ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hintli ingilizcesi
-
"caşte şekın caşte şekın" --> just a second...
1 tl ile karın doyurma metotları
-
anneannenizin evine gidin. karninizi tika basa doyurur, ustelik yaninizda fazladan yiyecek ve parayla donersiniz. aldiginiz dualar ve pozitif enerji de cabasi.
pamugumu cok ozledim.
beyin yakan sahte para sorusu
-
olaya şu gözle bakılabilidiğinde oldukça basittir. 3 kişi var. sahtekar, bakkal, pastaneci.
sonuçta pastaneciye giren çıkan var mı? yok. adam 100 tl verdi ve son işlemde 100 tlsini aldı çıkıp gitti.
geriye kalan iki kişiden birinin kârı öbürünün zararı olacaktır. sahtekarın karı ne? 95 + sigara. dolayısıyla bu kime kaçtı? evet baggala.
mabel matiz'in burnuna otrivine sıkmak
-
herhangi bir ortamda mabel matiz'in şarkılarından birine rast geldiğimde yapmayı şiddetle arzuladığım eylemdir.
zaten alerjik rinit ve kronik sinüzit hastasıyım, bu adamın sesini duyunca gözlerim kızarıyor, burnum tıkanıyor, huylanıyorum bildiğin.
belli ki bu arkadaş da aynı dertten muzdarip ama otrivine denen sihirli formülden haberi yok, yazık kimse söylememiş çocuğa... gel kardeşim şöyle uzat burnunu, pısst. bi de öbür deliğe, pısst. çek içine çek çek çek! hah şöyle adam gibi bir nefes al yahu, oksijen gitsin beynine.
oh be dünya varmış, o da rahatladı ben de...
edit: viral reklam falan diye yazanlar olmuş. dinlemem, sevmem, kendisiyle herhangi bir ilgi ve alakam da yoktur.
edit2: otrivine virali diye yazan da var. onunla da bir ilgim alakam yok sıradan vatandaşım yahu ben. hay viral kadar taş düşsün kafanıza :)
otobüs yolculuğu sırasında sinir eden olaylar
-
istanbula üniversite kaydı için yola çıkmıştık.
bir iki kişiydik, saf ve iyi yürekli baba kız.
biz sandık ki istanbulun adı geçse metropol olur en dandik köy bile.
gittik bilet aldık şimdi adını vermek istemediğim için takma isim olarak gerçek koyun adını vereceğim şirkertten.
bende bir heyecan bir heyecan. babam da kızının üniversiteyi kazanmış olmasına bağlı olarak koltukları kabarmış bir vaziyette turgut özalımsı geziniyor.
geldi bizim otobüs; ön camda dev bir çatlak!
ama biz iki sevgi kuşu, biz iki polyanna sevdalısı -olsun- dedik, vardır bir bildikleri.
camdan ölen olmamış ki?
sonra yolcular gelmeye başladı.
biz babamla şöför arkası ikinci sıradayız.
tam vaktinden yirmi dakika sonra çalıştı otobüs.
biz iki pıtırcık sevindik buna zira sabahın 6' sında ne yapacaktık istanbul' da. en azından 6.30 da ineriz dedik.
yolculuğun 15. dakikası ön iki koltuktaki takribi 280 yaşındaki teyze ve amca ben-gal ya da öyle bir adı olan kokusu burun delen kremlerden şakır şakır sürmeye başladılar.
insanın kolu kopsa bu kremi koklayacağıma acısını çekerim dedirtecek bir kremdi.
ve bu olay istanbula varasıya kadar 15 dakika aralarla devam etti.
olsun, biz iki neşe pınarı herşeyin başı sağlık diyenlerdendik.
sonra arka ikilideki takribi 180 yaşlarındaki amca ve teyze kocaman bir çuvaldan haşlanmış mısır çıkardılar ve toplamda 7 dişle bunu yemeye başladılar.
biz tabi ki emekçi ve emekçinin emekçiliğinden gurur duyan kızı olarak, ağız şapırdatmadan tiksinmezdik.
her nekadar çıkan sesler istanbula kadar devam etse de..
sonra en ön diğer ikili koltukta oturan 32 yaşındaki adam ayağa kalktı ve 65 yaşlarındaki annesine;
- benim ercanla arkadaşlığıma karışma, ben seviyorum ercanı
diye bağırmaya başladı.
sonra höykürerek ağladı. tükürük ve sümükleri krem süren amcanın keline yapıştı.
