından söz açmışken kendisinin büyülü sesini es geçmek olmaz. youtube'da mevcut.

    benim favorilerim şimdilik bunlar. diğer yandan aynı seslendiricilerin seslendirdikleri diğer kitaplara odaklandığımdan henüz keşfetmediğim seslendiriciler de vardır elbet. ama yeni başlayanlar için bu isimler yardımcı olabilir.

    bunun dışında kategori olarak sesli sahne ve radyo tiyatrosu var sevdiğim. yurtdışındayım doğal olarak kendi dilimde tiyatroya, oyuncunun pür sesine hasret kaldım. belki o yüzden bu kadar sevdim. şu sesli sahne kategorinizi biraz zenginleştirin artık diyerek eleştirimi de yapayım.

    podcastler kategorisini ilginç bir şekilde kaldırmışlar. kategori içeriği duruyor ama başlığı yok. o yüzden tek tek aramak gerekecek. o kategoride tavsiyem nilay örnek - nasıl olunur. nilay örnek'de konuklar var sadece sevdiğiniz konuğu dinlemenizi tavsiye ederim. bazı konuklar aşırı sıkıcı.

    dergilerden episode'u sevdim. notos'da iyi ama bazı seslendiriciler bazı bölümleri aceleye getirmiş gibi. çok fazla pazarlama, kişisel gelişim dergisi var ilgilenmediğim için dinlemedim ama ilgilisi için iyi olabilir.

  • ingiliz yargıç gece yarısı parktan geçen kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis verince şaşıran gazeteciler sormuşlar:

    - adam kıza elini bile sürmedi, kaçan kızın çığlıklarına yetişenler de adamı yakaladılar. bu 7 yıl 7 gün çok değil mi?

    yargıcın cevabı hukuk tarihine geçecek düzeydedir:

    - kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür. 7 yıl, ingiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır.

    (bkz: geç gelen adalet, adaletsizliktir)

  • ben bu banyodan sonra krem, nemlendirici falan sürüyolar ya onu anlayamıyorum. bi kere sordum ne işe yarıyo bu diye, bunu sürmeyince "hatır hatır" oluyormuş tenleri kuruyormuş, sararıp solup ölüyorlarmış, ooo çok kötü oluyormuş falan. lan bizim evde banyo sabunu bitti, almayı da unutuyorum, iki haftadır süper dandik bi sıvı el sabunuyla alıyorum duşumu, hala cillop gibi tenim var. bal döküp yalayasım geliyor kendimi bazen. bazenler çoğalıyor bazen.

  • brian may ile athena'nın şeysini bir tutan dürrükleri gösteren haber.

    edit: hala görgüsüzlük diyen var ulan. adam dünya müzik tarihinin sayılı efsanelerinden.

    memleketten manda yoğurdu, acur turşusu getirir gibi kargoya vermesini mi bekliyorsunuz o nadide gitarı?

    ya da yolculuk boyunca koca aleti kucağında taşımasını mı?

    yahut dünya serveti varken ekonomik bilet alayım de iki bileti ucuza getireyim demesini mi?

  • bende aldım bu sabun tozunu yaptım teslim ettim paramida aldım.baslarda parasını herkes aldı. millete iyice yayıldı. kalabalık üzerine yapılan sikayatlere gelen polis memuru arkadaşlar bile onlarca kutu sabun tozu alıp gittiler :d
    ponzi sistemi olduğu çok belliydi ama ilkten girenin kazanacagi malumdu. bende tek iş tek kazanç diyip çıktım haliyle. en son bayram öncesi bir tanıdığım 100.000tl değerinde mal aldığını söyledi. ve bu ürünleri yapmak için 1 hafta çalışmayacagini bu sabunları ailecek yapacaklarini söyledi. sonra bunun patlayacagini hata yaptığını soyledim ama yok ben paramı kaptirmam gibi şark kurnazi laflar etti. umarım parasını alabilir. gotede girebilir.