ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
otuzluk abilerden genç sözlük erkeklerine öğütler
-
kendinizi layık gördüğünüz işte bir başkası çalışacak;
istediğiniz arabaya bir başkası binecek;
beğendiğiniz kıyafetleri bir başkası giyecek;
ve hatta
sevdiğiniz kadın bir başkasıyla evlenecek.
üzülmeyin...
kırıkkale'de gece otelde odasına erkek giren kadın
-
yasananlar mi daha korkunc yoksa olay sonrasi ekiplerin ruya gormussunuzdur ehe mehe, hadi sizi baristiralim tarzi yaklasimi mi daha korkunc. karar veremedim.
karısı kızıyla rakı içen insan
-
babam ciddi anlamda alkolikti. her gün bir yetmişlik deviren insan. * ben beş yaşıma gelince ettiğim bir laf üzerine komple bıraktı. ilaç, tedavi, destek almadan. bir gece çok sarhoş geldi eve, annemin ve babaannemin tuhaf bakışları eşliğinde abdest aldı, salondaki aynalı büfenin üzerinde duran kuranı indirdi, yemin etti bir daha içmeyeceğine. gecenin bilmem kaçı. kimse inanmadı. ben inandım. beş yaşında bir velet olarak, payım vardı bu işte, nasıl inanmayayım?
içmedi de... hatta sarsıntılı geçen, tüm vücudunun kurdeşen dökerek tepki verdiği, mikrop kapmasın diye ispirto ile kaşırken her yerini, elinde kalan ispirtoyu içine çekerken utanıp kıvrandığı günlerin ardından bağımlılığı tamamen bitti.
bu defa da "sofra" günleri başladı. ailemdeki tüm ehli keyiflere kendi elleriyle sofralar kurdu, içkilerini aldı, onlarla sabahlara kadar sohbet etti. öyle bir meydan okuma. bir yudum dahi içmedi kendisi bir daha ama.
işte biz büyüdük. bara falan beraber gelir, bize ısmarlar, öyle seyrederdi. sadece bir kere, su kenarında rakı içen insanlara bakıp, "keşke ağzımla içebilseydim şu mereti" demişliği var ki, hepimizin içinde yaradır.
keşke be baba. seninle hiç karşılıklı keyif yapamadık baba kız gibi ama biliyorum ki kralını yapardık olsaydın. kralını yapardık, zamanında bokunu çıkarmasaydın. kardeşimle yapıyoruz şimdi bunu. annem de ne seversek onu koyuyor sofraya, ne istersek onu pişiriyor. görsen derdin ki, "ulen, karı benim yetmişlikleri tuvaletlere döktü, bahçe duvarlarında kırdı, çocuklara sofra kuruyor, başlarım öyle işe"
eee bizde de böyle*
bir babanın en mutlu olduğu an
-
gunu bok gibi gecmis binbir dert tasayla gunu bitirmis
gunu bitirirken de pili bitmis bir babanin
sizip kaldigi koltukta
boyu 90 santim olan 2 yasindaki oglunun
kendi boyundan buyuk yastik bir elinde
diger eliyle basini koydugu sert koltuk kolcagindan ayirmaya tum gucuyle israr ettigi
babanin o sersemlikle
n`oluyoruz lan
deyip gozunu actiginda ogluyla gozgoze gelip
baba yassik baba yassik
lafini duydugu andir.
ki omre bedeldir.
thy hostesinin yırtık ayakkabı giymesi
-
kimse yanında yedek babet taşımıyor belki o an yırtıldı belki de yırtıldı fakat yenisini almaya gidecek boş günü yoktu.çalışan görev başında bir insanın fotoğrafını burda paylaşmak en kibarca o.çocukluğu.pis terbiyesiz.
merkantilizm
-
kökeni 15.yy'da güney amerikayı soyan ispanyollara kadar gider. onları da gemilerinin yolunu kesen ingilizler soymaktadırlar. ve böylece ülkesine en fazla ganimetle dönüp değerli maden yığanın en güçlü olduğu inancı yerleşir. oysa asıl zenginlik hala doğunun besin ve tekstil kaynaklarındadır. ve altın üzerinde oturanlar dokunduğunu altın yapan kral midas'ın yazgısına uğrayacaklardır.
yiğit özgür
-
eski formunu yakalamış olan yazar/çizer.
*
okul, muhtemelen 3., 4. sınıf, öğretmen, öğrenciler:
öğrt: birinci dünya savaşı kaç yılında başladı?
öğrencinin biri cevap vermek için kendini yırtar... ama öğretmen görmek istemez...
öğrn: öğretmenim!! öğretmenim!!
öğrt : kimse bilmiyo mu?..
öğrn : öğretmenim! ben ben!!
öğrt : başka?
öğrn : öğretmenim!!!
öğrt : hiç biriniz çalışmadı mı evladım?
öğrn : öğretmenim öğretmenim!!
öğrt : nolur lan biri daha kaldırsın parmak!..
öğrn : ben ben!! öğretmenim!!!
öğrt : yanlış da olsa kabul edicem... hadi..
öğrn : öğretmenim!!!
öğrt : alacağınız olsunlan... peki korhan tamam... sen söyle...
öğrn : at y.rrağı!!!
öğrt : memnun musunuz şimdi?
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
- dunya sadece siyah ve beyaz renklerden olussaydi, sizce neler degisirdi?
- su sacma morcivert kravatinizi takmamis olurdunuz..
tüm türkiye'nin yanlış telaffuz ettiği kelime
-
dumbbell.
buna dambıl diyen tek ülkeyiz.
dumb-bell. baya dambbel yani. hatta dumb’ın b’si sessiz gibi olduğundan dambel. bell'i bıl diye okumak mantıklı geliyor mu yaw litfin ama.
türkiye'nin badem üretiminde dünya 4.'sü olması
-
o da bir şey mi!
fındık, incir ve kayısı üretiminde dünya 1.
antep fıstığı üretiminde dünya 2.
ceviz üretiminde dünya 4. süyüz.
ama halkımız bunların tadını unuttu maalesef. sebebi, yanlış politikalar sonucu liranın değersizleşmesi ve sonucunda alım gücünün azalışı. hepsi ihracata gidiyor.