annesi adamı,pipisini çakmakla yakmakla tehdit etti.
babam bana -sen bakma- dedi.
sonra adam otobüsün vitesine saldırdı. şöför ani bir frenle otobüsü savurttu.
adama eti cin verdiler 4 tane, sustu. -yarım saat kadar.
sonra tekrar annesine bağırmaya başladı:
-sana arabayı durdur dediim. altıma işettirdin beniiiiiii.
otobüsü sağa çektik. valizden adama temiz don çıkarıp giydirdiler.
ama artık otobüs çiş, mısır ve tarifsiz bir krem kokuyordu.
olsundu ama, herkesin başına gelir ayıplamamak lazımdı.
babam ki o bir gurur abidesi, kokudan kusacak gibi olunca muavine ; susurluk' a ne zaman varacağız dedi.
muavin ise; -allah bilir beyamca- dedi.
muavin 60 babam ise 45 yaşındaydı.
ama olsun biz iki pempe gönüllü bunu olgunluğa dair bir iltifat olarak aldık.
sonra mola yerinde bir çorbaya iki iskender parası verdik. ama anısı oldu, olsun.
yolda ön cam patladı. zaten 6,30 da erken bir varış saati idi. bursa otogarına kadar biraz üşüdüm ve korktum ama tecrübe de böyle kazanılımış diye üzülmedik.
yalova feribotunda, ercan seven ve altına işeyen adam kayboldu.
tüm feribotun aranıp adamın buşlunması 1 saat sürdü. yine altına yapmıştı ve yedek kıyafeti kalmamıştı.
artık valizden çıkardıkları annesine ait füzo ile oturmaktaydı.
biz 11.00 sularında otogara indik. kaydımızı 14,00' de yaptırdık.
kalacak yerimiz yoktu. taksimde gezip akşam otobüsü ile dönecektik.
taksim çok güzeldi, inci profitrol nefisti.
babam bana şampiyondan midye aldı.
sonra yazıhanelere gidip bilet aramaya başladık, biz, iki sevgi kelebeği.
maalesef bilet bulunamıyordu çünkü okul kayıtları başlamıştı.
sadece gerçek koyun seyahatte arka dörtlü boştu.
babam, bir beyaz mimoza, bir muzaffer komutan anıtı, dedi ki;
-hay .mına koyyim böyle işin.....
acil olarak tv'ye geri gelmesi gereken programlar
-
hiç bir siyasal içerikli eleştirel güldürünün kalmadığı dönemimiz için, çok zor olsa da;
(bkz: olacak o kadar)
ninja kaplumbağalar pizza parasını nereden buluyor
okulda öğrenilmiş en unutulmaz bilgiler
cüneyt çakır
-
şimdi televizyonda avrupa basının yorumlarını, özellikle ingiliz basının kendisine yüklenmesini seyrediyorum da her şey bir yana şunlar geliyor aklıma; "lan biz senelerce kıt kanaat kupalara katılıp sikilip, sokulduk afedersin. hakemlerden çektik, ezdiler büzdüler. hakan ünsal'a rivaldo yüzünden tereddütsüz gösterirken kartı ya da ne bileyim avrupa şampiyonalarında oynatacak adam bulamazken iyiydi di mi. roma'da sopa yiyip bile geldi türk takımı. finalde hagi'ye kartı zart diye gösterirken adams'a bi sikim göstermemişlerdi falan. yanisi senelerce bize soktular çıkardılar şimdi sıra bizde lan. bunu da cüneyt çakır sağladı. sağolsun varolsun."
diye anlık düşünmedim değil yani.
20 mart 2020 cezaevleri kademeli tahliye kararı
-
saçmalıktır.
ben böyleyim
-
ister dut
ister elma
ister nar
ister ayva
ister muz
ister hurma
ben meyveyim....
şeklinde söylendiğini duyduğumda koptuğum şarkının asıl olanı...
istiklal caddesi saldırısıyla dalga geçen araplar
-
bir kadini da ani hareketleriyle korkutuyorlar.
halka bu rahatsizligi vermeye haklari yok. toplumun huzurunu kaciriyorlar, rahatsizlik veriyorlar, degerlerimizle dalga geciyoar.
buna musade eden hukumetin vatanseverligini sorgularim.
erdoğan'ın tv'de kimsenin karşısına çıkamaması
-
nasıl bir korkaklıktır, nasıl bir ödlekliktir bu karşısında kimse yokken atıp tutuyor ama kimsenin karşısını çıkmaya cesareti yok.