hesabın var mı? giriş yap

  • bazen bir dilencinin isyanı ile tetiklenen farkına varma anlarıdır.

    üzerinden yıllar geçmesine rağmen unutamadığım, her hatırladığımda içimi burkan yaşlı amcanın isyanı da bunlardan biridir. ankara'da, şu anda neresinde olduğunu hatırlamadığım bir bölgede sıra sıra dizilmiş, gelenlerden para dilenen, ve bu işi mecburiyetten değil de meslek olarak yaptığı çok belli olan, kucağında bebekli kadınların arasında, kaldırıma çökmüş, umutsuzca insanların yüzüne bakan, kucaktaki bebek faktöründen dolayı bütün sadakaları kadınlar aldığı için eli boş, havada kala kalan amca sonunda dayanamayıp, yorgun sesiyle "ben de insanım, bana da verin" diye isyan etmişti. kadınlar yüzsüzce kikirdeyerek adamdan biraz uzaklaşıp ona da dilenme alanı açmışlardı, ama insanlar daha amcanın yakınına bile gelemeden önlerine atlayıp rahatsız edici bir şekilde dilendikleri için insanlar yardım edecekleri varsa bile vazgeçiyordu veya sadakalarını bu kadınlara verip hızla uzaklaşıyordu. zaten hayatta kalabilmek için dilenmek zorunda kalacak kadar düşmüş bu adamın, yetmiyormuş gibi bir de profesyonel dilencilerle baş etmek zorunda kalması adaletsizliğin vücut bulmuş haliydi gözümde.

  • rüşvet, yolsuzluk, dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma gibi büyük iddialar (!) karşısında iktidarın sergilediği tavır.

    olaylar karşısında bağımsız medyanın tavrı ve cumhuriyetin savunucuları savcılarının sessizliği ise bizlere bir kez daha siyasi çürümüşlüğün boyutunu gösterdi. yazık. çok yazık.

  • başar'le pelin'in düğünü için davetli listesinde yorgo 'nun tanıdıkları vardır:

    -(ihsan) ver bakiyim şu listeyi bana. bu ne be, neyin listesi bu! yunan ikinci piyade alayının mı! daha birinci sayfada 10 tane alex, yirmi tane nikos var
    +(feraye) onların çoğu yorgo'nun akrabaları, ihsan.
    -nerde bizim akraba listesi?
    +(sevinç) ne yapacaksın bu saatten sonra listeyi?
    -ekleme yapacagım. askerlik çağına gelmiş, eli silah tutan tüm tanıdıklarımızı.

    bonus:

    -senin için bir türk atasözü var. yorgo gitti kavga bitti.

  • daha önce görmediği için kafası oyuna, üçkağıta, entrikaya, sevenleri ayırmaya yatkınlaşmıştır. avradını skim, ne zor günlerdi ya.

  • ağustos ayında kız istemeye gittik. isteme misteme faslı derken sıra kahvelere geldi. ben tabi heyecanla bekliyorum. acaba sade tuzlu mu yoksa içinde başka mineralleri de barındırıyor mu diye?

    neyse kahveyi aldım tabi herkesin gözü üstümde. kahveden bir yudum aldım. yüzümün ekşimesini bekliyor insanlar tabi. ama öyle olmadı normal bildiğin az şekerli kahve. "allah allah acaba anın heyecanı ile tuzun tadını mı alamıyorum" diye düşündüm. bir yudum daha aldım. yooook! bildiğin kahve işte. içtim bitirdim. bu sefer aklıma düştü; "acaba bizim hatun fincanları mı karıştırdı?"

    teker teker evdeki herkesi süzüyorum. acaba kime gitti tuzlu kahve diye. herkes halinden memnun.

    daha sonra nişanlıma sordum. (evet kızı almıştım olleeey)
    -neden tuzlu yapmadın kahveyi?
    +ben kezban mıyım lan!

    işte ben bu hikayeyi neden anlattım? çünkü kızı aldım oğlum. nişanlıyım ben evde falan kalmadım akıllı olun! *

