hesabın var mı? giriş yap

  • misafirlige degil direkt dogum gunune giderek katildigim topluluk.

    10 ya da 11 yasindayim. bi arkadasimla yolda yururken, arkadasimin arkadasi gelip onun dogum gunune gelip gelmeyecegini sordu. arkadasim gelecegini soyleyince nezaketen beni de cagirdi. eve geldim ve dusunmeye basladim. 3 bilemedin 4 saatim vardi. ne giyecektim, takim elbisem yoktu, sunnetten kalan bi kiyafetim vardi ama olmazdi ki, hay amk. ne hediye alacaktim? para da yoktu, pederden istesem bi ton dirdir. zaten hediye almayi da bilmem hic. anneme sordum o da hemen babama yetistirmis, agzinda bakla islanmaz. babam da surdan 2.5lt kola alsin diyerek 2.5tl tutusturmus anneme, o da bana verdi. bu ne ya kola mi alacam cocuga diye zirlayinca babam okkali bi kufurle kovdu evden. ben de bi saate baktim bi de elimdeki 2.5tlye ve marketten kolayi alip olay mahalline gittim. cocugun annesi vefat ettigi icin halasi ve babaannesi organizasyonu yapiyorlardi. utana sikila verdim kolayi. biraz sasirdilar tabi ama aldilar. neyse iceri gectik half-life oynadik falan sira geldi pastaya. halasi meyve sularini getirdi masaya. biri itiraz etti kola yok mu diye,
    birden herkes tek agizdan "eveeet kola istiyoruz" dedi. patavatsizliga bakar misin bana yapilsa doverim pijleri. kadinin aklina benim kola geldi ve gitti iceriden getirdi ama herkes nasil mutlu anlatamam. ben tabi meyve suyu ictim kendi getirdigi seyi icti demesinler diye. arkada kalorifer petegine yaslanip ailesine mangalda et pisirmis baba gururuyla dikildim orda. sonra hediye kismina geldi is, herkes uzatti hediyesini. ben de benimkini ictiniz zaten dedim, cocuk aynen ya tesekkur ederim iyi oldu dedi, bi de oyle gururlandim. o gun 2.5lt kola goturdum diye orada alay edilmedim ve gunun kahramani oldum ya, ne zaman 2.5lt kola alsam ayni gururu yasarim. bu da boyle bi animdir iste

  • şimdi yarıçapı ve hızlanma eğrisi doğrusal olarak ilerleseydi, hızlanmanın yarattığı bükülmede bazı hüzmelerin paralel olarak azaldığı tespit edilirdi. buna karşın gerek mekanik eğrilme gerekse de tepkisel yoğuşma en üst düzeyde yaşanıyor. tabii buna evrenin genişleme hızı sabit değişken olarak dahil edilirse bu sefer de kütlenin neyi çekip neyi çekemeyeceğini net olarak bilemeyeceğiz. üşenmeden bu satıra kadar okuyan varsa özür dilerim, ne dediğimi ben de bilmiyorum. nasıl olsa bilen yok ya salla amınıyum.

  • röportajında benim gibi kekeme olduğunu fark edince içim ısındı çocuğa. bilmeyenler için biz kekemeler, bazı kelimeleri söyleyemeyince elimizi kolumuzu oynatarak o kelimeyi söylemeye çalışırız. bazen söyleyene kadar nefessiz kalırız. bu tür hareketler kekemeliğin sebep olduğu bir çeşit tik. herhangi bir rahatsızlığı yok çocuğun, sadece bazı kelimeleri söyleyemiyor, takılıyor ve istemsizce tik oluşuyor.

    gururumuzsun, başarılarının devamını dilerim.

  • türkiye'de hala yeterli ilgiyi görmese de eninde sonunda bir patlama beklediğim oyundur. henüz isminin bile belli bir azınlık tarafından bilinip telaffuz edilebildiği, kurallarını bilenlerin ise çok daha az olduğu bir oyun. kuralları için dünya snooker federasyonu internet sitesinden bilgi edinmek mümkün ancak bu oyunu nelerin bu kadar özel kıldığını ancak maç izleyerek anlayabiliriz. işte bu nedenle aşağıya linkleriyle birlikte verdiğim şu seçki merak edenlere snooker izleyicisinin nasıl olup da saatlerce neredeyse sabit kamerayla çekilen, hemen hiç tezahürat, müzik vs. ses olmayan, adeta insanın uykusunu getiren bu maçları seyrettiğini, bundan ne zevk aldığını, snookerın 8 toptan farkının ne olduğu açıklamak için bir adım olabilir. buyrunuz:

