ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kardeşin ölmesi
-
annemin tek bahçesi var. o da kardeşimin mezarı, ne çiçek ekeceğini bilmiyor, ne eksem diye düşünüyor. ne çiçek ekse orda yatan delikanlının yanında diken kalacak.
ben böyle hayatın amk.
arabasız bir erkekle sevgili olmak
-
geçmiş seneler bir kadınla birlikte evliliğe doğru gidiyorduk. sonra evlilik hazırlıkları başladı, ev araba yok tabi. kazanıp alacağız hesapta. ama yer mi kaynana, illa ki yapıştıracak ilk fırsatta. nişan alışverişine çıktık. ben 100 gram altın almaya niyetleniyorum ama kaynana 120 diye tutturuyor. 100'dü 120'miydi derken, kaynana bir boşluğunu bulup bana yapıştırdı lafını. sen bi sus, bi araban bile yok diyerek. hemen nişanı atıp kızı ve ailesini oracıkta bırakıp çektim gittim.
o günden sonra kiminle flört aşamasına gelsem toplu taşıma araçlarında çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum, araba için sevgili olmak isteyen olmasın. elbet bir gün benimde arabam olur. şirket arabasını saymazsak.
giffen paradoksu
-
ekmeğin fiyatının artmasıyla tüketiminin de arttığını gören giffen'in ileri sürdüğü çelişki. fiyatı artan şeyin tüketiminin azalacağı görüşüne aykırı gözüken bu olay gerçekte bir paradoks değildir tabii ki. çünkü ekmek fiyatındaki artışla birlikte diğer yiyeceklerin fiyatları da artmakta ve yoksul insanlar diğer besinleri yememekte ve daha çok ekmek yemektedirler.
öğrencinin barınmasının temel hak olmadığı gerçeği
-
evet, temel hak dediğin şey cumhurbaşkanının kendine üç saray yaptırıp on üç uçak alması falandır. devletin ne alakası var eğitimle öğrenciyle falan, manyak mısınız nesiniz?
ışid'i görünce atatürk'e tekrar minnet duymak
-
insanın içinden "sen ne ileri görüşlü güzel bir adammışsın ki, bizi böyle mezhepçi ışid, el nusra, boko haram, el kaide vs gibi yobazların eline bırakmamışsın" demesiyle vuku bulan minnet duyma hali. 1881'de doğan bir adamın vizyona bak, öte yandan 2014 yılında kazığa kelle takıp gezdiren mahluklara bak. sevmeyelim de taşa mı dönelim?
edit: imla
şota arveladze
-
lig tv muhabiri: genellikle ligde bu haftalarda 3 büyükler ilk 3 sırada olurdu. bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
şota arveladze: benim zamanımda 4 büyük vardı, ne zaman 3 oldu?
şişli etfal'de sıçan teyze için ne dediler
-
"görüntüleri izledim, durum vahim"
-ismet berkan
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
annem, babam uzun yıllar babaannemle yaşadılar. ben ilkokul 1'deyken dedemin sayesinde yapılan kendi evimize taşınmıştık. babam çok iyi bi işte çalışmadığı için mahalle bakkalına borcumuz baya birikmiş. babam bi gün işten geldi, banyo yapacak ama evde sabun kalmamış. evin en küçüğü olduğumdan bizimkiler beni bakkala yollayıp git bi kalıp hacı şakir al da gel dediler. neyse gittim bakkala, veresiye bi kalıp sabun alacağım dedim. bakkal da akrabamız, zaten mahallede herkes birbirinin bi şeyi, tipik karadeniz köyü işte. adam yok veresiye sabun mabun, önce borcunuzu ödeyin deyip yolladı beni. pislik herif. çocuk halimle nasıl utanıp bozardim. kafam yerde çıktım bakkaldan. ben içerideyken birisi sandalyede oturuyordu, ama o mahcubiyetle kimsenin yüzüne bakamadım tabi. meğer babamın amcasıymış. ben çıktıktan sonra kötü bakkala sormuş bu kimin kızı diye. babamın ismini duyunca bi kalıp sabunu kendisi alıp bi çocukla peşimden eve göndermişti.
daha dün gibi, ama üstünden yıllar geçti. bayram için memlekete gittigimde onun da mezarını ziyaret edip yine bu olayı yad ederek rahmetle anmıştım kendisini. huzur içinde uyuyordur umarım. geride böyle güzel anılar bırakmak, kalp kırmadan, ah almadan yaşamak ne güzel olmalı.
baki'nin de dediği gibi "baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş ", bizlere de hoş bir sada birakmak nasip olur umarım.
nuri bilge ceylan
-
başlığa girilen 2000 entryden sonra çok fazla bir şey söylemeye gerek yok hakkında. nasıl bir sinema anlayışı olduğuyla alakalı sadece kısa bir röportaj bırakacağım aşağıya.
- şu an vizyonda sizin filminiz olan uzak ve amerikan sineması olan matrix var. insanlar neden sizin filminize gitmeyi değil de matrix'i tercih ediyorlar ?
nbc: bu açıklanması kolay bir konu değil tabi ki. amerikan filmlerine gitmeyi çok yorgun olduğum zamanlar ben de seviyorum. çünkü bu tarz, benimki gibi filmler muhakkak daha çok enerji gerektiriyor. ve insanın kendisiyle daha güçlü ilişkileri olması gerekiyor. yani insanın kendi ruhunda bir takım karanlık bölgeleri merak eden bir insan olmasını gerektiriyor biraz. ama günümüzde böyle bir talep fazla değil. insan tam tersine kendi gerçeğinden uzaklaşarak rahat edebiliyor ve böyle bir yol tercih ediyor. yani muhakkak ki su kolay bulduğu yerden akar ki insanlar sinemaya uzaklaşmak için unutmak için gidiyorlar. bir şeyler öğrenmek için değil. hatta eskiden ağlamak için gidilirdi gülmek için değil. şimdi tam tersi, yani çok değişti zaman. eskiden bergman'ın ağır, hüzünlü, karamsar filmleri burada gösterime girerdi, şimdi böyle bir şey mümkün değil, zannetmiyorum.
2003, tv8 uzak film röportajı
nuri bilge ceylan'ın nasıl bir film anlayışı olduğunu ve neden böyle filmler çektiğini merak edenler için çok açıklayıcı bir paragraf olduğunu düşünüyorum.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: insanın kendi boku osuruğu neden
1- kendine kötü kokmaz lan :/
2- panpa annen seni yakışıklı oğlum diye sevmiyor mu ?