hesabın var mı? giriş yap

  • fenerbahçe'ye geldiginde toy bir üniversite ogrencisiyken su anda evli barkı işinde gücünde çocuklu çocuklu bir adamım lan ben. nasıl 3 dakikada yollarsınız lan bu adamı! amlarına koyayım ben onların.

  • üniversitedeyim. ramazan ayı, bir yandan sınavlara girip çıkıyorum bir yandan oruç tutuyorum. zorlanıyorum ama kış zaten, günler kısa öyle geçip gidiyor. bir gün herkesin dersi var ben evde tek başıma oruç açıcam. eve giderken bir ekmek aldım, zaten o kadar param var.

    evde ne var ne yok bilmiyorum çünkü sınavlar var yoğunuz. eve girdim buzdolabında bir tabak zeytin buldum. bir tepsi aldım ekmeği koydum yanına da bir tabak zeytin, ezanı bekliyorum. bir yandan da kendimi avutuyorum, en azından zeytin var diye.

    oturduğumuz apartman öğrenci olduğumuz için bizden pek de hoşlanmayan insanlarla dolu bir yer. hatta ev sahibimiz bile arada gelir odaları kontrol ederdi çaktırmadan. neyse tam oturuyorum, kapı çaldı. bir teyze geldi, daha önce hiç görmedim girip çıkarken tanımıyorum o yüzden. elinde bir tepsi "öğrencisiniz evladım yemeğiniz denk gelmemiştir belki" dedi, çekti gitti. elimde tepsi kalakaldım. ne açlık kaldı ne oruç. oturdum, bir yandan yedim bir yandan ağladım.

    iyi insanlar var, hala varlar. inandıkları, ırkları, hayatları ne olursa, nasıl olursa olsun, varlar. inşallah biz de seneler sonra bir gün tebessümle hatırlayacak insanlar bırakmışızdır arkamızda.

  • tanım: insan ırkının bir grubu.

    sözlükte bugün gördüğüm ve de "evet la, ben hep bunu sorguluyorum" diye kendim açmışım kadar sevindiğim başlık.

    işe girdiğim günden beri haftaiçi gündüz saatlerinde insan içine karışmak elbette çölde bir vaha kadar uzak. haftasonu yemeğe, sinemaya, alışverişe veya herhangi bir yere gittiğimde çevremdeki akın akın gelen insan kalabalığına bakıp bütün dünyanın benim gibi yaşadığına olan kanaatim daha da güçleniyor. ama bundan 1.5 ay kadar önce istifa etmemle beraber yepyeni bir güruhu keşfetmiş oldum.

    eski işle yeni iş arasına kendimi toparlamak amacıyla 1 hafta faz farkı koymuştum. malum ekmeği için çalışan, rızkına koşan insanlarız, daha fazlası olmuyor. 1 hafta boş boş, hiç bir sorumluluk olmadan akşam geç yatmak, gece 3'e kadar film izlemek falan acayip derecede ütopik mutluluklar ifade etmişti bana. bu haftanın salı gününde yeni iş için üzerime 3-5 parça yeni kıyafet alayım haftaiçi ortalık sakin olur diye optimum avm'ye gittim. evet kesinlikle haftasonuna oranla ortalık sakindi de, yine hatrı sayılır bir insan kalabalığı geziniyordu. azıcık alışveriş falan yaptıktan sonra kendime ödülüm olan haftamı değerlendirmek için bir masaya oturdum, kahve aldım sorumluluksuz olmanın tadına varmaya çalıştım. oturduğum masa tam avm girişine baktığı için bir yandan da geleni geçeni izliyorum. ama o da ne, yüzlerce insan sürekli olarak ortalarda geziyor.

    genç, yaşlı, kadın, erkek her cinsten var. ev hanımı giyimli olan da var iş adamı tipli olan da. hadi ev hanımı ve öğrenci grubu eliyorum, sabahtan görevlerini yerine getirip öğleden sonra geziyorlar. ama bunlar kalabalığın en fazla %20si. e geri kalan? abi bunlar ne iş yapar? nasıl para kazanır? nasıl hayatlarını idame ettirir? hadi ufacık bir grup, ben diyim %2 sen de %5 benim gibi dönemsel bir tatilde, e geri kalan %75'i napıcaz? demek hayatın bir de böyle bir grubu varmış. ben çoğunlukla dışarıda gün ışığı mı var kar mı yağmur mu bilmezken, haldır huldur çalışırken bir güruh dışarıda mağaza geziyor, arkadaşlarıyla çay kahve içiyor, kuaföre neyim gidiyor.

    işte yazarın burada hissettiği şey su katılmamış bir kıskançlık ve arkadasından gelen hassiktir isyanıdır.

    edit: ispiyon sonrası tanım.

  • her biri anadan doğma sporcu, her biri 1.90lık atletik ömürleri sporla geçen adonisli babalara sahip olmalarından dolayıdır.
    asdlşfkadla siz de inanmadınız değil mi.
    aynaya bak anlarsın yiğidim aslanım. sen nesin ki o ne olacak?

  • sınava girenin kazandığı denilen bölüme, 15bin doktorun aylarca çalışarak girdiği bir sınavda taş çatlasa 1500. girebiliyor.

    tus öyle devlet kadrolarına, kpsslere benzemiyor canlar, tüm uzmanlık dalları toplamında 400-500 kadro olursa öpüp başımıza koyuyor ve türkiyenin en inek popülasyonuyla birlikte sınava giriyoruz.

    tus'a yönelik özel olarak en az 1 ay sıkı çalışmadan, okul birincisi olsa barajı geçemez hiçbir tıbbiyeli. çünkü hekimlik sorulmuyor, ayrıntı bilgi soruluyor. istediğin bölümü kazanabilmen için de hayatının en az 6-7 ayını tamamen vermen ve 10-15 bin tl arası da dersaneye bayılman gerekiyor.

    tus puanına göre iyi doktor kötü doktor ayrımı yapmamamız gerektiğini öğrendiysek; konu doktorluk değil bilim adamlığı ile ilgili hale geliyor. okumayı en çok sevenler ve başarabilenler, ilgileri olan ve çok başarılı olabilecekleri alanı değil, rahat ve parası iyi branşı seçmek zorunda kalıyor. çünkü saçma politikalar neticesinde temel bilimler para kazanmıyor, cerrahi bilimler davalarla ve hayati tehlikelerle boğuşuyor, dahili branşlar ise hasta ve iş yoğunluğundan başını kaldıramıyor.

    doktor bulamayacaksınız derken ne dediğimizi sanıyordunuz kuzum? kritik alanlarda, kritik anlarda doktor bulamayacaksınız. çünkü kimse elini taşın altına koymacak kendinden vazgeçip.

    dövdüğünüz doktorlar, öldürdüğünüz sağlık çalışanları, saygınlığını yok ettiğiniz bu meslek, gözünüzü boyadıkları bu sağlık sistemi en çok halka zarar verecek, en başından bağırdığımız gibi.

    fakat siz hiç dinlemediniz.
    kendi düşen ağlamaz umarım.