hesabın var mı? giriş yap

  • şirince köyünün muhtarı ben olsam yarın köyün elektirik şalterlerini ipneliğine kapatırım. ardından da vericen ses efektini ortama gel ondan sonra.

  • çalışmaya başladığımdan beri dün sanırım ilk kez öğleden sonra dışarıdaydım (hepimiz hafta içi öğleden sonralarımızı satıyoruz ama dün benimki bi şekilde elimde kaldı. para etmedi dün öğleden sonram). öğrenciyken de fark etmiştim bi gariplik olduğunu ama çok da şeyimdeydi o zamanlar. neyse işte bi şekilde bi sebepten mesai saatleri dahilinde dışarda olursan görüyorsun, sokakta bayağı bi kalabalık var. hani sadece üniversite öğrencileri, yaşlı emekli teyzeler amcalar filan değil. bayağı böyle kafelerde oturan, tavla oynayan, sokakta boş boş sigara içen, gaste okuyan 25-60 yaş arası bi güruh. kim bunlar abi? hepsi mi işsiz? bütün beşiktaş, bütün taksim iş arayıp da bulamıyo mu? pardon ama bu ihtimal hiç inandırıcı değil. e napıyo bunlar? ve ben neden haftada 6 gün eşşek gibi çalışıyorum? ve güzel güneşli istanbul öğlenlerini çıldırasıya yaşayan bu insanlar bu şansı nasıl bulabiliyo? ne yerler ne içerler kim bunlar ya? okmeydanı'nda trafik vardı abi saat 3?! bi biz miyiz anasını satiym sabahtan akşama kadar kendini ofise tıkan. yüz elli bin tane soru işareti çıktı kafamda. çalışamıyorum dağıldım.
    bibok anlamadığım kalabalık.

  • bugün akraba kontenjanından askeri havuza gideyim dedim tek başıma. bahsettiğim havuz kartal civarında, cevizli'de. neyse işte orada takıldım tüm gün, çıkışta hedefim mecidiyeköy tarafına dönmek. ama bende yer-yön duygusu olmadığından; yine tüm yollar birbirine benzemeye başladı. ben böyle stresle çevreye bakınırken, o sırada arabaların olduğu kısma doğru ilerleyen bir amca gördüm. yani benim için klasik bir amcaydı, -askeriyeyle alakam yok- meğer o amca paşaymış...

    - ee, şey merhaba. böyle düz gidince e5'in geçtiği kapıya mı çıkıyo acaba?
    - (çok sinirli bir ses tonuyla) sen nereye gideceksin çocuğum?
    - e5'e gideceğim?
    - (daha da sinirli) e tamam da kızım, e5'te nereye gideceksin?!!
    - şey, mecidiyeköy'e.
    - tamam bin arabaya, ben de o tarafa gidiyorum.
    - eeöö.. şey evet tamam bineyim.
    - binsene evladım!!
    - tamam tamam bindim. :/

    arabaya bindik gidiyoruz. kapıdan çıkarken "iyi günler komutanım!!" diyen askerlere "sağol asker!!" deniyo falan; böyle değişik diyaloglar... sonra baya yol gittik; yani beraber karşıya falan geçtik köprüden; tüm yolculuk boyunca tek kelime etmedi adam. hala aklım almıyo. ve de hiç gülmedi... ben de gerginlikle bekliyorum "nerede indirecek acaba beni" diye; bi yandan da kafamda tasarladım: inerken "iyi günler komutanım" diyeceğim, böylece adam tebessüm etmiş olacak; günüm güzel geçecek... planlar yapıldı. her şey hazır... bir anda amca arabayı durdurdu. (mecidiyeköy'e gelmişiz; benim yer-yön duyg...) fakat ben nerede olduğumuzu anlayamadığım için panik yaptım o sırada.

    - tamam kızım hadi sen burada in.
    - ??!! teşekkürler kumandanım.
    - hahahahaha kumandanım mı? savaşta mıyız evladım? ahaha.

    amca bildiğin yarıldı lan :/

  • overbooking yoktur arkadaslar, rezalet daha da buyuk.

    overbooking olsa check-in sirasinda belli olur zaten, bazi yolculara o sirada "ucakta yer kalmadi, sizi baska ucaga alalim" denir falan. o da hos degil, ama duyduk overbooking denen seyi hepimiz, yasadik.

    bu ucakta overbooking durumu falan soz konusu degil. yani fazla bilet kesilmis ve birileri koltuksuz kalmis degil. 100 koltuklu ucaga 104 bilet kesilmis degil. aksine, herkese bilet kesilmis, herkes rahat rahat check in yapmis, ucus kartlarini alip ucaga binip yerine oturuyor yolcular, kemerler baglaniyor. sonra bu united calisanlari diyor ki "bizim 4 arkadasin louiseville'e gitmesi lazim, orada baska ucaga binecekler. bu ucaktan 4 yolcu inecek". kendi calisanlari binsin diye 4 tane parasini odemis yolcuyu ucaktan indirmeye calisiyorlar yani, asil mesele bu. kimse kabul etmiyor. sonra bir cift kabul ediyor. 2 kisi daha bulmalari lazim. bunun uzerine kafalarina gore yolcu indirmeye calisiyolar. ineceksin dedikleri adam bir doktor, "yarin sabah hastalarimi gormem lazim, ben inemem" diyor. bunun uzerine polis cagirip adamin yuzunu gozunu kanatip surukleyerek ucaktan indiriyorlar. muhtemelen kafasina darbe aldigi icin adam suruklenirken sokta ve tepkisiz. videoda adamin suruklenisini gorebilirsiniz.

    darbe alan adam on dakika sonra yuzu kanlar icerisinde ucaga geri geliyor. adama o sirada dava acmayacagina dair bisey mi imzalattilar ne oldu bilmiyorum. diger yolcularin tek dedigi adamcagizin "ben ucaktan inemem" diye mirildandigi. bunun da videosu ortaya cikti, adam sokta, beni oldurun diye sayikliyor, oldurun beni eve gitmem lazim diyor. her tarafindan kan akiyor.

    rezalete doyamam diyosaniz devami var, united'in halka iliskiler departmani aciklama yapiyor, overbooking icin ozur dileriz sorri deyip geciyor. ne adama uygulanan siddet, ne kendi keyifleri icin yolcu indirmeye calismis olmalari, hicbirisi icin ozur dileme soz konusu degil. dedigim gibi, overbooking'in yolcular ucaga binip bagajlar yuklenip kemeler baglandiktan sonra farkedilmesi mumkun degil, ayan beyan utanmadan soyleyip hala overbook diyorlar ve adamdan ozur bile dilemiyorlar.

    amerikada yasiyorum ve united airlines ile asla ucmam bundan sonra. mide bulandirici, igrenclik. umarim adam dava acar ve donuna kadar alir united'in. kahrolsunlar.

  • benim açimdan bir olayi olan fotograflar. helikopterler, jakuziler, lamborciniler havada ucusuyor amk. ben de geçenlerde yapi kredi'den vadaa kumbarasi almistim içine para atiyordum. dum, ama kirdim attim simdi.

  • akşamki sokak çağrısı ile artık ülkeyi karıştırmak isteyen istihbarat örgütlertinin bir aparatı olduğu ortaya çıkan şahıs.

  • aklı olan bu tipleri içeri alan aqua parklara gitmez. geldiği ülkede aşı politikası diye bişey olmayan insanların getirdiği hastalıklar yüzünden hiç adını duymadığım hastalıklar duydum bu sene çocuklarda. isterseniz ırkçı deyin faşo deyin türkiye'nin bunlardan temizlenmesi şart.