ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
10 mart 2019 bim kamuoyu açıklaması
-
(bkz: yiyin birbirinizi ete para vermeyin)
akp'nin dağılma alametleri bunlar hep. gençliğimi si*en bir oluşumun yavaş yavaş yok oluşuna tanık olmak paha biçilemez.
motor işi sakat abi
-
şu anki aklım olsa zencinin dalına biner, motora binmezdim. bir senedir sürünüyorum, iki ameliyat oldum, üçüncüsünü ağustosta olacağım. dizin altından kaval kemiğini ucu üç parça oldu kazada. buna da şükür, yürüyorum tekrar.
bill gates'in yapay et yiyin demesi
-
zengin ülkelere yapılan tavsiyedir. en fakir 80 ülke bunu gerçekleştiremez demiş zaten. üstelik çok da temel bi noktaya parmak basmış. çuvaldızı kendi ülkesine de batırmış ama haberi okumadan başlığa tespit kasan aşırı zeki ekşi yazarları olayı nerelerinden anlamışlar belli.
duvara yumruk atıp acil serviste ağlamak
-
haşin erkeklerimizin düştüğü komik durum.
1,5 ayda 8-10 kez şahit oldum bu olaya. hepsi de kız arkadaşına sinirlenmişti.
niye duvara, dolaba vs yumruk atıyorsun? git yüzüne su çarp, 10'a kadar say ne biliyim bir sakinleş. orada artistlik yapacaksın diye değer mi?
hayır yaptın bir artistlik koşarak acile gelmek ne demek? asıyordun, kesiyordun demin.
hadi kendin geliyorsun bari kız arkadaşını getirme. ona niye gösteriyorsun bu durumunu? yaptın bir eşeklik getirdin ağlama bari.
aman da benim minnoşumun eli uf mu olmuş?
not: çaktırmayın birazdan sağı solu yumruklayıp acile düşmeye başlarlar.
edit: etik mi? hasta adı verdiğimi hatırlamıyorum.
doktorum veya hemşireyim; erkeğim veya kadınım bunlar neyi değiştirir ki? sen yine aynı sen boş ver çok takılma böyle şeylere.
gelen mesajlar üzerine edit: yaklaşık bir 10 kişi özelden kendi hikayesini anlatıp bana kezban dedi. anlaştılar mı? arkadaşlar mı anlamadım.
sanırım insanların beni kezban olarak nitelendirmesindeki anahtar cümlem bu: "aman da benim minnoşumun eli uf mu olmuş?"
ama bu cümlede cinsiyet belirten bir şey yok bence. "minnoş" kelimesini sadece kadınlar kullanacak diye bir şey yok. ben yolda hafif sekerek yürüyen bir kedi yavrusu görünce de kan alınan bir bebek ağladığında da aynı tepkiyi veriyorum. bunda bir tuhaflık göremiyorum.
edit 2: arkadaşlar bu şekilde acile gelen insanları "röntgen çalışmıyor" diye geri yollamıyoruz. hepsi diğer hastalar nasıl tedavi oluyorsa sıradan rutin işlemlerle tedavilerini olup gidiyorlar. ne kadar denk örnekler tartışılır ama bu şişeyle de gelse böyle oluyor, kolunda jilet iziyle de gelse böyle oluyor.
mecburi edit: ulan bu başlık altında kız sanıp asılmak ne demek!
herkes rahatlasın erkeğim.
sakız
-
- “dubble bubble” dünyadaki ilk balonlu sakızdır. “fleer company” isimli şirketin kurucusu “frank fleer” 1906 yılında “blibber blubber” adını verdiği bir sakız üretmeye çalıştı. ancak ortaya çok yapışkan ve çiğnemeye çok da uygun olmayan bir ürün ortaya çıktı. fleer’da muhasebeci olarak çalışan “walter diemer” boş zamanlarında farklı tariflerle denemeler yapmayı severdi. walter diemer bir gün normal sakız kadar yapışkan olmayan, çiğnemeye uygun ve esneyebilen yapısıyla baloncuklar yapmaya müsait bir formül buldu. ancak ne yazık ki walter diemer bu tarifi kaybetti ve aynı tarifi bulmak için tekrar denemeler yapmaya devam etti. yaklaşık 4 ay sonra kaybettiği tarifi tekrar buldu ve 1928 yılında balonlu sakız ortaya çıktı. ümit verici gözüken bu karışımdan ortaya çıkan sakızı test etmek için yerel bir şekerleme dükkanına 100 adet pazarlardılar. daha ilk günden bütün sakızlar tükendi. daha sonra şirket, sakızı “dubble bubble” olarak pazarlamaya başladı ve satışlar ilk yılda 1,5 milyon doları aştı. birçok kişi sakızın ismini “double” olarak yanlış yazmaktadır. doğrusu: “dubble”. walter diemer, bu yeni sakızı ortaya çıkarırken pembe gıda boyası ellerinde mevcut olan tek renkti. bu yüzden ilk balonlu sakızın rengi de pembeydi. günümüzde de en yaygın balonlu sakız rengi pembedir. ayrıca walter diemer emekli olduktan sonra, bu balonlu sakız tarifini tesadüfen bulduklarını da itiraf etmiştir.
