hesabın var mı? giriş yap

  • - oyunculuğunun yanı sıra aynı zamanda kayıtlı bir ‘greenpeace’ aktivisti .. ocak 2018’den bu yana greenpeace’in, ‘antarktika’nın korunması ile ilgili çevreci çalışmalarına katkıda bulunuyor ..

    - televizyona ilk çıkışı 6 yaşındayken, ‘el picaro’ adlı bir ispanyol dizisinde aldığı küçük bir rolle oluyor .. elbette rolü, aynı dizide oynayan aktris annesi ‘pilar bardem’ sayesinde alıyor .. görsel

    - greenpeace delegasyonu adına new york times meydanı’nda gerçekleştirdiği 19 ağustos 2019 tarihli eylemiyle ‘küresel okyanus antlaşması’na dikkatleri çekiyor .. görsel

    - birçok röportajında da belirttiği üzere ehliyeti yok, araba kullanmayı bilmiyor ve öğrenmeyi de istemiyor .. görsel

    - 14 yıllık bir ‘rugby’ kariyeri var .. uzun bir süre ispanya genç milli rugby takımında oynamış .. görsel görsel

    - her daim idolü olan ‘al pacino’dan bahsederken “ben tanrıya inanmam, al pacino’ya inanırım” sözünü sarfediyor çok defa .. 2000 yılında bir akşam evine geldiğinde telesekreterinde ‘al pacino’nun sesli mesajını buluyor .. ‘al pacino’ onu, kübalı edebiyatçı ‘reinaldo arenas’ı canlandırdığı ‘karanlıktan önce’ adlı filmdeki performansından dolayı tebrik ediyor mesajında .. ‘javier bardem’ bu sesli mesaj için ‘hayatımda almış olduğum en büyük hediyeydi’ diyor .. görsel

    - ‘no country for old men’ (ihtiyarlara yer yok) filminde rol alması için kendisine teklif getiren ‘coen kardeşler’i “araba kullanmayı bilmiyorum, ingilizcem çok kötü ve ayrıca şiddetten nefret ederim” diye uyarıyor javier bardem .. coen kardeşler’in yanıtı kısa : “bu yüzden seni istiyoruz” .. görsel

    - yirmili yaşlarına kadar sayısız kavgaya karıştığını söylüyor .. ama beladan uzak durmaya kesin karar vermesini ve hayatının kalanında her türlü şiddete karşı nefret duymasını sağlayan bir anısı var : 22 yaşındayken arkadaşlarıyla gittiği bir barda yalnız olduğunu düşündüğü bir kıza yaklaşmaya çalışıyor aşırı alkollü bir halde ve kızın aniden ortaya çıkan erkek arkadaşına sataşıyor.. sonuç ise bar çıkışında kalabalık ve korkunç bir kavga .. ‘eğer takım arkadaşlarım yanımda olmasaydı o gece ölmüştüm’ diyor ‘bardem’ .. kavganın ona hediyesi ‘kırık bir burun’ ..

    - 'burnuma bakmaya dayanamadığım için rol aldığım filmleri izlemeye tahammülüm yok' diyor bir röportajında asla şeklen tam düzelmemiş olan burnunu kastederek ve ekliyor : 'en iyisi yalnızca oynamak çünkü oynarken burnumu görmüyorum' .. görsel

    - madrid’de, ‘la bardemcilla’ adında, ailesine ait olan ve kız kardeşi ‘monica bardem’in işlettiği bir restoranları var .. görsel

    - 2004 yılı yapımı ‘içimdeki deniz’ filminin çekimleri sırasında 35 yaşında .. ama filmde canlandırdığı 55 yaşındaki karakter olan ‘ramon sampedro’ya dönüşebilmesi için her seferinde 5 saat süren makyaja maruz kalıyor .. görsel

    kaynak : greenpeace.org, imdb, greenpeace aktivisti javier bardem, gq magazine (uk), toronta sun, lecturas.com (görsellerle alakalı olarak telif hakkından doğan bir engel görmedim ancak engel teşkil eden varsa derhal kaldırabilirim, kastı aşan amaç yoktur)

  • dekanla telefonda konuştuktan sonra kapatırken "öptüm" demek. şu an hislerimi anlatmak için hazır hissetmiyorum.