    frame skoru 95-1, ronnie 97. sayı için kahverengi arkasından banttan görebildiği sarıya vuruş yapıp kaçırıyor ama zaten oyunu garantilediğinden rahat bir tavırla yapıyor bu vuruşu, yerine dönerken oyunun bittiğinden emin ve bu nedenle masanın yeniden kurulmasını beklemek üzere oturuyor ancak michael holt oyuna devam etmekte ısrarlı! işte 24 snookera ihtiyacı varken masaya dönülür mü üzerine bir ders ve ronnie’nin makarası!

    http://www.youtube.com/…s1lyzl69vlc&feature=related

    benzer bir durum 96 senesinde yine ronnie’nin başına gelmişti. alain robidoux 75-22 gerideyken 14 snooker için masaya döndü. ronnie haklı olarak tepkiliydi:

    http://www.youtube.com/…njveolvse3c&feature=related

    yine rocket ve tam da formunda, bu kez mark allen’a musallat olmuş, son frame ve maç artık bitmiş, ronnie son toplarıyla şovunu sergiliyor, allen kenarda oturmaktan sıkılmış ve turnuvaya veda etmekte sabırsızlanıyor. ronnie ıstakayı bıraksa da tokalaşsak diye beklemenin sonu olmadığını anlayınca beyaz havlusunu ıstakaya asıp sallamaya başlıyor, allen ve teslim bayrağı:

    http://www.youtube.com/…o4nujwcy74o&feature=related

    ronnie liang wenbo karşısında, frame artık onun için garanti, wenbo masaya dönmeyecek, ronnie ise herzamanki gibi belli bir hedefi olmadan oynadığında sıkılmaya başlıyor, cepteki oyunu artık bitirmek istiyor, neredeyse masadan kalkmadan vuruş yaparken işi abartıyor ve hakem daha siyahı yerine yerleştirmeden kırmızıyı yollayıveriyor, faul ama oyun yine de ronnie’nin:

    http://www.youtube.com/…tyognvei2bo&feature=related

    bir top nasıl çektirilir üzerine bir ders ancak izlemekle, denemekle olacak iş değil. hendry’den fena halde güçlü bir çektirme:

    http://www.youtube.com/…vxxlys-gzd8&feature=related

    istaka gücü denilince akla gelen en önemli isimlerden biri (bence ilki) robertson. bu ıstaka gücü ve uzak top isabetiyle bazen göze illizyon gibi gelen vuruşlar yapabiliyor. maguire karşısındaki şu mavi top potundan sonra beyaz topun neye uğradığını şaşırarak tam da olması gereken yere dönüp gelmesi inanılmaz!

    http://www.youtube.com/…dmuwijg_czc&feature=related

    renkli topları sıraya dizmek her snooker oyuncusunun defalarca çalıştığı ve belki yüzlerce kombinasyonunu denediği bir seri. ancak robertson’un şu kahverengiden maviye geliş çözümü pek de öyle bilindik yollardan birisi değil:

    http://www.youtube.com/…xhkgtm07xoc&feature=related

    ıstaka topu kontrolü snookerdaki en önemli şey zira pot bir şekilde yapılsa da (belli koşullar olgunlaştıysa ben de yapıyorum) seri inşası farklı bir iş. hendry’nin pembeden siyaha gelirken orta delik çeperini kullanması bir acemilik değil, denemesi mümkün ancak çok dikkatli olunması ve çok çok ince hesap gerektiren bir vuruş ve işte stephen hendry:

    http://www.youtube.com/…tfomuafx0vq&feature=related

    2008 için steve davis’in seçtiği en iyi 10 potun görüntüleri de şunlar:

    http://www.youtube.com/…-6nb1iy0rs4&feature=related

    bir klasiktir ve snooker izleyicilerinin çoğu tarafından bilinir ancak bu seçkiye bunu koymamak haksızlık olur: işte ronnie ve “rocket” ünvanını hak ettiği serilerden biri: dünyanın en hızlı 147’si!

