hesabın var mı? giriş yap

  • hastalıktan ziyade boş boş dikilmeyi sevmeyen adamın durumudur. onun yerine açar kitabımı okurum en azından o metrodaki 65 yıldır duş almayan insanlardan bir nebze olsa uzaklaşırım diye düşünmektedir. daha müsait zamanı yoktur büyük ihtimalle. işten gelir 7-8 gibi ve dinlen, yemek ye, işinle ilgili bakman gereken şeyleri kontrol et derken zaten saat akşam 11 falan olur. o saatten sonra anca 1 saat yatağına uzanıp kitap okur ama yetmez. akşam yatarken yarım bıraktığı dünyaya o boktan metroda devam eder

    bence kitap okuyan yerine okumayıp ağzındaki soğanla kavrulmuş kıyma ve koltuk altından leş gibi ter kokan ayıyı tartışmalıyız.

  • 36 saat nedir ki be gülüm !!

    uni yıllarında çıktığım sonrasında beni terk eden hatun aradan 20 sene sonra facebook dan msj atıp,

    eeeee daha daha nasılsın bi tenem..

    yazdı.

    o an lokantada bol limonlu ve sarımsaklı kelle paça çorbası içiyordum.
    mesajı silip içmeye devam ettim.

    kendisi evlenmiş, boşanmış, iki tane boyum kadar oğlu olmuş ve bana " bi tenem" yazmış şivesini s.ktiğimin karısı.

  • törensel olandaki şiirselliği verebilen ender şeylerden biri. baştan sona bir ritüeldir pipo ve siz sadece bu ritüelin bir parçasısınızdır.
    size bu ritüeli sıfırdan alıp anlatmak istiyorum. belki yazılanları tekrar edeceğim ama ahengi bozmaması için yapacağım bunu, affeyleyin..

    piponun öyküsü

    iyi bir piponun öyküsü korsika veya küçük asya'da kayalık arazide yetişen bodur ağaçların kökünde bir yumru olarak başlar. iyi bir piponun ağacı sert, gözenekli ve ısıya dayanıklı olmalıdır. ağaç ne kadar yaşlıysa, ondan yapılacak pipo o kadar iyi olacaktır.

    yüz yaşını geçmiş ağaç yumrularından yapılan pipolar en iyileridir. çünkü ağaç kökleri artık yaşlanmış ve olgunlaşmıştır. kayaların içine girmiş olan bu kökler, çıkarıldıktan sonra suda kaynatılarak bitki özünden ve etrafındaki kaya ve toprak parçacıklarından arındırılırlar. bundan sonra kuruması ve yaşlanması için 4-6 yıl saklanır. ustalar, ancak bu işlemlerden sonra pipo yapımına geçerler.

    dikkat, yetenek ve zaman piponun yapımında vazgeçilmeyen öğelerdir. kaliteli pipo için iyi işlenmiş ağaç kullanılması zorunludur. avrupa'daki en iyi pipo yapımcıları ağacı işlerken şu işlemlerden birini kullanırlar:

    1. kalmış olabilecek acı bitki özünü tamamen arıtmak için ağacı kontrollü bir ısı altında fırınlamak.
    2. ağacı bitkisel yağlar içinde kaynatarak tekrar 12 ay kurutmak.
    3. ağacı ısı kontrollü sıcak kum içinde fırınlamak.
    4. ısıtılmış ağaca 2.5 cm kareye 50 kg'lık basınç altında kum püskürterek ağacın yumuşak kısımlarını temizlemek ve piponun dış yüzeyini genişletmek.
    5. ağacı roma yatırarak, özünü ve reçinesini eritmek.

    bu işlemlerden sonra pipoya son şekli elde verilerek cilalanır, parlatılır ve sizin yıllar boyunca keyifle içebileceğiniz pipo hazırlanmış olur. kişinin birkaç iyi pipoya sahip olmasından duyacağı haz kuşkusuz çok büyüktür. pipo içmeye karar verenler işe iyi bir pipoyla başlamalıdırlar.

