hesabın var mı? giriş yap

  • serbest stil dövüş tekniği konusunda genç yaşta uzmanlaşmış bir kardeşimizdir.

    yalnız o elektrik kutusunun üstüne çıkıp ilginçli tekme atmak nereden aklına geldi çok merak ediyorum. hani futbol oynarken artistlik yapan elemanlar olur ya, sırf hareket yapmak için pozisyon bekler, burada da eleman sırf hareket yapmak için uygun dövüş zemini aramış yıllarca da sonunda denk gelmiş gibi. saygı duydum.

  • savcıya, haneme tecavüz edip beni öldüresiye dövdüler diyeceğine bunların fetöcü olmasından şüpheleniyorum deseydi serbest falan bırakılmazlardı.

    türkiye normlarında olası bir haber

  • annem, ben dört ya da beş yaşlarındayken gündelige başladı. babamın fırında (fırın işçisiydi), abilerimin okulda ve annemin gündelikte olduğu karanlık kış günlerinde evde tek başıma kalmaya korkar ve annemin evin anahtarını boynuma asmam için yaptığı kolyeyi başımdan geçirip dışarı çıkardım; bilmediğim sokaklara girip orada kaybolmak için. kaybolup, evi bulmaya çalışırken vaktin daha hızlı geçtiğini keşfetmiştim çünkü.
    sevgiliyi beklemek de biraz bunun gibi bir duygu. boynunuzdaki anahtar yerine kalbinizde sevgisi, aklınızda imgesi, dünyaya açılıp vakit geçsin diye kaybolmak sevgiliyi beklemek.

  • batman'in kendisi ciddi, düşmanları laubalidir. spiderman'in kendisi laubali, düşmanları ciddidir.

  • bu yıllar sonra gelen devam filmi fikri çok iyi sonuçlar vermemişti bildiğiniz üzere. matrix'inden star wars'una çok defa denendi ama salondan çıkarken hepimiz o havanın tekrar yakalanamadığını düşünüyorduk. çünkü her filmde işte devir değişti, eski kahramanlar köşeye çekildi ve serilerin ruhuna pek uymayan yeni durumlar ortaya çıktı deniyordu. bu nedenle maverick ilk duyurulduğunda pek bir heveslenemedim. ancak sonra fark ettim ki bu projenin içinde tom cruise var ve bu adamın olayı zaten yaşlanmamak. yani ne olursa olsun yeni bir dönemdeyiz deyip filmin ruhunu öldürmeyeceklerini düşündüm ve cuma akşamı koşa koşa sinemaya gittik. şimdi film nasıl olmuş bir bakalım.

    --- spoiler ---

    biraz önce bahsettiğim üzere bence yeniden çevrimlerin ya da devam filmlerinin en büyük hatası bizim ilk filmlerde sevdiğimiz şeylerden çok uzaklaşmaları. mesela böyle bir durum star wars için geçerlidir. yeni üçlemede güçlü kadın temasını zorla hikayeye sokmaya çalışmışlardı. (güçlü kadın temasından şikayet etmiyorum yanlış anlaşılmasın benim derdim bunu hikayenin içine tam ekleyememelerinde) ancak buna gerek yoktu çünkü taa allah'ın 1977'sinde bunu yapıyorlardı zaten. a new hope'un başında han solo, her işten kaçmaya çalışan çıkarcı bir insanken, luke ise bunalımlı ergen gibi takılıyordu. o sırada leia galaksiyi kurtarmak adına ölüm yıldızının planlarını çalıp darth vader'ın karşısına dikilmekle meşguldü. bunu da hikayenin doğal akışı içinde yapıyorlardı.

    benim top gun maverick filminde en sevdiğim nokta da bu oldu. oturup ilk filme bakmışlar izleyici neyi beğenmiş, anlatılan filmin ruhu nedir tekrar çalışmışlar ve ikinci filmde de bunları bire bir uygulamışlar. top gun'ın olayı nedir? donanmanın en iyi pilotları bir araya gelecek, zorlu bir görev olacak, işte uçaklar vın vın uçacak, bir takım ego çatışmalarına girilecek, arkadaşlık dostluk ön plana çıkacak, deri ceketli tom cruise karizmatik şekilde motora binecek, bira falan içip kafa dağıtacaklar, maverick otoriteye falan karşı gelecek. tüm olay bu. izleyici bundan farklı bir şey beklemiyor zaten. herhangi bir ekleme yapmaya ya da farklı bir söylemi zorla dahil etmeye gerek yok ve top gun maverick tam olarak bunu başarıyor.

    tabi ki güncellemeler var çünkü aradan 36 sene geçmiş. ancak bunu da kalp kırıcı bir şekilde yapmıyorlar. sadece filmin başında pilotların devri bitti drone falan olacak deniyor. bu konuyu film boyunca devam ettirseler ve ana karakter işte bizim dönemimiz geçti diye üzülse sıkıcı olurdu. ancak film boyunca bir daha drone konusu hiç açılmıyor bile. bu olayın kalp kırıcı olma sebebi de şu; ben mesela han solo'nun, leia'nın luke'un falan yaşlandığının tekrar tekrar hatırlatılmasını istemiyorum. çocukluk kahramanım onlar benim, neden gözüme sokuyorsunuz bu konuyu manyak mısınız? bu filmde ise tom cruise'un inatla yaşlanmamasının da etkisiyle, yaşanan değişimi sadece hikayede yapılan atlamayı tutarlı şekilde oturtmak için kullanmışlar. olması gereken de bu aslında.