- sakızdan büyük baloncuklar çıkarmanın sırlarından biri, sakızı yavaş üfleyerek şişirmektir.
- dünya çapında her yıl yaklaşık olarak 100.000 ton sakız çiğnenmektedir.
- california’da, yoldan geçenlerin duvara yapıştırdığı sakızlarla kaplı “bubblegum alley” isminde bir sokak var.
- yutulan sakız vücudunuz tarafından sindirilemez ve parçalanamaz. ancak sakızın 7 yıl midenizde kalması gibi bir durum da söz konusu değildir.
- sakız çiğnemenin, stresi azalttığı ve üzerinde çalıştığınız işe daha iyi odaklanmanıza yardımcı olduğu söylenir.
- guinness rekorlar kitabına göre şimdiye kadar sakız şişirilerek yapılmış en büyük balon.
- antik yunanlar bir reçineden yapılmış sakızı çiğneyerek stresten kurtulduklarına inanıyorlardı.
- bir matematikçi, bir zamanlar amerikalıların her gün sakız çiğnemek için harcadıkları enerjinin 10 milyon kişilik bir şehri aydınlatmak için yeterli olduğunu hesapladı.
- saçınıza yapışan sakızın, fıstık ezmesiyle ovalanarak çıkarılabileceği söylenir.
- kuzey amerika’da çocuklar, sakız için her yıl yaklaşık yarım milyar dolar harcıyor.
- bilim insanları isveç’te 9000 yıllık bir sakız buldular.
- insanlar, dünyada sakız çiğneyen tek canlılardır.
- sakız, başlangıçta elle yapılarak üretilmişti. günümüzde ise neredeyse bütün sakızlar makinelerle üretilmektedir.
- birçok diş hekimi, hastalarına şekersiz sakız çiğnemelerini öneriyor.
- sakız çiğnemenin kulakta oluşan basıncı hafifletmeye yardımcı olduğu da söylenir.
kaynakça
https://www.cbc.ca/…even-fun-facts-about-bubble-gum
https://www.uselessdaily.com/…bout-bubble-gum-list/
https://chewsygum.com/…fun-facts-about-chewing-gum/
https://www.slideshare.net/…facts-about-chewing-gum
http://www.chewinggumfacts.com/
https://www.gumball.com/…s/history-of-dubble-bubble
en karizmatik ad soyad kombinasyonları
-
(bkz: harry kane)
tottenham hotspur fc oyuncusudur.
hızlı okuduğunuzda hurricane " = kasırga " manasına gelir. ailesini tebrik ediyorum.
the mill and the cross
-
brueghel'in tıpkı bethlehem'de nüfus sayımı resmindeki gibi zamanı başka zamana mekanı başka mekana taşımış olduğu resminin bence aynı güzellikte sinemaya yansıması olmuştur. brueghel'in dehası bana göre hemen yanı başımızda olan hakikati hem göstermesi hem de aynı anda saklayabilmesidir. en merkezde ve fakat en gizli. filmde brueghel ve arkadaşının tuval başındaki konuşması muhteşem ötesidir. her sanat severin mutlaka izlemesi gereken filmdir klişe olacak ama tek defa izlemek yetmez.
behzat ç.'de oynaması gereken oyuncular
-
(bkz: yıldız tilbe) akbaba'nın yıllar sonra ortaya çıkan annesi olarak.
cumali ceber
türkiye'nin euro 2020 a grubundan çıkmasının yolu
-
ilk uçakla.
yabancı aksan sendromu
-
bugüne kadar dünyada toplam 60 kişide görüldüğü söylenen hastalık. beyindeki konuşma bölgesinde meydana gelen bir hasarın ardından kişinin ana dilini yabancı bir aksanla konuşması şeklinde zuhur ediyor. misal, 1941'de norveçli bir kadın başından yaralandıktan sonra norveççeyi alman aksanıyla konuşmaya başlıyor.