    yeni bir piponun seçimi

    normal olarak simetrik damar düzeni ve minimal sayıda kum çukurları bulunan, doğanın verebildiğince mükemmel, 1. kalitede bir pipoya ancak yüzde bir oranında rastlanır. arta kalanların tümü 2. kalitedir. bunlarda yüzeysel lekeler ve kum çukurları bulunur. bu çukurcukların bazılarının çok belirsiz olmalarına karşın, bazıları dolgu gerektirecek şekilde büyük olabilirler. ancak bunlar hiçbir şekilde içim kalitesini etkilemezler.

    işlenme yöntemleri aynı mıdır? pek çok firmanın 2. kalitede pipolar için komplike yöntemleri kullanmadıkları doğrudur. zaman içinde 2. kalitede pipolar kırılma açısından daha dayanıklı olmaktadır. ancak avrupa'daki bazı firmalar ağaçların tümünü bir arada işleyip sonra kalite ayırımı yapmaktadırlar. ne kadar fazla para ödersem o denli iyi pipo alabilirim varsayımından hareket etmek son derece sakıncalıdır. önemli olan iyi markaları aramaktır. tütün satan yerler genellikle bu konuda yardımcı olabilirler. bizim görüşümüze göre, doğal veya balmumuyla cilalanmış olanlar vernikli veya boyanmış olanlardan çok daha iyidir. aynı zamanda seçim yaparken piponun hafif olmasına ve filtre sistemi bulunmasına dikkat edilmelidir. ağaç pipoyu elinize alıp tartın, piponun içimini güzelleştiren ağacın yaşlanmış ve iyi işlenmiş olmasıdır. yaşlı ağaç, genç ve yeşil olandan daha hafiftir.

    pipo içimi

    pipo üstatlarının belli başlı tekniklerini öğrenmek pipo içiminden duyulan hazzı arttıracaktır. bu çabalar yinelenen, serin ve kuru içimle ödüllendirilecektir. pipoyu doldurma, yakma ve sıkıştırma inceliklerini kavramak sadece tütünün zevkle içilmesini değil, aynı zamanda piponun da daha iyi yanmasını ve yanık kalmasını sağlayacaktır.

    yeni bir piponun kullanıma hazırlanması

    piponun haznesi su ve bal karışımı ile ıslatılır. bundan sonra yapılan ilk doldurma işlemi kısmi veya tam olabilir. the tinder box, ilk yakışta haznenin çakmak veya kibritten yanma olasılığını ortadan kaldırma açısından, tam doldurmayı önerir. bunun yerine piponuzu içime üç aşamada da hazırlayabilirsiniz. genel olarak ilk beş gün 1/3 oranında, ikinci beş gün 2/3 oranında, daha sonra ise tamamen doldurularak içilebilir. ancak bu beş günlük süreyi ne kadar uzatırsanız, piponuzun uzun ömürlü olmasını sağlarsınız. en önemli nokta tütünün dibine kadar içilmesidir. pipo içimi ağır ağır olmalıdır. gerektiği zamanlarda sıkıştırılıp tekrar yakılmalıdır. pipo çok ısınınca dinlendirilmeli, ancak bundan sonra külü temizleyip, yeniden yakılabilir. piponun ısınıp ısınmadığını yanağınıza değdirerek anlayabilirsiniz. yanağa rahatsızlık veren ısıdaki bir pipo soğuması için kenara bırakılmalıdır. haznenin dibinde oluşan karbon tabakası hedefiniz olmalıdır. bu şöminedeki bacanın daha iyi çekmesini ve tam yanmayı sağlayan ızgaranın işini görür.

    pipo doldurmadaki üç bölüm

    1. tütünü hazneye koyun. tütün seviyesi piponun ağzını geçmemelidir. tütünü hafifçe bastırarak haznenin 2/3 ünü boş bırakacak şekilde sıkıştırın.
    2. hazneyi tekrar doldurun ve biraz kuvvetli bastırarak haznenin 1/3 ünü boş bırakacak şekilde bastırın.
    3. hazneyi tepeleme doldurun ve kuvvetle bastırın. tütünde hafif bir esneklik kalmalıdır. tütünü haznenin seviyesine getirin.

