hesabın var mı? giriş yap

  • yetişkin bağlanması üzerine olanı bartholomew (1990) tarafından geliştirilmiş teori. bu teoriye göre insanlar bebekliklerinde birincil olarak bağlandıkları kisiyle*aralarında olan ilişkiye göre gelecek yaşamlarındaki bağlanma stillerini geliştirirler ve bu onların hem arkadaş hem de romantik ilişkilerini etkiler.
    teoriye göre 4 çeşit bağlanma stili vardır. güvenli baglanma tarzı(secure), saplantılı (preoccupied), kayıtsız (dismissing) ve korkulu baglanma tarzı (fearful).

    1) güvenli bağlanma tarzı, düşük kaygı ve düşük kaçınması olan bireylerde görülür. güvenli bağlananların hem kendilerine hem de ilişkilerinde karşılarındaki kişiye güvenleri vardır. ama mesela bağlandığı kişi sevgilisiyse, sevgilisi bıraktığında bunu kabullenir*, gitmek istiyorsa gider diye düşünür, yoluna devam eder. güvenli olanların kendilerine ve bağlandıkları kişiye tutumları pozitiftir, yani hem kendilerine hem karşılarındakine değer verirler.

    2) saplantılı bağlanma tarzında yüksek kaygı ve düşük kaçınma vardır. bağlandığı kişiye yapışır, sanki mutual yaşam sürmek ister, bırakılmaya dayanamaz, aşırı kontrolcü ve kıskanç tipler bu gruba girer. kendileri hakkındaki görüşleri negatiftir (bkz: aşağılık kompleksi) bağlandıkları kişiye karşı pozitiftir yani onu gözlerinde büyütürler.

    3) kayıtsız bağlanma yaşayan insanların düşük kaygı ve yüksek kaçınmaları vardır, yani ilişkiye girmeye istekli değillerdir ama bunun sebebi kaygılı olmaları değildir. ilişkilerde karşılarındaki kişiye değer vermezler, sadece kendi çıkarlarını düşünürler. bunların kendilerine bakış açıları pozitiftir, bağlandıkları kişiye karşi negatiftir yani kendilerini bir şey zannedip karşılarındakine değer vermezler. işkolik insanların bir kısmı böyledir, işler yüzünden ilişkiye vakitleri olmadığı gibi bahaneler üretirler halbuki insanlara değer vermeyip kendilerini yücelttiklerinden düzgün ilişkiler yaşayamıyorlardır.

    4) korkulu tarz kişininse yüksek kaygı ve yüksek kaçınması vardır. ne kendisine ne karşısındakine değer verir yani ikisine de tutumu negatiftir. böyle insanlar ilişkiye girmekten kaçınırlar, diğer insanlardan uzak dururlar ama kayıtsızlar gibi kendilerini bir şey sandıklarından değil değersiz olduklarını ve kimsenin onları sevmeyeceğini düşündüklerinden olur bu.

  • bilhassa bazı bilgisayar ve konsol oyunları ile gerilim filmlerinin vazgeçilmez unsurlarından biridir bu. filmin ya da oyunun bir anında mutlaka kahramanlar bilim adamının kaydettiği günlüğe ulaşırlar. kaydettiği diyorum, çünkü bu üzeri tozlanmış ciltli bir defter de olabilir, bir dizi ses bandı ya da video kaydı da... yani sonuçta kimsenin kalbini kırmak istemiyorum. kültürün sanatın klişesi olacak tabii. hayat da zaten bir klişe yumağı değil mi kedi gibi oynadığımız ama hala içimizdeki boşluğa dokunan ve bizi alev alev üşüten? (la yörü git!)

    burada beni rahatsız eden 2 şey var dostlarım:

    1. ısrarla bu günlüğü okuyan insanların deneyin sonucuyla ilgili olarak şaşırmaları.

    2. bilim adamının kaydın bir yerinde "hiç böyle yapmazlardı", "bugün tuhaf bir şey oldu" vs vs... deyip "kaçın lan kaçın arrrrrooooovvvv geliyle" diye bir dehşet mesajıyla olayı bitirmesi.

    bakın bir örnek verelim:

    3 aralık

    bugün yıllardır süren araştırmalarımın ilk sonuçlarını almaya başlıyorum. koyun-tavuk-insan ve gergedan dna'larını karıştırıp arsenikte beklettim. üç ay boyunca düzenli olarak plütonyum ve uranyum zerkedip, radyoaktif ışınlara maruz bıraktım. sonuç şaşırtıcı... kuluçka evresi başladı.

    19 ocak

    aman yarabbi... bugün çok tuhaf bir şey oldu. bu "şey"... bu "şey"... ama hayır, artık onun bir ismi var. ona at serumu deneyinde kaybettiğim bacanağımın adını verdim... onun adı artık cengiz.

