hesabın var mı? giriş yap

  • sadece sosyal medyadan paylasabilmek için yapılmış etkinliktir. black mirror dizisinin içindeyiz. büyük çaplı bir sosyal deneyin kobaylariyiz bence. artık ikna oldum.

    size, ateist olmama rağmen islam peygamberi muhammed'in cok sevdiğim bir sözünü hatırlatmak istiyorum: "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir."

  • sanatçı olunması için istidadı şart koşanların sözlerini bir karga sesi kadar rahatsız edici bulan van gogh'a göre, sanatçı olmak için sabretmek ve "yeteneğin yok" diyenlere kulak asmadan gelişmeye devam etmek gerekiyormuş.

    "ama gelişmek istiyorsak toprağın içine dalmalıyız. onun için sana diyorum ki: drenthe* toprağının içine dik kendini, filizleneceksin, kaldırımın üstünde solup kuruma."

    insanın daima gelişen bir varlık olduğunu ve doğuştan getirdiği bir yetenek ile birdenbire sanatçı olamayacağını savunuyor van gogh. ona göre sanatçı olmak için emek ve sabır gerekiyor. "insanların benim hakkımda ne düşündükleri konusuyla uğraşamam, ileriye doğru gitmeli ve yalnız onu düşünmeliyim." derken de çevresinde "bu sanat, bu sanat değil." şeklinde yorum yapanlara kulak asmayacağını söylüyor. bir otoritenin onun yetenekli olup olmadığına karar veremeyeceğinden bahsediyor ve gerçekten rahatsız oluyor istidatlı sanatçı ifadesinden çünkü bu ifade emeği ve çabayı değersizleştirip yok sayıyor ve kimin sanatçı olup olmayacağına bir anda, tek bir eserle karar veriyor; yani bu oldukça katı, keskin, köşeli bir ifade.

    ben sanatçı dediğimiz kişilerin doğuştan getirdikleri bir farklılık mı var yoksa yaşadıkça diğer insanlardan farklı görüp duyma kabiliyeti(ruh) mi kazanıyorlar bilmiyorum ama sabreden her derviş muradına ermiyor. yani "ben sanatçı olacağım" diye çıktığın bir yolda kendin için dahi hiçbir şey olamayabiliyorsun. bu yüzden van gogh'un bu sözlerini daha çok döneminin sanat otoritelerinin kimin sanatçı olduğu ve eserlerinin para getireceği üzerindeki belirleyici rollerine karşı bir tepki olarak yorumluyorum. her sabreden ve çok çalışan kişiye sanatçı denilebileceğine kesinlikle katılmadığım gibi, hiçbir çabası olmayan, kendini geliştirmeyen bir kişinin de sırf yetenekli diye sanatçı olabileceğine inanmıyorum.

    *drenthe: hollanda'da bir idari bölge.

  • alışkanlık yapması.
    zamanla her şeye tek başına karar vermeye öyle alışırsınız ki kendi hayatını kontrol etmenin gücü çok tatlı gelmeye başlar ve artık o hayatı kimseyle paylaşmak istemezsiniz. yalnız siz ve sizin cumhuriyetiniz vardır. kral da halk da sizsiniz.

  • kızgın yağa su döktüğümüzde ne olduğunu anlamak için bazı temel bilgileri bir gözden geçirmemiz gerekir. öncelikle yağ ve su karışımları bir heterojen karışımdır yani gerek molekül yapıları ve gerekse özgül ağırlıklarından dolayı birbiri içerisinde karışamazlar.

    yemek pişirme esnasında hepimiz mutfakta çeşitli yağlar kullanmaktayız ve yağlar yemeğe lezzetini veren bir katman oluşturmaktadır. fakat bazı zamanlarda ocaktaki yağın ne kadar ısındığının farkına varamayız.

    işte mutfakta kullandığımız yağların hepsi oldukça yanıcıdır, bu da kolayca alev alabilecekleri anlamına gelir yani yağlar çok çabuk ısınır ve bir kez duman çıkarmaya başladığında, kullandığınız yağ 30 saniye gibi kısa bir sürede alev alabilir. farklı yağlar farklı sıcaklıklarda (parlama noktalarında) yanar ve marketten satın alabileceğiniz her yağ, sıcaklık yeterince yüksekse alev alabilir.

    böyle bir durumla karşılaştığınızda dikkat sakın su dökmeyin. eğer bunu düşünüyorsanız ise şu videoyu izlemenizde fayda var derim.

    şimdide bu durumun nasıl oluştuğunu açıklayalım. en başta da dediğim gibi yağlar çok çabuk ısınan ve alev alabilen bir yapıya sahiptir. yağın üzerine dökülen su daha daha yoğun olduğundan, hemen yağın altına girerek tavanın aşırı sıcak yüzeyine ulaşır. bu, suyu orijinal boyutunun 1700 katına hızla genişlemesine sebep olur(çünkü su her sıcaklıkta buharlaşır) ve anında buhara dönüştürür.

    sonuç tüm yağ çok hızlı bir şekilde tavadan dışarı itilir ve yağ zaten yanıyor olduğundan bir patlama etkisi oluşur.

    peki böyle bir durumda ne yapmamız lazım. öncelikle ocağı kapatmalıyız ardından yanan yağın oksijenle temasını kesmek için bir tepsiyle ya da bir kapakla üzerini kapatmalıyız. başka bir yöntemde yanan yağın üzerine bol miktarda tuz veya karbonat dökmektir.