i. melih gökçek
-
yillar once eskisehir'de okurken, bir yandan da anadolu universitesi'nde iibf'de lab gorevlisi olarak calisiyordum. oturdugum ev visnelik'teydi. bu evin, ev sahibi de odunpazari'nda bir emlakci. hayatimda cok emlakci ile tanistim, iyisine denk geldigim pek soylenemez ama bu herif kotulerin arasinda bir numaraydi. paragoz olmasinin yanisira terbiyesizdi de.
bir gun, kira vakti geldiginde beni arayip kampuste isi oldugunu, o yuzden o ay bana ugrayip kirayi elden alacagini soyledi. tamam, iyi dedim. saat geldiginde bu yanima geldi konusuyoruz filan, o sirada disardan guvenlik gorevlisi geldi bu herifin plakasini soyleyip "bu aracin sahibi burada mi?" dedi, bu da "benim" diye disari cikti. birazdan soylenerek geri geldi ve soyledigi sey su oldu:
"neymis, dekanin yerine birakmisiz. ne olacak ? kac para kazaniyo lan bu dekan? benim kadar kazaniyor mu?"
yani; adamin kafasinda insanlarin degeri kazandigi paraya gore siralanmis durumda. kendisinden az kazanan herkes son derece degersizken, kendisinden daha cok kazanan birinin kopegi olabilir.
bu hikayenin i. melih gokcek ile dogrudan hic ilgisi yok. dolayli ilgisi ise, turkiye'nin bu tiynetteki adamlari dislamak yerine, onemli mevkilere getiren bir yapiya sahip olmasi. bu sayede bu adamlar, bu tiynetle milletin tepesine binip, kanunsuz, hukuksuz sekilde yagma yapabiliyor. ve yine, israrla, yillardir bu yagmaya devam etmelerine ragmen el ustunde tutulabiliyorlar. tam da bu yuzden, bu secmenler layik olduklari sekilde yonetiliyor, somuruluyorlar. olan da arada yanan yaslara oluyor.
i. melih gokcek'in odtu arazisinden agaclari kesip, sonra da uzerine "parasi neyse veririz" diye siritarak "al bu da basimizin gozumuzun sadakasi olsun" diyerek, kendisine ait olmayan halkin parasini kafasina gore odtu'ye diyet olarak gonderebilmesini saglayan da tam olarak bu rahatlik.
kahrolsun bagzi seyler.
türkiye'deki güvensiz kan alımı skandalı
-
bu entry’de ise maddeler halinde yaşadıklarımı anlatacağım.
1- 2016 mart'da kızılay’da medikal direktör'e ulusal kan ürünleri rehberiyle ilgili mail attım. sorduğum soruların cevabından çok ulusal kan ürünleri rehberinde yazılanların kopyası vardı.
2- 19 eylül 2016'da rehberin düzeltilmesi ile ilgili resmi olarak memnuniyet eleştiri şikayet(meş) formu açtım. [normalde 1 haftada kapatılması gerekiyordu fakat ankara’ya gidip olanları basına anlatacağım diyene kadar yani 23 ay açık kaldı]
3- 21 eylül 2016'da kızılay'da üst düzey bir yöneticiye whatsapp'tan rehberin düzeltilmesi ve güncellenmesi ile ilgili meş'de yazdıklarımı pdf dosyası yapıp gönderdim.
4- meş'den bir süre sonra tüm türkiye'de, kızılay kan hizmetleri yönetiminde çalışan bir doktor ve mikrobiyoloji uzmanı tarafından eğitim verildi. bu eğitime gelen hocalarımıza rehberin kesinlikle güncellenmesi gerektiğini söyledim. cevap olarak rehberin red kriterlerinden memnun olunduğunu aldım.
5-6 mayıs 2017'de sunum hazırlayıp kızılay'da yönetici olarak çalışan bir doktora whatsapp üzerinden gönderdim.
6- 7 mayıs 2017 tarihinde düzeltici önleyici faaliyet açıp rehberin güncellenmesi gerektiğini bir kez daha belirttim.
7- www.kanvercanver.net sitesini kurdum. dünya'daki belli başlı rehberlerin red kriterlerini elimden geldiğince çevirdim. ekipte çalışan doktorlara siteyi ulaştırabilir miyiz yazılı mailime medikal koordinatör tarafından maalesef cevap verilmedi.
