hesabın var mı? giriş yap

  • bu başlıkları benim hayat hikayemi yazmam için açtığınızı düşünmeye başlayacağım neredeyse :)

    1994'ün 4 mart'ında tam da bu başlıktaki gibi evlendim. o günden bugüne 25 yıldır da aynı adamla evliyim (en sonda size daha büyük bir bomba paylaşacağım.

    geçmişe dönecek olursak; eşimle bir yıl önceki haziranında tanışmıştık, bodrum'da aynı otelde çalışırken. ben bilmiyordum ilk başta ama eşim meğerse görür görmez aşık olmuş bana, ben bu kızla evleneceğim diye kararını bile vermiş. bense onu arkadaş olarak değerlendiriyor ve allah'da biliyor ya hiç bir şeyden de şüphelenmiyorum. yaklaşık iki hafta sonra bir gün dedi ki "ya böyle böyle düşündüm ve hissettim seni ilk gördüğümde, ama sonra baktım sende hiç öyle bir his ve niyet yok, vazgeçtim". ben ki cin geçinirim, şok oldum bunu duyunca "hadi ya, vallaha mı" falan diye saçmaladım sanırım. fakat içime de düştü bir şeyler sonrasında. neyse 2-3 gün sonra baktık el ele tutuşmuşuz. aileden uzağız zaten, kendimize bir yaren bulmuşuz, derken sevgili olduk. temmuz 1'de baktım söz yüzüğü almış bana. işyerinden arkadaşlarla bir restaurant'ta yiyip-içip taktık yüzükleri. nişanlandık kendi aramızda böylece. ben 20'yim o anda, eşim 23. bodrum'dan da marmaris'e geçtik o ara, iş değişikliği falan.

    "ağustos ayında evlenelim biz" diye geldi bir kaç gün sonra. dedim "yok artık, daha neler. aileler tanımıyor birbirini, lojman köşelerinde sürünüyoruz çalışıcaz diye.ne bu acele?". bir-iki daha söyledi, baktı ben direnç gösteriyorum, "iyi tamam, gidip ailelerle tanışalım o zaman en azından" diye strateji değiştirdi. neyse biz gittik eylül ayında önce benim ailemle, ki bende aile neredeyse yok gibi bir şey. babam ölmüş, annem yurt dışında, iki ablam var sadece iki de enişte. sonra onun ailesiyle, onun ailesi geniş ama dağınık, tanıştık. acele etmeyin falan sözlerinin ardından döndük geri. bu arada oteller kapandı, sezon bitti falan derken benimki işsiz kaldı. marmaris'teyiz ve kışın in-cin top atıyor o yıllarda orada. ben işe gidiyorum, eşim evle ilgileniyor. ama ne ilgilenmek; çiçek gibi her yer, uyanıyorum sofra hazır, yemekler pişmiş, çay demlenmiş. işe gidicem iş kıyafetlerim yıkanmış, jilet gibi ütülenmiş hazır. roller değişmiş ama olması gereken bu değil mi zaten. ben de maaaşı alıyorum eve bırakıyorum. öyle takılıp gidiyoruz. bu arada marmaris'te eşimin geniş bir çevresi var, beni hepsiyle tanıştırıyor. fakat enteresan bir şekilde herkese beni "eşim" diyerek takdim ediyor (buraya bir mim koyalım lütfen).

    yılbaşında bana küçük bir paketle geliyor. "allah allah, paramız da yok, ne aldı acaba" diye paketi açıyorum, içinden bir alyans çıkıyor. "ne bu diyorum", "yeni yıl hediyesi" diyor. "eee seninki nerde" diyorum, "param bir tanesine yetti" diyor. güler misin, ağlar mısın? ve biz yaza evlenmeye karar veriyoruz.

    eşim yılbaşından sonra bir kursa başlıyor. şirket yabancı ve kursu başarıyla tamamlar da işe alınırsa şartlar çok iyi. mart'ın 2'sinde kurs bitiyor ve eşim işe alınıyor. şirket işe başlarken bazı evraklar istiyor ve film de burada kopuyor.
    eşim eve surat beş karış geliyor. ben zannediyorum ki işe alınmadı: "boş ver, üzme canını, sezon açılacak zaten, başka bir iş bulursun" diyorum. "işe alındım ben, canım ona sıkkın değil ki" diyor. "eee, sorun ne o zaman" diyorum. "ben başvuruda medeni durumumu evli olarak belirttim, belgelerde bekar olduğum görülecek, adamlar 'yalan beyan da bulundun' demezler mi bana" diyor. "eee, n'olcak pekiyi şimdi" diyorum. sıkı durun! "bizim acilen evlenmemiz lazım" diyor. "başvurumuzu yapalım, zaten bir ay sonraya gün veriyorlarmış, ben o arada iş yerini oyalarım. ağustos'ta da düğünü yaparız" diyor.
    o yıllarda evlenmek için bu kadar fasarya gerekmiyor. 1-2 evrağı halledip ertesi gün başvuruya gidiyoruz. adamlar evrakları alıp "yarın sabah 10'da gelin, nikahınızı kıyalım" diyorlar!!!. nasıl yani? falan oluyoruz. bir ay sonraya gün verme, düğün salonunda, yazın olan düğünler içinmiş. tabii allah'ın marmaris'in de mart'ta kim sıraya girecek evlenmek için. şakayla karışık azıcık didiştikten sonra şahitleri ayarlayıp ertesi gün sabah nikaha gidiyoruz. hiç unutmam üzerimde lee cooper kot, levi's bordo bir t-shirt vardı. paramız olmadığı için eşime benimkiyle alakası olmayan dandik bir alyans alıyoruz, şahitlerle de orada buluşuyoruz ve evleniyoruz.

