hesabın var mı? giriş yap

  • atm'ler parayı bazen eksik verebiliyor.

    daha önce başıma geldi. akabinde bankanın müşteri hizmetlerini arayıp durum hakkında bilgi verdim. eksik parayı anında hesabıma gönderdiler.

    konu hakkında bilgisi olmayan sığırları dikkate almayınız.

    iyi günler efenim.

  • bir yorgunluk vardi uzerimde. arka arkaya bir kac gun surunce, "doktora gideyim" dedim kendime, "bu yogun tempoda bu sekilde dayanmak zor". bir hafta kadar oyalandim, ve sonra, bir gun girdim o lanet pahali hastaneye..

    bir kac test yaptirdi doktor, sonra bir kac tane daha. ben "kimbilir ne bulacaklar?" diye dusunuyordum. ama daha cok, bir sonraki hafta yapacagim yurtdisi seyahatteydi aklim. zaten yorgundum, 5 gun toplanti, sonra geri donus, ve bir sonraki seyahat.

    geldi doktor, elinde bir dosyayla, ben kapinin onunde, "buyrun" dedi, "konusalim".

    sonrasi biraz bulanik. "soyleyebilirsiniz" diye cevap verdigimi hatirliyorum, "aileniz gelene kadar bekleyelim" dediginde. bir de "pankreas kanseri" dedigini. cok dinlemedim anlattiklarini, biraz da kacarcasina disari attim kendimi.

    tanidigim bir hastalik degildi, ama okumustum daha once neler yapabildigini, ne kadar hizli etkiledigini. ailem sehir disindaydi, kardesim yurtdisinda.. kimseyi arayamazdim, aramak istedigime de emin degildim zaten. 4 gun evden hic cikmadim, televizyon acmadan, kitap okumadan, muzik dinlemeden, sadece camdan disari bakarak gecen 4 gun. isyerinden ariyorlardi, acmiyordum. (kovmus zaten patron beni, 3 gunun sonunda). ne yapacagimi bilmezce yurudugum 3-4 gun geldi sonra. butun gun, yavas bir tempoyla yuruyup, eve sizacak kadar yorgun dondugum gunler.. baska turlu uyuyamiyordum cunku.

    sonra ne mi oldu? bir gun yururken, bir hastane gordum yolda, "ne yapabilirim?" diye sormak icin girdim, doktor soruyu yonelttigim anda "kocaman kanli canli adamsin sen, nasil olur, olmaz boyle sey" dedi, yeni testler, ve sonunda ortaya cikan bir enzim problemi. 3 ay hap kullandim, gecti. yilda bir kontrol dediler, onu bile yapmadim.

    tanim mi lazim? vereyim: doktor dovduren hastalik

  • --- ayar ---

    müşteri: çok pahalı

    restoran cevabı: kokoreçi ele alalım: bunun ekmeği, kokoreçi, baharatı, yağı, doğalgazı, ustası, paketleyen garsonu, size ulaştıran kuryesi, motosikletin benzini, hazırlanılan restoranın elektriğinden tutun kirasına kadar, daha sayabileceğimiz bir çok şeyi düşündüğünüzde çok da pahalı bir hizmet vermiyoruz. çoğu yerde bir fincan çaya 5 tl istenirken biz en kaliteli ürünleri kullanıp en az karlarla hizmet vermeye çalışıyoruz. ayrıca fiyatları da gizlemiyoruz. siparişten önce görebilmektesiniz. saygılarımızla.
    --- spoiler ---

  • nasıl yapacağımı bilemediğim ve mümkün görünmeyen bir durumdur.

    bağlandığım wi-fi’den birileri bikini mi bakmış ne yapmışsa 3 gündür sabah akşam bikini reklamı gösteriyor.

    ilgilenmiyorum diyorum “bi daha göstermeyiz” diyp yine gösteriyo. uygunsuz diyorum “bi daha göstermeyiz” diyo yine gösteriyo. bu ürünü aldım diyorum hala gösteriyo amk.

    olm erkeğim ben!

    3 gündür sağımda solumda insan varken chrome’a giremiyorum…

    (davarın teki de dm gelmiş “bu yazki bikininizi ben alabilir miyim?” diyor… koyun can derdinde kasap et derdinde)

    çok sayıda çözüm öneren/bekleyen mesaj gelmiş, tek tek dönmem mümkün değil edit olark yazayım istedim.

    x işaretine basınca çıkan “neden bu reklam?” butonuna bastım. “bu reklamın gösterilmesini durdur” dedim. yine göstermeye devam etti. bu işlemi 3 kere daha yapınca artık göstermiyor şimdilik. sanırım aynı reklamı 3-4 kere vermişler, birinden kaçsan öbürü denk gelsin diye.

