hesabın var mı? giriş yap

  • kendi ismim hariç listede başka kimse olmayan sayfa. sanırım beni leylekler getirdi hic üst soyum yok. ulan hiç değilse ayip olmasin diye annemin adını da koysaydınız listeye o bile yok

    edit: belge oluştura tiklayip pdf indirmek gerekiyormuş arkadaşlar uyardı sağolsunlar. bi an acaba hz. isa'mıyım diye sevinip mesih cüppesi bakmaya baslamıstım trendyol'dan. mesih değilmişim siteyi anlayamamışım meğer

  • gelmiş geçmiş en iyi spiderman filmi olmasının yanında aynı zamanda en iyi süper kahraman filmi olma özelliğini de korumaya devam etmektedir. bu filmin ardından the dark knight ve iron man gibi türe muhteşem filmler armağan edilmiş olsa da hiçbiri, sam raimi nin çektiği spiderman 2 filminin erişebildiği samimiyeti ve özgünlüğü gözümde yakalayamamıştır. 2004 yılında çekilmiş, hala süper kahraman filmleri arasında göz bebeğim olan ve ölene kadar izlemeye devam edeceğim bu filmi diğerlerinden farklı kılan neydi peki?

    diğer süper kahraman filmlerinin aksine bu filmdeki örümcek adam içimizden biridir. örümcek adam, iron man ve batman gibi devasa büyüklükteki evlerde, sayamayacağı kadar çok paranın içinde ne yapacağını bilemeden günlerini geçirmez. kapısı zar zor açılan, tek odalı, ufacık bir dairenin kirasını denkleştirmenin telaşesi içerisindedir. kirasını denkleştirmek için pizza dağıtıcılığından çok sevdiği fotoğrafçılığa kadar ona verilen her işi yapmaya razıdır. örümcek adam, okurken çalışan, bir türlü derslerine vakit ayıramayan, sevdiği kızın tiyatro gösterisine scooter motosikletiyle gitmekten gocunmayan bizden biridir.

    örümcek adam uslanmaz bir romantiktir. sevdiği kız, hepimizin küçükken illa ki başına geldiği üzere onun hem mahalleden hem de okuldan arkadaşıdır. adı mary jane dir ve peter parker dan önce pek çok erkekten hoşlanmıştır. örümcek adam bunların hiçbirini umursamaz. sevdiği kızın birkaç hafta içinde memleketin en popüler adamıyla evleneceğini bildiği halde içinde ufacık bir umutla mary jane'nin ona döneceği günü beklemektedir. aynı zamanda şapşal bir aşıktır. aldığı nasihat doğrultusunda herkesin içinde birdenbire sevdiği kıza ezberlediği şiiri okumaya başlayacak kadar aptaldır da. aptallığı ve şapşallığı, mary jane için beslediği aşkından ve saflığından gelmektedir.

    örümcek adam bir tutunamayandır. girdiği ufak tefek işlerde tutunamaz. yıllardır fotoğraf çektiği gazetede tutunamaz. ufacık bir dairenin kirasını denkleştiremez. sevdiği kıza parası yetmediği için bir demet çiçek dahi alamaz. dehasını üniversitedeki derslerine bir türlü aktaramaz. çok sevdiği may halasına maddi anlamda yardım edemez. çok sevdiği arkadaşı harry'den herkesin ortasında tokat yer ve buna sesini çıkaramaz. sevdiği kıza evlenme teklifi edildiğinde o anı sırf para kazanabilmek için fotoğraflamak zorunda kalır ve oradan uzaklaşamaz. dünyayı dize getirebilecek güçlere sahipken; ona laf eden kimseye elini kaldıramaz, kimseyi kıramaz. gücünü kullandığı tek yer birinin ona ihtiyaç duyduğu zamandır.

