hesabın var mı? giriş yap

  • bayraktar ile uzaktan yakından alakasının olmadığını düşündüğüm durum.

    ukrayna para verdi de aldı bayraktar'ı.

    ab ülkeleri ücretsiz javelinler, nlawlar yolluyor. uçaklar veriyor. bu açıklama onlara karşı olmalı.

    d: ukrayna ile savaştan önce bir işbirliği yapıldı. ukrayna motor verecek, kendisi de üretebilecekti. rusya'nın yaptığı açıklama savaş başladıktan sonra onlara temin edilen silahları kapsamakta.

  • "...bu pahalı hediyeleri kazanmak için, milyonda bir olan şansınızı da tepin, çıksa da vergisini ödeyemezsiniz zaten" kısmıyla hem güldürmüş hem düşündürmüştür.

  • fragmanın ilk sahnelerinde carol'ın uzay mekiğinin dünya'ya düştüğünü görüyoruz. herkesin bildiği üzere bu 90'lı yılların dünyası. belli ki carol dünya'da geçirdiği dönemi hatırlamıyor. muhtemelen kree'lerin sebep olduğu bir hafıza kaybı durumu söz konusu. geçmişini bağlantılarını silerek kendileri için ideal askere dönüştürmüş olabilirler.

    birçok kez bu filmin klasik bir orijin filmi olmayacağı söylenmişti. carol'ın hafıza kaybı hikayesi bunu destekler nitelikte. aslında baş karakterimizde filmde kendi orijininin peşinde koşacak. bu da mcu içerisinde farklı bir bakış açısı demek. benim bu fikir hoşuma gitti. bu süreci değerli kılacak olanda şüphesiz skrull'lar.

    skrull'lar istediği kişinin görüntüsünü ve sesini kusursuz şekilde kopyalayabilen bir ırk. bununda ötesinde kendilerini ifşa etme zamanı gelene kadar tamamen kopyaladıkları kişinin kişiliğine bürünüp, onun alabileceği kararları alabilecek kadar hedefi ile bütünleşebiliyorlar. kendi hafızasına bile güvenemeyecek bir baş karaktere böyle bir villan konsepti kusursuz bir sonuç çıkarabilir. fragmanda çok az yer kaplasa da skrull'ların liderinin talos olduğunu biliyoruz. insan sureti ise muhtemelen s.h.ı.e.l.d. yöneticilerinden biri olacak. carol'ın yumrukladığı yaşlı kadın yüksek ihtimal skrull çıkacaktır. filmin kree-skrull war hikayesinden ciddi şekilde esinleneceğini biliyoruz. kree ve skrull ırkları ezelden beri birbirlerine düşmanlar ve bu hikayede dünya'yı savaş alanı olarak kullanıyorlar. fragmanda ronan'ı dünya'ya bakarken gördük. talos ve adamları zaten dünya'da. kree'ler de geliyor. sonuç; mcu'da kree-skrull savaşı.

    fragmanın başında gördüğümüz skrull otopsisi de gözlerden kaçmayan bir diğer unsur. hatırlanacağı üzere secret ınvasion'ı tetikleyen unsurlardan biri elektra'nın skrull çıkmasıydı. çizgi romanlarda skrull otopsisine reed richards, hank pym ve tony stark girmişti. bu filmdeki sahne ona güzel bir gönderme olmuş. seçebildiğim kadarıyla oda da doktor dışında nick fury ve coulson var.

    nick fury ve coulson'un genç halleri son derece başarılı yapılmış. zaten daha önce marvel'ın gençleştirme işini hank pym, janet van dyne ve ego gibi karakterlerde harika yaptığını görmüştük. bu film nick fury içinde son derece önem taşımakta. fragmandan anladığımız kadarıyla bildiğimiz haline hem fiziksel (en son birine güvendiğinde göz kaybetmesi) hem de zihinsel olarak bu filmde gerçekleşecek. elindeki çağrı cihazı da hemen dikkat çekti. ama tabi malum çağrı cihazı değil bu.