    şimdi her yer mis gibi msi reklamı. msi da zerre skimde diil ama en azından insan içinde açabilirim…

    (penti’yi yendim ama bu yöntemle koton’u yenememişim arkadaşlar koton gelmeye devam ediyor)

  • filmi bir hafta içinde -dikkatle- üç kez izledim. ilkinde tektim, ikinci kez eşimle, üçüncü kez de nbc hayranı bir arkadaşımla.

    bu arada hem ekşi sözlükte hem birikim'de hem de t24'de yazılanları okudum, birkaç youtube çözümlemesi seyrettim. birazdan aşağıya yazacaklarıma hiç bir yerde rastlamadım. belki bu sebeple yapacağım değerlendirme aşırı yorum bile sayılabilir, baştan marj koyayım.

    yapılan eleştirilerin aksine ben samed karakterinin bencil, narsist ve alçak olduğunu düşünmüyorum. aksine samed'in okuldaki hademeden ev arkadaşına, 'terörist' olma potansiyeli taşıyan işsiz güçsüz gençten nuray'a, öğrencisi sevim'e kadar 'ilişki' kurduğu herkese karşı son derece açık ve samimi. en azından böyle bir yaklaşımla hareket ediyor.

    'tavuk aldım, yumurtaları artık benden alın, ötekilere de söyle' diyen hademenin isteğini geri çevirmiyor, hemen öğretmenler odasında sözünü açıyor. gelen alaylara karşı 'adamın iki çocuğu var' cevabını veriyor.

    evlenmek isteyen arkadaşına nuray'ı öneriyor, birbirleriyle tanıştırıyor.

    içinde bir enerji ve potansiyel gördüğü sevim'e özel ilgi gösteriyor, ona hediyeler alıyor, kitaplar öneriyor, bu çorak coğrafyada kuruyup gitsin istemiyor, yetiştirmeye çalışıyor.

    veterinerin dükkanına uğrayan umutsuz gençle -belli ki alamayacağını bile bile borç para vermiş- sohbet ediyor, sıradan bir devlet memuru gibi 'tehlikeli' görmüyor onu.

    okulun etrafında gezinen uyuz köpekler için veterinerden destek istiyor.

    üstelik bütün bunları -sofradaki tartışmada nuray'ın yüklediği devrimci ya da toplumcu ahlaki bir duyarlılıkla değil- öyle çok sıradan, çok önemsiz şeylermiş gibi derin anlamlar yüklemeden yapıyor.

    ve çok ilginç; ortalama seyirci bu karakteri egoist, narsist ve alçak olmakla suçluyor.

    oysa samed insanlarda derinlik, samimiyet ve açıklık arayan birisi. tanıştırdığı kızla flört etmeye başlayan ev arkadaşında bu açıklığı göremeyince... ki bu konuda arkadaşının itiraf etmesi için oldukça sıkıştırıyor, imkan da veriyor aslında...

    mektubunu sakladığı sevim'de bu açıklığı göremeyince...

    kenan'la tanıştırdığı nuray'da bu açıklığı göremeyince... öfkeleniyor. kırılıyor. ve kötücül yanına teslim oluyor. her şeyden ve herkesten küçük bir çocuk gibi intikam almak istiyor.

    sevim'e olan tepkileri... nuray'ın davetini kenan'a söylemeyişi... nuray'ın kenan'a söyleme tembihine rağmen ilk fırsatta nuray ile yaşadıklarını kenan'a anlatışı...

    insanlarda derinlik, açıklık ve samimiyet arayan, onlardan, onlara yaklaştığı gibi yakınlık ve samimiyet göremeyince kırılan, öfkelenen samed'i kendime çok benzetiyorum ve onu çok iyi anlıyorum.

    nuri bilge, ebru ceylan ve akın aksu samed'i yazarken neyi amaçladılar bilmiyorum fakat ben izlediğim ve anladığım kadarıyla samed çizdiği profilin çok ötesinde, çok derin ve kişilikli birisi. en azından konuştuğunda mangalda kül bırakmayan fakat zora gelince realiteye çarçabuk teslim olan ev arkadaşından, kendisini bir davaya adadığını-haklar kazandığını-bu uğurda bacağını kaybettiğini söyleyen fakat mahallesindeki köpekler için bir tas yemek vermeyi çok görüp 'onların da kaderi bu' diyen, 'eve gelirken birisi seni gördü mü?' diye tedirgin olan nuray'dan çok daha dürüst ve tutarlı.

    daha da yazarım elbette fakat şimdilik bu kadar. aklıma bir şeyler gelirse eklerim. fakat filmi bir de bu gözle seyretmenizi tavsiye edeceğim.

  • neden öyle hareketli, neşeli bir müziğin arka planda çalındığını merak ettiren görüntüler.

    hem kafamla ritim tutuyorum hem kazalar eyvah eyvah diyorum.

  • ısınmış adaptör kokusu mesela.

    atari başında saatler geçirdikten sonra o koku buram buram burundan içeri sızar dinlendirmek için fişten çekmek zorunda kalırdık.

    ah ulan yıllar.