hesabın var mı? giriş yap

  • hele ki ailesi kendiyle birlikte kalkıp istanbullara geldiyse şanslı insandır. okulu bitireli 4 sene oluyor, üniversiteyi de ailemin yanında okumuştum. sonra istanbulda iş buldum, seninle gelelim mi dedi annem, gelin dedim. iyi ki de demişim. ne çılgın bi gece hayatım var ne de aman kapım açık sıçayım gibi bi derdim. işten geliyorum yemek hazır, çamaşırlar yıkanmış. kazandığım cebimde kalıyor. hoş bunlar olmasa da sadece yanımda oldukları için mutluyum. tek çocuk olduğumdan onları boynu bükük bırakmak istemiyorum belki de. hala arkadaşımda kalmak için izin istiyorum. ama erkek arkadaşım yemeğe gelip bizde kalabiliyor. ne kezbanım ne de asosyal. tam 25 senedir ailemleyim, allah onları başımdan eksik etmesin.

  • kampüste bildiri okuyan devrimci delikanlının ezan okunmaya başlayınca söylevine ara vermesi. ülkücülerden önce alkış alması sonra dayak yemesi.

  • devletin işine gelmeyeceğinden dolayı asla gerçekleşmeyecek durumdur. türkiye'nin ab'ye girme ihtimali bile bundan daha yüksektir. bunun temel nedeni de yerel para kullanımının enflasyon-devalüasyon döngüsüne izin vermesidir.

    daha önce de dediğim gibi, enflasyon üretim verimliliğinin paranın dolaşım hızına yetişemediği durumda ortaya çıkan bir sonuçtur, ister talep nedenli isterse maliyet nedenli olsun bu gerçek değişmez. sadece bir katmandaki talep artışı, maliyet üzerinden diğer katmanda maliyet enflasyonu yaratabilir. bunun nedeni ise maliye politikasındaki teşvik önceliklerinin yanlış değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan talep fonksiyonu süreksizliğidir. bu süreksizlik gelir dağılımı bozukluğuyla orantılı olarak değişir.

    siyasi saiklerle beslenen bu talep fonksiyonu süreksizliğinin yönetilmesi her zaman sadece vergilendirme politikasıyla mümkün olmaz, en azından cari dengesi -%5.5 olan bir ülkede olamaz. çünkü toplumun üst katmanlarında oluşan katma değeri yüksek mallara olan (bunlar lüks nihai tüketim malları veya nitelikli ara mamül olabilir) talep, alt katmanlarında ve genel katmansız mallardaki üretimi maliyet üzerinden vurarak enflasyon yaratır.

    devletin borçlanması, ve bu borçlanmayı merkez bankasına zorla tahvil aldırarak yapması, yani bir nevi para bastırması veya tahvil ihracı ile piyasadan yapması çok bir şey değiştirmez. devletin para harcaması bireyin harcaması gibi olmaz. devlet o parayı nitelikli işlerle katma değer üretilecek işler için harcamazsa enflasyon kaçınılmaz sonuç olur. yani birçok ekonomistin verdiği örneğin aksine enflasyon sadece para arzının karşılıksız artırılması sonucu oluşmaz. mutlak bütçe dengesi varken dahi oluşabilir.

    devletin mevcut yaklaşımı sonucu gerçekleşen enflasyonu aslında gizli vergi olarak değerlendirebilirsiniz. öyle ki, sizden alınan vergilerle yapılan her devlet harcaması bir bütçe fazlası oluşmadığı sürece bir gelir aktarımıdır. devlet bu yatırım alanlarına o kadar fazla para harcamıştır ki, sizden aldığı vergiler de yetmemiş ve bu nedenle paranın alım gücü de azalmıştır. aslında her enflasyon gizli vergi olarak adlandırılamaz ama geçmiş yıllardaki özelleştirmelere rağmen devlet hala birçok şirketi ihaleleriyle beslediği için bizim ülkemizde bütçe dengesi temel makroekonomik göstergelerde ciddi bir ağırlığa sahiptir.

    1) peki devlet neden euro'ya geçilmesini istemez?

    çünkü bu durumda devlet sizden enflasyon adı altında gizli vergi alamaz, çünkü karşılıksız para basamaz ya da piyasadan borçlanma yoluna gittiğinde iç piyasada likidite kalmadığı için dışarıdan borçlanmak zorunda kalır. iç piyasada likidite kalmamasının nedeni sürekli cari açık veren bir ekonomi olmamız ve euro kullanıyor olmamız olur. bu durumda devlet harcamalarını kontrol altına almak ve sürekli bütçe fazlası vermek zorunda kalır ki likidite açığını bütçe fazlasından karşılayabilsin.

    böyle bir durumda bütçe açığı ve cari açık tek para birimi üzerinden ele alınacaktır. borçlanma maliyeti arttığında devalüasyon söz konusu olmayacak, memur maaşları ödenemeyecek hale gelecektir. yunanistan'da aşağı yukarı olan budur.