    filmde flashback sahneler önemli bir yer tutacak. üstelik carol'ın hem çocukluğuna, hem de güçlerini kazanmadan önceki haline gideceğiz. marvel şu anda the life of captain marvel serisi çıkartıyor. sanıyorum ki bu çizgi romanlardaki elementler filmde de kullanılacak. carol'ın askeriyedeki günlerinde çok önemli bir unsur var. o da maria rambeau. kendisini bu filmde baş kahramanımızın askeriye günlerinden arkadaşı olarak göreceğiz. lakin kilit nokta maria'nın bu filmde küçük olarak göreceğimiz kızı monica. monica, carol'ın çizgi romanlarda yakın arkadaşlarından biri. o da kozmik güçlere sahip. bir dönem captain marvel ismini de taşımıştı. şu an da spectrum ismiyle anılıyor. captain marvel'ın olası devam filmlerinin günümüzde geçeceğini düşünüyorum. devam filmlerinde monica'yı da göreceğimize eminim.

    fragmanda az yer kaplasa da kree ana gezegeni hala'yı da görmek mümkün. hala dendiği zaman benim aklıma direktman supreme ıntelligence geliyor. filmde onu görürsek çok mutlu olurum. carol'ın parçası olduğu starforce ekibini çok az da olsa aksiyonda görüyoruz. bu ekibin liderini bilindiği üzere jude law oynuyor. beklenti mar-vell olduğu yönünde. ama ben her geçen gün bu fikirden uzaklaşıyorum. bana captain marvel'ın en büyük düşmanı olan yon-rogg olma ihtimali daha fazla geliyor. zaten henüz karakterin adı da açıklanmadı. karakter tarifleri de mar-vell'e uymuyor. aslında bu durumdan da biraz memnunum. içerisinde skrull'ların olduğu bir hikayenin ana temasının güven olması lazım. jude law'ın karakterinin de carol gözünden güveninin sorgulanması, hatta belki ihanete uğrama, karakterin carol'ın eğitmeniyken villain dönüşmesi filmin temasına çok uygun olabilir.

    son olarak carol'ın maskesini ve mohawk saçını starforce görevi sırasında görüyoruz. aslına uygun şekilde yapılmış. fragmanın final anlarında ise carol'ın binary moduna geçtiğini görüyoruz. yalnız burada en fazla dikkatini çeken unsur carol'ın güç toplarken kullandığı enerjinin ant-man and the wasp'ta gördüğümüz quantum realm enerjisine benzemesi. daha önce quantum realm ile alakalı unsurların captain marvel filminde de yer alacağı söylenmişti. sanıyorum carol, quantum enerjisini kullanacak.

    captain marvel ilk fragman itibariyle son derece güzel duruyor. ikinci fragmanıyla ilk fragmanından daha fazla kişiyi etkileyeceğine eminim. bu film mcu'yu baya derinleştirecek. özellikle skrull ırkının işin içine girmesi ile şu ana kadar ki izlediğimiz filmleri bile ciddi şekilde etkileyecek bir süreç başlamış olabilir. secret ınvasion'ın temelleri burada atılıyor olabilir.

  • mal olan sahibine sabırla dert anlatmaya çalışması... kendi kendine oyun icat ettiğini, aylardır bana öğretmeye çalıştığını yeni anlamış bulunuyorum. hayvan ağzında oyuncağıyla geliyor, yanıma bırakıyor, miyavlıyor.. ben sap sap bakıyorum kendisine. aylardır bu böyle. en sonunda beni oyuna katmaya çalıştığını anladım da birlikte oynamaya başladık. ben atıyorum, o yakalayıp getiriyor, avcuma bırakıyor oyuncağı, sonra miyav deyip haber veriyor, ben yine atıyorum filan. mutluyuz, beni eğitilebilir bulup hemen vazgeçmediği için müteşekkirim kendisine.

