hesabın var mı? giriş yap

  • death metal
    "sabah uyandım annemi doğradım, babamı doğradım, bakkala gittim bakkalı doğradım. mutluyum huzurluyum... "

    doom metal
    "sabah düşümde annemi doğradım, babamı doğradım, bakkala gittim bakkalı doğradım. bu yuzden bunalımdayım"

    gothic metal
    "sabah uyandim ne göreyim annem dogranmış, babam dogranmış, bakkala gittim o da dogranmış bu yuzden şüpheliyim karamsarım.."

    black metal
    "sabah uyanamadım. hala uyuyorum umarım annem, babam, bakkal doğranmıştır.
    bu yuzden zevk alırım "

    heavy metal
    "sabah uyandım annemi babamı bakkalı kesmişler... kimin umrunda ben maiden dinleyip biramı içerim...uyku mu? salla, annem mi? amaan, babam mi? hic sevmezdim. bakkal mi? dukkanini da soymuşlarmi. "

    power metal
    "uyanmaz olaydim, annemi dogramislar, babami dogramislar, tavernayi dagitmislar, bu yuzden kını kılıcı alıp öç almaya gideyim... "

    grindcore
    "beorghborghbeeeeorghorghoerherrbog boggrehoooorroooo. bu yuzden boooorghooogr "

    progressive metal:
    "sabah uyandım annem ağlıyo, babam aldatmış. bakkala gittim meğer gerçek babammış. akşam uyandım hepsi rüyaymış, ama artık daha olgunum "

  • leap year irlanda tarihinde oldukça özel bir anlam barındıran kavram.

    her dört senede bir yaşanan bu özel tarihte irlanda'da kadınlar erkeklere evlenme teklifi ederse kabul edileceğine dair bir inanış var. üstelik bu inanışa göre eğer teklifi reddeden bir erkek olursa onun bir şekilde cezalandırılacağına inanılıyormuş.

    bu inanış 19. yüzyılda yaygınlaşmaya başlamış. kadınlar bu özel günde karpostallarla evlenme teklifi ediyor.

    tabii bilimsel açıdan çok da değeri olmayan bu inanışın bir kültürü var.

    efsaneye göre bu inanış taaaa 5. yüzyıla kadar dayanıyor. bridget ismindeki rahibe [(bkz: saint patrick)st. patrick] e (bu isim irlandalılar için oldukça özel bir isim) kadınların evlenme teklifi için çok uzun süre beklediğini söylüyor. st. patrick'te bunun üzerine kadınların dört yılda bir yaşanan bu günde evlilik teklifi etmesiyle ilgili bir talimat vermiş. bu tarihten itibaren bu efsanenin yayıldığı düşünülüyor.

    bir diğer inanışa göre ise iskoçya kraliçesi margaret 1288'de bekar kadınların artık yıllarda evlenme teklifinde bulunmasına izin veren bir kanun çıkarmış.

    artık yıl diye bir efsane çıktıkça olayın dallanıp budaklanmaması da kaçınılmaz olmuş. ortaya çıkan diğer efsanelerden bazıları ise şöyle olmuş:

    - iskoçya inancına göre artık yılda doğan kişinin hayatı daima acıyla olur. oldukça dramatik.

    - bir önceki maddenin aksi olarak diğer inanış ise bu gün doğan kişiler çok şanslı olurmuş.

    - yukarıdada bahsettiğim gibi bu gün evlenme teklifi eden kadının evlilik teklifini kabul etmeyen erkekler cezalandırılır. efsanelikten ayrıldığı nokta ise şu: iskoçya'da kraliçe margaret evlilik teklifi yapan kadının rüyasındaki evliliği gerçekleştirmeyen erkekler için para cezası emretmiş.

    - artık yıl boyunca evlenmemeli/boşanılmamalı. bu da yunanlılara ait bir efsane.

    - ölüm belası hepimizin üzerinde. insanlar artık yılda ölüm sayısında artış olduğuna inanıyor. bu da doğruluğu kabul edilmiş bir bilgi değildir. o yüzden şimdiye kadar efsane olarak anılmıştır.

    büyün bunların yanında bu efsanenin anlatıldığı dandik bir film de var: leap year.

    film her ne kadar ortalamanın altında olsa da irlanda'nın güzelliklerini görmek için muhteşem bir fırsat. gerçekten ülkeyi ancak bu kadar tatlı anlatabilirlerdi. tavsiye ederim.

    kaynak:

    http://www.bbc.com/…r/2016/02/160229_artikyil_5_gch
    http://preen.inquirer.net/…-that-wed-like-to-debunk

  • çok yakın bi kız arkadaşımın annesiyle diyalog..

