hesabın var mı? giriş yap

  • "oğlunun ölümünden 3 gün sonra tekirdağ’daki evlerine 2 kişinin geldiğini anlatan baba murat oğraş “tarım bakanlığı adına başsağlığına geldik’ dediler. bir kişi de adalet bakanı’nın danışmanı olduğunu söyledi. her türlü maddi manevi yardımı yapacaklarını fakat basında otelin adının kullanılmamasını istediler. antalya’ya savcılığa gidip olayı anlatıp dilekçeyi verdim. tehdit edenlerle ilgili soruşturma başladı” dedi."

    sen ne biçim bir adalet bakanlığı yetkilisisin ki öleni değil öldüreni korumanın derdine düşüyorsun?

  • ömer aşık'ı ilk 2004 senesinde sahada görmüştüm. o zaman okuduğu istanbul ticaret üniversitesi takımında oynuyordu, daha doğrusu oynamaya çalışıyordu diyelim. devamlı aynı kategoride bulunduğu için bizim üniversite ile, 2004-2006 arası her sene maçımız oldu istanbul ticaret'e karşı.

    burda da yazılmış, "basketbola geç başladı", "hızlı gelişti" şeklinde. ama bu "hızlı gelişim"in ne kadar hızlı olduğunu insanlar tam net bilmiyor. onu anlatmaya çalışacağım.

    2004'te ilk gördüğümde, yürümekte ve koşmakta zorlanan, pozisyon alırken nerde duracağını tam bilmeyen, ama rebound sezgisinin iyi olduğu her halinden belli bir adam vardı. uzun eksikliğinden 195 boyumla ömer'i tutmak zorunda kalırdım ama aradaki 15cm farka rağmen beklediğim kadar zorlanmazdım.

    2005'te gördüğümde gözle görülür bir fark vardı. adamın yürüyüşü bile değişmişti. reboundlarda artık çok daha etkili, yavaş yavaş post-up oyunlarını geliştirmiş, her fırsatta smaç kovalayan bir ömer vardı. hafiften bünyemi zorlamaya başlamıştı koskoca okulda nasıl uzun olmaz, ben niye 3 numara halimle bu adamı tutuyorum lan diye içten içe isyan etmeye başlamıştım. ama yine de 10 sayı civarında tutabiliyorduk.
    hatta maçı kaybettik, bizim hoca da maç sonu "ulan bu iki garibim tuttu 210'luk adamları, siz bi guardı tutamadınız maç gitti." şeklinde azarlamıştı bizim guardları. bizi garip olarak nitelendirdiği için üzülsek mi, ömer'i tuttuk diye sevinsek mi bilememiştik.

    2006'da artık üniversite ligi seviyesi için fazla olmaya başladı. zaten hem sayı hem rebound krallığında direk tepeye oynuyordu adam, bunun üstüne iyice özgüven sahibi olmuştu. o yüzden iyice domine etmeye başladı bizi. biz de hafiften ağlamaya başladık, "ya bu eleman 2 sene önce zor yürüyordu nasıl böyle oldu bir anda" diye.

    daha sonra ben mezun oldum koptum basketboldan. 2008 gibi baktım ömer, türkiye'yi domine ediyor. şimdi sıra nba'de...

    mip ödülüne yakın olduğu söyleniyor. bence adamın most improved player ever ödülünü alması lazım. 8 senede "yürüyemeyen, top tutamayan ömer"'den, "dünyadaki sayılı pivotlardan ömer"'e evrildi adam.

    (bkz: respect)

  • hayata dair umutların artık yok denecek kadar az olduğu, sırf seni sevenleri üzmemek adına nefes alıp verdiğin dünyada gelip seni sarsan/sarılan ve "kendine gel bak ben burdayım artık, her şey çok güzel olacak" diyen insandır.

  • instagram adresini verip sonra da "umrumda değil lan takip edin ya da etmeyin lan, ben kitap okuyorum zaten" demesi harika.

    müzik eşliğinde mühür vuran noterci ablayla bir akrabalığı var mı acaba? iki abla, insanı cenaze evinde bile güldürür. eğlenceli bir yaşam için böyle insanlarla yakın olmak şart.

  • öldürülen 5.sınıf pavyon işletmecisi tefeci bir şerefsiz. çocuk ev ipoteği karşılığı borç para alıyor, tabi burada ipotek koydurmak yerine tapuyu devretmesi büyük hata, sonra borcunu ödemesine rağmen evi geri alamıyor, hatta babasını ve amcasını arayıp tehdit edip para istiyorlar. çocuk bunları birkaç defa uyarıyor, savcılığa suç duyurusunda bulunuyor, sonra çocuğun evine adam yollayıp annesini tehdit ediyorlar. sonuç bu. geberen şerefsize değil ama genç yaşında hayatı biten çocuğa üzüldüm.

    genel bilgilendirme : öldüren çocuğun akrabası yanımızda çalışıyor, bilgi buradan geldi.

    edit: ertuğrul'un halasının oğlu bizim forklift operatörümüz, sabah işe gelmeyince irtibata geçmişler bu olayı anlatmış. daha fazlasını bende bilmiyorum. mesajla daha fazla bilgi almak isteyenlere yardımcı olamayacağım.

  • olm kafamda tayyip öyle başbakan ki, başlığı okuyunca "sümeyye okuyo mu ya halâ allah allah" diye düşündüm. hayır okusa da bir şey değişmez, bilal kendi başına harvard'ı listelerde dibe vurdurdu, sümeyye öss barajını zor aşmıştı zahir de ne bileyim ya.

    edit:haahahah olaya bak ya haberi okumayacaktım ama okudum ve müdürün dediği şeye bak:"bu konuda size bir şey söylemeyeceğim, çünkü bilgileriniz kesinlikle yanlış." e söyleyip düzeltseydiniz ya, bu ne böyle "herksn derdi bn olmşm dmk ki zamnında iyi kymuşum .s.s" tribi.

  • muhtemelen tehdit suçundan hakkında soruşturma açılmış yargılama sonunda ceza alması durumunda mesleğini kaybetme durumu olan bir arkadaşa benziyor. maalesef sivil hayatta eğitim ve bilgi durumundan dolayı polisken kazandığı maaşa ve statüye ulaşması da mümkün olamayacağı için yaşanan durum. bir kızdan ziyade hayat standardı geri dönülemez şekilde değişeceği için yapmış olduğu bir eylem. allah taksiratını affetsin.

  • çok üzgünüm.

    epey eleştirdiğim yanları vardı. timbaland'la şarkı yapması, bizim rage'ci çocukları bırakıp tek başına kola festivaline gelmesi falan. ama 90'ların en büyük vokallerindendi. gerek temple of the dog, gerek soundgarden olsun gerek audioslave olsun çok etkiledi bizi. rock müziğinin önemli figürlerindendi. çok üzdü.

  • doğanın adaletinin tecellisi olan olay. bu ve bunun gibi ölümlere hiç üzülmem. darısı matadorlara...

  • iş yerinde bir kız var. allah günah yazmasın bizim aşağı sokaktaki bakkal irfan ağabeye benziyor. ve bu kız, geçen gün, bu prenses hakkında, "ay o ne ya allah aşkına, bacakları yamuk yumuk, hiç güzel diil!! .ss" dedi. önce kulaklarıma, sonra sırasıyla gözlerime, burnuma, koluma, beynime, kalbime, ayaklarıma inanamadım. yaşadığım evreni inkar ettim. aklım bir kuru yük gemisine binip en uzaktaki kara parçasına doğru yol aldı. umarım çabucak döner. çünkü kafam bomboş şu anda.