    örümcek adam iki arada bir derede kalmış biridir. eski bir polis radyosundan gelen polis çağrıları üzerine ona ihtiyaç duyan insanların yardımına koşarken; aynı zamanda sevdiği kızla evlenme hayalleri kuran sıradan bir insandır. sahip olduğu büyük gücün doğurduğu büyük sorumlulukların altında ezilen bir kahramandır. süper kahraman olmakla bir öğrenci olmak, bir aşık adam olmak, halasına yardım edemeyen bir yeğen olmak, basit bir fotoğrafçı olmak arasında gidip gelmektedir sürekli.

    aynı zamanda tüm zamanların en iyi yazılmış ve oynanmış kötü adamına da sahiptir. dr. otto octavius ve eşi ile birlikte peter parker'ın yemek yediği sahne ne muhteşemdir öyle. hangi süper kahraman filminde dövüşmeden önce kötü ve iyi bu şekilde bir araya gelebilmiş, hoş sohbet edebilmiş ve birbirlerine aşık oldukları kadınları anlatabilmiştir. bir kadını etkileyebilmek için ona şiir okumasını tavsiye edebilecek derinlikte bir kötü adam karakteri bir daha karşımıza çıkabildi mi? çıkmadı elbette.

    daha sayfalarca yazabilir, her bir sahnesini dakika dakika inceleyebilirim. dikkat edin, o harika tren sahnesinden, muhteşem aksiyon sahnelerinden, bruce campbell ın yer aldığı leziz kısa sahnelerden, j.k. simmons ın canlandırdığı harikulade j. jonah jameson karakterinden, kirsten dunst ın o yıllardaki çekiciliği ve güzelliğinden, may halanın bilgece konuşmalarından, örümcek adamın yapılagelmiş en iyi kostümünden ve film boyunca kullanılan dinlemekten usanmadığım o müthiş müziklerden hiç bahsetmedim bile.

  • burada böyle övüp övüp reelde kadın dediğin uzun saçlı olur diyorsunuz sonra kısacık saçlarla oğlan çocuğu gibi ortada dolaniyoruz. şaka şaka çok rahat ondan kestiriyoruz sizin lafiniza bakıp yola cikilmaz.

  • avrupa hunları* ile batı romalıları* karşı karşıya getiren ve 451 yılında yapılan savaşın adı.
    ilk olarak savaşa giden süreci anlatalım; romalı prenses honoria, attila'ya karısı olmasını bildiren bir mektup ve nişan yüzüğü gönderir. attila ise, ne zamandır aradığı fırsatı bulduğunu düşünürek bunu batı roma'ya bir saldırı bahanesi olarak değerlendirir ve çeyiz olarak imparatorluğun yarısını ister. tabii ki isteği reddedilir ve attila kuvvetleriyle birlikte yürüyüşe geçer.
    451 şubat sonlarında attila, roma imparatorluğunun sınırlarından içeri girer ve bir yıldırım gibi aniden yumruğunu indirir. şehirler birer birer düşer ve yıkılırlar: treves, metz, laon, troyes, saint-quentin, auxerre, lutece, orleans. attila geçtiği her yeri dümdüz ederken, her şehirden birer tane aziz çıkıyordu. troyes'te loup, orleans'ta aignan, lutece'de genevieve gibi daha niceleri... psikoposlar ve din adamları halkı cesaretlenmeye çalışsa da nafileydi, herkes yollara düşmüş kaçışmaktaydı. tüm ülke bu yıkım karşısında, başkentin yardımını istemekteydi ve beklenen cevap attila'nın eski arkadaşı olan aetyüs'ten gelecekti. roma bir ordu toplayacak ve "barbar"lara karşı koyacaktı.
    aetyüs önderliğindeki roma lejyonları ve barbar kuvvetleri, attila'nın hunlarını ve barbar müttefiklerini catalaunum ovasında yakalar. tarih 20 haziran 451'i göstermektedir. iki tarafın ordularının toplam sayısının yaklaşık dörtyüzbini bulduğu rivayet edilir ve savaşın dar bir alanda değil koca bir eyalette yapıldığı söylenegelir.
    attila bu savaşta saldırıda değil, savunmadadır. çok büyük bir ganimet elde etmiştir ve bunu bırakmak peşinde değildir. tarihçiler bu savaşı o zamana kadar yapıla gelmiş en büyük savaş olarak nitelerler. bakın gotlu tarihçi jordanes ne diyor: '' bu çok büyük, korkunç, bugüne kadar duyulmamış bir savaştı. ilkçağ bunun benzerini görmemiştir... küçücük bir dere bir sele dönüşüp kan olup akmıştır. dünyanın en büyük uluslarının bu büyük savaşında tam yüzaltmışbeş bin adam telef olmuştur.''
    bu büyük savaş şöyle neticelenmiştir: attila gece olduğunda eski bir taktik uygular: yük arabalarını arkasına gizlenebileceği bir siper olarak daire biçimimde dizdirir ve düşmanın zayıf yerlerine saldırılar düzenletir daha sonra da yavaşça çekilir. aetyüs ise savaş alanında yalnız kaldığı için attila'yı yendiğini sanar. ama tanrı'nın kırbacı bir yıl sonra geri döndüğünde, bu kez galyaya değil, doğrudan italya'ya gider ve romayı işgal etmek ister, bu sefer sırasında karşısına bir ordu çıkmayışı, aslında catalaunumda kimin kazandığını bir anlamda göstermektedir.

