hesabın var mı? giriş yap

  • 2 sezon 3. bölümünde geçen bir diyalog..

    özlem kelimesinin tanımı bundan daha güzel nasıl yapılırdı bilemiyorum..

    tony: insanlar lisayla yapmayı özlediğim şeyleri yaparsam kendimi iyi hissederim sanıyorlar. ama asıl noktayı kaçırıyorlar. lisayla bir şey yapmayı değil, onunla hiçbir şey yapmamayı özlüyorum. anlıyor musun? sadece evde oturmak mesela, dışarı çıkmadan, bir şey yapmadan, hatta konuşmadan. sadece onun orada olduğunu bilip öyle oturmak. bazen kafamı çevirip sadece ona bakardım.

  • yaklaşıkbir ay sonra içimde değil kucağımda olacaksın küçük hanım.

    ek: güzel dilekler geliyor, güzel yeşil mesajınız var ışığını gördükçe mutlu oluyorum. teşekkür ederim herkese.

    ek 2: kızım bugün (21 ağustos) bir aylık oldu. arada merak edip mesaj atan güzel insanlar oluyor, burada dursun bilgisi :)

    ek 3: minik cadı artık bir yaşında. yaramaz, cazgır ve inatçı...

    ek 4: yaa 2 yaşını geçti editi yapmamışım. gerçek insan gibi oluyor git gide. konuşmaya başladı ki sormayın...

    ek 5: minik böcek 3,5 yaşında. kreşe gitmek suretiyle hafta aşırı hastalanıyor. imkanı olan anne 3 yaşına kadar kendisi yanında olmalı bebeğinin ve sonra da okula gönderip bozmamalı mis gibi hayal gücünü, insanlığını, mutluluğunu.

    ek 6: merak edip soranlar var, öpücükler sevgiler yollayanlar var. mutlu ediyor insanı.
    uzun zaman oldu, 5,5 yaşına geldi. çok ilginç bir şey insanın çocuğunun olması ve onun büyümesi. çünkü eski fotoğraf ve videolara bakınca şaşırıyor insan o kadar küçük olmuş olmasına :) hep en son olduğu hali en küçükmüş gibi geliyor ondan demek ki çocuklar anne babaların gözünde büyümez diyorlar.
    mavi hanım çok şeker bir cin cüce şu anda, konuşması hareketleri yürüyüşü bile mucize gibi. arada tutup ısırmak istiyorum ama o istemiyor maalesef :)) isteyen herkesin çocuğu olur umarım.

    ek 7: geldik ilkokul çağına. 1. sınıfa başladı bu sene. başta hiç sevmedi :( etkinlik yokmuş, "hep ders hep ders"miş.
    ama şimdi tüm okulu güzelleştiren bir mert'i oldu :))) ilk hayal kırıklığını yaşayana kadar mutlu gidecek okula en azından.

    ek 8: 2. sınıf oldu :) valla doğan büyüyor, eşeği bağlasan büyüyor... okullar çocukları kendi çerçevelerinde baltalıyor. eğitim insanı ezen bir şey.

    ek 9: iki gün önce doğum gününü kutladık mavi'nin. 8 yaşı bitti. harry potter temalı doğum günü istedi şapşik. peron 9 3/4 tabelası yaptık, draco malfoy kafası şeklinde pinyata yaptık, cüppesi asası kravatı falan... büyüdükçe güzelleşiyor çocuk sahibi olmak.
    ama yine de aklı olan çocuk yapmaz, onu diyim ben yani :)

  • adam diyor ki bizim toplumumuzda erkekler "özel hayat" kavramını suistimal ederler, karılarını evde bırakır giderler, aldatırlar. evde bırakılan, kendini oyalayacak işi gücü, aklını meşgul edecek bir fikri, meşgalesi olmayan kadınlar da dırdır ederler, adamı bezdirirler. ve hem kadınlara hem erkeklere genel bir eleştiri getiriyor ve diyor ki "türkler yalnız kalmayı, meditasyon yapmayı, tefekkürünü geliştirmeyi bilmez, dedikodu yapar, boş boş işlerle uğraşır." yani adam özetle diyor ki bu ülkenin insanları mıçmıç ilişkiler ve evlilikler yaşar, kendi iç dünyaları sığ olduğu için birbirinin tepesine biner, dedikodu eder, kadını da erkeği de yalnız kalmayı, kendini geliştirmeyi, birey olmayı bilmez, birbirine saygı duymaz, dolayısıyla bunların yapacağı evlilikten de bir halt olmaz, sadece zaman kaybıdır.

    ben burada ne kadın düşmanlığı, ne evlilik karşıtlığı görebildim. eleştirinin gittiği yer belli, ve o eleştirilenler de muhtemelen bu videoyu izleyip, ana mesajı anlamayıp "ilber hoca da evlilik boş iş diyo yea" şeklinde konuşacaklar orda burda.

