hesabın var mı? giriş yap

  • 'ben farklıyım', 'sizin gibi değilim', 'kuuulum', 'iplemez bir serseriyim', 'kafam siz sıradan böceklerinkinden çok daha değişik çalışıyor' gibi görünmek için bütün hücreleriyle uğraşıyor, o kadar çok uğraşıyor ki muhtemelen kendisi de bütün bunlara inanıyor.

  • yıl 2015. yapayalnızım. öyle yalnızım ki hiç kimsem yok. hiç kimsemin olmadığı bir şehirde iş sebebiyle yaşıyorum, ne bir arkadaşım ne bir dostum. iş arkadaşlarımla bile sadece mesai saatlerinde konuşuyorum. zorunlu haller dışında bir muhabbet yok.

    neyse bir akşam eve geldim. her zamanki gibi yapayalnız olduğum soğuk evime. telefonum yok. yok amk. kaybolmuş. bulamıyorum. sağa bakıyorum yok. sola bakıyorum yok. bir çaldırsana diyeceğim biri bile yok. bir iki saat telefonumu aradım. en sonunda kafama dank etti, bilgisayardan ekşi duyuruya girdim. beni bir çaldırırır mısınız evde yalnızım telefonum kayboldu bulamıyorum diye. bir iki dakika sonra hatunun biri aradı. :) telefonu buldum. ben ezile büzüle teşekkür ederken laf arasında işe yarıyor mu bu taktik ya dedi. şok oldum. anlattım. inanmıyor. gerçekten bakın böyle böyle diyorum. ya bırak hehehe falan diyor.

    neyse biz böyle üç dört gün muhabbet ettik. mesajlaştık falan. bir türlü inanmadı. bir ay sonra sevgili olduk. bir sene sonra evlendik. şu an 3 yaşında dünyalar tatlısı bir kızımız var. 2.çocuğumuz da yolda...:)

    nasıl oldu anlamadım.

    debe de bu başlığı az önce görünce aklıma geldi, yalnızlık bir çaldırsana diyeceğin birinin bile olmamasıdır. ama varsa, her şey olabilir.

    bu arada hala o gün telefonumun kaybolduğuna inanmıyor.

  • iş yerinin tuvaletine girdiğimde tarihi aptallıklara ve dalgınlıklara imza atan iş arkadaşıma rastladım.
    n' aber m' aber biraz lafladık. sonra bir anda farkettim ki bunda bi gariplik var. bayağı zayıflamış gibi duruyor.
    "aaa ne kadar inceymiş bunun bacakları" diye düşünmemle birlikte duruma uyandım; arkadaş ayağında bir külotlu çorap ve çizmelerle ellerini yıkıyor.
    -senin eteğin nerede? dedim.
    -haaaa o mu? yeni konak' tan aldım, dedi.
    -yok, nerede onu soruyorum, dedim
    -kemeraltının girişinde, metronun konak durağında inince, ayy sen nasıl bilmiyorsun yeni konak' ı? dedi.
    -kızımmmm donla geziyorsun, dedim.
    -aaaaaaaaa? nerede benim etek? dedi.

    sonra olay anlaşıldı. tuvalate girince kırışmasın diye eteği çıkarıp askıya asmış.
    sonra tuvaletten öylece çıkmış.
    keşke uyarmasa mıydım diye düşündüm. harika bir şirket efsanesi olacaktı. vicdan micdan muhasebesi, kıyamadım. zaten gene sifonun üzerinde unuttuğu 290 milyarlık çekle bir efsaneye imza atmıştı.

    zaten ben de 5 dakika boyunca donla gezen bi insanla diyaloğa girmişim de farketmemişim. eleştirecek de yüzüm yok.

  • savaştan kaçma, köz getirme ve zodiac bot kiralama gibi alanlardaki üstünlüktür. başka da bir hayırları görülmemiştir..

  • 3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
    hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
    söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
    bilmiyorum, hislenirim ben...

  • doğruluğu aşağıda anlatılan olayla kanıtlanan hadise

    olay gercek... olayin kahramanlari, iki üniversite ögrencisi. koyu geyikmuhabbetinin dügümlendigi durumlardan birinde, bu iki kafadar bir iddiaya girer.
    delikanlilardan biri, odanin tavaninda asili olan ampulü agzina tamamen sigdirabilecegini iddia eder.
    evet yanlis okumadiniz, bildiginiz 100 mumluk ampulü... ve sigdirir da. ancak bir sorun vardir. ampulü agzindan geri çikaramamaktadir. arkadasi hayret eder bu nasil is diye, o da evdeki baska bir ampulü agzina sokar ve tabii ki o da çikaramaz.
    bunun üzerine iki kafadar hastanenin yolunu tutmaya karar verirler. agizlarinda ampul oldugu halde bir taksiye atlarlar. konusma zorlugu çekerek güya taksiciye dertlerini anlatirlar. taksici bir taraftan gülme krizi geçirirken bir taraftan da "nasil olur abi ya, ugrassaniz çikar, bir asilin suna,saka mi yapiyonuz ?"diye söylenmektedir. neyse aksamin bir yarisinda acile gelirler. taksici ayrilir.
    doktorlar çocuklari beklemeleri için bir odaya alir. veeee, aradan 15 dakika geçmeden taksici kapida görünür; tabii agzinda bir ampulle. söför amca çocuklara inanmamis, açik olan bir marketten ampul almis ve denemistir !! ampul partisi'nin türkiye'de neden iktidara geldigi anlasilmiyor mu? sakin siz de denemeye kalkmayin! ampul bir girdi mi kesinlikle cikmaz!

    1 yıl sonra gelen edit:o zamanlar hiç düşünememiştim bu anlatılanın günümüzün siyasi tablosuna bu kadar yakın olacağını.hakkaten ampül girdiği yerden çıkmıyor.