    çybkaa: ah canım benim, valla kızım olsa veririm sana, o denli seviyorum..

    sgb: eee.. var ya işte..

    çybkaa: yok o olmaz, başka olsa verirdim..

    sgb: ehehehe..

  • dün gültan kışanak'ı konuk ettiği programında yüzünde güller açmaktaydı. karşılıklı acaba yarınki nevruz mesajı ne olacak? ayy çok heyecanlı diye konuştular (izlediğim 10- 15 dakika boyunca). gültan hanım'ın yüzündeki gurur ve nereden nereye geldik duygusu hakkında bişey yazmak lazım mı bilmiyorum. ben şirin hanıma yoğunlaştım.
    hani insan hayvan kesilmesine dayanamaz ama et yemeğe bayılır. mesela ben balık tutmaya kıyamam ama çinekop çok severim. bu kentleşmenin sanayileşmenin falan bize kazandırdığı bir riya olsun. ya da özümüzden koptuk mu diyelim. ağız tadıyla bir tavuk bile kesemiyoruz. o dehşeti yaşayıp, şükredip allah ne verdiyse yiyip hayatımıza geri dönemiyoruz.
    kendisinde bu tarz bir kopukluk var bence kürt siyasi hareketini demokratik, özgürlükçü ve heyecan verici bulmasından kaynaklanıyor. heyecanla mesajını bekledikleri kişi gültan hanım için belli ki önder. ama o kişi aynı zamanda türk ordusuna düşman diyen, türkiye devletini düşman olarak gören, bunu da saklamayan bir kişi. öcalan'ın şimdiki barış güvercini halleri pek çaktırmıyor olabilir ama eski görüntülerinde açık ve net düşman diye bahsediliyor türkiye devletinden. böyleyken böyle yani. şirin hanım devleti pek sevmiyor diyeceğim. evet devletin bayılacak bir tarafı yok ama başka devlet de yok.
    kendi budunuzun kesilmesine dayanamıyorsunuz, bakamıyorsunuz. zaten siz şiddete militarizme falan da karşısınız. sonra biri o budu size demokrasi sosu ile pişirip getiriyor. ne kadar hoş, adamlar bunu otuz yılda pişirdi, helal olsun diyorsunuz. karşılıklı heyecanla bakalım menüde daha neler var falan diye konuşuyorsunuz. bence olayın kendisi böyle bir çarpıklık, anlamıyorum.

    edit: imla

  • "su tankındaki beyin" şeklinde türkçe'ye çevrilebilir. ("su tankı" yerine uygun bir başka ifade konarak da çevrilebilir.)

    insan beyninin çalışma prensibinden hareketle üretilmiş olan bir düşünce deneyi öğesidir. ontolojik bir imada bulunmak üzere, şöyle bir kurgudan söz eder: "şayet insan beynini kafatasından çıkarıp aynı sıvı ile dolu bir kaba koysak ve ona beynin normalde aldığı sinyallerin aynılarını göndersek, o beyinin gerçeklik algısı ile bizimki arasında hiçbir fark olmaz."

    buradaki ontolojik ima, içinde bulunduğumuz gerçekliğin pekala algılarımızla anlamlandırdığımızdan çok farklı olabileceğidir. buna göre, evrenin varolmaması da pekala mümkündür.

    "surrogates" 2009 yılı yapımı bilim kurgu filmi bu işleyiş hakkında bir fikir verebilir: http://en.wikipedia.org/wiki/surrogates_(film)

    konu hakkında daha detaylı bilgi için bkz.: http://en.wikipedia.org/wiki/brain_in_a_vat

    tema:
    (bkz: sufizm/@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: islam/@derinsular)

  • içeriden gelen bilgilere göre cenazeden sonra liderlik mücadelesi iyice ayyuka çıkmış ve iki grubun destekçileri kısa menzilli ve uzun menzilli olarak bölünmüşler.

    gelişmeler oldukça editleyeceğim.

    edit1:
    semerkant ve semerkent kolu olarak bölündükleri söyleniyor.
    ingilizler tarafından desteklendiği rivayet edilen kısa menzilliler "semer kant" adını almışken
    amerika tarafından desteklendiği rivayet edilen uzun menzilliler ise "semer kent" adını almışlar

  • gözleri dudaklarından önce konuşan birine ilk kez rastlıyorum.

    söyleyen de meriç filan değil, sokaktaki tinerci.