hesabın var mı? giriş yap

  • alttan ders alır gibi her şampiyona'da aynı takımlarla oynuyoruz.

    rusya gelseydi eğlenceli olabilirdi aslında.*

  • müfredat aynı ise niye askeri lise var dedi.

    imam hatipte sanırım öğretmemişler sana. hayatının şokuna hazır ol

    fen liseleri ile anadolu lisesi müfredatı da aynı :(

  • ``tırnak batması olan zavallılara sesleniyorum:
    pedikür yaptıracak iseniz;
    sakın ama sakın bunu kendiniz evde denemeyin, paranıza kıyın gidin adam gibi bir kuaföre, yaptırın.
    yok, lan ne para vericem, alırım setimi, koyarım leğenimi, sıcak suyu, yaparım kendim derseniz, hayal kırıklığı olabilir.
    ben yaptım, bok ettim.
    pamuk da soktum, çıkaramadım, kaldı orada, gitti iyice diplere, daha da beter etti.
    yakında bir operasyon beni bekler, kökünden kurtulacağım bu tırnağın.

    22 gün sonra gelen operasyonel edit: evet beklenen gerçekleşti ve bugün sol parmağımdaki tırnağımın batık kısmı bir operasyon ile alındı. olay budur efendim:

    tırnağı çekmenin %100 çözüm olmadığını duymuştum, bu konuda kimseyi yönlendirecek tıbbi bir diplomam olmadığından kendi tecrübemi aktarayım: benim tırnağıma uygulanan işlem şudur:
    tırnağın sadece batık kısmını keserek ayırmak, ve o kesilen kısmın kökündeki eti de, kazımak. (yatak revizyonu).
    her şeyden önce de parmağınızın sağına soluna üstüne altına bir güzel uyuşturucu iğneler yiyeceksiniz ki, bundan kaçış yok. sonrası 10 dakka, bitti gitti.
    gelişmeleri buradan paylaşacağım, haydi rastgele...

    6 ay sonra gelen edit: şu ana kadar 1 sn bile acıma batma vs olmadı. tırnağın kesildiği taraftan gerçekten de artık tırnak çıkmıyor =)
    ama kötü haber: diğer ayağımda da batma başladı, beni yakında bir operasyon daha bekler...

  • oğlum bu adam ben beyaz kefenimle geldim yüzüğüm dışında bi şeyim yok demedi ki zaten aileden zengin

  • adam 3 temmuzdan beri şike yapmıyoruz dememiş, 3 temmuzdan beri şike yapmadığımızı anlatmaya çalışıyoruz demiş.
    olmayan itiraftır.
    içiniz rahat etsin diye: gs

  • her askeri problemde olduğu gibi sadece bir tercih meselesidir.

    otomatik yükleme mekanizmaları 2. dünya savaşı sonrası ortaya çıkan mekanizmalar. tasarım amacı da tank içindeki mürettebatın sayısını azaltmak, tank vurulduğunda yaşanabilecek kayıpları en aza indirmek ve çok daha hızlı bir şekilde topu doldurup daha fazla atış yapabilmek.

    otomatik yükleme mekanizmalarının en büyük avantajı sistemin bir insana göre çok daha hızlı yükleme yapması ve tankın 1 dk. içinde daha fazla atış yapabilmesine imkan sağlaması. ayrıca mekanizma sayesinde tank mürettebatından 1 kişi eksiltme ve bu 1 kişi için gerekli olan alanı ve hacmi azaltıp tankı daha da ufaltma şansınız oluyor. bu tasarruf sayesinde tankın ağırlığı da azalıyor ve hareket kabiliyeti artıyor. ayrıca tasarruf edilen bu hacim ve ağırlık sayesinde tankın kendini koruma kabiliyeti için gerekli ekipmanı tanka daha kolay ekleyebiliyorsunuz.

    dezavantajları da var elbette.