    27 ocak

    doğalı bir hafta oldu ama şu an cengiz'in vücut fonksiyonları 38 yaşındaki bir adam, 4 yaşındaki bir gergedan, 14 aylık bir tavuğunkine eş değer. koyun kısmıyla ilgili yaş tahmini yapmak istedik ama sonuç olumsuz. en sonunda cengiz'in döş kısmından bir numuneyi vedat milor'e gönderdik. "erzurum civarında otlamış 6 aylık yağlı kuzu bu... kekremsi, güzel..." diye mail attı. o kısımları komple kesip kavurma yaptık. şu an cengiz'in döş kısmı yok.

    4 şubat

    hiç böyle yapmazdı... koyun kısmını yediğimiz için artık otla besleyemiyoruz. sanırım bir canavar yarattım, bugün asistanım erkan'a kendi yumurtalarını atmış. sanırım artık aman allam yo yo yooooodoooooooo....

    *

    yooooooo tabii... ne bekliyordun, ne olacaktı? bayrama el öpmeye mi gidecektin cengiz'le, düğünde halay mı cekecektin? yoooooo tabii.

    işte bu noktada video görüntüsünün aniden bulanıklaşması, ses kaydının bozulması ya da günlüğün ilgili kısmının cardattanak yırtılmak (kan iziyle birlikte) suretiyle "kayıp" olması çok olağandır. ama dediğim gibi beni asıl sinirlendiren bu günlükler ulaşan insanların tepkileri: "burda ne olmuş böyle tanrım..." lan ne olmuşu var mı, deney adı altında binbir mahluku karıştırıp aşılaya aşılaya hayvan etmişler, canavar etmişler hepsini. ne bekliyordun ki? deneyse en güzel deney gregor mendel'in bezelye deneyidir kardeşim. biliyorsunuz deney sonunda mendel, bezelye'nin yanında giden en güzel şeyin pirinç pilavı ve ayran olduğu sonucuna vardı. bakın üç yüz yıldır yiyoruz, bakliyatçı çiftçinin de yüzü gülüyor. allah razı olsun. geçenlerde mendel'in günlükleri çıktı yky'den. okudum. ziraat bankası tarım kredisine başvuran çiftçi günlüğü gibi günlüğü. ne bir fevrilik var, ne bir aşırılık. bezelyeler kıvama geldi diyor, mavi gözlü sedat yanımdaydı diyor bilme ne. bilimse bu da bilim, günlükse bu da günlük işte.

  • takı merasimi esnasında damadın, kendisini tebrik eden arkadaşına; "sağ ol kardeşim! daha iyisi senin olsun." demesi.

    üstelik bunu kameraların tüm netliğiyle kaydetmiş olması ve kız tarafı, erkek tarafı hep beraber düğün kasetini izlerken gelinin babasının içinden geçirdiğini yanlışlıkla dile getirerek "araba almış sanki pezevenk! demesi.

    işte o an; damadın rezillik rekorunu, kayın pederin egale ettiği andır.

  • en büyük sebeplerinden ikisi efes antik kenti ve meryem ana evi ve kilisesi'dir. bunlar haricinde de fazla para harcamadan en güzel koylara, yakılarak, yıkılarak yapılan otellerde konaklayabilmeleridir.

    edit: konu bu kadar yürümüşken cruise turizmi ve anadolu turu ile türkiye'ye gelen bir turistin gezi rehberini yayımlayalım. (istanbul limanı kapandıktan sonrası için direkt kuşadası kısmına bakın.)

    cruise gemisi ile gelenler:

    istanbul'da şu aktiviteler yapılır:

    topkapı sarayı, ayasofya, sultanahmet camisi ve yerebatan sarnıcı gezilir. halı, kuyum, deri ve hediyelik eşya satışı yapılan center'lara gidilir. boğaz manzaralı yemek yenir ve gemiye dönülür.

    center'larda alışverişleri için rehber ve tur şirketi komisyon alır ancak satın alma zorunluluğu yoktur. buralarda halı yapımını ve kuyumculuk temellerini görebilecekleri mini atölyeler bulunur. sunumu izledikten sonra dileyenler alışverişe geçer.

    kuşadası'na gelinince şu aktiviteler yapılır:

    otobüs ile selçuk'a gelinir, meryem ana evi, efes antik kenti, şirince, artemis tapınağı ve isa bey camisi gezilir. halı köylerinde yine halı dokumasına dair istanbul'dakinden daha kapsamlı bir sunum yapılır. dileyenler alışveriş yapar sonrasında yine bu halı köylerinde yemek yenir ve gemiye dönülür.

