ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
stand up'ına gülünmeyen adam
-
üzmüştür.
oğlum ben böyle şeylere çok üzülüyorum lan videoyu izleyemedim bile hemen başında kapadım.
orada olsam sırf adam yıkılmasın diye tek başıma kahkaha atardım.
zaten başıma ne geliyorsa bu vicdanım yüzünden geliyor mk.
overthinking
-
(bkz: fazla düşünme sendromu)
bu konuda çok güzel bir yazı okumuştum geçen günlerde. oradaki bilgileri burda da paylaşmak istedim.
öncelikle her fazla düşünen insan overthinker olmuyo. bir overthinker olmak için:
1. geçmişteki olay ve kişileri, utandığınız anları düşünmekten kurtulamamak
2. yaşananlar ve yaşanacaklar için birçok senaryoyu kafada canlandırmak
3. kontrol edemediğiniz şeyleri sürekli düşünmek ve endişelenmek
4. başkalarının sizin hakkındaki düşünceleri hakkında endişelenmek
5. yeni kararlar almaktan korkmak ve zorlanmak
6 . boş zamanlarınızda hobi olarak ve gece yattığınızda uyku yerine düşünmeyi tercih etmek gibi birçok durumun bir arada olması gerekiyor.
bütün bunların yanında fazla düşünen insanlar üstün empati yeteneğine sahip, oldukça araştırmacı ve merak duyguları yüksek kişiler oluyormuş.
tam olarak "kötü" diye nitelenemiyor overthinking sendromu, çünkü gerçekten hayata katkısı olabiliyor. fakat bu ultra zihin yorgunluğu kontrol edilemezse hayatın akışından kopmaya ve hasta olmaya kadar gidebiliyor.
peki nasıl kontrol altına alınabilir bu durum?
tahmin ediceğiniz üzere zihni başka bir uğraşla meşgul etmek. uzmanlar kitap okumak, düşünceleri kağıda aktarmak, puzzle vs. gibi düşünme isteyen uğraşların etkili olduğunu söylüyorlar.
özellikle kitaplar birinci sırada geliyor. çünkü fazla düşünen insanların atak dönemlerinde zihinleri çok yoğun çalışıyor ve kitap okuyarak yaratıcılık seviyesini üst düzeye çekmek mümkün oluyor. yani krizi fırsata çevirmek diyebiliriz bu duruma.
yazıda birkaç kitap tavsiyesinde bulunulmuş ve bizzat okumuş bir insan olarak ben de (bkz: david burns- iyi hissetmek) tavsiye edebilirim.
ama tabii ki ben bir bilirkişi değilim, durumunuz kitaplar ve basit önerilerle aşılacak bir durumda değilse bir psikolog desteği almak en doğrusu.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"national geographic'de 2 saatte anlatılan kuşu ,yaban tv'de 2 dakikada vurdular,ülkemi seviyorum :)"
ömer lütfi akad
-
“adapazarı’na gitmeye hazırlanıyorduk. gitmeden önce bazı siparişler vermek üzere biriyle buluşmam gerekiyordu. birden, üstümün başımın pek güven verici olmadığını fark ettim, özellikle ayakkabılarım çok kötü durumdaydı. taksim sineması’nın (şimdi devlet tiyatrosu’nun bulunduğu bina) uzun duvarı boyunca art arda dizili ayakkabı boyacılarına doğru hızla yürüdüm, az vaktim vardı, en öndekinin sandığına ayağımı koydum. ‘çabuk usta, şişir, acelem var’ dedim. boyacı başparmağı ile arkayı gösterdi. ‘arkadaki arkadaşa geç beyim’ dedi. ‘neden, ne oluyor’ dedim. ‘ben ayakkabı boyarım’ dedi adam, ‘bu benim işim, şişirme istiyorsan arkaya geç’. bir an kalakaldım. bütün alacağı yirmi beş kuruştu, bir liranın dörtte biri. ayağımı sandıktan çekmedim. ‘buyur, bildiğin gibi boya’ dedim, ‘hakkını ver’. beni bekleyen sonsuza kadar bekleyebilirdi, ben burada hayatımın dersini alıyordum.”
lütfi akad, ışıkla karanlık arasında, sayfa 24.
türkiye iş bankası kültür yayınları, istanbul 2004
25 yaşındaki bir gencin hayatı
-
benden 10 yaş küçük olmasına rağmen aynı durumda olduğumu hissettiğimi anladım. ben biraz ağlayıp geleceğim.
approach to sign
-
bir zamanlar mutlu olmak için bu butonu görmek yeterliydi. sonra büyüdük, kirlendi dünya.
düğünlerde takı çantasına yakın duran nypd teyze
-
genellikle gelinin anane veya babanesi olan teyzedir.
