hesabın var mı? giriş yap

  • atatürk'ün çok güzel bir lafı var;

    geldikleri gibi giderler

    demiş maestro.

    edit: bu entry'yi ilk entry'ye cevap zanneden çaylaklar, kurtuluş savaşından kalma bu sözle mülteci göndermeye çalıştığımı zanneden ahmaklar, bir de direk hakaret ile konuya giren annesizler... bu entry'nin tek bir amacı var;

    tarafım belli olsun

    zaten gelen tüm mesajlar çaylak mesajı "1" tanesi hariç. inadına çaylağa mesaj kutusu kapatmıyorum "ok" yazıp savuşturuyorum alayını ama daha fazla kendini komik duruma düşüren olmasın diye bir edit atayım dedim.

    kalın sağlıcakla...

  • mal olan sahibine sabırla dert anlatmaya çalışması... kendi kendine oyun icat ettiğini, aylardır bana öğretmeye çalıştığını yeni anlamış bulunuyorum. hayvan ağzında oyuncağıyla geliyor, yanıma bırakıyor, miyavlıyor.. ben sap sap bakıyorum kendisine. aylardır bu böyle. en sonunda beni oyuna katmaya çalıştığını anladım da birlikte oynamaya başladık. ben atıyorum, o yakalayıp getiriyor, avcuma bırakıyor oyuncağı, sonra miyav deyip haber veriyor, ben yine atıyorum filan. mutluyuz, beni eğitilebilir bulup hemen vazgeçmediği için müteşekkirim kendisine.

  • (5 erkek kardesli kiz)
    -alo
    +alo baba
    -anneni verir misin oglum
    +tamam. ben kizinim bu arada.
    -hea. olsun sen de benim oglum sayilirsin

  • bir türk haberciliği klişesi. her kış kar yağdığında ''beyaz kabus ülkeyi esir aldı'' tandanslı bir giriş yapılıp yurdun dört bir yanından kaza yapmış araç manzaraları gösterilir, bunu takiben yolda kalmış sinirli vatandaşlar ekrana gelir, ardından ise okulların tatil olduğu yerleşimler liste olarak verilir. ve tabii ki bu haberin olmazsa olmazı ''karın tadını ise minikler çıkarttı'' ana temalı kar topu oynayan, kızakta kayan çocuklarla ilgili kapanıştır. her kar yağdığında sanki çocuklar kar topu oynamayı veya kızakla (çoğunluk için daha ziyade poşetle) kaymayı o yıl keşfetmiş gibi bu haberler yapılır.

  • geçen gün show tv'de odtu'deki sınıf arkadaşlarıyla söyleşi yapmışlar bu genç mecişının/illuşinistin... aman yarabbi. yok uğurlu sayın ne dedi, 7 dedim, sırtını açtı 7 dövmesi vardı, yok derste elinden ateş çıkardı, yok 07'imi büktü, yok mm binasındaki sinemadan dana sürüsü çıkardı, yok bozuk para istedi, verdim, havada tuttu, yok kayıtların ilk günü sisteme girebildi bilmem ne.

    işte bu çocuğun numarası bu dostlarım. bakın dikkat buyurun bu çocuk nereli? iranlı... işte türkiye böyle böyle iran oluyor. gördüğünüz gibi yılların bilim yuvası çökenek köyü'ne dönmüş. yarınlarımızın teminatı koskoca tasarım öğrencileri paramı aldı havada döndürdü, yok derste elini şıplattı ateş çıkardı diye dile gelmişler, konuşuyorlar. işte bu adamın asıl numarası bu... müspet bilimle yoğrulması gereken genç dimağlara sihiri ve büyüyü zerk etmek. çok da ileri geri konuşmak istemiyorum: sonuçta oğlanın gözü velfecir okuyor, duasını okur, sandalyesiz oturur pozisyonunda gezer dururum allah korusun. nihayetinde bilemiyorum da yani, o hali tavrı... ne bileyim... işinde iyi ve yetenekli bir çocuk belki ama milyonların önüne çıkarken bir traş olmaması... gerçekten bilemiyorum...bana güven vermiyor. yarın bir gün canlı yayında çelik kasadan muammer kaddafi'yi falan çıkarırsa bu oğlan, ondan sonra uğraş dur. hayır kaddafi bu, gel desen gelmez git desen gitmez çünkü.

  • sabah kalkınca aynaya bir bakarsın ki, saçlar hiçbir zaman olmadığı kadar süper bir formda. ama kahretsin ki o gün dışarıda hiç işin yok. dışarı çıkacak kimse de yok. bu durumda malesef üstte pijama, kafada süper saçlar, evde kendi kendine pineklersin. kimse de görmez o muhteşem formdaki saçları.

    (bkz: lanet olsun dostum)

  • dünya lideri türkiye’nin diplomasız baş ekonomistinin ülke ekonomisini getirdiği hal: merkez bankası memurları kapalıçarşıda tekerlekli çelik sandıklarla döviz toplarken görüntülenmiş.

    yakında tarım bakanlığı memurlarına da pazarda limon sattıracaklar.

    edit: iletişim başkanlığı, yayımladığı dezenformasyon bülteni adlı, ismiyle müsemma belgede bu haberi yalanlamış. "türkiye cumhuriyet merkez bankası (tcmb), kapalıçarşı’da doğrudan herhangi bir döviz alım satım işleminde bulunmadığı gibi, haberlere konu olan görsellerde herhangi bir tcmb çalışanı bulunmamaktadır" demiş.

