hesabın var mı? giriş yap

  • yaşlı bir amca tarafından onay gören gençlik. otobüste bizzat başıma gelmiştir.
    ankara'da yaşayanlar bilir. 65 yaş üstü, egolara ücretsiz biner ve otobüs güruhunun (mesai saatleri dışında) % 50 sini bu topluluk oluşturur. yine yorgun argın dersten çıkıp eve gitmek için otobüse bindiğim bir gün, amcanın biri bindi ulustan (yanında 10-15 tane daha amca var tabi) önümdeki genç yer vermek için doğruldu, amca gel şöyle otur diye. amca gencin omzuna bastırarak hayır evladim dedi. siz oturun. biz ücretsiz diye ekmek almaya bile otobüse binip,ulusa geliyoruz. orada vakit geçiriyoruz işte.. siz akşama kadar ders işleyip kafa patlatıyorsunuz, akşam gidip gece yarılarına kadar ders çalışıyorsunuz. sizin hakkınız oturmak. bizim değil..

  • o değil de son dakikada 2-1 e gelince ulan santradan bi tane daha yiyip 2-2 bitmesin diye çekindin itiraf et. sen beşiktaşlısın bu hissi anlarsın.

    haklı galibiyetimiz kutlu olsun.

  • kızlı erkekli arkadaş grubuyla yolda yürümekteyiz. hava soğuk olduğundan ve yerler buz tuttuğundan düşmemek için koluma girmiş kız arkadaşımla (sevgili değil; kız bir arkadaşım) beraber grup olarak yürümekteyiz. elinde bir demet gül satmaya yanıma gelen çingene çocuğundan muazzam bir kapak yememe otuz saniye var. yürüyoruz...

    - abe bi gül vereyim sana sevdiğine veresin.
    + yok yeğenim istemem sağol.
    - abe al bi gül de yanındaki sevgilini mutlu edesin
    + yok aslanım yanımdaki sevgilim değil, arkadaşım. saol...
    - aman be abe ben de diyorum böyle güzel ablanın senin gibi öküzün yanında ne işi var.

    dedi ve gitti. o gün bugündür alıcılarımın ayarları bozuk dolaşıyorum...

  • kuranın türkçe olarak okunmasından öyle çok korkuyor ki..

    fussilet suresi 44. ayet:
    "velev ce’alnâhu kur-ânen a’cemiyyen lekâlû levlâ fussilet âyâtuh(u)(s) e-a’cemiyyun ve ’arabiy(yun)(k) kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâ/(un)(s) vellezîne lâ yu/minûne fî âzânihim vakrun ve huve ‘aleyhim ‘amâ(en)(c) ulâ-ike yunâdevne min mekânin ba’îd(in)"

    nasıl? anlamadınız değil mi.. muhtemelen arapça biliyor olsaydık hükmünü anlardık.
    şimdi aynı surenin türkçe mealine bakalım:
    "biz o kur’an’ı yabancı bir dilde indirseydik, onlar elbette: “onun âyetleri anlayacağımız bir dille iyice açıklanmalı değil miydi? arap olmayana yabancı dilde bir kitap olur mu?” diyeceklerdi. de ki: “o, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.” inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır; kur’an kendilerine kapalı ve karanlık gelir. onlara sanki çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni duymuyorlar!"

    bugün, cumhuriyetin ilanından neredeyse 100yıl sonra, laik ülkemize bir mikrop gibi çökmeye çalışan tekke ve zaviyedeki insanlara gidip "ben kuran okuyorum" derseniz karşınızda böbürlenerek ağızlarında sakız gibi uzatarak "siz anlamazsınııııızzzz" derler.

    neden biliyor musunuz? çünkü öyle istiyorlar. onlara göre sadece kendileri anlayabilir. onun hikmetini sadece kendileri çözmüştür.

    o kadar korkuyorlar ki,
    insanların kuranı türkçe okumasını ve öylece anlamasını istemiyorlar. böylece din konusunda kendilerine ihtiyaç duyulmayacağını biliyorlar.
    biz biliyoruz ki kuran türkçe okunduğunda diyanet denilen cemaatin kuklası olmuş kuruma da gerek kalmayacak.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    sizinle allah arasına girip kuranı türkçe okursanız "o kuran olmaz" diyorlar. bu sözlerine haşa derler. bu arapça kökenli kelimenin anlamını en iyi onlar bilir ama daha nerede kullanılacağını bilmiyorlar ki allah olup neyin kuran neyin kuran olmayacağına karar veriyorlar.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    bu cemaat zırvaları ülkenin kurumlarını, mevkilerini sözcü olarak kullanmaya başlamış, basına demeç verdiriyorlar.

    kuranda şifre mifre yok. sayılar kombinasyonlar da yok.
    sol elle yemek yeme diye söz de yok. kızına hallenen babalar da yok.
    eğer türkçe okursanız ilmini anlarsınız, kandırılmazsınız.
    ama ne var; kul hakkı yeme, öldürme, yalan söyleme, çalma, sapkınlık yapma gibi kuranı arapça okuma sevdalısı insanların alışkanlık haline getirdikleri günahlardan sakın var.

    artık o kadar korkuyorlar ki, kuranı değiştirseler işlerine geldiği gibi düzenleseler yüzleri kızarmayacak. haşa!!!

  • sanırsın en-cinnu diyarından gelen kötü bir ruhu hapsediyor; kem alametlere nişan olmuş ruhani varlıklara pıranga vuruyor ki bir daha dünyaya hiç çıkmasınlar...

    ...kavanoz kapağı kapatıyor yaa! içinde salça, hadi bilemedin turşu olan cam bir kavanozun kapağını.

    bu ne hırstır, ne gözü dönmüşlüktür anlamıyorum. bir kavanoz kapağını kendine namus meselesi yapmayı ise hiç kavrayamıyorum; sanki acı çekmeden açılan kavanoz kapakları törelerimize ters, kan davasına gebe objeler.

    hayır bir de daha sıkı kapatınca değişen bir şey yok ki? alırsın kavanozu, sonuna dek çevirirsin... en sonunda da şöyle yarım saniye sıkarsın içine hava almasın diye.

    bunun için kafadaki kılcak damarları çatlatmanın, spartalılar gibi manyaklaşmanın anlamı nedir allahasen...

  • - doktorla aramızda bu sigara muhabbeti med cezir halinde sürmekte, doktor bana diyor ki "içkiyi sigarayı tamamen bırakırsan ömrün uzar" , peki doktorcum , içkiyi sigarayı bırakırsam siz bana ömrümün uzuycaanı garantiiii edebilir misiniz? "tabi sen içkiyi sigarayı bıraktıktan sonra günler sana o kadarrrr uzun o kadar uzuunnnn gelir ki..."

    kasetlerini dinlerdim.