hesabın var mı? giriş yap

  • yeni nesil nfs serisi, toca serisi, gran turismo, forza, grid, project cars, colin mcrae dirt serisi ve bilimum kaliteli yarış oyunları bir araya gelip sentezlense, bu oyunun vereceği eğlence hissiyatının onda birini veremeyecek ne yazık ki, çünkü nfsu2 gelmiş geçmiş en güzel araba yarışı oyunudur.

    trtuning dergisinin de yeni yeni popüler olduğu zamanlardı oyunun piyasaya sürüldüğü zamanlar, hayvan gibi peugeot 206 gti modifikasyonu yapmak, tok kapı sesli golf ile caddelerde gezinmek hep bu dergilerle, modifiye furyasının ayyuka çıkmasıyla doğru orantılı olarak tutku haline gelmişti.

    2000'li yılların başlarında internet kafe'lerde fink atmış doksanlar jenerasyonu çok iyi hatırlayacak ki, o kafe sahibinin önünüze getirdiği karışık tost ve ayran, cebinizdeki az buçuk harçlık ve bitmek tükenmek bilmeyen araç modifikasyonu hevesi tüm ihtiyacınız olan şeylerdi. masaüstündeki grili beyazlı nfs simgesine çift tıklayıp "ea games, challenge evvvvvvvvvvverything" diye fısıldayan ablayı duyduktan sonra riders on the storm snoop dog remix karşılardı sizi intro olarak. ondan sonrası malum.

    modifikasyona ayırılan süre ile yarış yapmaya ayırılan süreyi karşılaştırsak sanırım üçte iki gibi bir oran çıkıyor, zira hayvan gibi ses sistemlerini bagaja sığdırmaya çalışmak, hatchback otomobillere kafam kadar jantlar takmak, fantastik boyalarla otomobilin orasını burasını boyamak, neon lambalarla, incik boncukla ilgilenmek insanı kendine modifiye garajı ustası gibi hissettiriyordu. oyunun kendini sevdirme sebebi de tam olarak buydu sanırım. süslediğiniz ve sanat eseriniz olarak gördüğünüz otomobilin yollarda gidişini izlemek, free run modunda sokaktaki diğer tuner'lara kafa tutmak yarışlara katılmaktan daha zevkliydi.

    oyunla alakalı olarak akıllarda kalan en üzücü detay ise hiçbir zaman online mod'da birileriyle yarışamamak kanımca. internet kafe'nin bilgisayarlarındaki oyunlar ele mahkum crack'li olunca, yapacak birşey kalmıyor maalesef. şimdi oyunun orijinaline sahip olsan da faydasız, ea games sunucuları hizmeti kestikten sonra.

    206'yla sokak aralarında çevikçe cambazlık yapmak, skyline r34 ile çılgınlar gibi drift yapmak, rx7 ile perfect shift çekip rakiplere aynadan öpücük atmak, hummer, escalade gibi ayılarla slow ride turu atmak artık hiçbir şey ile kıyaslanamayacak.

    oynarken bir de winamp'ı açıp playliste birkaç tane eminem, snoop dogg ve bilimum 2000's rap döşediyseniz siz de bizdensiniz.

    ömrümü çürüttün lan underground. bir de vice city var, allahsızsınız.

  • sevmediğim kişiliktir. gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, gücü olanın yanında, gücü ve karizması olmayanın karşısında bile olma tenezzülünde bulunmayacak kişidir. bir programını izlemiştim, bedenen özürlü fakat zihnen çok pratik bir insanı konuk etmişti. ismini hatırlamıyorum ama adam bir buluş yapmıştı. icat sahibiydi. adamı küçümser bakışlarını, aman bitse de gitsek hallerini, senle ne diye muhattap oluyorsam tavırlarını ismini duydukça hatırlıyorum.

    ama bu aynı insanı acun ılıcalı'nın karşısında, yahut karizması olan kadın veya erkek kişilerin karşısında ezilip büzülürken, onları gereksiz övgülere boğarken görüyoruz. sevmiyorum kendisi gibi burnu yüksek, içten pazarlıklı kişileri. para ve güç herşey demek değildir.

  • amerikalı joe; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. joe bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 1300 dolar kazanıyor. joe'nun dünyalar tatlısı oğlu jack, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. joe ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 500 dolar köşeye atarız ve sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir ay zorlanırız ama jack'in yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    türk mehmet; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. mehmet bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 2400 lira kazanıyor. mehmet'in dünyalar tatlısı oğlu murat, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. mehmet ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 750 lira köşeye atarız ve sonra bir dahaki ay da aynısı yaparız, sonra yine, sonra yine ve sonra yine derken 10 ayın sonunda sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir yıl zorlanırız ama murat'ın yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    bu hayatı bir koşu yarışı varsayarsak, amerikalı bizden 10 kat hızlı koşuyor ve üstelik biz daha çabuk yoruluyoruz.

  • galatasaray'da kaptan olsun, gerekirse başkan olsun. hamburg maçında 3 forvete karşı stoper oynadıktan sonra bu adam geceleri kanatlanıp avustralya steplerinde tur atıyormuş deseler inanırım.

    ayrıca kız olmasam da veririm, kendisinden mi esirgeyeceğim?

  • beyoğlu'nda aziz nesin'e kitap imzalatmıştım o yaz.

    (ertesi sene kadıköy'de yine imza günü vardı. sıraya girdim ve kitabı uzattım. adımı sordu, ben de "geçen sene de imzalatmıştım unuttunuz mu?" diye espri yaptım.

    üstad "nasıl hatırlayayım, yüzlerce kişiye kitap imzalıyorum her sene?!!?" cevabıyla esprimi anlamadığını göstermişti. sanırım türkler'in %60'ının aptal olduğuna bu olay üzerine karar vermişti :// )

  • hakan balta'nın bilalle ikili mücadelede yere düştüğü bi pozisyon var. hakan balta hakeme elini kaldırdı "hani faul hoca" gibilerinden. ben de şaşırdım, ya bu efendi çocuk hakeme itiraz falan etmezdi, bu da mı çirkef oluyo acaba diye düşündüm. sonra yakın çekim gösterdi, meğerse "ayakabbım çıktı, dur bağlayayım" diyormuş hakeme.

    yine şaşırtmadı. sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı. seviyoruz.

    not: dibine kadar bjk