  • yok keyifliymiş de tatlıymış da yok bilmem neymiş de .. bu şarkı dans pistlerinin missing'den beri gördüğü en üzücü parça olabilir.

    3 arkadaşımız var, ikisi erkek biri kız. çocukluk arkadaşı hatta ("i got this picture of us kids in my head"). sonra efendim kızımız çocuklardan biriyle (erkek #1 diyelim) çıkıyor. arkadaşlık devam ediyor falan filan. sonra her şey yolunda giderken diğer çocuğumuz (erkek #2) kızımıza vuruluverir. birden bire, her şey birden bire olur. artık güneş batarken kızın yüzüne çok güzel bir şekilde mi vurmuştur, kız bir esprisine gülerken çok güzel mi görünmüştür, denizden çıkarken saçını çok mu güzel savurmuştur (insert random memory here), bir şeyler olmuştur işte. artık erkek #2'nin hissettiği şey dostluktan ötedir.

    erkek #2 şansını dener, kız ile arasında bir şey de geçer, belki sadece konuşurlar, belki öpüşürler. çünkü aşkı bulmuşken şansını denememek günahtır ("cause it doesn't happen every day"), kız kendi arkadaşı da olduğu için şansını daha az korkarak dener ("kinda counted on you being a friend"). kız artık erkek #2 ile tek başına takılmamaya özen gösterir arkadaşlıkları için geri alınamaz bir şey yaşanmasın diye ("and we'll never be alone again" / "you made an offer for it, then you ran off"). kız onu fazla da dışlamadan bu işe bir son vermeye çalışır ("and all i hear is the last thing that you said" ).

    erkek #2 ne yapacağını fazla bilemeden öyle kalıverir. bir yandan erkek #1'in kızı pek de hak etmediğini düşünmektedir ("one thing i never see the same when you're 'round" / "i don’t believe in him"); sonuçta erkek #1 ve #2 de çocukluk arkadaşıdır ve birbirlerini iyi tanımaktadır. kız onun sırdaşı olmuştur artık bir nevi, ama o kızınki olmak, dertlerini dinlemek istememektedir çünkü onların birlikte olmasını artık pek de rahat kaldıramaz - ki düz 'iyi arkadaşlık' da onu tatmin edecek bir şey değildir belki de bundan sonra ("'i listened to your problems, now listen to mine' / i didn't want to anymore").

    sonuçta aşıktır en nihayetinde. ancak şansını yine zorlarsa ve kız yine istemezse bu sefer bu üçlü arkadaşlık da bozulur ve kızı belki de hiç göremez bir daha. ne yapacağını bilemez, sessiz kalır, mevcut durumu devam ettirir, ikisiyle de arkadaşlığını bozmaz ("now i thought about what i wanna say / but i never really know where to go / so i chained myself to a friend / cause i know it unlocks like a door").

    ancak takdir edersiniz ki erkek #2 mutsuzdur, çok mutsuzdur. yapacak bir şey de yoktur. ki şarkının en acıklı yeri de burasıdır belki de, gece dışarıda soğukta yıldızlar altında yürürken "öff bu ne böyle ya" duygusuna kapılır, üzüntüden, çaresizlikten hikayeyi anlatmayı bile bırakır :( - ("a thousand lonely stars / hiding in the cold / take it, i don't want to sing it anymore").

    erkek #2 kırılır, ama hiçbir şey kimsenin kontrolünde değildir sonuçta. kıza der ki ne yapayım, kızma bana, ben sana kızmadım ("don't get upset, i'm not with you"), hayat, kafalar karışık, debeleniyoruz falan filan...

  • an itibariyle yeniden yapılanmanın kitabını yazan takım.

    anthony davis karşılığında lakers'tan 4.sıra hakkını aldılar, onu da hawks'a solomon hill'in 1 yıllık iğrenç kontratıyla yollayıp 8.sıra, 17.sıra ve 35.sırayı almışlar. bu draftin en riskli hakkı olan 4.sırayı da "trade down" yöntemi ile 3 tane seçim hakkına çevirmiş durumdalar. lakers'tan aldıkları gençlerle beraber beal için teklif yapacakları konuşuluyordu, şimdi ise ellerinde beal için verebilecekleri 5 tane 1.tur hakları var. (2019 8.sıra, 17.sıra, 2021/2022 lakers picki, 2023 picki (lakers veya pelicans), 2024/2025 lakers picki) eğer beal'ı da bir şekilde bağlayabilirlerse david griffin yeniden yapılanmayı thanos gibi tek kalemde bitirir, yoluna devam eder.

    resmen haziran öncesi gamlı baykuş gibi duran takım bir anda nerelere fırladı. 1.sıra nelere kadirmiş, zion williamson nelere kadirmiş, vay be.

  • --- spoiler ---

    70. bölümde behzat ç.'nin gözlerini kapatıp 190'la giderken, bir süre sonra aniden yavaşlaması, gerçek bir ankaralı olduğunu ve henüz mobese'ye yakalanacak kadar delirmediğini göstermiştir.

    --- spoiler ---

  • türkiye ile ilgili güzel bir şey söyle deseler aklıma ilk kahvaltı kültürü gelir sanırım. hele avrupa'daki kahvaltı kültürü ile kıyaslanmaz bile.

    katılmadığım önerme.