hesabın var mı? giriş yap

  • "hayal kırıklığı yaratan film"miş.

    daha düzgün teaseri bile çıkmayan film için hayal kırıklığı diyen tipler var, allah akıl fikir versin.

    belki ben affleck harika bir iş çıkaracak, gitmeden nasıl karar veriyorsun ki birader buna?

    al işte çok uzağa gitme, heath ledger resmen döktürdü joker rolünde, daha filmi izlemeden jack nicholson'dan sonra hayal kırıklığı olur diyen sizin gibiler, filmden sonra oscar adaylığını konuşuyordunuz heath ledger'in.

    düzün eleştiri yapmayı bir türlü öğrenemiyoruz maalesef, anladığım bu...

  • vatan haini değilseniz korkulacak bir şey yok deniyor da, kardeş, dünyanın hiçbir yerinde vatan haini kalıbı bu kadar muğlak olmamıştır. cb'ye hede hödö desek içeri alınacak kıvamdayız şuan.

    düşünsene ajan değislin, hain değilsin, terörist değilsin ama iktidara en ufak laf edersen vatan haini ilan edilebilirsin. kimse de edilemeyeceğinin garantisini veremez. o noktada değil mi iş? ben mi paranoyaklık yapıyorum?

  • lan bi yürüyün gidin. sözlükte mal olduğunu bilirdim de bu kadar mal olduğunu bilmezdim. nerede ikibinli yılların başındaki sözlüğün seviyesi, nerede kalitesi magmaya yaklaşmış bu ergen topluluğunun seviyesi.

    ulan hiç mi insan görmediniz. sıradan insan ya. sanki kendileri yalılarda yaşıyorlar da, işte bize gerçek hayatı hatırlatacak birisi diyorlar. ulan zaten bim'den çıkmayan adamsın. bu kadar mı eblehleştiniz. sanki metrobüslerde milletin ağzındaki soğan kokusunu ayırdedebilecek olan sizler değilsiniz.

    nesi güzel olm bu videoların. beyniniz akıllı telefon karşısında eriyip gitmiş, farkında değilsiniz. ondan bu kadar hipnotize oluşunuz bu boş videolara.

    yazık ulan vallahi yazık.

  • çanakkale kara muharebeleri sırasında çekilmiş ve günümüze kadar gelen çoğu fotoğrafın avustralyalı asker olan ve anzak ordusunda görev alan "tabip albay" tarafından çekildiğini öğrenmek...

    diyeceksiniz ki bu bilginin nesi şaşırtıcı? şöyle: askerimizin adı charles snodgrass ryan. kendisi, 1853 avustralya doğumlu ve 93 harbi olarak bilinen 1877-78 osmanlı - rus harbi sırasında, osmanlı'nın batılılaşma politikaları çerçevesinde getirttiği çok sayıda yabancı uzmanlardan biri olarak "askeri hekim" sıfatıyla gelmiş ve plevne müdafaasında, gazi osman paşa'nın birliğinde vazife almıştır. hatta bu vazifesinden dolayı osmanlı nişanı ile taltif edilmiş, bu nişanı çanakkale muharebeleri'nde bu defa anzak tarafında bulunduğu sırada üniforması üzerine takmıştır.

    19 mayıs 1915'te yapılan ve türk tarafının 10 bine yakın ağır zayiat verdiği taarruz sonrası siperlerde ve siper önlerinde çürümeye başlayan askerlerin cansız bedenlerini, 24 mayıs ateşkesi sırasında fotoğraflayan da işte bu isim, yani charles snodgrass olmuştur. kendisi anzak saflarında bu sefer hem cerrah, hem de fotoğrafçı olarak görev almıştır.

    93 harbi sırasında yaşadıklarını anlattığı eseri, türkiye iş bankası kültür yayınları tarafından "plevne'de bir avustralyalı" adıyla basılmış.

    tarih gerçekten ilginçliklerle dolu. osmanlı ordusunda görev alan biri, sonraki dönemde bu sefer osmanlı ordusuna karşı görev alıyor ve onun çektiği fotoğraflar sayesinde bugün çanakkale muharebeleri'ne dair gözlem yapabiliyoruz.

    debe eklemesi: tarihi bölge içinden bir şeyler anlattığım kanalıma destek olmak isteyen varsa gelebilir, https://youtube.com/c/enderözgün

    şimdiden teşekkürler ve mutlu pazarlar.