    otomatik yükleme mekanizması arıza yaptığında ya da çatışma sırasında bozulduğunda mermilere ulaşmada ve yüklemede sorun oluyor çünkü 1 kişi eksiksiniz. ayrıca bu tip mekanizmalarda "genelde" mermiler taretin alt tarafında ya da arka bölümünde hep birlikte bulunduğu için tek bir darbenin buraya isabet etmesi halinde mürettebatın kızarması (bkz: cook-off) durumu yaşanıyor ve genelde taret kopup tanktan dışarı uçuyor ya da bir alev şelalesi tankı içeriden kavuruyor. bu olayı otomatik yükleyicili ve mühimmat deposu taretin hemen altında olan sovyet tasarımı tankların sıklıkla kullanıldığı iran-ırak savaşı, körfez savaşı görüntülerinde görmüşsünüzdür. mesela t-72 bu konuda bayağı sabıkalıdır. şu meşhur görüntüye bakarsanız 58'inci saniyede tankın sol arka tarafından gelen antitank roketinin ( görsel ) doğrudan taretin altında olan mühimmat deposuna girdiğini ve 1:05'de de mühimmatın komple tutuşması olayına neden olduğunu görebilirsiniz. işte otomatik yükleyici sistemin en kötü tarafı budur. manuel yüklemeli topa sahip tanklarda da elbette benzer bir durum olabilir fakat bu tip tanklarda mühimmat tankın birkaç farklı yerine dağıtıldığı için bu ihtimal daha düşüktür.

    neticede başta da dediğim gibi bu bir tercih meselesi. olay sizin tasarım ve değerlendirme kriterlerinize göre değişir.

  • yaklaşık 5 aydır yalnız yaşıyorum, başta çok korkmuştum, baş edemem sanmıştım ama zor yanları olduğu kadar harika taraflarının da olduğunu görüp, bi de belki de sadece çaresizlikten kabullenip alıştım yalnızlığa.
    şikayet etmez oldum zaman içinde.
    ama bazı anlar var ki sanki hiç yalnız kalmamışsın gibi..

    annem geldi 2-3 gün önce bir iş için, o günden beri birlikte takılıyoruz, ben işten geliyorum annem evde beni bekliyor oluyor, eve bi giriyorum televizyon sesi açık -ki ben tv izlemem-, ışıklar yanıyor, içerde yemek kokusu buram buram, ev mis gibi temizlik kokuyor, ben masayı hazırlıyorum, yemeğimizi yiyoruz, tv'deki bi programa kahkahalarla gülüyoruz, o sadece bahanesi oluyor aslında nasıl da gülesimiz varmış. dışarı çıkıyoruz gezip, eve gelip, tekrar çay koyup oturuyoruz falan filan...

    bugün yolcu ettim annemi ama dalgınlık ya işte aklımdan çıkmış, eve bir geldim her yer kapkaranlık, ışıklar haliyle sönük, yemek kokusu yok sadece temizlik kokusu sürüyor, ısıtıcı açılmamış soğuk yüze vuruyor, mutfağa girdim mandalina almış bana annem, tabağa hazırlamış gelince yerim diye. dolabı doldurmuş aç kalmasın benim uyuşuk kızım diye.

    geliyorum oturuyorum odama. o an bir şeyler ağır geliyor, sapıtıyorum. sanki 7 senedir ailesinden ayrı yaşayan hatta 5 aydır evde tek başına yaşayan ben değildim de dedemdi. -selamlar dedem-

    ilk ağırlığı üstümden atıyorum, biliyorum yine alışacağım, çok değil ertesi gün.
    şimdi televizyonu açtım, izlemesem de evde ses oluyor. güzel bi şey bu. evet.

    (bkz: yalnızlığa alışmak)

  • linkin park'ın faint şarkısı ile gaza geldiğimiz liseli ergen yıllardı. bu adamları en son ne zaman dinlediğimi bile hatırlamıyorum ama isimlerini görünce bi gülümsetti, iyi kötü dinlemişiz işte anı olarak kalmış bize.