  • kişinin kan grubunun, tırnak yeme alışkanlığına olan etkisinin incelendiği bir makalede şu sonuçlara ulaşılmıştır:

    tırnak yeme alışkanlığı olan erkekler en çok 0 rh + kan grubundan iken, tırnak yeme alışkanlığı olan kadınlar ise en çok b rh + kan grubundandır. ilginç ki tırnaklarını yemediklerini söyleyen erkeklerin çoğunluğu yine 0 rh + kan grubundan iken kadınlarda da yine b rh + kan grubundandır.

    çalışma, pakistan'da 18-22 yaş aralığından seçilen 160 üniversite öğrencisi ile yapılmıştır. genel dağılım ise şu şekilde:

    görsel

    not: örnek veriyorum buradaki 160 öğrenci içerisinde a - kan grubuna sahip olup tırnak yeme alışkanlığı olan öğrenci çıkmamıştır. pek tabi dünya üzerinde bu kan grubuna sahip olup tırnak yeme alışkanlığı olan kişi vardır. bunu olasılık kavramının bir değere yaklaşması olarak açıklayabiliriz. yani 0' a çok yakındır demektir (limit değeri gibi düşünün). parayı 10 kez atınca 7'ya 3 farklı gelse bile, denemeyi çoğalttıkça %50-%50 değerine yaklaşması gibi. ayrıca bu deneyde şu etmeni de unutmamak gerekir: kan gruplarının insanlar üzerine dağılım miktarı farklıdır. insanlarda bazı kan gruplarına daha sık rastlanırken bazı kan gruplarına daha az rastlanır.

    q. muhammad imran, q. hira naeem. innovative journal of medical sciences 2019; 3(1):17-18

  • fifa yükledikten sonra oyunu açarken klavyeyi sağa sola kaydırmayı akıl edemeyerek 2 hafta boyunca bilgisayarın yaptığı maçları izlemek.

  • zamanında nazım hikmet'ten diye paylaştığım yazıdır. ki o dönem ortalıkta dönüyordu. ben de yaralı bir zamanımda paylaşmıştım. nazım hikmet'e ait değilmiş. neyse kim yazdıysa yazı çok güzel, ki o dönem bu yazı bile iyi gelmişti bana. umarım yaralı dostlara az da olsa yara bandı olur.

    bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz. sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. elbet bitecek güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....

  • adam gibi cümle kuracak vaktim olmadığından rezaletli başlık açamadım. bana göre rezaletlerin en büyüğü. sabah facebookta gördüğüm komikli paylaşımı da yazayım burda dursun. ' öğretmen arkadaşım 4 aydır tatilde, öğretmen olduğunu unuttu şimdi iş arıyor'. ben de özel sektörde arefe günü işe gidiyorum füze fırlatmaya. hoş, telekom sektöründe insanların yıllık izninden düşüp gelmeyin deniyor. en azından bunu zorunlu yapsınlar. pendikten 1.5 saatte bağcılara gelip 3 saat mesai yapıp 1.5 saatte geri dönen adamları gördü bu gözler. kreşi, okulu tatil olduğu için 3 yaşındaki bebesini sırtına sarıp kod yazan kadın gördüm.

    dün servisçiye yarın sabah geliyoruz dedik, adam ama ben gelmiyorum dedi. ahahahha. o bile ben gelmiyorum diye atar yapabiliyor. şu dünyada memur olmak varmış yemin ediyorum ya.

    edit: sen de öğretmen olsaydın, sen de memur olsaydın diye mesajlar alıyorum. size dokunmayan yılan bin yaşasın arkadaşlar. sen de öğretmen olsaydın demek yerine burda ağlayacağına örgütlenin adam gibi hakkınızı arayın yazanları daha samimi buluyorum.

  • artık formatını değiştirmesi lazım gidrek sıkıcı olmaya başladı. bence juriyi yarasa gibi yukardan sarkıtmalılar. sesi beğenirlerse de başlarının üstüne düşsünler.