hesabın var mı? giriş yap

  • bir arkadaşım anlatmıştı:

    “abi, yemin ediyorum en huzurlu olduğum yer servis. ne işin stresi, ne evin stresi, ikisinin arasında arafta gibi, kurtarılmış bölge sanki...”

    adamın servis dediği de yarım saatlik yol amk, o zaman dilimini hayat kabul etmiş. yaptığı bir şey de yok, müzik dinliyor, dizi izliyor falan.

  • eşimdi.

    o anlatırken sessiz sessiz gözlerinin içine bakıp işte bu dedim. evleneceğim kız bu.

    5 * yıllık ilişkimiz boyunca bir kez olsun pişmanlık duymadım.

    zarar gelmez olum bu tiplerden, aslında en korktuğun tip böyle ağzımdan laf kaçırır mıyım diye sinsi sinsi takılıp foyası sekizinci dokuzuncu görüşmede belli olandır sen onla dalganı geç.

    p.s : itiraf edeyim bizimkisi avukat olduğundan bayağı konuştu ama :)

  • silmiş tweeti angut. millet ekmek bulamıyor, bu angut milletin parası ile gösteriş peşinde.

  • başlığı açan tuvalet terliğine benim de bir söyleyeceğim var.

    -- hürriyet gazetesi washington temsilcisi tolga tanış'ın haberine göre bölge yargıcı richard berman’ın baktığı davada, savcılık zarrab ve diğer iki şahıs için abd’yi dolandırmaktan beş yıl, abd’nin iran yaptırımlarını ihlal etmekten 20 yıl, bankacılık sahtekârlığından 30 yıl ve kara para aklamaktan 20 yıl olmak üzere toplam 75’er yıl hapis istedi. --

    reza zarrab tutuklandı

    linkte verdim o beynine gitmiştir umarım..

  • sebebini ilk kez burada açıklıyorum.

    uçak havalandıktan kısa bir süre sonra jetler takibe başladı. uçağın içindeki recep tayyip erdoğan'a bu söylenmedi ama dikiz aynalarından baktığında her şeyi kabak gibi görüyordu.

    tam jetler yüce başkanımızın (radiyallahu limen hamd) uçağına kilitlenmiş iken ezan vakti geldi ve jetin aporlöründen ezan okunmaya başladı. başkanımız pilota uçaüğı kıbleye çevirmesi talimatı verdi. jetler tam bombaları ateşlediğinde uçak aniden kıbleye döndüğünden bombalar ıska geçti.

    yüce başkanımız bir olaydan daha iman, nefs ve güzel ahlak sayesinde kurtulup ne kadar da allah'ın sevgili kulu olduğunu kanıtladı.

    bu olayı da mütevaziliğinden kimseye anlattırmadı ama ben doktorunun bir arkadaşının kuzenini tanıyorum. o dedi.

    edit: http://i.hizliresim.com/5v1v55.jpg facebook'ta paylaşın, bakalım yiyen olacak mı?

  • sevgili dostlar,

    tabii ki paranın insana özgürlük vermesi garanti değildir. üstelik işin ahlaki boyutları da vardır benim param var diye her kafanı eseni yapamazsın. ama para kesinlikle önemsiz değildir. bakmayın siz paranın ne önemi var diyenlere.

    şimdi ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak duruma bir bakalım.

    öncelikle işi bir netleştirelim paranın insana kazandırdığı en büyük özgürlük genellikle "seçim yapabilme" özgürlüğüdür. işte bu konunun psikolojik açıklamaları şu şekilde.

    bağımsızlık: para, insanlara birçok alanda bağımsız olabilme imkanı tanır. bu, bireyin kendini daha güvende hissetmesini, dolayısıyla psikolojik olarak daha özgür olmasını sağlar. kendini güvende hisseden daha özgür kararlar alır. ailenden para alan bir insansan ailenin fikirlerine karşı çıkman pek kolay değildir çünkü işin ucunda paranın kesilmesi vardır.