  • final macının gizli kahramanı degildir direkt vargas'la beraber kahramanıdır. mvp odulunu kırıssalar ayıp olmaz. sırbistan gibi bir takıma karsı %100 ile hucum etmek... tarifsiz ya. ustune blok yapmak, 2 metre boyuyla dublaj yapıp topları yerden kazımak, takımı ateslemek...
    zehra hep cok buyuk bir oyuncuydu, bizim takımımızın da yıldızıydı. acık net soyluyorum takımın en profesyoneli de odur. en kritik anda en dogru anda performansını arttırır. paniklemez, hep sogukkanlidir. bugun macta bacagının ne kadar sarılı oldugunu gordunuz mu? peki hep kronik bir omuz sakatlıgı ile mucadele ettigini, aslında solak oldugunu bunun orta oyuncu icin dezavantaj olmasından dolayı herkesden cok calısıp sahada sag elini kullanmayı sonradan ogrendigini biliyor musunuz?
    zehra'nın bende yeri ozel. asla hicbir seyin ve kisinin golgesinde kalmasına izin vermem :) tebrikler gunes gibi parlak kız. bu turnuvanın da en iyi orta oyuncusu sensin.

  • öykü serter: bugün nereye gidiyorsun tuğçe?
    tuğçe: canım çok sıkıldı. sevgilime dışarı çıkmak istediğimi söyledim, dans edeceğim bir yerlere gidelim dedim. dans etmek istiyorum.
    kemal: biliyorsun biz dans etmeye gideceğim diyenleri burada dans ettiriyoruz. müzik verelim.

    (abe kaynana n'aptın bize n'aptın bize eşliğinde garip bir dans sergilenir.)

    saykodelik lan bu program.

  • çizimleri harikulade olan ve bence yapılmış en güzel spider-man çizgi dizisidir. aynı zamanda çizgi romana en yakın uyarlama** olarak gösterilen çizgi dizi de tasdır. gerek açılamaları, gerek anlatımı film kurgusunu andırır.* fazla flashback içeriyor olması ve bir süreden sonra kimi aksiyon içerikli detayları/kesitleri seri içerisindeki başka bölümlerden afırıp başka bölüm içine koyması belki de seri için söylenebilecek tek olumsuzluk. ancak bunu ne ufaklıkken** ne de şimdi izlerken içerledim ne olursa olsun zamanının* en kalite çizgi filmler arasında zirvelerde yer alıyor. introsundaki hard rock etkileşimli spider-man cingılı ise gönüllere taht kurmuştur ve hala izlerken bitmesin dediğimdir. 5 sezonun sonunda hala cevapsız kalan sorular mevcut. her ne kadar senarist bu fikirde olmasa da izleyiciler açısından durum böyle. misalen, her ne kadar son bölümde madame web, petera mary janei bulacağına dair söz verse de mary jane'in nereye gittiğini, başına ne geldiğini bilmiyoruz zaten öğrenemeden de spideye güle güle diyoruz.* john semper'in* dediğine göre eğer seri devam ediyor olsaydı portal açan time dilation accelerator yüzünden kaybolan mary jane'in koloniel dönem ingilteresinde olduğunu görecekmişiz.*

    spider-man the animated series dönemin en hit çizgi dizisi olmasına rağmen devamı gelmedi bunun sebebi ise o dönem fox kids networkün başında olan margaret loesch'in yapımcılardan avi arad'dan hoşlaşmadığından* ve aviyi proje dışına atmak istemesinden dolayı ve bu durumda da ekip olarak devam edilemeyeceğinden şov kanal tarafından iptal ediliyor... inanılır gibi değil!**

    böyle muhteşem bir çizgi dizinin devamının gelmemesi, evet secret wars ve devamındaki 2 bölümlük finali epikti ancak bu hala çizgi dizinin ortada bırakılmışlık hissini ortadan kaldırmıyor, eminim ki bir çok çizgi film ve örümcek adam hayranı için üzücü olmuştur. 5 sezonu da bitirdikten devam etmesi için yalvardım resmen! sonra son dönem çizgi filmler* şu animated seriesin serçe parmağındaki tırnak bile olamıyor yemin ediyorum.* unutmadan, x-men the animated series ile birlikte televizyonda yayınlanan en uzun çizgi dizi özelliği de taşımakta spider-man the animated series.

