hesabın var mı? giriş yap

  • ümraniyede bıçaklı saldırganı bacaklarından vurarak etkisiz hale getiren polis memuru. gerçekten çok temiz bir hamle olmuş. bıçak sallayan elemana sırtını dönmeyip nizami geri çekilme hareketi ve bu arada silahını çıkarmak her yiğidin harcı değil. bravo
    link

    - edit: ankara tıp fakültesi cebeci'de lösemi tedavisi gören hasta için acil ab rh+ aferez trombosit kana ihtiyaç vardır.
    irtibat: belgin tiryaki
    05054785349

  • absinthe, ya da diger adiyla « yesil peri » bitkisinden üretilen ayn adli likör tarihin belki de en kült alkollü içecegi. adina siirler dökülen, tablolar yapilan, kimisine göre körlüge yol açan hatta insani delilige sürükledigi öne sürülen absinthe 19. ve 20. yüzyilin birçok ileri gelen sanatçisina ilham kaynagi olmus. halüsinasyon görmeye yol açan ve kolay kafa yapan (etkileriyle bu « antik lsd » nin cezbettigi ünlüler içinde verlaine, zola, baudelaire, hugo ve rimbaud gibi edebiyatçilar, manet, toulouse-lautrec, munch gibi ressamlar bulunuyor. 1900ler’in basinda gelisen alkol karsiti hareketlerin de baskisiyla yesil perinin üretimi basta fransa olmak üzere avrupa ülkelerinin çogunda yasaklanmasina ragmen popülaritesi hiç azalmadan bugüne kadar ulasti ve 2005 martinda isviçre yüzyildir ilk kez absinthe üretimine tekrar izin verdi.
    efsanevî içkinin kaynagi olan, gümüsî beyaz renkte ipeksi tüylerle kapli ve parlak yesil bir sapli absinthe bitkisinin hikayesi ise antik yunan’a kadar uzaniyor. alkolle karistirildigi zaman olumlu ve olumsuz özellikleri ebedî bir tartisma konusu olan absinthe bitkisi, 2000 yil öncensinin mucize sifa kaynagi. hipokrat’in (460-370 i.ö.) da afrodizyak özelliginin altini çizdigi, o zamanlar artemis’in bitkisi diye bilinen absinthe yunan sitelerinde kürtaj amaçli ve panzhir olarak kullanilirmis.
    ilik iklimlerde yetistirilmesi çok kolay olan absinthe’ten içki üretimine ilk kez 1792’de isvicre’de fransiz doktor pierre ordinaire tarafindan baslandi. bugün onlarca farkli yapim sekilleri olan absinthe likörlerinin ortak özellikleri anasonla elde edilen hafif aci ve serinletici tadiyla 80°ye varan yüksek alkol orani.
    absinthe yasaklandiktan sonra yerini tutabilecek bir içki üretme girisimlerinden dogan pastis ve pontarlier gibi likörler bir asir boyunca yesil perinin unutulmasini saglayamadi. bugün fransa’da her yil özel izinle yerel absinthe festivalleri düzenleniyor.

    (bkz: paul verlaine) (bkz: emile zola) (bkz: arthur rimbaud) (bkz: victor hugo) (bkz: charles baudelaire) (bkz: henri de toulouse lautrec) (bkz: edouard manet) (bkz: edvard munch) (bkz: hipokrat) (bkz: pierre ordinaire)

  • sabahları camdan aşağı tükürüp duran, beni her gördüğünde "sen ezgi misin? senin bende mektubun var. *" diyen çılgın üst komşumuz 90 yaşındaki himmet dede kapıda kalmıştı. kapının üstünde anahtarını unutmuş, cebinde de yedek anahtarı kapıyı açmaya çalışmış ama başaramamış. tam kahvaltıya oturmak üzereyiz, gelmiş bizim kapıya elleriyle dizini dövüyor, "ne yapacağım ben!" diye.

    çıktım yukarı. kapıyı biraz zorlayıp, sarstım. sanırım bir süre sonra arkadaki anahtar geriye kaçtı ve ve diğer anahtarla kapı açıldı. nasıl mutlu oldu, ne dualar etti canım benim. neyse, aşağı indim. oturdum kahvaltıya. o sırada evde şekerin bittiğini fark ettim. "neyse çayı şekersiz içeriz" diye düşünürken kapı çaldı. himmet dedem elinde bir kase küp şeker "evde bir tek bu vardı. teşekkür için getirdim" diyor. o sırada evdeki herkes şok.

    sanırım o zamandan sonra kimimiz allah'a, kimimiz karmaya inandı. kimimizin de sikinde bile olmamış olabilir olay. emin olamadım.

    edit: himmet dedem 2 hafta önce vefat etmiş lan.