    yakma

    uzun ve ağır ağır çekerek yakın. kibriti ağır ağır tütünün dış kenarlarında gezdirin. bu işleme tüm üst alan yanana dek devam edin, pipoyu ağzınızdan çıkarın ve yanan tütünü hafifçe yanmamış tütünlerin üstüne doğru bastırın.

    tekrar yakış

    ilk yakış, yalancı veya ateşleme yakışı olarak bilinir. bu çeşit bir yanışı güvence altına alır. pipo içiminde nefes alışverişleri ritmik olmalıdır. pipo içiminde küçük bir balonu şişiriyormuş gibi içine üfleyin. bu yöntem piponun dibine tıpkı körüğün demirci ocağına verdiği gibi hava verir. pipoyu ağır ağır için ve yeni piponuzun çok ıslanmamasına özen gösterin.

    önemli not

    ilk yakışta meydana gelen külleri atmayın. bunun yerine gevşek külleri hafifçe alın. bunlara eşlik eden yanmamış tütün, piponuzu yeterince içmediğiniz anlamını taşır. piponun dibinde kalan kül kalıntılarının gri olmasına dikkat edilmeli ve karbon tabakasının önce piponun dibine yerleşmesi sağlanmalıdır. karbonlaşan kısım piponun içini kapladıkça eşitliği kaybolabilir. bu durumda konik bir karıştırıcıyla bu tabaka üst kısımdan inceltilip dip kısmında biraz daha kalınlaştırılır.

    yeni bir piponun temizlenmesi

    yeni bir pipoyu temizlerken, pipo temizleyicisinin kullanımına çok dikkat edilmelidir. bunu haznenin dibine kadar iterseniz, karbon tabakası daha oluşmadan sıyrılır.

    piponuzla rahat olun ve keyiflenin

    pipo içiminden duyulan zevkin bir bölümü de kişiye verdiği keyif ve gevşemedir. ağır ağır için ve iyi tütünün tam tadını çıkarmak için acele etmeyin.

    piponun bakımı

    pipoyu en az bir gün dinlendirip birikmiş zift ve nemin kurumasını sağlayın. pipo temizleyicisini nemi emmesi için sapın gövdesi içine yerleştirip bırakmayı alışkanlık haline getirin. pipoyu bıraktığınızda hazne saptan alçakta olmalı, böylece pisliğin akışı sağlanır. iyi, kuru bir pipo daha serin ve tatlı bir içim verir.
    pipolarınızın bakımına aşırı özen gösteriniz.
    piponun sapı veya ucu okside olup grimsi bir renk alınca ağızda acı bir tat bırakır. o zaman '400' lük ıslak bir zımparayla temizlenip tekrar eski rengini alıp parlayıncaya kadar ovulmalıdır. sertleşen, kokulu ve acılaşan pipoları bazı firmalar, kanala kaynamış alkol döküp, birikmiş ziftleri temizleyerek eski haline dönüştürürler.

    pipo içimindeki yaygın problemler

    dil ısırma duygunu yaratan nedir? aşağıdaki nedenlerden bir veya birkaçı bu sonucu yaratmaktadır.

    1. hazne dibinde yeterli veya hiç karbon tabakası bulunmaması, bu piponun ısınmasına, ısınmada dil ısırmasına neden olur.
    2. işlenmemiş, verniklenmemiş veya boyanmamış pipolar. böyle pipolar nefes alamaz.
    3. hazne dibindeki tütünün çok sıkıştırılması. böylece tütünde yanma süresi için gerekli hava boşluğu kalmaz.
    4. meyan, çikolata ve vanilya ile yapay olarak aromatize edilmiş tütünün kullanılması, bunlar piponun dibinde nemli bir kütle bırakarak donarlar.
    5. eşit ve yeterince sık bastırılıp sıkıştırılması.
    6. çok hızlı içilmesi.

