hesabın var mı? giriş yap

  • kamu ekonomisi adli bir dersin vizesinde,hoca 5 adet soru ve bunlarin her birinin altinda "a, b, c, d, e" siklari bulunan, yaklasik 25 soruya tekabul eden kol gibi bir klasik sinav yapmistir.(sinav ingilizcedir.) sorularin coklugundan ziyade muhteviyati daha da elem vericidir. fakat sinavin asagi yukari 15. dakikasinda siniftan gule oynaya cikan bir ogrenci, yaptigi beyanatlarda cok kolay bir sinav gecirdigini, butun sorulari da yaptigini deklare etmistir. sinifin geriye kalan tum ogrencileri biraz imrenerek biraz da hasetle bahsi gecen ogrenciye bakadururken, sinav sonuclarinin aciklanmasiyla olay apayri bir boyut kazanmistir. sinav panosunda "0" notunu goren ogrenci itiraz dilekcesi yazmaya niyetlenip, bir de ustune ustluk "ne guluyonuz lan. bir yanlislik var. 100 koyunca o zaman gorucem halinizi" gibi savunma stratejileri hazirlamaya calissa da daha elindeki dilekceyi not islerine ulastiramadan, ders hocasinin yaptigi "kim o sinavi test zannedip, soru siklarinin uzerini isaretleyip, bir de sinav kagidinin altina "cok tesekkur ederim hocam. bir de herkes sizin icin cok zor bir hoca diyordu" diyen sapsal?" sorusunu duymus olacak ki, hatri sayilir bir sure fakulte cevresinde gorulmemistir.
    (bkz: kafa izni)

  • benten.

    neymiş efendim abisi y.ö(6) çok ısrar etmiş kıramamışlar abisini. la olum çocukla çocuk olacak başka konu bulamadınız mı yav. belki bu adam mahalle delikanlısı olacak. benten diye delikanlı mı olur!!11

  • dün akşam 22:30 saatlerinde resepsiyona 2 sırp geldi ana kız. 13 yaşındaki kıza otelin karşısındaki pazardan şık bir sırt çantası almışlar. şık dediysem de; memleketim mersin'deki bit pazarında 35-40 liraya alabileceğiniz çantalardan...

    35 euro (yaklaşık 115 lira) ödemişler. bana anlattıkları kadarıyla; aldıktan sonra fiş istemişler. adam da fiş vermemiş. (vergi kaçırıyorlar) biraz sinirlenmiş fiş istediklerinde. 10 dakika sonra aldıkları çanta kızın içine sinmemiş ve geri vermek istemişler. adam da 'fiş olmadan veremem' demiş ve daha da sinirlenmiş. kızın annesi 'sen ne yapmaya çalışıyorsun, az önce senden fiş istedik, vermedin, biz senden alışveriş yapmak istemiyoruz, paramızı geri ver' demiş. adam daha da sinirlenmiş. ve anne ile kızı ittirerek yürüyün gidin gibi birşeyler söylemiş.

    resepsiyona gelip ben bu işi yasal yollardan halletmek istiyorum dedi. polis çağırabilir misiniz? dedi. buna zabıta bakar dedim. zabıtayı aradım. ulaşamadım. 155'i aradım. durumu anlattım. 10 dakika sonra polis geldi. biz bi esnafla konuşalım sonra haber göndeririz dediler. gittikten 10 dakika sonra polis otele tekrar geldi ve 'esnaf yardım edeceğini söyledi, dükkana gitsinler yardımcı olacaklarmış' dedi.

    kadın 'ben oraya yalnız gitmek istemiyorum' 'bi keresinde pamukkale'de bir turisti dövmeye çalışan satıcıları görmüştüm çok sinirlilerdi, bize yardımcı olabilecek birisi var mı' dedi.

    otelin operasyon müdürünü aradım. 'acentası yardım etsin, otelin dışındaki durumlara biz karışamayız' dedi.

    acentayı aradım. acentasından slavica adlı bir rehber geldi. anne ve kızı alıp dükkana gittiler. neyse ki; araya polisin girmesinden dolayı sayın esnafım biraz ürkmüş ancak, polis olmaya girmeseydi müthiş hoşgörümüzü ve ticaretbilirliğimizi göremeyecektik.

    esnafı az çok anlayabilirim. ödedikleri kiralar gerçekten çok yüksek. dükkan sahipleri 'turist varsa para kazanılır' mantığıyla yüksek kiralar istiyorlar. haliyle adamlar kiralarını çıkarabilmek için kime ne geçirsem düsturuyla hareket ediyorlar. ancak hiç bir zaman; türkiye'ye tatile gelmiş ve senin ülkeni 10-15 tane farklı destinasyon arasından seçmiş insanlara sırf senin gibi 10-15 tane daha esnaf var ve bi olay olduğunda hemen saldırabilirler diye böyle davranma hakkını kendinde arayamazsın. gerçi ararsın lan!

    insanın bazen gidip dubrovnik'e, ascoli'ye ya da oslo'ya gidip yaşlı teyzelerden 3-5 euro'ya el işi birşeyler alası geliyor.

    tabi ki; istikrar önemlidir. sizin ben esnaflık ahlakınızı mikeyim.