    ***

  • belçika girişi / 2015

    polis: (ing.) nereden geldiniz?
    önümüzdeki türk teyzeler: jolly tur :)

    p: neden geldiniz? turist misiniz?
    ött: jolly tur :/

    p: ingilizce bilmiyor musunuz? neden buradasınız?
    ött: jolly tur :(

    bu 2 teyzeyi göz altına almışlar, normalde yapmayacakları iş...
    4 saat sonra tur rehberi gidip çıkartmış.

  • fetöyü palazlandıranlara, onlara hizmet ehli diyenlere, yalakalarına ve bilumum tüm fetöcülere karşı her daim kinimiz diri!

    atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı türk gençleriyiz biz!

    sümüklü bir şeyhin peşinde koşacak kadar aklımızı kiraya vermedik!

  • 3,5 yaşından beri lösemi olan dünyalar güzeli 7 yaşındaki kız çocuğunun operasyona girerken ona hüzünlü bakan bir çift göze "üzülme annecim, ben alıştım artık" demesi...

    sözün aransa bulunamadığı o korkunç kuyulu düğümlü yerden: huzur içinde uyu melek.

    edit: meleğimiz dolayısıyla hala zaman zaman baş sağlığı mesajları alıyorum. bir yakınımızın kızıydı, annesinin yaşadığı acıları inanın ben de tahmin edemem.

  • genelde takımın en iyi oyuncuları yapar bunu..
    takımı üst üste hatalı goller yiyince "yaa taam bırakın abii ya..çık abi yaa..taam abi yaa!!" diyerek kaleciyi eliyle itekleyerek yeni kaleci olduğunu deklare eder..
    sonra da topu eliyle oyuna sokup kimseyle paslaşmadan, milleti çalımlaya çalımlaya karşı kaleye doğru ilerlemeye başlar..
    genelde üç dört, beş derken sonunda kaptırıverir topu, adamlar da boş kaleye takarlar tabi 30 metreden..

    bu gene bozmaz ama hiç, takım arkadaşlarını işaret edip "ben daha napim abi ya bizim takımın hepsi mal görüyosunuz!" gibisinden ellerini açar karşı takım oyuncularına doğru, karşıdakiler de "haklısın abi sen elinden geleni yaptın adamlar mal elden bişi gelmez" der gibi kafa sallayıp teselli ederler bunu..

    ha bu arada;
    (bkz: o hikayedeki mal benim)

  • süleyman soylu çizmelerini giyip, sel ile mücadele ettiği için bu konuda bir şey yapamamistir. çünkü içişleri bakanının görevi, kaçak göçmenlerden ziyade, istanbula yağan yağmur ile mücadele etmektir.

    ayrıca bu insanlar marmarise nasıl gitmişler?

    milasta polis kontrol noktası var.

    bodrum sapaginda var.

    marmaris, akyaka arasında var.

    bu kontrol noktalarının bazılarında araçlara tek tek bakılıyor.