    http://www.youtube.com/…wttzqanxyxo&feature=related

    oyun gerginliği kim olursa olsun öyle ya da böyle oyuncuyu ele geçirebilir. bu gerginlikten kurtulabilmek için oyuncuların sıkça başvurduğu yollardan biri de gittiği neredeyse aşikar bir oyun için kendini yıpratmaya devam etmeyerek oyundaki mağlubiyetini kabul edip taze ve yeni bir oyuna başlamaktır. selby de bunu yapıyor ve oyunu bırakıyor ancak gerginliğini sonraki oyuna taşımaya kararlı gibi:

    http://www.youtube.com/…r_c0oqvleti&feature=related

    ronnie’den burada da çok fazla bahis geçmesinin nedeni son yılların en spekülatif oyuncusu olması. snookerın sıradışı ismi ronnie hakemlerle girdiği polemikler, oyun için varyeteler, bazen çıkardığı çok güzel seriler ve hızlı oyunu ile seyredilmesi en keyifli oyuncu belki de. ancak sıkılgan ve hatta biraz da ukala bu adamın şu lakayıt vuruşunun bu şekilde ödüllenmesi ronnie severleri bile kızdırabilir:

    http://www.youtube.com/…tcowanah7by&feature=related

    işte bir ronnie densizliği daha, williams gibi efendi bir oyuncuya ayıp etmiş!

    http://www.youtube.com/…y_mtb6smkew&feature=related

    ve bu oyunun centilmenleri de var elbet, doherty iyi bir örnek!

    http://www.youtube.com/…efttyr56h0e&feature=related

    oyuncuların konsantrasyonu çoğu zaman pamuk ipliğine bağlı, salondaki en ufak sesten bile etkilenebiliyorlar. hele ki bu ses güçlü bir hapşırma sesi ise williams’ın yaşadığı gibi oyuncu yerinden bile zıplayabiliyor:

    http://www.youtube.com/…hqj87tnnohe&feature=related

    ah o eski günler, bilardo salonlarının duman altı ortamlarını aratmayan turnuva salonları ve alex higgins ve maçta tüttürdüğü sigarası:

    http://www.youtube.com/…nzkdnjvze04&feature=related

    snookerda hakemin rolü genel olarak pek azdır, dokunan top kararı ya da örneğin oyuncunun yeleğinin topa temasından kaynaklı fauller ve free ball gibi maçı etkileyebilecek kararlar dışında top toplayıcı ve kolaylaştırıcı gibi davranırlar. ancak bir maçta d hattı içerisinde atış kullanmak dışında topa dokunma hakkı olan tek kişi hakemdir. michaela tabb bu hakkını abartıp ve elbette ki dalıp maguire’ın gül gibi topunu masadan avuçlayıveriyor:

    http://www.youtube.com/…ks3eni7wkqe&feature=related

    yukarıda bahsettiğim hakem müdahalelerinden biri de bitişik top (touching ball) kararı yani beyaz topun hedef topa yapışıp kalması. bu durumda rakip oyuncu o topa zaten dokunmuş varsayıldığından boşluğa doğru yani herhangi bir topa değme zorunluluğu olmadan atış yapabiliyor ki bazı durumlarda bu çok iyi bir pozisyon veriyor. işte ronnie’nin hakem leo scullion’un bitişik top kararına itirazı ve ardından giriştiği polemik ve imalar:

    http://www.youtube.com/…h_b-4g3n4os&feature=related

    hakemlerin en sıradan görevi ise renkli topları masada işaretli yerlerine geri koymak. michaela tabb ronnie’nin pembesinden sonra kırmızıların arasında kalan pembe noktasını bulmakta bayağı zorlanıyor:

    http://www.youtube.com/…mjqsnznytow&feature=related

    hakemler oyuna çok fazla müdahil olmasa da bu onların aptal ya da oyunu bilmedikleri anlamına gelmiyor. mark selby, higgins’in bıraktığı zor toptan biraz olsun avantaj elde edebilir miyim diye hakemden kırmızı topun temizlenmesini istiyor, zira hakemin topu yeni yerleştireceği yerin milimetrik de olsa daha iyi bir yer olması muhtemel diye düşünmüş olabilir (hadi bari günahını da almayayım). ancak hakem top üzerindeki lekenin selby’nin topu göreceği tarafta olmamasından dolayı topu temizlemeyi reddediyor:

    http://www.youtube.com/…jbobyos_wby&feature=related

    hakemlerin oyuncunun atış yaparken görüş alanı içeriden olmaması genel olarak artık kabul gören bir gereklilik. alex higgins’in efsane olduğu yıllarda hakemler bu konunun hassasiyetinin henüz farkında değillermiş. higging hakem alan chamberlain’i uyarıyor:

    http://www.youtube.com/…n4vlzrvw2qc&feature=related

    alex higgins’in bu türde problem yaşadığı tek hakem chamberlain değil. john williams’ın yönettiği doherty maçında da yine aynı nedenle hakemle tartışıyor ancak bu kez alttan alan hakem olmuyor:

    http://www.youtube.com/all_comments?v=f07hikji6dy

    hakemlerin işi zor. masadaki toplara ıstaka dışında bir temas snookerda faul kabul ediliyor. ronnie’nin john higgins’le yaptığı maçı yöneten yaşlı kurt jan verhaas kendi kendisine snooker bırakan ronnie’nin “yanlışlıkla” olduğuna hükmettiği siyah topa elle temasını yakalıyor ve ronnie’ye faulu veriyor ancak higgins bu durumda “faul ve ıska” kararı gerektiğine ısrar ediyor. verhaas bu itirazı olumlamıyor ve ronnie’nin o zor durumdan hiç yara almadan çıkmayı başardığı belki de hileli bu durumun oyun kuralları içerisindeki yorumuyla maçı yine harika yönetiyor.

    http://www.youtube.com/…rt6jfut9pwk&feature=related

    işte hakem: alan chamberlain! dott'un içeri girmek üzereyken yumrukladığı top için dott'a faul veriyor ancak beyaz topun içeri girdiğine hükmetmiyor. selby ise bariz şekilde deliğe giden topun dott tarafından engellenmesine aldırmayarak deliğe girmiş gibi topu avuçlayıp d hattına koyuveriyor ve chamberlain bir faul de selby'e veriyor. chamberlain'in belki de kitaplarda olmayan bu durum için hiç düşünmeden verdiği harika karar ve dott'un sportmenlik dışı devamı!

    http://www.youtube.com/watch?v=y1sdilapr0g

  • bir açıklama.

    daha önce ay'daki kutup bölgelerinde, yani karanlık ve soğuk bölgelerde su varlığına ilişkin bulgular vardı zaten. şimdi artık güneş gören bölgelerde de suyun varlığına ilişkin kanıtlar ele geçmiş durumda. clavius adlı kraterde, kızıl öte bölgedeki gözlemlerle bulunmuş.

    tabi ki suyun varlığı ay'da daha fazla zaman geçirilmesi ve belki de yeni keşifler yapılabilmesi için gerekli bir şey, ancak henüz bunun kaynak olarak kullanılıp kullanılamayacağı belli değil. zira bu bildiğimiz şakır şakır ya da birikinti halinde su ya da buz değil, sadece moleküller halinde orada bulunuyor. bölgedeki 1 metreküp toprak başına 350 grama yakın yanılmıyorsam... yanlış bilgi vermiş olmak istemem, siz yine de araştırın bu kısmı.

    şimdi sırada, o suyun oraya nasıl geldiği ya da orada nasıl oluştuğu ve neden hapsedilmiş şekilde korunduğunu bulmak var.

  • sistem hacklemekten ziyade öğretmenlerden birinin kullanıcı adını ve şifresini okuldaki bilgisayarlara kaşla göz arasında keylogger atarak ele geçirmiş bir liseli.

  • lan 90 60 90 bişey olsa mazotunu alıp motoruna binersin de, aylık bu kadına 100 liradan fazla masraf yapan adamın aklına zorlayayım...

    kusura bakma abla, bızımla deyılsın.

  • son yıllarda türk futbolunun yetiştirdiği en modern sağ bek. geçen sezondaki istatikleri parmak ısırtıyor. 0 gol 0 asist ile sezonu tamamlamış, ondan önceki sezon ise 0 gol 1 asist. umarım es es'deki performasını gs'de de sürdürür.

  • aynı olay beşiktaş'ın başına gelse, haftalarca gündemde tutacak galatasaraylı yazarların geçiştirmeye çalıştığı olay.

    başka zaman her olayda avrupa'yı kıstas olarak alırlar, ama şimdi diyorlar ki " bizdin kırkın ilgilizlir ". lan ölü arsenal geldi 4 attı gitti 4 attı, ne korkacak?