    bu seriyi takip eden spider-man the new animated series bol miktarda cgi içermekte*, izlemek nasip olmadı.** tamam tas'da da mevcut bilgisayar müdahalesi ancak çizimlerin dokusunu bozmadan bu yapılmış güzellik burada. seriye peter parker ile mary jane'in evli olduğunu görerek başlıyoruz. ancak anladığım kadarıyla bu seri sinemada izlediğimiz spider-man serisiyle paralel gitmekte. haliyle buna da tam olaran ilk tas'ın devamı olarak bakmak mümkün değil. ayrıca yeni tas'ın ilk sezonu bittiğinde* sinemadaki spidey'in ikinci filminin geleceği açıklandığından the new animated seriesin devamının gelmemesi yönünde karar alınıyor.*

    takiben tas'ın güzelliğine yaklaşabilen* spectacular spider-man serisi genç peter parkerı konu almakta, internetten okuduğum ve bir kaç bölümden üçer beşer dakika izlediğim kadarıyla, çizimleri tas'a kıyasla çok basit. eğlenceli olsa da biraz the o.c. havası var sanki. bir kaç tane daha spider-man çizgi dizisi piyasaya çıktı ancak duyduğum kadarıyla spectacular spider-man serisi oldukça başarılı olmuş ki iddiaya göre tas hatta spider-man and his amazing friendsden bile fazla izlenme oranı almış ve sevilmiş. 2008 ve 2009 senelerinde best animated series ödüllerini almış olsa da ben bu başarıyı nüfus artışına bağlıyorum.*iki sezonu izledikten sonra fikrimin değişeceğini pek sanmıyorum en nihayetinde tas'ın üstüne koklanacak gül yok*ama gene de izlemek için şans verilebilir gözüküyor.

    efendim demem o ki kendisini* seviniz, sevdiriniz. ben şahsen taşınabilir hard diskte tutuyorum malum bu gidişle çizgi filmlerin kalitesi giderek düştüğünden sonraki nesillerin kalite çizgi film izlemesi adına, tabi kendim için diyorum bunu malum çoluk çocuğa karışırsak yarın öbürgün, spider-man the animated series çok kıymetli.*

    ek: linkte john semper ile yapılmış güzel aydınlatıcı bir röportaj var. mesela serinin sonunda neden peter parker ile mary jane'in bir araya gelemediğine/gelmediğine dair açıklamalar var.

    edit: entryde olan bir kaç yanlış bilgiyi düzelttim.

    edit2: linki yeniledim.

  • dedesini ve babasını kanserden kaybetmiş biri olarak hiç ama hiç üzülmediğim durum. ne üzüleyim lan? adam ın elinde kaç kişinin kanı var.

    sırf babamla aynı hastalığa sahip diye bir sürü gencin ölüm emirini veren birine üzülmem. sırf bu nedenle üzülen de gerizekalının önde gidenidir. ülke olarak neye empati duymamız gerektiğini bir türlü öğrenemedik.

  • bu terorun iki cesidi var. biri web tarayici uzerinden siparis verme seklinde, ki bence teror sayilmaz.

    esas teror "siparis vermek icin uygulama indirmeniz lazim" teroru. o terorun bir ileriki asamasi da "siparis vermek icin indirmek zorunda oldugunuz uygulamada hesap acmaniz lazim" teroru. yooo dostum bunu yapan mekanlardan isik hiziyla kalkiyorum.

    edit: cok mesaj geldi, londra'daydi bu.

    edit2: bir yazar arkadas iletti, istanbul sirkeci'de de bir mekan yapiyormus bunu, en azindan bir sure oncesine kadar

  • duygusal fakirdir.

    bu tür konularda yorum yapmayı pek haz etmesem de; ironi yapmadığı aşikar olanlara bir çift sözüm var:

    güzel kardeşim, alışveriş merkezine evden ışınlanıp gitmiyoruz. 50 kiloluluk paltoyu elimde mi taşıyayım? kıçıma mı sokayım? sırtımda duruyor işte sana ne zararı var. amık!