    bir de anadolu turu ile gelenler var:

    bu turlarda efes antik kenti, meryem ana evi, yedi uyurlar, artemis tapınağı ve isa bey camisi görülür, cruise ile gelenlerde olduğu gibi kapsamlı bir halı dokuma eğitimi alınır. pamukkale travertenleri görülür ve kapadokya'ya geçilir. kapadokya'da peri bacaları gezilir, balon turu yapılır ve istanbul'a geçilir.

    istanbul'da topkapı sarayı, ayasofya, sultanahmet camisi ve yerebatan sarnıcı gezilir. halı, kuyum, deri ve hediyelik eşya satışı yapılan center'lara gidilir. boğaz manzaralı yemek yenir ve gemiye dönülür.

    en düşük kapsamlı turlar bunları içerir ve bu aktiviteler alınan fahiş komisyonlara rağmen turistler için oldukça ucuza gelmektedir. kısacık bir sürede az bir parayla bu kadar gezer turistler. biz türkler'de ise bunların hepsini yapmış kişi sayısı oldukça azdır.

    not: alınan fahiş komisyonlara dair bilgi isteyenleri de daha önce yazdığım entry'e alalım.
    (bkz: tur rehberliği/#119616788)

  • başbakan hasan.
    bu adamı meclise sokmalıyız. bu adam ülkenin kurtuluşu. bu adam zor zamanda dumanların arasından çıkan bir kahraman.
    hem bu adam da uzun.

  • dönüşen ekşi değil, türkiye. hastalıklı ve nefret dolu, anksiyete dolu bir sosyoloji hakim oldu ülkede. özellikle büyük şehirlerde. ekşi'nin durumu bunun açık bir göstergesi. vaziyet iyi değil.

  • yıllar geçtikçe acı yiyebilme eşiğim düştü, düştü de denemez esasında, tamamen bitti. bazen bir iki tanecik pul biber filan atarım belki. bir akşam sarhoşken, kelle paça içmeye gittim. baktım menüde, adana usulü kelle paça yazıyor, hmm bu ne ola ki dedim ve sipariş verdim. çorba geldi, garsonun elinde de bir şey var, koyayım mı dedi, ekstra ve bedava gıda olduğu için, koy dedim. aga bak size yemin ediyorum, yanıyorum, alev çorbası içiyorum, ejderha kanı içiyorum, bir yandan da sarhoşum inatla yemeye devam ediyorum, kelimden aşağı nehir akıyor, garsonlar gelip, iyi misin dediler, iyiyim iyiyim bir şey yok dedim. bir ay geçmedi onun acısı, hala arada aklıma gelir. hayır, salak herif, adana usulü diyor, neyini merak ediyorsun, ne olabilir sence. neyse, bu da böyle bir anımdır, herkese sevgiler, hürmetler.

  • yerçekimi 2 kat artarsa 3 katına çıkmış olacağından sözlükte yapılan tanımların da değişmesine neden olacak durumdur.

    kütlemiz değişmez, ağırlığımız 3 katına çıkardı.

    belki de tek faydası ayaklarımız yere sağlam basardı, aklımız bir karış havada olmazdı.

  • rize'de gençlik ve spor bakanlığı tarafından yaptırılmış yüzme havuzudur.

    ihale bedeli 1.853.000 tl olan yüzme havuzu, çöp dolgusu ile kazanılan alana inşa edilmiş ancak yakınındaki yoldan ağır tonajlı araçlar geçtiği için havuz bir türlü dolmuyor sürekli su kaçırıyormuş.

    link:

    ülkenin neresinden tutarsanız tutun elinizde kaldığını gösteren olaylardan biri. marmaray'ı açarlar bozulur, hızlı tren yaparlar hayvanların göç yolları hesaplanmadığı için her gün yüzlerce kuş ölür kuşların göç yolunu değiştirmesini beklerler, tramvay yapılır eğim hesabı yanlış olduğu için yokuşu çekici ile çıkmak zorunda kalır, metroya dozer çarpar, köprünün yeri yanlış hesaplanır olan milyonlarca ağaca olur.

    ve hala bu adamların hizmet ürettiğini düşünen birileri çıkar ve savunur.

    alın lan 1.853.000 tl kime nasıl neden verildi, yazıktır günahtır....

  • haberin girişine bak :

    "trabzon'un çaykara ilçesinden 51 yıl önce heyelan nedeniyle van'ın özalp ilçesindeki iki köye göçen karadenizliler, yöre halkıyla yıllardır huzur içerisinde yaşıyor."

    sanki çeçenistan'a göçmüşler adamlar. göçtükleri yer yine bizim toprak. anadolu ajansı nereye varmaya çalışıyorsun?