  • hep merak edilen minik siyah noktalardır. estetik görünümünün yanısıra o minik noktaların bazı görevleri de vardır.
    o siyah noktalar, kazınması imkansız olan pişmiş seramik boyadır. diğer adıyla frit.
    en önemli görevi, ultraviyole güneş ışınlarının üretan sızdırmazlığını bozmasını önleme görevi görür. bu önemlidir, çünkü sızdırmazlık maddesi yağmurun içeri sızmasını engellemekle kalmaz, camı da yerinde tutar.
    frit bandı aynı zamanda, yapıştırıcının yapışması için daha pürüzlü bir yüzey sağlar ve insanların dışardan bu kötü tutkallı kısmı görmesini engelleyen görsel bir engeldir. 50'li ve 60'lı yıllarda, otomobil üreticileri camı yerinde tutmak için metal süslemeden yapıştırıcılara geçmeye başladıkça, tutkalı korumak ve iyi bir yapışma sağlamak için bu yola başvurmuşlardır ve zamanla frit bandı esas olarak tüm otomotiv ön camlarında standart hale geldi.
    pencerelerde gördüğünüz nokta-matris estetik bir amaca hizmet eden yarım tonlu bir kalıptır. desen, düz siyah noktaların boyutunu içeri doğru ilerledikçe kademeli olarak azaltarak yumuşak bir degradeyi simüle eder. bu, siyah frit banttan şeffaf cama görsel olarak daha hoş bir geçiş sağlar.
    ön camlar sıcak bir fırında büküldüğü için ve frit bandın siyah olması nedeniyle şeffaf camdan daha hızlı ısınma eğiliminde olur. cam, keskin bir termal gradyan optik distorsiyona veya “merceklemeye” neden olmasın diye bu noktaları ön cama daha fazla koyarlar ki eşit bir sıcaklık dağılımı yaratmaya yardımcı olsun. bu da ön camın yüksek güneş ışınları yüzünden ısınarak merceklennesini engeller.

  • fakir işi.

    millet 20 li yaşlardaki çocuklarına ülkenin topraklarını ve halkın milyar dolarlarını veriyor be. ne babalar var.

    100binlik tekne ne lan.

  • enerji enerji enerji deyip de bu kadar fizikten anlamayan birisini ben ilk defa görüyorum.

  • hegel'e karsi olmasinin en buyuk nedeni hegel'i soyut dusunmekle itham etmesidir.. kopenhag sokaklarinda dolasip hemserilerini ''uyandirmaya'' calismasi sebebiyle kopenhag'li sokrates derlermis kendisine..

    ona gore uyanmak demek kendi varolusunu anlamak, kendi icine donmek demektir.. en iyi uyandirma araci ise korku yani ic sikintisidir (tobe tobe).. bu korku, ''korku ve titreme''dir, kalabaliklar icerisinde yalniz kalma korkusudur, gozden kacirilmis biri olabilecegi korkusudur ve bu her insanda vardir.. bu korkuyu anlayan ve bundan kacmayan kimse varolusunun farkina varabilir.. varolus, somut ve oznel dusunebilmektir ama insan bunu dusunerek bulamaz.. bu yuzden varolus, irrasyoneldir (akil, mantik disi), yaklastikca kacar, uzandikca uzaklasir..

    soren beyin toplulukla ilgili dusuncelerine biterim: ona gore insan, aristo'nun sandigi gibi dogal bir yonelme ile yani toplumsal yasami sevdigi icin topluluga varmamistir.. kisi ic sorumlulugundan kacmak istedigi icin topluluga varmistir.. bu yuzden toplulukta hep kotu bir sey bulur kierkegaard, topluluk gunaha aciktir.. annesi ve bes kardesinin olumunu babasinin gunahina/tanriyi reddedisine baglar.. topluluk dogruluk ve ahlaki ortadan kaldirir.. bu yuzden yani bireyim kisiligini ortadan kaldiracagi icin topluluktan da, demokrasiden de, sosyalizmden de nefret eder.. toplumlar bireylerden kuruludurlar ama o toplumu kuran bireyler artk hic bir sey degildirler.. bu bireyler guc icin birlesmislerdir, bir cinayet oldugunda herkes oradadir ama onu hic kimse yapmamistir.. uzun bir yalnizlik ve kendini tanima yolundan gecen insanlar topluluk olusturmalidir..

    korku neredeyse butun yasamini etkilemistir kierkegaard'in.. regine olsen’e olan askini bile golgelemistir.. tanrinin kendisine; insanlari uyandirma, kilise ve ruhban sinifini elestirerek insanlari dogru yola sokma gorevi verdigine inandigi icin, olsen'e olan askinin bu sorumluluklari yerine getirmesinde engel olacagini dusunup evlenmekten vazgecmistir.. belki de bu yuzden her kitabini baska bir isim altinda cikarmis, taninmak ve bilinmek istememistir..

    öle.

  • hiçbir işe yaramayan, yaptığı bir tane elle tutulur eseri bulunmayan, ağzı bozuk bir mahalle karısı edasıyla konuşan, tüm bu vasıfsızlıklarıyla beraber, beğeni ve kalite yetisinden yoksun türk halkı tarafından şımartılan bomboş bir insandır efenim kendisi. sokaktaki mendil satıcısının ardından "mendilimi ver denyo" diye seslenebilecek kadar kaliteli biridir. kendi milyonlarını sayarken, arkamdan konuştular diyerek garsonları işten attırabilecek toplumsal vicdana sahip biridir.(gerçi tepki toplayınca yeniden işe aldırmış diye duydum.)

    olduğun yeri, senin gibi olan birçokları gibi haketmiyorsun. hatta daha da öteye gideyim, sen orta sınıfın altında biri olarak hayatını idame ettirmesi gereken biriyken, gerine gerine en gözde mekanlarda boy gösterebilecek, en güzel yerlerde tatil yapabilecek paraları kazanıyorsun. insanımız düşünmekten kaçtıkça, insanımız kendini geliştirmek gibi bir dürtüye sahip olmadıkça, insanımız kendine dayatılan tüm bu saçmalıkları reddedebilecek seviyeye erişemediği sürece, siz ve sizin gibiler işte sanatçı diye ortalarda dolanıyorsunuz, dolanacaksınız.

    git bebek'te üç beş tur at sevgili demet akalın. bi'de sinema yap. vasfın o kadar çünkü.