hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • insan 10'lu yaşlarda o günlere gelebileceğini hiç düşünmüyor. "yok artık, ben de mi?" diyor. tıpkı kendini ölümsüz sandığı gibi. 30'a yaklaştıkça ciddileşiyor. sanki 30 olunca hayat birden değişecek. sen evde otururken bir anda kendini başka bir yerde, başka bir hayat yaşarken bulacaksın, gibi geliyor. o kadar saçma 30 yaştan beklentiler. ne olacak 29'da neysen 30'da da osun. hatta aynı çizgide devam edersen 35 de 40 da hepsinde aynısın.

    değişen şeyler de var tabi. insana, hayata bakış değişiyor ilk başta. önceliği kendine verir oluyorsun. bekarsan eğer, kendi isteklerin diğerlerininkinden önce gelmeye başlıyor. bencilleşiyorsun. evliysen eğer, sorgulamaya başlıyorsun yaşadığın hayatı. "mutlu muyum? " diye sormaya başlıyorsun. kendinle daha çok bir şeyler yapmak istiyorsun. kendine zaman ayırmak, kendinle vakit geçirmek. gördüğün ölümler, hastalıklar seni daha çok istediğin gibi yaşamaya teşvik ediyor. cesaret edemediğin şeylere cesaret ediyorsun, ertelediğin şeyleri yapıyorsun. anlıyorsun çünkü, fırsatının bir daha olamayabileceğini. gerçeklerle yüzleşiyorsun en çok da.

    en güzel hediyesi ise senelerdir biriktirdiğin insanlar oluyor. anne babana eskisi gibi kızamıyorsun. daha ne kadar seninle olacaklarını kestiremiyorsun. hayatın gerçekleri kayıplarla daha da yüzleştiriyor insanı. kimsenin ölümsüz olmadığını iyice fark ediyorsun. eskiden boş kalsın diye uğraştığın evinde ses arar oluyorsun.

    36 oldum bu sene. ne zaman ölürüm, ne kadar daha yaşarım bilmiyorum. ama bildiğim, bir gün güneş yine doğacak ama ben o gün göremeyeceğim. her an, her dakika keyifle yaşamayı seçmek için bir sebebim var. yaşamak güzel, sırf güneşin doğduğunu görebilmek için bile.

  • edit: ne güzel cevaplar alıyorum. "ev sahibi rapor paylaşmıyorsa tutmayı nevi" gibi müthiş çözümler. gerçekten bu zekayla insanlar bu yaşa nasıl geliyor anlamak mümkün değil.

    arkadaşım ortada sınırlı sayıda ev ve kuyruk halinde kiracılar bekliyorken hangi ev sahibi sizinle rapor paylaşır veya bununla uğraşır? bana 1 tane örnek gösterin. veya da hangi ev sahibi "evin bedeli kadar tazminat ödenir" gibi bir maddeyi sözleşmeye koyabilir. siz hayatınızda sokağa çıkıp gerçek dünyayla karşılaştınız mı?

    devlet bu raporları kiracının da almasına izin vermediği, alınan raporların açık bir şekilde yayınlanmasını sağlamadığı müddetçe kiracılar tabut kiralayıp kiralamadığını bilmeyecek. çünkü hatayda da gördüğümüz üzere 2021 yılında yapılan ultra lüks rezidanslar bile yerlebir olabiliyor.

    -----

    türkiye cumhuriyeti'nin en büyük skandalıdır.

    oturduğunuz binanın raporu var mı, varsa ne zaman alınmış, ne sonuç çıkmış. bir kiracı olarak sorgulayamıyorsunuz.

    yetti mi?
    yetmedi.

    alt katınızda market var, indiniz baktınız, dairelerinizdeki kolonların devamı, markette yok. marketin kolonları kestiğinden şüpheleniyorsunuz. öyle ki; "yav bunun denetimi kaç paraysa ben vereyim parasını" diyorsunuz. ama o da ne; tapu sizin değilse veya tapu sahibi tarafından vekaletiniz yoksa bu denetim için birini gönderme hakkınız bile yok.

    oturduğunuz binada ölecek misiniz, kalacak mısınız hiçbir sorgulama hakkınız yok.

    bu nasıl bir saçmalıktır? kiracılar hayvan mı? kiracıların suçu günahı ne? ne idüğü belirsiz dairelerde yaşamak zorunda mıyız? alt katımızdaki marketi şikayet etme hakkımız bile bulunmuyor tapumuz yok diye.

    bu nasıl bir skandal. bu nasıl bir ülke?