    stres azalması: ekonomik özgürlük, özellikle hayatta karşılaşabileceğiniz stres faktörlerinin birçoğunu azaltır. insanların stres ve kaygı düzeyleri, ekonomik durumlarına göre değişkenlik gösterebilir. beynimiz bir felaket üretme mekanizması olarak çalışabilir. üzerinize sorunlar geldikçe bunlara çözüm üretmeye çalışır eğer bu çözümler yeterli gelmezse strese girer. ama sizin aklınızda ne olacak lafım parama geçer her tür sorunumu parayla bir şekilde çözerim fikri varsa stres seviyeniz de o oranda az olur. parasız toplumlarda insanların barut küpü gibi gezmesinin sebebi budur. para var huzur var lafı çok da boş bir laf değildir.

    kendini gerçekleştirme: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi'nde de görüldüğü gibi, temel ihtiyaçlar karşılandığında birey kendini gerçekleştirme ve kişisel gelişim gibi konulara daha fazla odaklanabilir. örneğin parasız ve akşam yiyeceği yemeği düşünen bir insan felsefeyle ilgilenemez. yol parası olmayan insandan sanatla ilgilenmesini bekleyemezsiniz. kısacası konforlu bir yaşam ve insanca bir gelişim için para önemli.

    sosyal kapital: para, sosyal ilişkiler kurma ve sürdürme konusunda da özgürlük sağlar. örneğin, farklı sosyal etkinliklere katılmak, seyahat etmek gibi. insan ilişkileri bazen paradan daha değerli olabilir. doğru zaman ve doğru yerde tanıdığınız tek bir insan size büyük faydalar sağlayabilir. bu sebeple parası olan çok gezip tozduğu ve üst düzey sosyal ilişkiler kurduğu için parasının üstüne bir de sosyal ilişki gücünü ekler. yani para parayı çeker lafı buradan çıkar.

    otonomi: ekonomik güvence, bireylere kendi hayatları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olma imkanı verir. bu, psikolojik olarak yüksek bir otonomi duygusu yaratır. örneğin parası olan canı sıkıldığı zaman atlar bir uçağa italyada güzel bir tatil yapabilir. bu yüzden zor zamanlar geçirdiği dönemlerde istediği zaman uzaklaşabileceğini bildiği için kendini özgür hisseder. ama parası olmayan kendini hep bağımlı hisseder bu da ayrı bir mutsuzluk kaynağı olur.

    risk alma kabiliyeti: ekonomik özgürlük, yeni fırsatlar ve deneyimler için risk alabilme kapasitesini artırır. bu da bireyin yaşam kalitesini ve psikolojik sağlığını olumlu etkiler. risk alabilen insanlar hem daha çok hamle yaparlar hem de yeni şeyler deneyimledikleri için psikolojik olarak daha cevval olurlar. ama risk alamayanlar bir süre sonra kabuğunun içine sıkışmış kaplumbağa hayatı yaşamaya başlar ve o kabuğun içinde çürüyüp giderler.

    şimdi tabi param yok mahvoldum demenin manası yok mutlu olmak için belli tür alışkanlıkları edinmen gerektir. bu alışkanlıklar mutluluk ve para da getirebilir. kanalımda bulunan "mutlu bir yaşam için edinilmesi gereken alışkanlıklar nelerdir" videomu izlemeni tavsiye ederim

    işte kanal burada
    https://www.youtube.com/aydinserdarkuru

    sevgilerimle

  • ancak akp iktidarında gerçek olabilirdi, oldu da. zira olmayan yerli üretim uçağı seçim öncesinde yine göklere çıkarmayı başarmış olan tek parti akp idi. baktılar bu eyyamları halk çok beğeniyor, 24 km ray ile yurdu demir ağlarla döşediklerini iddia ettiler, ilki çok beğenilince, olmayan uçağı gökyüzüne çıkaranlar bu sefer olmayan rayları yeraltına indirdiler. oysa bakıyorsun karşılarına aldıkları, rakip gördükleri 1920'lerin iktidarı yılda ortalama 180 km ray döşemiş.

    şimdi birileri çıkıp diyecek ki "o zamanki raylarla bu zamankiler bir mi? her şey elektronik falan" o zaman ben de diyeceğim ki "be pezevenk, savaştan yeni çıkmış, parası olmayan, iş gücü olmayan, yorgun, bitkin, kafasını kaldırmaya çalışan türkiye cumhuriyeti ile bugünkü türkiye'yi kıyaslamasını biliyorsun ama!?"