hesabın var mı? giriş yap

  • her bir halttan kaçış gezegenim. büyülü dünyam.

    13 yaşımda, hayatıma ilk girdiğinde beni nasıl etkilediyse ve nasıl sevdiysem şuan 27 yaşımda beni yine aynı şekilde etkiliyor harry potter’ın dünyasının içindeki herşey. büyüler, süpürgeler, iksirler, sihirli yaratıklar ve pek tabii hogwarts'ın içinde kaybolmayı çok seviyorum. ne zaman kaçmak istediğim bi konu olsa kitaplardan birini elime alır gömülürüm. bayılıyorum.

  • sporcu kimliğinin yanında şov adamıdır. maçlarından önce ve sonraki söylemleriyle, mimikleri ve vücut dili ile muazzam şovlar yapmıştır.

    ernie terrell'ın maçtan önce kendisi ile taşşak geçip "cassius clay" demesi ve muhammed ali'nin maçta terrell'a her yumruk atışında "what's my name?" demesi unutulmazlar arasındadır.

    muhammad ali'nin, yerde yatan sonny liston'un tepesinde bütün heybeti ile durup spor tarihinin en iyi karelerinden birini vermesi.

    benim en sevdiğim şov'u ise; george w. bush'un, muhammed ali karşısında yumruklarını havaya kaldırıp "ehehehe" tribinde takılması, muhammed ali'nin bu şaklabanlığa cevabı, hastalığı nedeniyle titreyen elini şakağına kaldırıp "delirdin herhalde" der gibi oynatması.

    muhammed ali gelmiş geçmiş en iyi sporcu olmasının yanı sıra, çok iyi bir şov adamıdır.

  • https://www.youtube.com/watch?v=pyyzfcvqfrg

    1981 yapimi kult otesi film. yonetmenligini hollywood'da bir turlu hakettigi saygiyi goremeyen efsane yonetmen john carpenter (bkz: john carpenter/@lemre) yapmistir. basrolunde ise yine hollywood'da bir turlu hakettigi degeri goremeyen muhtesem oyuncu kurt russell (bkz: kurt russell/@lemre) vardir. ayrica lee van cleef, isaac hayes ve harry dean stanton gibi karizma abidesi oyuncular da filmde rol alir.

    butun john carpenter filmleri gibi bu film de yeterince butce bulamadigi icin produksiyon kalitesi hakettigi kadar yuksek degildir. buna bagli olarak sanki kalitesiz/dusuk kaliteli bir filmmis intibasi uyandirabilir ama john carpenter'in buyuculugu de her turlu imkansizliklara ragmen caginin otesinde mukemmellikte isler cikarabilmesidir zaten. karanlik sinematografisi, kaliteli kamera acilari ve carpenter'in elinden cikan gaz muziklerin de etkisi ile distopya (bkz: distopya/@lemre) bir basyapita donusur escape from new york filmi.

    konusu kisaca; new york'un manhattan adasi bir acikhava hapishanesine cevirilmis, iceri girenin bir daha cikamadigi karanlik bir beton ormanina donmustur. dis dunyanin bu durumdan haberi yoktur. bir gun amerikan baskaninin ucaginin kacirilip buraya indirilmeye calisilirken baskan acikhava hapishanesi haline gelmis manhattin adasinda kaybolur. ustelik uzerinde soguk fuzyona dair belgeler iceren bir kaset tasimaktadir. bu umutsuz kurtarma gorevi icin gonulsuz olarak da olsa snake gorevlendirilecektir.

    tabii hinzir carpenter bu filmde alttan alta ruyalar sehri ve herkesin goc edebilmek icin herseyini verdigi bir sehir olarak unlenen new york'u bir hapishane olarak resmederek, siddetin, acgozlulugun ve sucun baskenti haline cevirmesi muthis bir alt metindir (o zamanlar bu tarz cesur altmetinler yoktu, bugunden bakip alay etmeyin bununla). ayni sekilde yasadisi olarak amerika'ya sizmaya calisan gocmenler konusunu tersine cevirerek amerika'dan kacmaya calisan gocmenler seklinde yansitmasi da efsanedir. amerikan kulturunun altyapisini resmen igdis eder bu filmde carpenter. yani basit bir aksiyon filmi degil, amerikan ruyasi karsiti bir manifestodur oz be oz amerika'li bir yonetmenin elinden cikan. tabii bu tarz cesur isleri yapanlar hep batidan cikar, bu gibi isleri doguda yapmaya kaba tabirle kimsenin gozu yemez o ayri. bu bile batinin dusunce dunyasi acisindan dogudan fersah fersah onde oldugunun kanitidir.

    21. yuzyilda oyunlardan muzige kadar pek cok alanda bu kult filmden alinan sayisiz ilhamin katkisi vardir, distopya denildiginde ilk akla gelen gorsel islerden biridir kisacasi. dikkatli gozle izlerseniz bu filmdeki sahnelerin, karakterlerin, ve genel atmosferin gunumuzde sayisiz filmde ve dizide taklit edildigini gorebilirsiniz.

    eger 70'ler-80'lerdeki o kendine ozgu yaraticiligi sevenlerdenseniz mutlaka izleyin bu filmi. hatta hazir baslamisken butun john carpenter usta filmlerini de seyredin. bu degeri bilinmemis hazinenin yasarken hakkini verin.

    not: enteresan bir sekilde bu film bana surekli syndicate (oyun) oyununu cagristiriyor, belki girisindeki muzik sebebiyledir.

  • bir süredir melodisi alıp sözlerini türkçeleştirerek okuduğum eser.

    de!
    de get!
    de get lan!
    de get lan burdan!
    de get lan burdan lan kime diyorum aloo

    a-bi neden kızıyosunki
    ben sa-na-şim-di neyaptım

    aaaaaaaay ayy ayyyy(arka fon da brutalle "üstüme iilik sağlık")

    a-bi ne-den kızıyosun-ki
    ben sa-na-şim-di neyaptım

    aaaaaaaay ayy ayyyy(arka fon da brutalle "üstüme iilik sağlık")

  • 5 yaşındaki kızım, anaokulu müsameresinde sahnede babam isimli şiirini o kocaman gözleriyle kaçamak bakışlar atarak okurken, gözyaşlarımı içime akıtarak dinleyip sahneye fırlamamak için kendimi zor tuttuğum, aynı anda hem kızımı hem de kendi babamı düşündüğüm ulvi gün.

  • "senin dudakların şarap gibi ve ben sarhoş olmak istiyorum"
    -william shakespeare (dolaylı anlatım)

    "senin ağzını yerim ben"
    -sinan özen (dogrudan anlatım)