  • otobüs değil ama iki gün önce dolmuş versiyonunu yaşadım.
    ayakta da yolcu var; balık istifi ilerliyoruz.
    önümüz açık, inecek yolcu da yok ama şoför zönk diye durdu. sonra kapıyı açıp geriye doğru koşmaya başladı. arka camdan izliyoruz adam baya baya gittiğimiz yönün aksine doğru depar atıyor.
    içerdeki teyzeler cıkcıklıyor. bi tanesi “ay terk etti bizi” deyip dizine vurunca kayış koptu. ergen bebeler “piston aşşaa” deyip gülüyorlar. her kafadan bi ses geliyor: bi haber vermeden gidilir miymiş, bari paraları alıp kaçsaymış üstümüze niye bırakmış, biri mi ölmüş, galiba karısı aldatmış duyunca delirmiş… neyse hemen arabayı sürecek vekil tayin ettiler, vekile güvenmeyip paralara göz kulak olacak yaşlı bi amcayı yan koltuğa oturttular. apaçinin biri koşan şoförü videoya çekmek için aşağı inmişti, başka bi velet onu çağırmak için indi “abi gel kalkıyoz biz seçim yaptık yeni şoför var” diye bağırıyor falan… bunların hepsi de maksimum 4 dk içinde oluyo bu arada he.
    neyse sonra baktık bu sefer şoför dönmüş dolmuşun arkasından koşuyor. gene zehir gibi bi türbanlı teyze farketti bunu tabii; neyse durduk aldık adamı. yeni şoför kalkmıyo da koktuktan çabuk adapte oldu helal olsun; yan koltuğu gösterip “abi sen buraya geç istersen bi soluklan ne oldu anlat hele” falan diyor.
    meğer camdan desteyle iki yüzlükler uçmuş. bu da nereye düşürdüğünü sonradan farkedip bi şey demeden inmiş işte…
    yaşadığım en komik ve dumur anlardan biriydi.
    o değil de millet nasıl sıyırdıysa artık en saçma sapalak vaziyetlere bile anında uyum sağlayabiliyor.
    işin aslını öğrenince “valla bizi bırakıp gaçsan da şaşmazdık yavrum” diyen amca +1

  • her gün gidiş-geliş 5 kez uçuş var moskova'ya, moskova biletlerini 1000-1500 liraya nah satar artık kazıkçı thy.

    (bkz: girdi mi?)

    alanya'da odaya “iki bay rezervasyon yapamıyoruz” diye cevap veren oteller(şaka değil,gerçek), rusları kapıdan kabul edip türkleri kapıdan çeviren antalya'daki kulüpler (kemer aura mesela), ruslara günlük 100 euro'ya bizlere 150 euro'ya araba kiralayan şirketler...

    (bkz: girdi mi?)

  • "ulan bazen şeytan diyor, herşeyi bırak git, bakkal aç. benim şeytan da böyle vizyonsuz pezevengin teki işte.. bakkal ne oluumm.?"

  • tupac‘ın hayatını anlatacak bir filmde tupac‘ın beyaz bir aktör tarafından canlandırılması kadar saçmadır.

    edit: bazı arkadaşlar “neden tupac?” diye soruyorlar. siyahi bir örnek olsun istedim. muhammed ali, martin luther king, malcolm x de olabilirdi. bazı arkadaşlar ise “beyaz aktris” olsun diyorlar, işler o noktaya gelecekse o da olabilir yani.

  • kadın kötü bir şey söylemediği halde birazdan modern çomarlar tarafından linç edilir.

    kendi görüşüdür, selda bağcan öyle giyinmeyi seviyorsa istediği gibi giyinebilir. ama gidip de kimseye "sen niye açık giyiniyorsun," diye saldırmadığı sürece ki böyle biri değil problem teşkil eden bir durum yok ortada.

    ayrıca yukarıda biri öyle bir vücudum olsa ben de kudururdum diye karşısındaki insanı aşağılayıcı tutumda bir yorumda bulunmuş. eminim selda bağcan kazandığı onca başarı ve geldiği o konumda senin gibi modern köylüyü çok kıskanıp kuduruyordur.