    yukarıda mim koymuştum ya hani.o kısım da şu; eşim herkese evli olmadığımız halde evliyiz dediği ve bana da dedirttiği için nikaha kimseyi çağıramıyoruz. nikahın akşamı saat 9'da mesaiye gidiyorum ben. çünkü iş yerimde de herkes beni, zaten evli biliyor. dolayısıyla evlilik izni bile kullanamıyorum.

    en büyük bomba şimdi geliyor. biz nikahı yaptıktan sonra ağustos'ta işlerimiz yoğun olduğu için, zaten kim uğraşacak düğün işiyle deyip, aileler de 'evlendiniz nasılsa' diye olaya baktığından düğün yapmadık. kız isteme zaten olmamıştı. böylece kuru bir nikahla evlenmiş olduk. bomba ise şu: bu aşamalar atlanınca aileler tanışamadı. şu an 25 yıllık evliyiz, aileler birbirini hala görmüş, tanışmış değil. ben onun ailesini, o da benim ailemi tanıyor, o kadar.

    belki de uzun süren evliliğimizin sırrı budur, kim bilir...

  • açılın polis geldi :)
    günde 50 ila 150 arası gbt sorgusu yapan bir polis olarak kimi neden neye göre çevirdiğimizi anlatayım.
    sakal diyenler olmuş büyük oranda haklılar evet uzun bakımsız sakalı olanlari çeviriyoruz.
    çirkinler biraz genel bi tabir olmuş ama yine büyük oranda doğru, içinin pisliğinin yüze yansıması diye bi şey gerçekten var. ben hiç yakışıklı torbaciya denk gelmedim.
    yaş önemli bi kriter evet 20 30 yaş arası olanların asker kaçağı çıkma ihtimali yüksek bu yüzden sekmez çevrilir mutlaka
    ceplerinde, belinde veya herhangi bir yerinde kabarıklık olanı çevirmeyen polis silahını kimliğini bıraksın gitsin zaten.
    en önemli kriter benim için tas kafa dediğimiz saç traşına sahip tipler, bunlar 15 25 yaş arasindaysa büyük oranda hirsizliktan suç kaydı çıkar...

  • (bkz: five point palm exploding heart technique)

    mecburen iki defa sokak kavgasına karıştım. birincide 10 kişiye 3 kişiydik. delikanlılık yaptım bir araba dayak yedim. tam 3 gün yataktan kalkamadım. ikincide daha tecrübeliydim. ceketimi kafama çekip cenin pozisyonunda yere yattım. yine bir araba dayak yedim ama en azından yüzüm sağlamdı. eğer benzer bir olay 3. kez başıma gelirse bu kadar tecrübeden sonra ayaklarım kıçıma vura vura kaçarım. en etkili savaş sanatı hızlı koşmaktır.

  • kotu kaleci oldugunu soyleyenler var. ben kendimi mal zannederdim amina koyim. benden mallari da varmis. rahatladim neyse...

  • kıssadan hisselerde başrol oynayan kardeşimizdir.

    şöyle;

    "yeni mezun genç mühendis insan kaynakları bölümünden yetkili biriyle iş görüşmesi yapmaktadır. adam genç mezuna sorar, “başlangıç için ne kadar ücret düşünüyorsunuz?”
    genç adam “yıllık 125 bin dolar” diye yanıt verir.
    adam devam eder, “peki yılda 5 hafta tatil, ücretli izinler, tam sağlık hizmeti, her altı ayda %100 zam ve kırmızı bir corvette ile bu düşündüğünüz ücrete ne dersiniz?”
    genç adam sevinçle çığlık atar “şaka yapıyor olmalısınız!..”
    adam, soğukkanlı bir şekilde cevap verdi “evet… ama önce siz başlattınız!..”

  • ben amerikan deniz piyadesi'nin videoda gösterdiği tekniği kullanıyorum. şimdiye kadar hep işe yaradı. size de tavsiye ederim.