  • yine de halka fazla güvenip coşmayın dediğim sonuçlardır.insanlar yolsuzluk,haksızlık,talan,kötü yönetim,atatürk karşıtı siyaset olduğu için değil cebine az para girdiği için akpden vazgeçiyor benim bu insanlara güvenim yok.

  • 90lı yılların ortalarına kadar süren acaip bir dönemdi. liseliler bilmez, sokakta elinde tefle çingene bir adam yanında kocaman bir boz ayıyla gezerdi. şimdi 48 ay banka kredisiyle alınmış yüzlerce arabanın doldurduğu sokaklarda kedi görmek bile zorken böyle bir sahneyi tahayyül etmek fazla sürreal kalıyor.

  • robin

    (kuyruk bölümü yolcuları bulunduğunda)

    - robin şu karı kim lan süpermiş.
    - 2.nesil kazazede, hoşgelmiş.

  • saldım çayıra mevlam kayıra tipi bağışıklık yani, ne yapalım doğal bağışıklık gelişsin diye covid olup ölelim mi? ölen 60 bine yakın kişiyi ne yapıcaz bu arada? ya sabır...

    edition: "saldım bayıra" idi "çayıra" olacakmış düzelttim. "caysizhayatbos" a teşekkür ederim.

    edit 2: ilk entryinin sahibi saygıdeğer (!) yazar, süper bir bilim aşığı olduğunu edit ile hakaret ederek kanıtlamış, kendisini nezaketi nedeniyle tebrik ediyorum.

  • yunan mitolojisine göre içinde bin bir türlü kötülüğün yanında umudun da bulunduğu kutu. yunan mitolojisi, özgünlüğü olmakla birlikte mezopotamya mitolojisinin değişik bir versiyonudur. kullanılan argümanlar benzerdir. yunan mitolojisi de diğer mitolojiler gibi yaratımlardan ilişkilere kadar erkek egemenlikli bir mitolojidir. belki de erkek egemenliği en fazla yunan mitolojisinde görülür. yunan mitolojisi, kadının olmadığı, sadece erkeklerden oluşan bir toplumdur.
    yunan mitolojisinde önce tanrılar ve titanlar yaratılmıştır. tanrı ve titanların yaratımından sonra uzun bir süre yaratım işi durur. yeniden yaratıma ilişkin anlatımlar mö.5. yüzyılda görülmektedir. bir titanın oğlu olan ve tanrıların başına bela olan prometheus’u cezalandırmak için yeniden yaratım işine başlanmıştır. bu yaratım esasında insanların oluşumunu konu alır. burada ilginç olan tanrılarla titanlar arasındaki mücadelede insanların, özellikle de kadının cezalandırma aracı olmasıdır. bu durum o dönemin toplumsal yapılanmasını da resmeder. zenginlerle orta sınıf arasındaki çıkar mücadelesinde alt toplumun kullanılması söz konusudur. bunun için de o zaman yurttaş olmayan kadının kullanılması anlaşılırdır.
    mitolojiye göre, titan iapetos’un dört çocuğu vardır. bu çocuklar akıl gücü bakımından tanrılardan üstündürler ve bu yüzden sürekli tanrılara kafa tutarlar. bu durum, baş tanrı zeus’un zoruna gider. bu yüzden titanlara ve onların çocuklarına kin ve öfke duyar. bu kin ve öfke özünde sınıf kini ve öfkesidir. gelişen orta sınıfları temsil eden titanlar, aristokrat ve zengin sınıfın temsilcisi olan tanrıları zorladığından tanrıların böyle bir kin ve öfke beslemesi anlaşılırdır.
    tanrılarla titanlar arasındaki savaşta istediği fırsatı yakalayan baş tanrı zeus, titan iapetos’un büyük oğlu atlas’a gök kubbeyi yükler. böylece onu diskalifiye eder. titanın ikinci oğlu hades’i de yer altına -ölüler diyarı- gönderir. buna rağmen öfkesi geçmez. kendisinden ateşi çalarak insanlara veren prometheus’u da kayalıklara zincirleterek ciğerlerini kartallara parçalatır.
    mitolojiye göre, insanları titanlar yaratmıştır. bu yüzden zeus insanlara tepkilidir. insanlardan intikam almak için bir kadın yaratır. mitolojinin ilginç yönlerinden birisi de budur. erkek insanlar titanlar tarafından yaratılıp tanrıların başına bela edilirken, kadın tanrılar tarafından titanların ve insanların başına bela olması için yaratılmıştır.
    zeus’un talimatıyla tanrı hephaistos, su ve topraktan ilk kadın heykelini yapar. bu yönüyle tek tanrılı dinlerdeki insanların çamurdan yaratılması hikâyesine benzer. her tanrı kendinden bir parçayı yapılan heykele verir. böylece tanrıların yaptığı bu kadına “tanrıların armağanı” anlamına gelen pandora ismi verilir. zeus heykele yüreğine yerleştirdiği kıvılcımla can verir. böylece insanların yaratımı tamamlanmış olur. aphrodite pandora’ya güzelliğini, minevra çekiciliğini, hermes yalancılığını ve kurnazlığını, diğer tanrılar da çeşitli özelliklerini verirler. böylece kadın daha yaratılırken tüm tanrıların toplamı olur. tanrılar kendilerinde bulunmayan akıl ve duygu dışında her şeylerini pandora’ya verirler. böylece pandora’yı insanların arasına göndererek intikamlarını almak isterler.
    tanrılar tarafından yaratılan pandora da tanrılar gibi bencil ve duygusuzdur. kendi istekleri için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. aklı olmadığından düşünemez. bu yüzden tanrılar tarafından yönlendirilir. zeus, pandora’ya bir kutu vererek insanların arasına gönderir. bu kutuya insanın aklına gelebilecek bütün kötülükleri, acıları, hastalıkları, üzüntü veren şeyler yanında bir de umudu koyar. aşırı merakçı olan pandora’nın bir gün mutlaka kutuyu açacağını bilmektedir. yunan mitolojisi bu yönüyle de tek tanrılı dinlerin yaratılış hikayesine benzer. kadının merakçı özelliğinden dolayı tüm kötülükler ona mal edilir.
    prometheus, kardeşi epimetheus’u uyararak, zeus’dan gelecek hiçbir hediyeyi kabul etmemesini söyler. ancak pandora’nın çekiciliğine dayanamayan epimetheus, kardeşinin uyarısını unutur ve pandora’yla evlenir. bir süre sonra kutuyu merak eden pandora kutuyu açar. kutunun içindeki tüm kötülükler çevreye dağılır, umutta kutudan çıkmak üzereyken, pandora kutunun kapağını kapatır. böylece kutuda bir tek umut kalır.

