hesabın var mı? giriş yap

  • bunu anlamak için sokağa çıkmak, sahile inmek falan yeterliydi oysa!

    şok olmuş gibi tavırlara girmeye gerek yok kardeş. senin dükkan tabelaların arapça olurken birer birer,
    gençlerin bir mülteci tarafından öldürülürken,
    genç kızların, kadınların yine bunlar tarafından gizli gizli fotoğrafları, vidyoları çekilirken anlamalıydın gidişatı.

    dipçe-i istila: arkadaşlar, yukarıdaki açıklama doğrudur değildir. olay bu değil. avrupa birliği, " siz avrupa'da değilsiniz " dese ne, demese ne!
    mevzu başka. mevzu, ülkemizde yaşanan şu olaylardan biri bir avrupa ülkesinde yaşansa halkın tepkisi ne olurdu?
    mevzu, benim geçtiğimiz aylarda istanbul'da adres soracakken beşinci denememde bir türk'e denk gelebilmem.
    mevzu, bazı semtlerde sokak boyunca sadece arapça tabelalar olması!

    uzar gider bu liste. sen önce vatanına sahip çık; sonra bana çemkirirsin " hepsi mültecilerin suçu mu? " diye.
    senin ülkende zaten sürüsüne manyak varken bir de ithalatına girdin bu işin!

  • - selamun aleyküm baba nasılsın?
    - aleyküm selam oğlum iyi işte sen nasılsın?
    - iyi baba nolsun uğraşıyoz işte iş güç.
    - heee bizde aynı işte. iyi bişey diyon mu?
    - canının sağlığı baba senin diyeceğin varsa söyle
    - canının sağlığı seninde hayde iyi akşamlar.

    işte bütün diyaloğumuz bu şekilde benim babamla. memlekete gittiğimde de aynen bu şekilde konuşuyoruz. o yüzden sürekli annemi arayıp sonra babamı çağırırım telefona.

  • kesinlikle desteklediğim başvurudur.
    40 yaşında emekli olmak nedir allah aşkına.
    seçim olmasa böyle bir kazanımları olabilir miydi.
    umarım aym kararı iptal edebilir.

  • adamlar bildiğin türkiye'de hayrına çalışıyor amk. ayda 8 papara ile 4 lira. şimdi gitsem bakkaldan bir doritos alsam 15 lira veririm. beleş kargo,her ay beleş triple a oyun, bi de prime video.

    elin amerikalısı bile buranın garibanına bizim devletten daha iyi bakıyor yemin ederim.

  • hamburger ekmeğinin 'gerçek' olduğunun vurgusunun neden yapıldığını anlayamadığımız sandviç.

    ayrıca sandviçin güzelliğinden ziyade adam normalde nasıl muamele görüyorsa, 2 dilim salam 2 dilim peynir görünce havalara uçuyor ya la. afiyet olsun.

  • belki de çocuk olabilen son nesle ev sahipliği yapmasındandır. şimdi kimse çocuk değil ki. herkes twitterde facebookta ya da en kötü ihtimalle bir rpg yada moba oyununda fenomen olmanın peşinde.

    hatırlıyorum da kahvaltıdan sonra gelir zilimize basardı arkadaşlar. öğlenin sıcağında çıkma diye azarı yedikten sonra yemin billah eder gölgede oynayacağımıza ikna ederdik evdekileri. güneşin altında it gibi dilimiz dışarı çıkana kadar top oynardık. sonra mahalledeki tulumbaya birimiz üstten su döker diğerimiz pompalardı. o buz gibi suyun altına kafamızı sokar, kana kana içerdik. serinledikten sonra gölge bir yere çöreklenip tekrar kuvvet toplayana kadar cips kola çekirdek takılır muhabbet ederdik. hayat çok güzeldi lan.

  • 20 yıllık antalya'lı olarak 2 tanıdık arkadaşını arayıp önden arkadan sıfır, çıkamayacağı şekilde park ettir o uğraşsın. sen az bi geri manevra yapıp çıkarsın oradan. onlar çamur olursa sende balçık olursun.

  • starbuck's clover adını verdiği yeni bir demleme yöntemi icat etmiş. bu yöntem de sadece bu reserve dükkanlarında satışa sunuluyor. yöntem, çok kahvenin (grande için 40 gr. civarı) az sürede( 1 dakika) demlenmesiyle oluşuyor. kahveyi de filtre kahve inceliğinde çekiyorlar. yöntem french presse benzese de tadı daha çok filtre kahveye benziyor. burada sundukları etiyopya kahvesi (galiba yirgacheffe'ti) kesinlikle normal dükkanlarında sattığı etiyopya kadar kavrulmamış. zaten paketini neredeyse 2 katı fiyata satıyorlar. daha özellikli olduğu belli. ama çok aramama rağmen paketin üzerinde kavrulma tarihini bulamadım.

    gideceklere tavsiyem başka bir yerde bulamayacağınız clover adlı bu yöntemle yapılan kahveyi (reserve'e özel üretilmiş etiyopya veya peru kahve çekirdekleriyle) denemenizdir. onun dışında gerçek bir 3. dalga kahveci için biraz aşağıda ministry of coffee'ye gidin derim.