    bunlar ülkenin ekonomik üretim yapısı değişmediği sürece olacak olan şeylerdir. verimliliği düşük üretim yapımız sürekli cari açık ürettiğinden dolayı, devlet vergilere ama bugüne kadar olanın aksine gelir ve kurumlar vergisine yüklenecektir. zira tüketim malları üzerindeki vergilerden sigara ve alkol dışındakiler euro'ya geçmemiz halinde ab'ye de geçmiş olacağımız varsayımından dolayı çok bir işe yaramayabilir.

    bir başka sorun ise üretim yapısına verimlilik kazandırmak için ihtiyaç duyduğumuz işgücünün geri dönmemek üzere kaybedilmesi olabilir. serbest dolaşım da mümkün olacağı için mevcut durumda bile artık savunma sanayini bile tehdit eder hale gelmiş olan beyin göçü üretim verimliliğine dair kısa vadede en ufak bir umut bile bırakmayabilir.

    2) bunlar kısa vadede olacak olanlardı. peki uzun vadede neler olur?

    uzun vadede artık üretim verimliliğini artırmak dışında bir çare kalmadığı anlaşılmış olacaktır. dillere pelesenk olmuş yapısal reformların önündeki bütün siyasi engeller ekonomik krizle birlikte ortadan kalkmış olacağı için ortaya daha sağlam bir reform iradesi konmuş olur. ülke yapısal reformlarla ciddi bir doğrudan yatırım çekebilir. 2003-2007 yılları arasındaki olumlu havanın bir benzeri yakalanmış olur.

    elde kalan tek ekonomi politikası maliye politikası olacağından dolayı bir yandan reformlara ağırlık verilirken, bir yandan da bütçe fazlası ile likidite krizi aşılmaya çalışılır. devlet özelleştirmelerle varlık olarak çekilmeye başladığı ekonomiden bu sefer destek sağlayıcısı olarak da (ihaleler üzerinden) çekilmeye başlar. ihracat geliri olan kısıtlı sayıda firma ayakta kalır. ortamdaki rekabetçilik yükselir. cari açık hızla azalmaya başlar. ülke az da olsa cari fazla vermeye başlar özellikle de turizm gelirinin olduğu yaz aylarında. yükselen üretim verimliliği ve yapısal reformlar sonucunda, unutulan denetleyici ve düzenleyici kurumların saygınlığı geri kazanılır.

    ilk anda sert düşen gsmh daha yavaş ama daha güçlü büyümeye başlar. demokratik ülke profili ön plana çıkar ve tersine beyin göçü uygulamaları teşvik edilir hale gelir. bu paradigma değişikliğinden sonra ülke cari fazla vererek büyümeye başlar.

    3) böyle bir şey mümkün olur mu?

    mevcut siyasi iklimde bunun olması mümkün değildir ve olmayacaktır. özellikle kur üzerinden gelinecek olan noktada tl bazında büyüyen ekonomi dolar bazında sürekli küçülmeye devam edecektir ki rekor büyüme yakalanan 2017 yılında dahi ekonomi dolar bazında küçülmüştür.

    özet: ister tl kullanın, ister euro, ister dolar fark etmez. cari fazla vererek büyüyebilen bir ekonominin büyümesi güçlü olur. cari açık vererek büyüyebilen ekonomilerse batmaya mahkumdur, ta ki üretim altyapısını ve verimliliğini artıracak adımlar atılana kadar.

  • kafamda tümör var, göstermediğim insan yok, alınması zor bir yerde. neyse alman hastanesinde bir doktor var dediler, bu tip ameliyatları başarıyla yapıyor. aldım randevuyu, nasıl bir heyecan var üzerimde, titreyerek sıra bekliyorum, beş dakika sonra sıram geliyor. sonra rutkay aziz göründü tüm karizmatik haliyle, yanında iki kişi var, sanırım birisi hasta, diğeri de onun eşi. x hocayı görmek istiyorum dedi, randevunuz var mı, yok, ama çok acil. karşısındak, herkes süklüm püklüm oldu, boru mu gelen rutkay aziz, bekleyen gariban ali osman, neyse telefonlar açıldı, cevaplar alındı vs. şaaaak bunlar benden önce doktorun yanına girdi, gıcık oldum, normal bir hastalığım olsa bırakıp gideceğim de can işte, öyle kolay vazgeçilmiyor.bunlar doktorun yanında tam 1,5 saat kaldılar, ben de 1,5 saat endişeyle dolu bekledim. hayatımın en zor 1,5 saatlerinden biriydi. sonrasında doktor bir arkadaşım zaten hocanın işe yaramaz olduğunu söyleyip başka bir hocayı tavsiye etti. ben de halihazırda kıl olmuşum, hem rutkay'a, hem de onu randevusuz kabul eden hocaya. gittim diğer hocada yaptırdım ameliyatı, çok da güzel oldu. belki rutkay aziz'in yaptığı ayıp sağlığıma kavuşmama sebep oldu. yine de sağolasın rutkay aziz demem. yaptığın yanlıştı.