  • insanlar su kabarcıklarından falan yorum yapmışlar ama hiç gerek yok.
    1-) 1912 model eşek ölüsü bir kamerayı taşıması imkansız
    2-) sesli kayıt imkansız
    3-) o kadar ışıksız bir ortamda bu kadar aydınlık kayıt imkansız
    4-) kaydedilen filmin sudan zarar görmemesi ise imkansızdan da öte.
    sudan anlamam ama `arrival of a train at la ciotat'ı izledim buyrun siz de izleyin. retro film görmüş olursunuz.

  • yıl 2001 krizi patlamış, o zaman çalıştığım iş yerinden 5 ay maaş alamamışım... başladığımdan beri babamdan para almıyorum gururuma yediremyorum, maaş alamadığım işi bıraktım yeni bi iş bulana kadar okula gidip geliyorum (okul avcılarda ev kadıköyde), macburiyetten babadan para bittikçe 10 milyon alıyorum ve bu para ile 4-5 gün idare ediyorum (çok ciddiyim), yeni işe başladık ordan da ilk iki ay paramızı alamadık, gündüz okul akşam iş sonra ev gün içinde tek para harcadığım şey yol ve onu binbir türlü ucuza, beleşe getirerek idare ediyorum (akbil, otostop, arkadaşların arabaları...) okuldayım... üşüdüm... 150 bin lira çay (çok iyi hatırlıyorum 150.000 idi...) hesapladım, çay içersem yol paramda boşluk olacak... içemedim o gün çay... paranın ne olduğunu düşününce hep bu aklıma gelir...

    (bkz: para/@huzursuz)

  • görüntü kalitesi düşük olduğundan dolayı bu olayı kınıyorum.

    edit: olum favlamayın şu entryi. kendimi sapıkların lideri gibi hissediyorum. amacım sadece gözümle görmediğim bişeyi yargılamamaktı…

    aylar sonra gelen edit: başlık yine hortlamış yine bütün sapıklar toplanmış. kadın yine gündem olcak bi şey yapmış. ama bu sefer çekim kalitesi iyi. hadi yine iyisiniz küftehorlar.

  • aşk büyüsüyle dünyaya gelen, bundandır ki sevgi nedir bilmeyen, nefret bile edemeyip hayatını en güçlü olmaya adayarak karşısına çıkanları engel görüp ortadan kaldıran bir eksik ruh ile, sevgi, nefret, kıskançlık, kibir ve daha fazlası birçok duyguya sahip saf kötü arasındaki karşılaştırmada voldemort her zaman daha tercih edilesidir.

    voldemort doğumu, tarafsız ve insani duygulardan arındırılarak, ele alındığında, eylemlerinin sorumluluğunu taşıyabilecek bir karakter değil aslında. çünkü aksini bilmiyor. duygudan azade bir kabuktan ibaret hayatında tek başına ilerleyip en tepede olma güdüsüyle hareket eden biri sadece. müritlerine dahi sempati göstermemesi bunun bir kanıtı. tüm bunlar dikkate alındığında voldemort gibi birinden insan olarak bahsedip, onu insani değerlerle yargılamak mümkün olmaz elbette.

    umbridge ise duygu nedir biliyor. iliklerine kadar hissediyor ama sevgiyi seçmek yerine nefreti tercih ediyor. ezebildeklerini ezip geçiyor, yetmiyormuş gibi bundan zevk de alıyor.
    bilinçli olarak kötülüğü seçmiş biri doğru olarak nitelendirilen safta yer aldığı için ondan daha iyi olmuyor haliyle.

    yani demem odur ki; voldemort canım, adın çıkmış dokuza inmez sekize. ama senden beterleri de var işte.

  • bu sefer hain içimizde...terörist inekler...

    edit:inek esprisi yapıyorsunuz diye ciddiyetsizlikle itham edenler olmuş.ciddiyetsizlik az kalır,artık delirme noktasındayız.

    herkes kendine şunu sorsun; yarın malum haber sitelerinde avrupa'dan gelen inekler az süt veriyor dış güçler yüzünden süt fiyatları arttı diye bir haber görünce kaç kişi şaşırır? buna inanacak yüz binler olacağına kim adı gibi emin? bu ülkede o yüzden inekten terörist de olur,hem de bal gibi olur.