bu teyze taki cantasinin guvenliginden sorumludur, ayrica "kim ne takti database"ini de tutarlar. taki toreninin ba$ladigini ve bittigini de bu teyzeler anons ederler. taki toreni bitince taki cantasini alip bir bilinmeze dogru, carpik, sallanmali ancak hizli adimlarla ilerlerler.
canta "kaybolana" kadar devamli taki cantasina bakarlar... yuzlerinde bir huzursuzluk vardir. boyle her an birisi gelip cantayi kaparak ko$arak kacacakmi$ gibi bir gerilim vardir hallerinde. bir vazife bilinci, bir gorev ciddiyeti. devamli ogutler ve emirler verirler.
- getir burada dursun.
- ortusunu alma cantanin.
- bilezikleri bana ver.
- cekil goremiyorum!
- agzini bagla, agzini.
gibi konu$malar yaparlar.
ka$lari gozleri hic durmaz. o'na bu'na ka$ goz yaparlar.
(bkz: dugun teyzeleri)
(bkz: dugun amcalari)
çocukken beğenilip şimdi anlam verilemeyen araba
-
(bkz: renault flash)
hastasıydım bu arabanın. sanki o zamanlar sadece zenginler binebiliyordu bu arabaya ya da ben öyle sandığımdan daha da çekici gelirdi.
antalyaspor'un jari litmanen ile anlaşması
-
(bkz: antalyaspor'un ateşi bulması)
vito corleone sözlük yazarı olsa olabilecekler
-
amerigo bonasera - ekşi sözlüğe güveniyorum. karmamı ekşi sözlük sayesinde yaptım. ve entrylerimi de bir ekşi sözlük yazarı gibi girdim. aramaya inandım. forum yapmadım. anket başlıklara entry girmedim. gerektiğinde ayar verdim ama diğer yazarların onurunu zedeleyecek bir şey yazmadım. iki serseri iki gün önce bir entrimi kötülemişler. altına ayar bakınızları verip, mealini yazmışlar. sözlüğe girdiğimde gördüm ki entrim geçen haftanın en kötü entrileri listesinde. ben iyi bir ekşi sözlük yazarı gibi moderatörlere gittim. bana illegal hiç bir şeyin olmadığını söylediler. monitörün başında aptal gibi kalakaldım. ve o iki serseri bana smileyli mesaj gönderdi. o zaman dedim ki "adalet için don corleone'ye gitmeliyiz".
vito corleone - neden moderatörlere gittiniz? neden daha önce bana gelmediniz?
ab - benden ne istiyorsunuz? herşeye razıyım. ama sizden istediğim şeyi yapın.
vc - neymiş o?
ab - o iki serserinin sözlükten uçurulmasını istiyorum don corleone.
vc- ben bunu yapamam.
ab - size istediğiniz her şeyi veririm.
vc - sen uzun zamandır badilistimdesin. ama sen ilk kez bana bir şey danışmak ya da yardım istemek için geliyorsun. başlığıma en son ne zaman entry girdiğini hatırlamıyorum bile. çaylakken sana kefil olmama rağmen. bence artık dürüst olalım. sen badiliğimi asla istemedin. ve bana borçlanmaktan korktun.
ab - başımın derde girmesini istemiyordum.
vc - seni anlıyorum. sen ekşi sözlük'te cenneti buldun. karman iyiydi. çok şükela alıyordun. moderatörler seni koruyordu ve sözlüğün kuralları vardı. benim gibi bir dosta ihtiyacın yoktu. ama şimdi yanıma gelip bana "corleone; adaleti sağla" diyorsun. ama bunu saygıyla yapmıyorsun. dostluğunu önermiyorsun. bana "baba" demek bile aklına gelmiyor. onun yerine bana geliyor ve benden sözlükten yazar uçurmamı istiyorsun. değil mi?
ab - senden adalet istiyorum.
vc - bu adalet değil ki. sen hala sözlükte yazarsın.
ab - o halde entryleri kötülensin. benim gibi. bunun için ne ödeyeceğim?
vc - bonasera; bonasera... bu kadar saygısızca davranman için sana ne yapmış olabilirim? eğer bana dostça gelseydin entrylerini mahveden o serserilerin entrileri kötülenmiş olurdu. eğer senin gibi dürüst bir adam tesadüfen düşman kazansa bile onlar da benim düşmanım olurdu. o zaman senden korkarlardı.
ab - dostum olur musun? baba...
vc - güzel... bir gün -tabi o gün hiç gelmeyebilir- senden benim için bişey yapmanı isteyeceğim. ama o güne kadar bu adalet meselesini bir armağan olarak kabul et.
ab - grazie grazie baba!
vc - prego