  • edit:şekil a

    millet olarak yürümeyi bile beceremiyoruz.avm de çalışıyorsanız haftasonunda sinir krizleri geçirmenize sebep olurlar.

    maddeler halinde sıralarsak

    -yürüyen merdivenlerin giriş çıkışlarında dikilme
    -yürüyen merdivende toplu bir şekilde dikilme ve herkesi mal gibi dikilmeye zorlama
    -4 lü 5 li gruplar halinde yanyana kağnı hızında yürümece
    -mağaza girişlerinde çıkışlarında dikilme ve yanlarından zorla geçilmesine rağmen kılını kıpırdatmama
    -bebek arabasıyla ani duruş ve dönüşler yaparak arkadan gelen ve yandan geçenlere engel olma
    -wc giriş çıkışlarında dikilme insanların bunların etrafından dolanıp wc ye girmesi

    daha çok var ama aklıma şimdilik bunlar geldi

  • yildirim savasi doktrininin kurucusu alman general.3,5 senede açilamamis bati cephesinin (1. dünya savasinda) kilidini 3,5 saatte açmis (10 gün içinde) ardenler üzerinden meuse nehrine ulasmis oradan da abbeville üzerinden mans denizine ulasarak 1 milyon müttefik askerini torbaya sokmustur.piyadeleri beklemiyor diye bir ara von rundsted tarafindan görevinden alinmis ancak hemen akabinde hitler tarafindan cüretkar ve korkusuz savasmasi nedeniyle görevine iade edilmistir.meuse nehri üzerine bir fransiz hücumunda alman uçaksavarlari çok iyi bir gününde iken 100 kadar fransiz uçagi düsürülmüs ve cepheye gelen rundsted guderian'a:'söyleyin bakalim guderian,bu senlik hergün var mi?' demistir.guderian ise:'jawohl her general jawohl' (evet sayin general) diye cevap vermistir.ayrica 1941'de rusya cephesindeki ilk hücumlarindan birinde torbaya aldigi rus askeri sayisi 655.000'dir. bu dünya tarihinde alinan en yüksek esir sayisidir.

  • lisans üstü egitimin 2. basamagi.
    siralama soyledir:
    master
    doktora
    yardımcı doçentlik (bir nevi menopoz gibi birşeydir)
    docentlik
    profesörlük
    ordinaryus profesörlük
    mezar

  • ulan sırf hüloğcuların kulağına "eski" geliyor diye şurası hakkında külliye demiyorlar mı...

    okullara da medrese deyin anasını satayım.

    16. yy. daki osmanlı'yı özlüyorsunuz anladık da, o iş böyle olmaz. millet 21. yy'da, uyanın artık. (uyanamadı)

  • daha onu tanımayan hiçkimseye rastlamadım, herkes tanıyor. ama tabi herkes arkasından ağlamıyor.
    arkadaşlarım artık alıştı, babamlar gülüp geçiyorlar, bir tek kardeşim anlıyor beni, neden ağladığımı...

    5 yaşında sahneye babası tarafından dövülerek zorla çıkartılmış, çocukluğunu yaşamasına asla izin verilmemiş, 50 küsür yaşında bile çocukluğuna özlem duyup, çocukluğunu yaşamaya çalışan bir insan.
    çocuklara olan aşırı sevgisi yüzünden adı pedofiliye çıkmış, hiçbir zaman kanıtlanamayan (ancak öldüğünden sonra iftira olduğu itiraf edilen) iddialarla boğuşmuş bir insan.
    hastalığıyla dalga geçilmiş, burnunun büyüklüğüyle dalga geçilmiş, dalga geçmesinler diye burnunu küçültmesiyle dalga geçilmiş bir insan.
    ve tüm bunların üstüne, o yaşayamadığı çocukluğunu dünya üzerinde rengine, ırkına, dinine bakmadan bütün çocuklar yaşayabilsin
    ve o çocuklar gitgide daha da kötü bir yer olan bu dünyayı kurtarabilecek kişiler olarak büyüsünler, umudumuz olsunlar diye ömrü boyunca bütün gücünü, parasını, vaktini, popülaritesini harcamış bir insan.

    bakın sanatından ve dünya üzerinde şu ana kadar gelmiş geçmiş en büyük eğlendirici (saçma biliyorum ama entertainer'ın daha mantıklı bir türkçe'sini bulamadım) olmasından falan bahsetmiyorum. doğuştan gelen yeteneklerinden falan bahsetmiyorum. 35 yıl boyunca her çıkardığı albümle farklı farklı insanlara hitap edebilmesinden falan bahsetmiyorum. aynı anda "pop, rock & soul"un kralı sayılabilmesinden bahsetmiyorum. aldığı ödüllerden ve rekor kırma rekortmeni olmasından bahsetmiyorum. yaşarken dünya üzerinde yaşayan en ünlü insan olmasından bahsetmiyorum. 10 milyon satıştan aşağı düşmüş albümü olmamasından bahsetmiyorum. dünya üzerinde "ölün" dese ölecek milyonlarca insan olmasından bahsetmiyorum.

    kendisine, kıçının üstünde klavye başında cahilce ama küstahça "pedofili" demekten, "rengini beyazlattı" demekten başka hiçbir vasfı olamayan insanlar daha fazla eğlensin diye yarım asıra yakın yaptığı şeylerden bahsetmiyorum.

    onlar bile daha güzel bir dünyada yaşayabilsinler diye yaptıklarından bahsediyorum.

    bugün, dünya üzerinde eğer hala umut varsa, bu dünya daha güzel bir yer olsun diye didinen insanlar varsa, hala çocukları seven insanlar varsa, ve onların geleceği için çalışan insanlar varsa; bunun nedenlerinden biri de senin bu insanların yapabilecek güçlerini farketmesini, bir şeylerin farkına varmalarını, iyi çocukluk yaşayıp iyi birer insan olmalarını sağlamandandır.

    o yüzden, rahat uyu michael!

    fans love you! your majesty, my king!