  • "jack, 4 tonluk blokları 32. kata ulaştırmak zorunda.
    ani bir bir rüzgar, felakete sebep olabilir..."
    zaten mühendis falan çalışmıyor, jack harlem'den arkadaşlarını toplayıp gökdelen yapıyor.

  • --- ahmet çakar mod on ---
    şimdi sedat kapatın ışıkları. kapat, kapat.
    kanzuk beni dinle evladım...
    bakın genşler çok açık ve net söylüyorum. bakın bunlar boş işler.
    kazandığınız para helali hoş olsun, emeğiniz var, alnınızın teri var.
    her ne kadar astronomik olsa da, ananızın ak sütü gibi helal olsun. o parayı veren varsa.
    ..şimdi, şimdi benim söyleyeceklerim çok önemli.
    bak arda evladım sana söylüyorum, burak yılmaz, caner, sabri ve diğerleri bakın gençlerrrr!!!!
    tonla para kazanıyorsunuz, evleriniz son model arabalarınız var. dünyalığınız cebinizde.
    saçma sapan reklamlarda, göstermelik kamu spotlarında oynayıp,
    bir cekete 30.000 bak, ertem iyi dinle eski parayla 30 milyar'a, bir ceket alıyorsunuz,
    eşleriniz layla'da disko'da gösteriş yapsın diye son model araba alıyorsunuz...
    toplanıp memlekete 2-3 okul yaptırın desek yoksunuz...
    gençlerrrr!!!!!!
    bu yaşlar bir daha gelmez, bu paralar bir daha kazanılmaz.
    rabbena hep banayla bu işler gitmez..
    şimdi oturun, şapkanızı önünüze koyun iyi düşünün.
    o kadar parayı memleket için de güzel şeylere harcayın

    --- ahmet çakar mod off ---

    edit: hoyyydaaaa

    ciddi edit: ne demiştik ahmet çakar sesimizle; `o kadar parayı memleket için de güzel şeylere harcayınalın işte size harcayacak yerlerden bir tanesi;otizmli çocuklara öğretmen kampanyasıbu kampanyanın mimarı,suskonusmagelburaya` arkadaşımızı verdiği emeklerden dolayı, tebrik ederim. meselenin para değil gönül olduğunu niyet olduğunu bir kez daha gösterdiği için.
    milyonluk hayatlarınızda mutsuzluklar dilerim.

  • durup dururken aslı astarı olmayan yere kendine sıkıntı edecek işlere bulaşması.uzun ama komik diye yazıyorum.

    tam bir hafta önce, pazar gecesi iki buçukta uyanıp odama geldi ve direkt:
    -senin aklındaki ne? ne zaman evlenip barklanacaksın. senin sonunu hiç iyi görmüyorum.

    az çok huyunu suyunu bildiğimden gecenin bir yarısı rüyanda mı gördün demiyorum tabii, babamın bu tarz çıkışları normal geliyor bana.
    + baba o işler öyle kolay olmuyor pek
    -bence senin evlenmeye niyetin yok.
    + baba anladım da kimse yok şimdi hayatımda. kendi kendime mi evlenicem?
    - kız bulsam evlenirim diyorsun yani?
    + yani, evlenirim heralde.
    kalktı gitti.

    tek konuştuğumuz bu. aradan pazartesi geçti salı günü akşam eve geldim. elinde bir kağıt neşeyle:
    - oğlum bu kız seni seviyor, senden çok hoşlanmış. sen de bak beğenirsen hemen evlenin.

    abartıyorsam şerefsizim.işten gelmişim, elinde birinin adının soyadının yazıldığı bir kağıt. baba bu nerden çıktı şimdi diyorum, geçen konuştuk ya diyor. hayır olay nasıl bu hale geldi benden habersiz diyorum, anlatıyor.

    iş yerindekilere evlendirmek istediğim bir oğlum var diye konuyu açmış, mesai arkadaşlarından biri de benim de evlendirmek istediğim bir yeğenim var demiş, birbirlerine isimlerimizi vermişler pazartesi günü, adam salı sabahı iş yerinde ''bizim yeğen bakmış facebooktan senin oğlanı beğenmiş, senin oğlan da baksın kızı beğenirse görüşsünler'' demiş.