8- aralık 2017 tarihinde kızılay'ın düzenlediği ekip liderleri toplantısının son gününde tüm sorunlu gördüğüm konularla ilgili bir konuşma yaptım. tüm yöneticilerin önünde noktasına virgülüne dokunmadan şu cümleyi kurdum. "bakın kızılay’ın şu an ivedilikle tüm gücüyle gerekirse cumhurbaşkanı danışmanlarının kapısında yatıp bir an önce rehberi güncellemeye başlaması gerekir. bu rehber yüzünden günde yüzlerce belki de binlerce kişiden kan alınamıyor yine yanı sayılarda alınmaması gereken kişilerden kan alınıyor. bunun vebalini ödeyemeyiz." aynı toplantının değişik günlerinde "detaylı bir ilaç listesi hazırlıyoruz. yakında elinizde olacak" "ankara'da komisyona çağrılacaksınız" cümlelerini benimle beraber toplantıya katılan tüm doktor arkadaşlarla beraber duydum.
9- resmi yazı ve kongrede uyarmama rağmen 18 temmuz’da suriyelilerden kan alımının önü açıldı ve iyi niyetli mücadelemin bir sonuç getirmediğini anlayınca 20 temmuz 2018 tarihinde rehberin güncellenmesi ile ilgili hiç bir gelişme olmayacağından emin olunca göreve başlayışımın 3. yılında 30 sayfalık "kızılay yıllardır güvensiz kan mı alıyor?" başlıklı bir günde yazdığım yazıyı sadece rehberin düzeltilmesine yönelik bir garanti olması açısından sosyal medya ve medya ile paylaşacağımı söyleyen bir maili yöneticilere gönderdim.
10- kızılay kan hizmetleri'nde üst düzey bir yönetici ile görüştüm. derdimi anlatamadım. anlatamadıkça sinirlendim.
11-daha sonra yaptığımız görüşmeyi gözden geçirip yöneticiden özür dileyip kızılay'da gördüğüm sorunları anlattım ve rehberin bir an önce güncellenmesi gerektiğini söyleyen bir mail attım.
12- eylül 2016'da açtığım şikayet formuna anlamsız bir cevap geldi. normalde 1 haftada kapatılması gereken meş 2 yıl aradan sonra kapatılmıştı. bu cevaba yapılması gerekenleri anlattığım bir mail daha yazdım. ardından 5 ağustos'ta aldığınız kararların bilimsel dayanağını görmek istiyorum şeklinde mail attım cevap alamadım.
13- ardından 17 ağustos'ta blöf olarak attığım maile kızılay tarafından resmi olarak skandal bir cevap verildi. bu resmi cevapta olanların duyulması halinde tarafıma dava açılacağı söyleniyordu.
14- 18 ağustos'ta gönderilen yazıya ne kadar sinirlensem de güzelce bir kez daha kanıtlarımla cevap verip amacımın daha iyi bir rehber hazırlanması olduğunu bir kez daha anlattım. daha iyi hazırlanmış bir rehberin hiç kimsenin zararına olmayacağını belki de yirminci kez söyledim.
15- ardından doktorların hepsine anket ve test soruları gönderdim. doktorlara gönderdiğim mail'de yöneticilerin istifasını talep ettim.
16- medikal koordinatör tarafından arandım. komisyon kuralım düzeltelim cümlesini sonunda duydum. fakat 2 saat geçtikten sonra iptal olduğunu öğrendim. doktorların test ve anket sonuçlarını yayınladım.
17- personeli kışkırttığımdan dolayı tazminatlı olarak iş sözleşmemin feshi nedeniyle son savunmamı yazdım.
18- türk kızılayı çalışanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğum iddia edilerek tazminatsız olarak iş sözleşmemin fesih edildiğini tebliğ ettim.
19- 15:35'de tebliğ ettiğim yazıdan yarım saat sonra rehberin revizyon haberini mail üzerinden aldım. bu rehber öyle ya da böyle bir şekilde düzeltilecek diyerek verdiğim sözü tuttum.
20- yüzüm ak, başım dik, onurlu bir şekilde hakkımı helal etmeyerek kurumdan ayrıldım.
21- aradan geçen süreye rağmen kan bağışcısı seçim kriterleriyle ilgili herhangi bir düzeltilme yapılmadığını öğrendim. işe dönüş davamı kazandım ve bu yanlışlıkların bir an önce düzeltilmesi amacıyla yardımınızı dileniyorum.
okuyan, paylaşan, destek olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. emile zola’nın dediği gibi “gerçek yürüyor ve onu hiçbir şey durduramaz”
#haketmiyoruz
süleyman'ı bir yerde görürsem döveceğim
-
puahahah hocaya kızamıyorum, adamlar siyaseti öyle rezil bir noktaya çekti ki anladıkları dil maalesef bu.