    pipo tütünü hakkında unutulmaması gereken noktalar

    tütün zevki kişiye göre değişir. size en uygun olanı bulana dek değişik tütünleri deneyin. yeni bir tütünü denerken, eski tütünün ziftini yakmak için piponun en az 6 kere doldurulması gerektiğini unutmayın. ancak bu aşamadan sonra yeni tütünün gerçek tadını alabilirsiniz.

    tütününüzü rutubetlendirmek için göstereceğiniz özenin karşılığını mutlaka göreceksiniz. çok kuru tütün hızlı ve sıcak içim verir. çok rutubetli olan ise sulu ve acı. tütün torbanıza bir nemlendirici tablet koymanızı öneririz. bu tablet haftada bir suya sokularak ıslatılıp, tütünün içine konur. bu arada sık sık karıştırmak rutubetin eşit olarak yayılması açısından önemlidir.

    tütününüzü nemlendirmek için elma ve patates kullanmayın. bunlar küflenip tütünün acılaşmasına neden olurlar.

  • yavuzcuk, bunu tekrar tekrar oku, hatta çerçeveletip görebileceğin her yere as. o her zerresini para bürümüş gözlerine insanlık nedir hatırlatır.

    "ne hırsızlık ne arsızlık yaptın da bizi bastırmaya çalışıyorsun? o meydanda olsan sen de yuhalayacak mıydın? ne ben, ne de ailem bizi yuhalatanın da yuhalayanın da ailesini tanımayız, ismini de bilmeyiz, ağzımızdan asla kötü söz söylemez, aklımızdan ve kalbimizden asla kötü düşünce geçirmeyiz.

    ancak biz seni dünyaya getiren o güzel kadını tanırız, ellerinden öper, önünde saygıyla eğilir ve olur da bir haddiniz bilmez ona dil uzatırsa bedenizmizi siper ederiz. sen yine de o onurlu ve güzel kadına laf etme şerefsizliğini gösteren bir alçak olursa, çık ve ilk konserinde beni berkin elvan'ın annesi gülsüm'ü yuhalat. gocunmam, yaralanmam, üzülmem. derim ki şahsenem bacı anamdır ona gelen bana gelsin."

    gülsüm elvan 03/12/2014 ankara

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…de_beni_yuhalat_.html

  • ürkütücü bir beyan. sen sanıyor musun ki gelip ordu ile işgal edecekler? bu ne demek? her an her yerde patlama bekle artık demek. türk milleti güçlüdür, cabbardır, cevvaldir de... o görünen düşmana karşı anam. pazar yerinde canlı bomba patlatırlarsa çocuğunu, eşini, anneni nasıl koruyacaksın, facebook gazıyla mı? alışverişe gitmeye korkar olduk. bok ettiniz memleketi bok.

  • bugün öğleden sonra işyerime bir amca geldi. tip alenen ihsan yüce. (çöpçüler kralı filminde hacer'in babasını oynayan üstad)

    buyrun amca, ne istemiştiniz? dedim... oğlum dedi, bana iş gerek.

    amcam dedim, personel aramıyorum? oğul dedi bu kez, ben bu yaşta boynumu eğip kapı kapı iş arıyorsam var elbet bir sebebi. sesi, yahu o da ihsan yüce!

    hele sen anlat amca derdini, ne iş yaptın, ne yaparsın, nerelisin, nerede oturuyorsun falan, gel bir çay içelim önce dedim. geçtik masalardan birine, başladık sohbete... derdini, ihtiyacını, ailesini... neler neler anlattı... ne iş olsa yaparım, ben çalışmaktan gocunmam ya, sen bu ihtiyarı yanına alır mısın, buraları sosyete yeri gocunur musun bilemedim dedi...

    o nasıl laf, ne gocunması?! düşündüm. mutfak desem olmaz. garson/servis elemanı desem olmaz. vale yapsak olmaz... değnekçi yapsak, yakışmaz. amca dedim, bak hemen şuraya bir masa koyalım, gelen misafirlerin araçlarını valeler çekiyor, sen de anahtarları alır sahip çıkar, emanet alırsın, valeleri hal yoluna sokarsın. şu kadar haftalık veririm, sigortanı da yaparız hemen, aldığın bahşişin hepsi senin, hem senin derdin çözülsün, hem de ağabeylik yaparsın çocuklara? olur mu?