    filmin bir diğer güzel noktası da konuyu çok dağıtmadan ilk top gun'da hiç konuşulmamış ancak çağın ruhuna uygun olsun diye zorla eklenecek konulara hiç girmeden pür aksiyon yaşatması. aksiyon filmlerinin bile ilk yarısı görece sakin geçer. bu filmin ilk yarısında ise maverick'in kötü duruma düşmesi gerekiyor ki top gun'da öğretmen olmayı kabul etsin. orada işte bir köşeye atılmış üzgün bir ana karakter yerine prototip uçakla ses hızının 10 katına çıkan ve uçağın parçalanmasına neden olan bir pilot izletiyorlar bize. bu da izleyiciyi yakalamak için gerçekten mükemmel düşünülmüş bir fikir.

    filmin devamında ise gerçekten heyecan verici çekimler olduğunu söylemeliyiz. şimdi ilk top gun filmi 1986 yılında yapıldı ve o zaman sinema için kullanılan kameralar baya büyük ve hantal şeylerdi. o nedenle kokpite kamera koyup doğru düzgün çekimler yapmak çok zordu. bir de havada çekim imkanı falan daha düşüktü. şu an ise cep telefonuyla 4k görüntü alabiliyorsunuz. bu da izleyiciye daha detaylı görüntüleri daha net şekilde aktarma imkanı sunuyor. mesela uçaklar tırmanışa geçeceği zaman gazı ittirip yönlendirme kolunu eş zamanlı olarak geriye çektikleri bir çekim var. bunu ne zaman görseniz aha bir aksiyon geliyor diyorsunuz ve o 2 saniyelik cut bile filme muazzam bir heyecan katıyor.

    film senaryo anlamında da heyecanlı. hatta seyirciyi şaşırtacak şöyle ufak bir numarası da var. şimdi filmin büyük çoğunluğunda tek bir görevden bahsediliyor. işte vadiye giriş yapılacak, radar seviyesinin altında uçulacak, hızlı olunacak ki karşı taraftaki uçaklar bize yetişemesin, bir tırmanış yapılacak tepe aşılırken uçaklar ters dönecek, hedefe dalış, iki ekibin arka arkaya isabetli atışı ve sonra 10 g'lik tırmanış. rakamlarla aranız iyiyse kaç knot'ta gidilecek irtifa kaç feet olacak onu bile hatırlarsınız. bu durum izleyiciye bir güven duygusu da veriyor çünkü ne olacağını biliyorsunuz zaten. bu noktadan sonra rooster'ın ve maverick'in vurulmasıyla film o güvenli alanı ayağınızın altından çekip alıyor ve ne olacağını bilmeye film boyunca alışık olduğunuz için o son aksiyon kısmının heyecanı 3'e 5'e katlanıyor. ha yine belki klişe işler oluyor ama film ilk kısımda senaryo inşasını o kadar iyi kurmuş ki son anda kurtarma gibi şeyler bile izleyiciye eğlenceli geliyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak sanırım en beğendiğim ve eğlendiğim devam filmi bu oldu. işleri çok karıştırmadan izleyici neyi sevdiyse onu yapıp geçmişler. gün batımına doğru arabanın başında bekleyen sevgili çok mu klişe dememişler mesela top gun biraz da poz kesme midir, diye sormuşlar. evet yanıtını alınca basıp geçmişler sahneyi sonuç da muazzam keyifli bir film olmuş.

    bir de tabi ki filmi izleyip yine yaldır yaldır inceleme videosunu yaptık. ona da bakmak isterseniz linki burada. https://youtu.be/-v3jylimfs4

  • milan baros (2014): "onun çok muhteşem bir hoca olduğunu söylerlerdi ama çalıştıktan sonra gerçeği gördüm. dünyada ondan daha iyi olan bir sürü hoca var. fatih terim'in maç öncesi taktik konuştuğunu hatırlamıyorum. sadece rakibi yıkmak, parçalamak gibi şeylerden bahsederdi"

    frank de boer (2008): "2000 yılında kazanılan uefa kupası'ndan dolayı bana göre başı hâlâ göklerde, bulutların arasında geziyordu. ama şunu söyleyebilirim ki, çok mükemmel bir antrenör değildi. kendisi futboldan çok dış görünüşüyle meşguldü. benim hiçbir yerde görmediğim bir şeydi. yarım sezonluk bir dönemde aynı kıyafetle diğer antrenmana çıktığını görmedim. bu gerçekten inanılmazdı. tam anlamıyla gerçek bir megalomandı”

    andrea pirlo (kitabından alıntılar): “dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.

    terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.

    terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver. doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’

    tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’

    bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.

    bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.

    ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’

    savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”

  • edit: herkes chrome eklentisi önermiş ama biz tv'den izliyoruz, laptop ekranından dizi film izlemeyeli çok oldu. :) tv'de eklenti yok maalesef.
    -istediğimiz hızda oynatabilme özelliği. youtube'taki gibi bazı belgeselleri 1,5 ya da 2x hızda izlemek istiyorum. 1 hızla izleyince zaman kaybı gibi geliyor.
    -izledim olarak işaretleme. örneğin back to the future serisini önceden izledim, netflix önerip duruyor. üstüne tıklayıp "daha önce izledim" diyebilmek lazım.
    -ayrı ayrı listeler oluşturabilmek. şu an her şeyi tek bir listeye kaydediyor ama ben dizileri ayrı, filmleri ayrı listelemek istesem bile yapamıyorum.
    -görüntü kalitesini elle ayarlayabilmek. her seferinde başta kalitesiz başlayıp yavaş yavaş kalite artmasından sıkıldım. veya cam gibi izlerken aniden görüntü bulanık bulanık oluyor detaylar kaçıyor. seçelim 1080'i, internet uygun değilse dursun yüklesin devam etsin.
    -orijinal film ve dizi isimleri seçeneği... filmler genelde türkçeye çevrilmiş oluyor. çözüm olarak ing dil yaparsanız bu sefer türkçe içerikler ingilizceye çevriliyor.`
    -birkaç saniye izlenen içeriği hemen "izlemeye devam et" kısmına eklemesin. yanlışlıkla bastığım bir film bile hemen orada görünüyor, kaldırmak için siteden ya da uygulamadan uğraşmak gerekiyor.

  • --- spoiler ---

    adamımız bence tiyatroda, kendini vurdugunda ölüyor. son uçuyor mu acaba diye tartışılan sahne ve öncesi adamın ölmeden önceki hayali. daha dogrusu ölerek başardıgını umdugu seylerin hayali diyelim. gazeteye çıkması, kızının istedigi cicekleri getirmesi, birdman'den kurtulusu, sanatıyla ilgi odagı olması, ailesini toparlaması ve sonunda gercekten uctugunu gormek hatta kendiyle hic gurur duymayan, sevmeyen kızının buna şahit olması... hepsi adamın icindeki uktelerdi. siren sesleri de tiyatroya gelip kahramanımıza mudahale etmeye calısan ambulans falan işte. o siren sesleri bitmiyor film bitince, cast donerken de suruyor.yani emma stone yukarı bakıp guluyor ama o anda siren seslerinin bitmeyişinden bi terslik oldugunu anlıyoruz. bu benim fikrim tabi quorada falan bu hala tartışılıyor. yani bu bir muamma. o yuzden kesin şudur demek hata gibime geliyor.

    ek olarak:film, o kendini vurma sahnesi dışında hic kesintiye ugramıyor. bir tek hastane sahnesine gecerken o geciş karartısını goruyoruz. sanki karakterin gercek hayatıyla baglantımız kopmuş da hayalıne girmişiz gibi.
    --- spoiler ---

  • ilginç bir insan. yeri geliyor dünyayı kurtarıyor, yeri geliyor kendini kurtarıyor. zaten şu hayatta bana sorarsanız kendisini kurtarabilmiş bir tek insan var, o da cüneyt arkın. filmlerine dikkat edin mesela, babasını kurtarıyor ama kendi, çünkü babasını da kendi oynuyor, dedesini kurtarıyor ama kendi, çünkü dedesini de kendi oynuyor.

  • ben yazları arabama çocuk kitapları stoklarım. ışıklarda su satan veya para isteyen çocuklara veririm. ışığın yanmasına uzun süre varsa hepsini gösteririm, içlerinden seçerler vs.

    bir gün bir ışıkta bir oğlan çocuğuna sherlock holmes vermişim. aradan birkaç hafta geçti. başka bir ışıkta baktım yine aynı çocuk. abla sen o dedektif kitabını veren abla değil misin dedi, evet benim dedim. abla kitap çok güzeldi, başka var mı diye sordu. ben de yanımda yok ama alırım dedim. aldım, arabaya koydum ama çocuğu tekrar göremedim maalesef.

    bir keresinde de bir çocuğa verdim bir kitap. eve geldim. bizim semtteydi zaten. bi yarım saat sonra arkadaşım aradı, ışıklardaki çocuğa kitabı sen mi verdin, direğin dibine oturmuş okuyor diye.

    10 kitap veriyorsam, 2'si okuyor kesin. diğerleri atabilir ya da satabilirler. 2 kişiye hayal kurdurup, gelecekleriyle ilgili bir şeyler düşündürebildiysem yeterli.

    debe editi: herkese güzel düşünceleri için çok teşekkür ederim.

    organ nakli hayat kurtarır. organlarınız bağışlayın. karaciğer ve böbrek için canlı verici bile olabilirsiniz. korkmayın. hayat kurtarın.