    şimdi tip olarak ahım şahım yakışıklılığım yok fotoğraflarda da kesinlikle fotojenik çıkabilen biri değilim ''kız seni beğenmiş.'' deyince insan bi' kıllanıyor. durumu arz ettim.
    - ne kadar kötü olabilir ki, dedi
    - beğenmezsen ararım adamı, oğlum yeğenini beğenmedi derim olur biter, dedi

    beklentiyi düşük tutarak açtım facebooku, ailecek pc başındayız, kızı arattım facebooktan. ilk tepki benim biraderden geldi:
    k-oooooha.
    + abartma lan hayvan herif, diye atarlandı bizim biradere.

    sonra bana baktılar. bende bir sessizlik. beklentiyi ne kadar düşük tutarsan tut, gördüğüm, düşük tuttuğum beklentinin de kat be kat altında. öyle sessizce bir otuz-kırk saniye ekrana baktık. babam konuştu yine ilk:
    - tabi biraz kilosu var, yok değil.
    + bayağı var baba.
    k- tam kışlık
    - lan sen sus (biradere atar.) abin ne diyecek bakalım.
    + valla baba, çok da konuşacak bir şey yok sanki. sen adamı ara bizim oğlan beğenmedi de o zaman.
    - böyle şeyler telefondan söylenmez, yüz yüze söylerim yarın iş yerinde. sen eminsin di mi oğlum, olmaz diyosun?
    + olmaz baba.

    sessizce dağıldılar. çarşamba günü işteyim, o adını arattığım kız ''merhaba nasılsın.'' yazmış facebooktan bana. akşam eve geldim, babam erkenden odasına çekilmiş, uyku moduna girmiş. girdim odasına, koltukta yatıyor gözünü aralıyor ama beni görünce geri kapatıyor, annem de yanında televizyon izliyor.
    + baba kızın dayısına söylemedin mi sen bugün, kız bana mesaj atmış.
    - söyledim oğlum bişe yok onda atabilir ya arkadaş olarak. o kadar şey oldu sonuçta aranızda.
    + baba sen adama oğlum kızı beğenmedi diye net olarak söyledin mi söylemedin mi?

    annemden çekindiğine eveleyip geveliyor. benim odaya geçtik. söylememiş, adam salı sabahı yeğenim senin oğlanı beğendi, senin oğlan da beğenirse görüştürelim deyince sevinçten benim oğlan kesin beğenir, oldu bu iş emin ol demiş adama. çarşamba sabahı da o dediğinden cayamamış, benim oğlum da senin yeğenini beğendi demiş.

    + e şimdi ne olacak?
    - ne yazmış kız sana?
    + merhaba nasılsın yazmış.
    - iyiyim sağolun siz nasılsınız yazsan eline mi yapışır oğlum?

    aynı akşam yazdım, çıktım.
    perşembe oldu, kız da kezbanın önde gideni. normalde herkesle konuşmazmış ama arada dayısı olunca bi' oturup kahve içebilirmiş, müsait olduğu gün haber verirmiş bana.sahi nelerden hoşlanırmışım, en sevdiğim yemek hangisiymiş, o en çok pembeyi severmiş... yazmış da yazmış. okuyorum, okuyorum cevap vermiyorum. perşembe günü de öyle geçti,

    cuma sabahı bi' baktım ''ya yazmayacaktın madem, babana neden aşık oldum dedirtiyosun.'' demiş.''oha öyle mi demiş gerçekten.kusura bakmayın o an boşluktaydım, boş bulundum hoşlandığımı söyledim ama inanın bir ilişki yürütecek durumda değilim psikolojik olarak, gerçekten özür dilerim.'' yazdım. kız kapak fotoğrafına ''beş kuruşluk adamları musallat ettik ömrümüze'' diye kapak resmi paylaşmış facebooktan. bu kadar kolay mıydı falan yazıyor. tekrar özür dileyip artık yazışmamızın da bir anlamı olmadığını söyledim.

    cuma da öyle geçti. cumartesi günü işe gittim, işten geldim, arkadaşı babama bozuk atmış iş yerinde, babam da benimle konuşmuyor şimdi.