    - olur!

    yarın öğleden sonra gel, başla.

    el sıkıştık, şef garsonla tanıştırdım ve sair. uğurladık... 2 saat oldu olmadı, baktım birisi, elinde de teneke içinde büyükçe bir gül, çevirmiş şefi, darladıkça darlıyor. meğer amca gelmiş, dediğim yere koymak için masa soruyormuş, hemen işe başlayacak! *

    cemal amca dedim, ne acelen vardı, yarın gelsen olurdu? olur mu oğul dedi, işi bulmuşken paçasını bırakmayacaksın! hem işin yarını mı olur?! bu elindeki ne? şu girişte dedi, orası bir şey istiyor, pek bir boş! bu çiçek güzel durur dedim, benim evin bahçesinde duruyordu, taşıdım getirdim...

    peki...

    oğlunun lise ceketi belli ki, birazdan biraz fazla dar gelmiş, dirsekler meşinli, kolları uzatırsa manşetler kısa kalıyor. ilk geldiğinden daha iyi halde ama yine de epey eskice, ancak güzelce ütülü bir pantolon giymiş. ayakkabıları yeni boyamış, besbelli. ceketin yaka cebinde de beyaz mendili... özenmiş. gücü yettiği kadar... masasını bir çabuk hazırladık. rahat bir de sandalye ayarladık. garsonlara söyledim, cemal abinizi gözetin, "bu adamda bir şey var"...

    ardından içeri girdim, işin telaşına düştüm. müşteriler ağır ağır gelmeye başladı, göz ucuyla bakıyorum arada. cemal amca müşteri daha arabadan inmeden ayağa kalkıyor, ceketini ilikliyor. dikkat etmemiştim, ya ceketin düğmesi yok, ya da dar olduğu için önü kapanmıyor, eli hep ceketin önünde, ceketi tutuyor... tek tek hal hatır soruyor, gülümseyerek bahçeye kadar buyur ediyor... el hep cekette...

    akşam boyunca, arada masalara uğruyorum; birkaç masada aynı muhabbeti duydum "kapıdaki... ay ne tatlı adam!" cemal amca... gönlüne girmiş insanların. bu adamda bir şey var dediğim, doğruymuş.

    birazdan istanbul'a doğru yola çıkacağım. çıkmadan şefe tembih ettim, yarın gidin güzel bir üst baş halledin cemal amcaya. ama gönlünü, gururunu kırmayın. ilk hafta haftalığını da yarından verin. şefim yol yordam bilir, halleder... akşamları da dolmuş otobüs uğraştırmayın, araçlardan biri eve giderken onu da bıraksın.

    gülünü de dediği yere diktirdim. yalan yok, çok da güzel oldu, meğer gerçekten boşmuş orası, cemal amcanın gülü doldurdu. yalnız dedi, çiçeğin yanından eserekli geçmeyin! nazlı koymuş gülün adını, küsermiş çiçek. peki... o civardan değil koşturarak geçmek, civarında negatif şeylerin muhabbetini dahi etmek yok. kural koyduk ilk akşamdan.

    akşamdan beri yüzümde garip bir gülümseme. var bu adamda bir şey! hızır mıdır nedir?

    edit: 02/08/2023 günü cemal amcayı kalp krizi sebebiyle kaybettik. bir hafta önce, 26 temmuzda çok sevdiği eşini kaybetmiştik. "yokluğu zor" demişti, kavuştu. herkese böyle sevmek, sevilmek nasip olsun. sadece bu entry'i okuyup mesajlar atan, kendisiyle tanışmak isteyen, halini hatırını, durumunu soran herkese çok teşekkür ederim. bu dünyadan ve en önemlisi benim dünyamdan bir cemal amca geçti. 1 sene geçirebildim kendisiyle, abilik öğrendim, kıymet vermeyi öğrendim, çaba ne demek öğrendim, sayesinde inanılmaz biriyle tanışmak kısmet oldu. adalet abla ile birlikte nurlar içinde uyusun...