ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bedeli 15 temmuz'da ödendi deyip alışveriş yapmak
-
dün gerçekleştirdiğim harikulade eylem. marketten alacağımı aldım, kasaya geldim. kasiyer "x liri ifindim" dedi, anlamamış gibi tekrar sordum. yine "x liri ifindim" dedi. göğsüm dik bir şekilde, tok bi sesle "bunun bedeli 15 temmuz'da ödendi" diyerek poşetleri aldım çıktım. arkamdan "ama nasıl olur" diye seslendi. ben de "ne feto'cu musun yoksa? " diye bağırdıktan sonra öfkeli bir kalabalık kendisine doğru koşmaya başlamıştı bile. ben de aynı mağrur ifade ile osmanlı tuğralı doblo'ma binip yoluma koyuldum.
bu millete bir daha darbe yapamayacaksınız alçaklar!
farah zeynep abdullah
-
ben =)
sıla gençoğlu
-
sıla'dan almış olduğum yetkiye ve yukarıdaki şiir entrysine dayanarak şiir kitabı çıkarmaya karar verdim. özgüvenim yerine geldi.
yoldan geldim su vercen mi?
hayrola, ağzını açtın bişey dicen mi?
böyle şiir olmaz bu karnabahar
akşama halamgillere gelcen mi?
oluyo lan yaşasın.
istanbul nüfusunun azalması için yapılabilecekler
-
istanbul'daki tüm sivaslıları sivasa göndermek.
opet'in araca yanlış yakıt koyması
-
bu platformda gördüğüm en büyük rezalet olabilir.
10/10
haysiyetsiz opet
biz neden bu kadar sahipsiziz ya?
kul hakkı zırt hakkı zurt hakkı deyince mangalda kül bırakmayan esnaf ve türk firmaları tuttuğunu seviyor.
allah'ın belaları.
31 temmuz 2014 murat göğebakan'ın vefat etmesi
-
son zamanlarda çıkar için yaptığı iktidar yalakalığı tüm ömrünü silip atar mı ki....? bilemedim...
ama casinolarda 10 yılda tanımadığım ünlü kalmadı. tüm ünlülerin, şarkıcıların, artistlerin 'herkes bana bakıyor mu acaba' tripleri ya da 'daha çok ilgi istiyorum' kaprisleri varken bu adamın sıfır kompleksi, olağanüstü alçak gönüllülüğü, herkese gülümseyerek yaklaşma çabası, sıradanlığıyla her zaman yeri benim için ayrıydı.
adam sanki casinoya tatile eğlenceye gelmemiş de ramazanda aş evine bi tabldot doldurmaya gelmiş gibi minnettar ve alçak gönüllü olurdu hep. kesme kristaller içindeki 60 yıllık scotchların beğenilmediği yerde, demli bir çay için defalarca teşekkür ederdi.
kolları dört bir yanı saran, kendinden olmayanı ekmeğe muhtaç bırakan iktidar seni de kirletti ya ne diyelim...
kimse kusursuz değil ki bu dünya'da, huzur içinde uyu...
yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri
-
tarihimiz fazla abartılıyor.
hiçbir dönemimizde moğollar kadar güçlü değildik, hiçbir zaman roma imparatorluğu kadar dünyaya yön vermedik, hiçbir liderimiz büyük iskender kadar büyük bir savaş dehası değildi, hiçbir zaman ingilizler kadar kültür aşılayamadık uzaklara, hiçbir devletimiz pers imparatorluğu kadar önemli değildi, sinan’ın yaptıkları hiçbir zaman da vinci imzalı italyan yapıları kadar özel olmadı, hiçbir zaman mısır piramitleri gibi ölümsüz eserlerimiz yoktu ve hiçbir zaman yunan mitolojisi kadar derin bir mitolojiye sahip olmadık...
gitar çalacaklara tavsiyeler
-
çalın. iyi çalamayacaksanız da, virtüoz olamayacaksanız da, küçük yaşta başlamadıysanız da, günün birinde adınız gitarla birlikte anılmayacaksa da çalın. çalmak istiyorsanız, çalın.
"gitar ayağa düştü hacı." diyenlere takılmayın. neymiş, vay efendim, herkes gitar çalmaya heves ediyormuş. bir toplum düşünün ki her bir ferdi bir enstrümanla az buçuk uğraşmış, bir enstrümandan üç beş ses çıkarmasını biliyor. ne büyük felaket, değil mi?
güzeldir kardeşim. al gitarını, istersen iki tıngırdat bırak. istersen uğraş, çalış, öğren çalmasını. kimseye borcun yok, virtüoz falan olmak zorunda değilsin. çal gitsin.
young frankenstein
-
sırf igor karakteri için bile izlenebilecek muhteşem film. orjinal filmin atmosferini (dekor vesaire) büyük ölçüde korudukları için de ayrıca saygıyı hak ediyor bu film. gülmemek için kasmaz iseniz bol bol güleceğiniz komik ve eğlenceli mel brooks şaheseri.
yabancılarla girilen komik diyaloglar
-
1 sırp, 1 ispanyol, 2 türk, bir dağ evindeyiz. sırp ile ispanyol bir kurusıkı bulmuşlar, uzaktaki bir elmayı vurmaya çalışıyorlar. ben ise sandalyede oturmuş olacakları izliyorum.
(ortamdaki 2. türk koşarak gelir)
t: give it to the master. i can shoot anything you show me. [ver bakayım o silahı abine]
(ispanyolda tepki yok, silahı verir)
t: i've been to turkish army for one year [ben 1 yıl aztektim orduda]
(tepki yok, izliyorlar)
t: look. (çömeldi nişan aldı, yalnız kıç çatalı açıldı adamın, dolunay gibi çıktı ortaya)
t: yeees **silahpatla** (elmada tık yok)
(ispanyolla sırp bir çatala, bir de elmaya bakarlar. )
sırp: that's why they lost whole empire... [işte koca imparatorluğu böyle kaybettiler]
boşanacaklara tavsiyeler
-
dertleşme niyetiyle iki kuruşluk insanlara birbiriniz hakkında atıp tutmayın.