  • hala bazı sayılara doğru diyenlere golü atmıştır.

    bütün ülkeler vatandaşlarına para yağdırırken seninki iban vermiş, salgının ilk günlerinde akp'liler tanıdıklarını karantinadan kaçırmış, ilk günlerde bile sayılar zorla verilmiş, aytaç yalman'ın ölümünü saygı öztürk açıkladı diye kabul etmek zorunda kalmışlar, ilk vakayı sağlık bakanı 11 mart diye açıklamış ancak gencecik bir hemşirenin 7 mart'ta yakalandığı anlaşılmış (maalesef keybettik kendisini :/ ) ve 15 bin umreciye ülkeye giriş izni verilmiş, umrecilere ateş düşürücü verilmiş, gelen tepkiler üzerine mansur yavaş'ın da girişimiyle ankara'da yer ayarlanmış ve o umrecilerden 5 bin tanesi karantinaya alınabilmiş. daha yine ilk günlerde malzememiz yok diyen doktorlar soruşturulmuş ve gözaltına alınmış. hatta bir doktorun meslektaşlarına karşı yaptığı açıklama yayınlanınca başına gelmeyen kalmamıştır.

    bütün bunlar daha sadece başlangıç. 10 nisan'da yaşananlar, istenilen iban, belediyelerin yardımlarının engellenmesi ve banka hesaplarının bloklanması bunları saymıyorum.

    şimdi ibb başkanı diyor ki son yılların ortalamasına bakınca istanbul'da büyük bir ölüm artışı var diyor. nasıl oluyor bu? corona salgını varken veremden mi olacaktı bu yani? işte hep dediğimiz bu zaten, benzer artış diğer şehirlerde de.

    şimdi bunların verdiği sayılara doğru diyorsunuz bir de vah yazık!

  • aşkın, nefessiz kalmış bir aşkın son çırpınışlarını anlatan kim ki duk filmi. sessiz bir aşk bu kadar çığlık çığlığa aktarılabilirdi. baş karakter boynuna üç kez nefesini durdurmak için plastik deliciyi soktuğunda sessiz mahkumun çığlığı bu kadar etkileyici olabilirdi. konuşmayan iki baş karakter *ve tüm o sessizliğe rağmen kendini izletmeyi başarıyor bu film. hele hapishanedeki mahkumların pandomim gösterisi tadındaki sahneleri gerçekten etkileyici.

    diğer taraftan nedense banaiklimler'le bağlantı kurma hissi doğurdu bu film. fazla düz bir mantıkla yaklaşmış olabilirim belki ama iklimlerdeki mevsim aşk metaforu bu filmde de kendine yer buluyor. farklı bir şekilde olsa da.

  • uzun seneler boyunca sigarayı bırakmam konusundaki ısrarlarının* ardından nihayet bunu başardığımda geçen şu diyalog:

    + anne nihayet bıraktım ben..
    - neyi, o adını bile anmak istemediğim pis şeyi mi
    +evet
    - allahımmmmmm (çeşitli dualar ve sevinç gösterileri takip eder) dile benden ne dilersen kızım
    +heheh saol anneciğim ama biraz sinir yaptı bende
    - olsun kızım. beni döv. gel beni döv yavrum.

  • bildiğim en etkili yol ailesi ile yaşıyorsa "eve geliyorum!" mesajıdır. anında arar.

    - sen nasıl bir manyaksın yaa... sakın bak öyle bir şey yapayım deme!

    o hengamede bağladın bağladın.