hesabın var mı? giriş yap

  • gencolar burdaki 18-25 yaş aralıgındaki kızların istekleri gözünüzü korkutmasın.bir nevi iş ilanı gibi düşünün, iş veren de işe alacağı kişideki özellikleri yazar da yazar , tabi öyle bir kişi bulma olasılığı nerdeyse imkansız olduğu için , en temel gereksinimleri karşılayan ilk kişiyi işe alır.
    bunların evlenme zamanı gelince(25-30 yaş arası) , bu kriterlerin %90 ı kayboluyor.geriye kalan kriterleri sayayım ben size:

    - ortalama - iyi bir iş
    - efendilik
    - eşini koruyup kollama(özellikle kaynanaya karşı)
    - insan ilişkileri ve uyumunun iyi olması(bilimum akraba, eş-dost ziyaretleri için)
    - tip en sonda geliyor, fiziksel engeliniz yoksa, vücudunuz çok orantısız değilse( aşırı zayıf, obez vs) veya boyunuz çok çok kısa değilse fiziksel özellikler nerdeyse yok hükmünde

    yok 1.90 boymuş , 6 packmiş, 50kilo taşşakmış bunları sallamayın yiğidolar.

  • bring bring (sevgilinin numarasi görünür)
    -seni seviyorum
    -güzel.. ben aysecanin babasiyim
    -olsun sizi de seviyorum... kelebekim ben...

  • sene 1994, ilkokul üçüncü sınıftayım, ikinci sınıfı okumadan atlatmışlardı.

    fevzi hocam vardı, ölene kadar unutmayacağım kendisini. çok fakirdik. polatlı'nın kırsalından göçmüş, tek geliri asgari ücretli işçi maaşı olan bir aileydik. hatta iyi hatırlıyorum, babamın aldığı maaş 800 bin lira ise bunun 600 bin lirası kiraya gidiyordu. bugüne kıyasla ayda 200 liraya geçinmeye çalışan bir aileydik. kardeşim 1 yaşında, onun masrafı vardı. benim çok az da olsa okul masrafım ve akşam doyması gereken 4 kişi vardı. cornetto'nun altın değerinde olduğu yıllardı. babam baktı olmuyor, köye geri göçmeyi düşünüyordu ciddi ciddi. öğretmenim beni çok sevdiği için konuşmaya gitti, yanında ben vardım.

    babam: hocam, durumumuz çok zor, kızım yeni doğdu, onun masrafı derken yetiştiremiyorum ay sonunu. benim için köye geri dönmekten başka bir çare kalmadı.

    fevzi hocam, bunu duyduğu anda ceketini çıkarttı. işaret parmağına asıp babama gösterdi, ve dedi ki:

    "bak kardeşim, ben gerekirse bu ceketi satar, bu çocuğu okuturum. hiçbir yere gitmiyorsunuz, sadece emeğine emek katıp oğlunu okut!"

    babam, fevzi hocamın bu sözünden öyle utandı ki, beyaz yüzü kıpkırmızı oldu. hocaya teşekkür edip elini sıktı, yolda hiç konuşmadık, ama ben öyle sevinmiştim ki. geri dönmeyecektik ve ben okumaya devam edecektim bir şekilde.

    benim kaderimi bir öğretmen değiştirdi. fevzi hocam olmasaydı bugün köyde koyun güden, tarla ekip biçen bir çoban olacaktım. kız kardeşim muhtemelen evlendirilmişti bile.

    kaderimizi çizen, bize yön veren bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. bilin ki, sizi benliğimizde taşıyoruz bir ömür boyu.

  • ali koç'un türk futbolu için ne kadar tehlikeli hale geldiğini gösteren durumdur.

    “ötekinin oğluna laf söyleyince hop oturup hop kalkıyorlar. ismail hoca'nın oğlu bütün gece kusmuş. ailesine de haber vermemiş. ismail hoca tek laf etti mi?" şeklinde açıklamaları olmuş.

    ötekinin oğlu diye bahsettiği kişi, kanser atlatan 14 yaşındaki bir çocuk. kendini haklı çıkarabilmek için konularla alakasız küçük bir çocuğu bile diline dolayabiliyor.

    ali koç'un başkanlığı bırakması hem kendisinin hem de türk futbolunun yararına olacaktır.

  • uzun zamandır zihnimi kurcalayan sorular yumağıdır.

    ilk dil nasıl oluştu? haydi bir şekilde oluştu diyelim. birbirleriyle alakasız binlerce dil zaman içinde nasıl türedi?

    bilimsel olarak dillerin nasıl oluştuğuna dair şu kuramlar vardır ancak bana hiçbirisi tam anlamıyla tatmin edici gelmemektedir:

    -yansıtma kuramı: bu kurama göre diller insanın doğadaki sesleri taklit etmesi yoluyla oluşmuştur. türkçede de yansıma sözcükler olarak adlandırdığımız sözcük türleri bu kuramın savunucularının beslendiği kaynaklardır.
    (bkz: yansıma sözcükler)

    -ünlem kuramı: bu kurama göre ilkel insan coşkusunu hareketlerle dışa vururken bir yerde tıkanmış kalmış ve sonrasında kendisini sesler çıkarmaya zorlamıştır.

    -iş kuramı: bu kuramın adından da anlaşılacağı üzere insanların iş çeşitliliği arttıkça iş tanımı için sesler çıkarılmaya başlanmıştır.

    -beden dili kuramı: bu kuramcıların temel dayanak noktası günümüz insanının dahi konuşurken beden dilinden faydalanmasıdır. onlara göre insanlar önce elleriyle konuşurken sonra daha açıklayıcı olabilmek adına seslere geçiş yapılmıştır.

    -toplumsal denetim kuramı: bu kurama göre de insanların konuşma ihtiyacı diğer insanları denetime almak istemelerinden dolayı oluşmuştur.

    bunlardan başka bir de tanrısal teori vardır ki bilimin açıklamakta aciz kaldığı noktalarda dinin ya da spiritualizmin işin içine girmesi hususu burada da mevcuttur. aklıma yatan teori de bu olup şu şekildedir:

    bu teoriye göre tanrı ilk insana dilleri öğretmiştir. kuran'ı kerim'de de bu konu ile ilgili ayetin türkçe tercümesi şu şekildedir:

    "allah âdem'e bütün isimleri öğretti."(bakara, 2/31)"

    elmalılı hamdi yazır bu ayeti şu şekilde açıklamaktadır:

    "cenab-ı hak, hz. âdem’e, yaratmış olduğu bütün varlıkların isimlerini âdemoğlunun konuştuğu çeşitli dillere göre öğretti. âdem de bunları evlatlarına öğretti. o vefat ettikten sonra çocukları yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağıldılar. her biri belli bir dille konuşmaya başladı. ve artık onda ve orada o dil hâkim oldu. o bölgede diğer diller unutuldu. işte hz. âdem’in çeşitli dillerle konuşmasının sebebi budur."

  • amaç ne? sonuçta kimse mutlu olmasın, saçma sapan taktiklerle ilişkiye devam etmeye çalışalım mı?