  • abimin eşinin babası ile gerçekleştirdim. öpüşenlerden biri bıyıklı ise berbat bir his yaratıyor iki erkeğin dudak dudağa öpüşmesi.

    bundan yıllar önce yine böyle bir ramazan gününde yengemin babası ile tokalaşıp yanak yanağa öpüşmek için kafalarımızı birbirine yaklaştırmaya başladık. malum, uyumlu bir şekilde yanak yanağa öpüşebilmek için iki kişinin de sağ ya da iki kişinin de sol yanağını yaklaştırması lazım. aksi takdirde kafamızı kuş gibi geriye doğru zorlamamız gerekir yanakların birbirine temas edebilmesi için. yengemin babası sol, ben ise sağ yanağımla yaklaşmaya başlayınca bu uyumsuzluk hemen ortaya çıktı ve ne yazık ki bunu ikimiz de aynı anda fark ettik. ikimiz de aynı anda fark edince ikimiz de aynı anda yanak değiştirdik ve yine uyumsuz bir durum yaratmış olduk. kafalarımız hala hızla birbirine doğru yaklaşmaktaydı, zaman daralıyordu ve ikimizden -sadece- birinin yeni bir hamle yapması gerekiyordu. (uzun uzun anlatıyorum ama bunlar tabii ki saliseler içinde oluyor.) beklenen hamleyi yine ikimiz aynı anda yaptık, yine, yine, yine derken sağa sola ufak hareketlerle titrer gibi görünen kafalarımız birbirine iyice yaklaştı ve hasan amca ile dudaklarımız birleşti. muhteşem bir birleşme idi! adamın ıslak bıyıkları ağzımın içindeydi ve ramazan dolayısıyla bıyıklarına sürdüğü hacı misinin bir anda ağzımın tamamını kaplayan iğrenç, yağlı kokusunun tüm benliğimi ele geçirmesi yaklaşık bir saniye sürdü. alt dudağım da hafiften onun dudaklarının arasında kalmıştı. bilirsiniz bazı yaşlılar yanak yanağa öpüşme esnasında iki kollarıyla birlikte gençleri çok fena kavrar; işte o kavrama da duruma eklenince resmen tecavüzü yaşadım ben o gün.

    nasıl kurtuldum hatırlamıyorum. sonrasında kendime ne zaman geldiğim de hatıralarımda net değil.